kermitt yazar profili

hem tr'de yaşayan işsiz bir birey olarak kısıtlı bütçeye sahip olmaktan hem de moda adı altında üretilen antin kuntin kıyafetleri beğenmediğimden kıyafetlerimi evde dikmek suretiyle yapmaya çalıştığım eylem.

anathema - flying

4 yıldır atanamadığım için veya iş bulamadığım için ve hala bir yerlere gelmek için ders çalışmakta olduğum için ailem artık benden utanıyormuş, etrafa karşı "bizim kız hala ders çalışıyor" derken... zaten kendi içimde uzun süredir işsizlik yüzünden yetersizlik ve başarısızlık hisleriyle boğuşurken ve her gece ağlayarak, bir işim olsun da kendime yetebilen bir birey olayım diye dua ederek uyurken ailemin utanç kaynağı olduğumu öğrenmek de iyi oldu!
sanki ben 4 yıldır gözlerinin önünde hırpalanmıyorum, çabalamıyorum, uğraşmıyorum gibi...
sanki bu lanet olası ülkede bu kadar üniversite mezunu işsizin olmasının sebebi biz gençlermişiz gibi...
sanki babamdan aldığım her kuruş paranın nasıl gururuma dokunduğunu, boğazıma dizildiğini, isterken utandığımı ve çoğu zaman da para istemeden çulsuz gezdiğimi bilmiyorlarmış gibi...
gerçekten çok doluyum. aileme, ülkenin bu berbat düzenine, işsizliğime, yaşayamadığım hayallerime, hiç bir şey yapamadan geçip giden gençliğime, kendi hiç bir ihtiyacımı kendim karşılayamıyor oluşuma, aldığım suyu bile kendi paramla alamıyor oluşuma, kendi ayaklarımın üstünde duramıyor oluşuma, yetersiz, başarısız ve hayal kırıklığı abidesi bir genç kıza dönüşmeme ve bu günlerin sonsuza kadar süreceği hissine... çok doluyum.
çabalayacak gücüm kalmıyor. güçsüzleşiyorum her geçen gün ve yolun sonundaki ışığı göremiyorum artık.

10 gün içinde bir sempozyuma bildiri özeti göndermem, 15 gün içerisinde bir makale yazmam ve o makalenin seminerini vermem gerekiyor. bütün bunları yaparken de bu ay içinde tez konusunu belirleyip tez formunu doldurup enstitüye teslim etmem lazım. makaleye günler sonra 2 paragraf yazı anca yazabildim. sözlüğün şu haykırma köşesine oturup böğürerek ağlasam yeridir.
normalde çok büyük zevk alarak yazacağım makaleyi, heyecanla göndereceğim sempozyum bildirisini, aşkla çalışacağım tezimi, bu sürelerin hepsinin aynı aya denk gelmesi nedeniyle büyük bir stresle yapıyorum ve hiç birine yeterli özeni gösteremiyorum.
imdaaaaaaaaaaaaaaaaaaattttttttttt!!!!

yeni dini hareketler içerisindeki adıyla "jedi topluluğu" olan bu dinsel hareket, 1995 sonrasında star wars evreninde geçen "jedi" karakterinden yola çıkarak oluşmuştur. star wars filminde jedi'lar savaşçı keşişlerdir ve senarist george lucas, bu filmlere birtakım mitolojik unsurlar eklediğini söylemiştir. lucas'ın star wars'ta kurguladığı şey jedi topluluğunun temelini oluşturmuştur.

jedi felsefesi oluşturulurken pek çok inanç star wars evreni potasında eritilmiş ve yeni kurgusal karakterler oluşturulmuştur. yani lucas bu jedi felsefesinin içerisine hıristiyanlık ile hindu inançlarını, yunan mitolojisini ve pek çok dinden yararlanarak özgün karakterler ortaya koymuştur. hatta lucas burada yapmak istediği şeyi "çeşitli mitoloji ve dinlerden ortak konuları bulmak" olarak belirtmiştir. dolayısıyla jediizm hareketinde pek çok din ve mitoloji ile karşılaşmak mümkündür.

