incurable dreamer yazar profili

çok ciddi bir itiraf olacak. her ne kadar anonim olsak da kendim hakkında bilgi vermek istemiyorum, ama yazıcam artık, belki silerim sonra.

babam henüz bebekken babasını kaybetmiş, annesi başka biriyle evlenmiş, babama da abisi bakmış. anne baba sevgisi görmemiş. babam hiç sevmedi beni. belki çok sevdi ama hiç göstermedi sevgisini. bir kere sıkıca sarılıp oğlum demedi. hadi dışarı gezmeye gidelim baba oğul demedi, bir kere öpmedi. bir kere olsun ulan bir kere. gerçi o da sevgi görmemişti ki, o yüzden yazdım zaten önce onun durumunu. belki de o yüzden bilmiyordu sevmesini. annem sevdi belki beni, ama bilmiyorum, hissettirmedi çünkü. halalarım, dayılarım, teyzelerim şehir dışında. gördüğümde akraba olarak bile hissetmiyorum. görmedim ki doğru düzgün zaten. akraba sevgisi aile sevgisi görmedim. ailem doğudan göçmüş. çocukken pek arkadaşım olmadı benim. aralarına almazlardı. onlar da sevmedi. mahalledeki çocuklar terörist derdi bana. annem kızardı onlara. anneleri ile konuşurdu. ben anneme sorardım. "anne terörist ne demek? neden bana çocuklar terörist diyorlar?" derdim." bu kötü bir şey, bir daha söylerlerse bana söyle, anneleri ile konuşucam" derdi annem. ben o muhabbetleri taaaa yıllar sonra anladım. çocukların da günahı yok, aileleri öyle öğretiyor. okulda da pek arkadaşım olmadı benim. bazen güzel muhabbetlerim oluyordu ama memleketi söyleyince istemsizce uzaklaşıyorlardı. okulda da sevilmedim. lisede bir kız sevdim. kıza "gözlerin çok güzel" diye mesaj atmıştım. dalga geçti benle. tüm liseye yaydı bunu. teneffüste herkes bana gelip gözlerin çok güzel diye dalga geçiyordu. yerin dibine girdim her defa. liseyi bırakmak istedim. o olaydan sonra başka bir kıza açılamadım zaten. hiç sevgilim olmadı lan benim. kızlar da sevmedi beni. sonra üniversite. orda neler olduğunu anlatmama gerek kaldı mı? sevilmedim işte. nereye gidersem gideyim, yapamadım. beceremedim. sevgisizlik nedir bilir misiniz? ben hiç sevilmedim be sözlük, sevildiğimi hissetmedim...

zamanında doktor orkun demişti de inanmamıştık gülmüştük haha.))
kaynak deep turkish web doktor orkun

eric, günlerden bir gün, her zaman yaptığı gibi köpeği nova ile gezmeye çıkar. nova bir tavşan görür ve kovalamaya başlar. eric ne kadar koşsa da, nova'yı yakalamayı başaramaz. "ne kadar da şanssızmışım, yanlış zamanda yanlış yerde bulundum, hep bu yüzden köpeğim kayboldu" diye düşünür. köpeği nova'yı bulmak için her yere ilanlar asar. bir kaç gün sonra kapısı çalınır. eric kapıyı açar. o da ne! kapıda güzeller güzeli, dünyalar tatlısı bir kadın! venessa! eric hemen "çok canın acıdı mı?" der. anlamaz venessa "neden?" diye sorar. "cennetten düşmüşsünüz de" der eric. güler venessa. ah be venessa, böyle klişeye de düşülür mü be kızım. eric güldü verecek diye düşünür. pis eric! "köpeğinizi getirdim" der venessa. eric o kadar büyülenmiştir ki venessa'dan köpeğini bile göremez olmuştur. neyse teşekkür eder eric. venessa ile kaynaşırlar ve aralarında büyük bir aşk yaşanır. eric sonra " yav, iyi ki nova'yı kaybetmişim, bu sayede hayatımın aşkını buldum, ben çok şanslıymışım" diye düşünür. günlerden başka bir gün, eric venessa ile sinemaya gidecektir. seansın başlamasına az kalmıştır ve henüz eric venessa'yı evinden almamıştır. son gaz basar tesla'sıyla. kırmızıda geçer, kaza yapar. 4 takla atar tesla. canım tesla, yazık oldu güzelim arabaya. hemen hastaneye kaldırırlar eric'i. eric, "ne şanssızmışım, yanlış zamanda yanlış ışıkta geçtim kaza yaptım" diye düşünür. i̇ncurable dreamer "bu yaşta tesla arabası var ne şanslı bu eric" diye düşünür. doktor, "yazar kardeş, sen bir karışma, hikaye bitmedi" der. neyse testler yapılır, doktor eric'e döner ve "sana bir iyi bir kötü haberim var der. eric "önce kötüyü söyle "der. doktor "beyninde tümör var" der. peki iyi haber ne diye sorar eric. doktor" bu tümörü tespit etmek çok zor, genelde hastalar, tümör çok büyüdükten sonra sağlık sorunu yaşar ve hastaneye gelir ama tümör büyüdüğü için kurtaramayız. sen kaza yaptığın için, yaptığımız taramalarda bu tümörü tespit ettik ve akşamki ameliyatla alacağız, hayatını bu kazaya borçlusun " der. akşam başarılı bir şekilde ameliyat olur ve kurtulur. eric " ne şanslıymışım, hayatımı o kırmızıda geçmeme, o kazaya borçluyum " diye düşünür. daha sonra yaşadığı bu iki olayı arka arkaya düşünür. aslında ilk başta şanssızlık olarak gördüğü şeylerin, daha sonra şans olduğunu anlar. olumsuz bir durumla karşılaşıldığında hemen karalar bağlanmamalı, onun başka bir olumlu şeyin gerçekleşmesi için olması gerektiği düşünülmeli, der kendine. bu düşünce yapısına nova etkisi denir. bizim kültürümüzde de kısaca "her şerde bir hayır vardır" denir. hikayeye biraz eklemeler yaptım ama özü aynı, beğenmişsinizdir umarım.))