star wars filminin bu felsefesi jedi'lar için bir teoloji haline gelmiş ve bugün avustralya, kanada, büyük britanya gibi ülkelerde 200.000 civarında taraftarı olan bir dini hareket olmuştur. jedi topluluğu, star wars'ta geçen "güç (force)"ün gerçek dünyada da var olduğuna inanırlar. bu güç, ölçülebilen, yönlendirilebilen ve kullanılabilen bir enerjidir ve güç'ün kendine has iradesi, amacı olan bir ilahi güç olarak algılanır. meditasyon "güç" ile birleşmeyi sağlar.

jedi topluluğunu diğer dini hareketlerden ayıran önemli özelliklerinden biri, kendilerini toplum hizmetine adamalarıdır. nitekim star wars filminde de jedi'lar galaksinin barış ve adaletinden sorumlu olan savaşçı keşişlerdir. bkz.#2343162
jedi öğretisi, güç'e inancına ek olarak iyi-kötü, aydınlık-karanlık gibi basit bir dualizm de sunar.
jedi realizmi, 199'ların sonlarında çevrimiçi bir star wars roleplay oyunu ile ortaya çıkmıştır. jediizm de 2000'lerin başlarında jedi realizmi'nden doğmuştur.

onlara göre bir kişi hem hıristiyan/hindu/müslüman/budist vs olup hem de jediist olabilir. zaten jediizm star wars evrenindeki jedi öğretisinin üstüne, pek çok dindne ortak evrensel özellikleri alıp ekleyerek oluşmuş küresel idealler taşıyan bir yapıdır.

bu grup, star wars'ı temel alma, jedi koluna bağlılık, kendilerini barışın koruyucuları olarak görme, jedi şövalyelerini rol model alma, güç'ü sadece savunma için kullanma, bireyin kendi inançlarını uygulamasına izin verme, yaşama saygı, başkalarına hizmet gibi ilkeleri benimserler.
fiziksel bir tapınakları ve ruhani bir liderleri yoktur. kendi içlerinde bir organizasyonları ve rütbe dağılımı mevcuttur. üyeler; çırak, acemi, öğrenci ya da padawans olarak anılır ve şövalye olmadan önce belirli eğitim ve aşamalardan geçerler. şövalye olan da çırak yetiştirmeye devam eder ve böylece topluluğa hizmet edilir.
jediizm, 21. yüzyılın en büyük kurgu temelli inançlarından biridir.

jedi, star wars filmlerinde geçen kurgusal bir karakterdir. jedi'lar galaksinin barış ve adaletinden sorumlu savaşçı keşiş düzenini ifade eder. jedi'lar evrenin temelini ve güçlerini "force (güç)" dedikleri metafizik bir kuvvete bağlarlar. force, midichlorian denen mikroorganizmalardan oluşur ve onlar bütün canlıların etrafında bulunur. bkz.#2343157
usta-çırak (jedi ustası-padawan) ilişkisi içerisinde eğitime tabii tutularak jedi olunur ve uzun bir süreç olmakla birlikte zeka, sabır ve derin bağlılık gerektirir. günümüzde yeni bir dini hareket olarak süregelen jediizm hareketinin temelini oluşturur.
star wars filmi senaristi george lucas pek çok dinden izler barındıran bir karakter olarak jedi'ları kurgulamıştır. buna bağlı olarak da melek-şeytan karşıtlığına benzer bir jedi-sith karşıtlığı ve mücadelesi vardır.
jedi koduna göre: "duygu yok; barış var. cehalet yok; bilgi var. tutku yok; huzur var. kaos yok; uyum var. ölüm yok güç/force var."