tam olarak türkçe tercümesi yapılmasa da, galiba en yakın çevirisi "iflah olmaz hayalperest" tir. sürekli hayal kuran, aşırı hayalperest insanlara söylenir. yani ben gibilere. bu sebeple benim nick'im. hehe.

money talks. yarın amerika'da erdoğan'a yakın bir dernek, long live erdoğan diye reklam yaptırır aynı yere, ne var yani. iç işlere karışma diye bir şey yok. parayı veren istediğini yazdırıyor.

20 yıldır aynı muhabbet. baydı.

sözcünün başka bir yanlış çeviri haberi. ya arkadaş, ben anlamıyorum, bu gazetelerde çalışan, haber yapanları neye göre işe alıyorlar. hiç biri mi ingilizce bilmiyor. rakamlar aşılanan nüfusu değil, aşı dozunu gösteriyor. bir kişi için 2 doz aşı yapılması gerekiyor. yani israil'de an itibari ile her 100 kişi için 96 doz aşı yapılmıştır. her 100 kişi için dozlar şöyle: birleşik arap emirlikleri 61 doz, ingiltere 31 doz, amerika 23 doz, türkiye 10 doz.

şimdi aynı ülkelerin yüzde kaçı gerekli 2 aşıyı olmuş, yani aşılanması tamamlanmış ona bakalım. i̇srail 41, birleşik arap emirlikleri 26, ingiltere 1 (i̇ngiltere ikinci dozları nedense çok ağırdan alıyor), amerika 8, türkiye 2.

şimdi de aynı ülkelerin yüzde kaçı sadece bir doz aşı olmuş, ikinci dozu bekliyor ona bakalım. i̇srail 14, birleşik arap emirlikleri 9, ingiltere 29, amerika 7, türkiye 6.


kaynak

hisse senedi piyasasına verilen isim. en kolay para kazanılabilecek ve aynı zamanda kaybedilebilecek yer. ne kadar risk, o kadar kazanç ya da kayıp. dünyanın en zengin insanı hani bir elon musk oluyor bir hafta sonra tekrar bill gates oluyor ya haberlerde görüyoruz. işte o nasıl oluyor biliyor musunuz? tesla'nın hissesi aşırı değerleniyor, sonra düşüyor falan. bu insanların varlıklarının büyük çoğunluğu hisse senedi. yani nakitlerine göre değil mal varlıklarına göre en zengin oluyorlar. buradan çıkarılacak sonuç, zenginlik dediğimiz şey mal varlıklarımızdır, ve bunu en iyi değerlendireceğimiz yer hisse senetleridir. peki hangi borsada değerlendirmeliyiz?

borsa istanbul (bist): ilk borsaya başladığımda, iki üç ay falan, bist ile yatırım yapmaya başladım. lakin zamanla gördüm ki, kazanıyorum ama kazandığım, alım gücümü arttırmıyor. iki ayda %20 kazandım, dolarda %20 arttı. dolar bazlı kazancım olmadığını görünce sorguladım. global dünyadayız. her şeyi dolarla alıyoruz. burda üretilen tarım ürününün tohumunu bile, makinenin parçasını bile, nohutu bile yurt dışından dolarla alıyoruz. yani ben dolar bazlı kazanamadığım sürece, aslında kazanmıyorum. başka bir konu ise, rahip mevzusunu herkes hatırlar. halkbank davası, s-400 mevzusu gibi sorunlar var. ikinci rahip vakası olmayacağı meçhul. bir haftada dolar %25 artsa, borsa %25 düşse, benim malvarlığım yarıya düşecek. ben bu riski almadım, alamadım. yine de bist de yatırım yapmak isteyenler için: hangi banka ile çalışıyorsanız onun yatırım bölümünden hemen hesap açıp yatırım yapabilirsiniz. binde 2 komisyon var, alırken ve satarken. bütün bankalar anlaşmalı zaten hemen hemen hepsinin komisyonu aynı. o yüzden kendi bankanızı kullanmanız daha iyi. peki ben ne yaptım?

kendi bankamın yurt dışı piyasalar kısmından yatırım hesabı açıp amerikan borsasında yatırım yapmaya başladım. lakin bizim bankalarımız yine anlaşmalı hepsi hemen hemen aynı komisyon oranı alıyor. alırken ve satarken on binde 25, ve on bin altı alım satım da ise de yine 25. yani on binden aşağı parayla girmek pek mantıklı değil. 100 dolarla bir al sat yaptın 50 doların gitti. yani pek akıl karı değil. şuan bu komisyon sorununu çözmek için araştırmalarıma devam ediyorum. burdan paylaşırım.

amerika birleşik devletleri 46. başkanı. demokrattır. amerika'nın en genç başkan adayı iken, en yaşlı başkanı olmuştur. bir amerikan filmi klişesi gibidir. "azmedip çalışırsan yapmayacağın bir şey yok". genel olarak politikaları, aşırı kapitalist bir ülke olan amerika'yı, biraz sosyalleştirmek. tabii, kanada kadar almanya kadar sosyal devlet olmayacak, ama aşırı kapitalist olarak da devam etmeyecek amerika. joe biden'ın türk düşmanı olduğu hakkındaki iddialara katılmıyorum. onun derdi şahsımla.

senden çok iyi baba olur.

tüik sağolsun, büyüyoruz, işsizlik oranı düşüyor. almanlar da ikinci dünya savaşında ruslar berlin'e girene kadar önde olduklarını moskova'ya girdiklerini falan sanıyordu.

en sevdiğim birinci kısım: ı can live without you but without you ı'll be miserable at best
ikinci: cause ı know ı'm good for something, ı just haven't found it yet
mayday parade - miserable at best

öncelikle bir insan sarrafı olarak olayı çözümleyeyim. saldırgan korkak bir herif. canı sıkılmış, vuracak adam arıyor ama efendi adam arıyor. elemanın ezik (ofansif amaçla demiyorum) davranışlarından güç alarak, elemana saldırıyor. zaten içeri başka müşteri girince hemen telefona yumulup saldırmayı kesmesi de bu yüzden. (saldırgan kendine müdahale edilmesinden korkuyor) saldırganın %100 suçlu olmasıyla beraber, buradan herkese tavsiyem sakın ezik olmayın karşınızdakine savunmasızım gibi bir intiba bırakmayın yoksa böyle dallamalarla uğraşırsınız.

yazar seçme sorunu olan sözlük. çünkü çaylakların entrileri okunmuyor. 10 entry giren kişi sıraya giriyor ve sırası gelince yazar oluyor. "asdasdasd" şeklinde 10 entry girip yazar olanlar var. kural falan hikaye. algoritma bozuk. şuan önümde 48 bin kişi var. bu sebeple kafa sözlüğe katıldım. ekşide yazar olunca geri gelip entry girmeye devam ederim belki. artık kaç sene sürer kim bilir. çaylak olunca insanda entry girme hevesi de olmuyor çünkü. okumaya giderim ama.

son sürat aşılamaya devam eden ülke. an itibari ile her 100 kişi için 92 doz aşılama yapılmış. bu aşılama hızı ve düşük nüfus sayesinde coronavirusü ilk yenecek ülke olacaktır. büyük devlet dediğin böyle olur. israil'e ve yahudilere hayranlık duyuyorum. israil'in bu sene turistlerin gözdesi olmasına kesin gözüyle bakıyorum. ben de turistik bir gezi planlıyorum. bekle beni israil, şalom!

şakacı anlamına gelir. filmi izleyene kadar bu anlamı üzerinde düşünmemiştim. muazzam bir film. başyapıt. filmde en beğendiğim cümle ise "ı used to think that my life was a tragedy, but now ı realize, it’s a comedy."

blockchain tabanlı kripto para birimidir. herkes kolay yoldan para kazanma peşinde olduğu için, şuan herkes fiyatıyla ilgilenmektedir. takip edilemez olayı yalandır. hangi hesaptan hangi hesaba btc aktarıldığı açık olarak gözükmektedir. siz bu btc'yi bir borsada dolara çevirdiğinizde o borsadan kim olduğunuz öğrenilir, ya da btc olarak alışveriş yaptığınızda o satıcıdan kim olduğunuz öğrenilir. para gönderim komisyonu şuan fiyat yüksek olduğu için çok yüksektir, bir çok uygulama üzerinden çok çok düşük komisyon oranı ile yurt dışına para gönderimi yapılmaktadır. bir balon gibi şişmektedir. daha da şişer mi? insanlarda bu kadar para kazanma hırsı oldukça şişebilir. 2017 de $20000 bitcoin alan kişi ancak 4 sene sonra kar etmiştir. bu kadar gündemde olduğunda, herkes aldığında değil de 5-6 ay sonra gündemden düşünce, dip yapınca alınıp, uzun yıllar bekletilirse kar ettirir ama ettirmeyebilir de. sonuçta balon. lakin benim anlattığım zamanlama gibi alırsanız kazanma şansınızı arttırırsınız. bitcoin gelecekte olur, olmaz, bilmem ama, blockchain teknolojisi yeni dünyaya yön verecektir.