star wars karakteri olan qui gon'un tanımına göre, "midichlorianlar her canlı hücrede bulunan mikroskobik canlılardır. onlar olmasa hayat sürmezdi, gücün bilincine varılamazdı...onlarla ortak besleniyoruz. tek bir organizma gibi yardımlaşarak biri arada yaşıyoruz. bizimle sürekli konuşurlar ve bize güç'ün iradesini anlatırlar. beynini susturmayı öğrenince onları duyacaksın."

yine yeniden kendimi yetersiz bulduğum ve kendime acıdığım noktadayım. kendine yetememe hissi en ağır hislerden biri olsa gerek...

amy santiago ve jack peralta çiftini tek geçerim. (bkz: brooklyn nine-nine)

kitabımın ayracı yanımda olmasa da asla kenarını kıvırmam. unutmamak için kaldığım sayfanın fotoğrafını çekerim ama kıvırmam. nasıl kıyıp da kıvırıyorsunuz ey insanlar.

gidecek para olmadığı çok da önemli olmayan versus

minik çocuğum, küçük mavi kuşum, uysal'ım.
kendisi yumurtadan çıktığından beri elimde, omzumda büyüdü, yumurtadan çıktığı ilk günlerde annesi besleyemediği için mısır unuyla suyla lapa yapıp kürdan ucuyla minik ağzına verip beslemiştim bir kaç gün.
bu kadarcıktı, nohut kadar.
sonra annesi beslemeye başlayınca da her gün temizliğini bakımını yaptım, ellerimle ve sevgimle büyüttüm. 1 aylıkken babası 1 buçuk aylıkken annesi öldü, depresyona girdi yem yemez oldu, elimle yemleri tek tek yedirdim açlıktan ölmesin diye. haziran'da çıkmıştı yumurtadan, 9 aylıktı. her gün beni odanın kapısından görünce hemen uçar omzuma gelirdi. elime yatırıp karnını öperdim, darlanınca burnumu ısırırdı.
1 hafta önceki fotoğrafı.
3 gün önce bir anlık dikkatsizlik yüzünden açık kalan teras kapısından uçup gitti. bakmadık dağ tepe bırakmadım, her ağaç dalına her ota baktım, mor menekşeleri uzaktan mavi gibi görüp küçük mavi kuşum sanıp bir umut gidip baktım dip köşe, üç gündür adını bağıra bağıra ve ağlaya ağlaya evladımı aradım, bulamadım. gece olunca havalar çok soğuk üşüdü mü diye düşünmekten uyuyamadım, rüyamda bile kuşumu arıyordum ve buluyordum öpe öpe eve getiriyordum ama rüya işte... sabah olunca yem saati geldi dışarıda yiyecek bulamaz aç mı kaldı diye düşünüp durdum çıkıp her yerde aradım ama yok. bunu düşünmek bile içimi burkuyor boğazım düğümleniyor ama üç gün oldu ve benim küçük çocuğum büyük ihtimalle ya soğuktan ya açlıktan öldü... ah benim miniğim.
ah benim minik kuşum, yavrum, uysal'ım! ondan bana geriye kafesinin dibinde kalan, kuyruğundan kopardığı tüyü kaldı. keşke seni o gün kafesten hiç çıkartmasaydım mavi bebeğim...

#1799169 bunu söylemeye gelmiştim, söylenmiş. gidiyorum.*

sen kimsin de beni yargılıyorsun be ecdadını s.......... çocuğu sen kimsin?" diyememişsin (bkz: gibi (dizi))
küfür sevmem ama feyyaz yiğit öyle güzel oturtuyor ki *

edit: video linki patlamış acun abimiz yotubedaki videolara telif falan atmış olsa gerek.

ona özen gösterdiğin kadar sana karşı özenli olmayışı.

patlayan şeker ve babytos mısır cipsi.

eğer haksızlığa uğrayan tarafta ise herkesi korumak polisin görevidir.

aylardır hatta bir kaç yıldır hiç bir arkadaşımla görüşemediğim için yaşamayı unuttuğum his. arkadaşlarınızın yaşadığınız şehirde olmaması çok kötü bir durum.