apple'ın intel prangasından kurtulmak için attığı adımın son kullanıcıdaki ilk yansıması. en azından laptop marketi için diyebiliriz bunu. 3 nanometrelik transistörler ile çalışan yeni versiyonları çıkarsa bilgisayar dünyası son kullanıcı için hızlı bir şekilde değişebilir.
bazen ihtiyaç duyulandır. zaten ihtiyaç duyulmasa tek gecelik ilişki diye bir kavram da olmazdı. hayatta öylesi de denk gelir ve iki kişi de daha tatmin olmuş, daha güçlenmiş, aklındaki problemden uzaklaşmış vs. bir şekilde çıkar genellikle bu tarz ilişkilerden. böylesi bir durum bana göre sağlıklı ve yadırganmaması gereken bir şey gibi geliyor. tam aksine seks yapabilmek için aşık olmak gibi bir koşula sahip olsaydım muhtemelen ilber hoca gibi önüme gelene maşallah diyor yada üç günde bir farklı birine aşık olduğumu düşünüyor olurdum.
üretim teknolojisini homojen varsayması modelin en büyük handikapı olup bu handikap new trade theory çerçevesinde detaylı bir biçimde incelenmektedir. iki modeli de lisans düzeyinde anlamak için krugman'ın ders kitabı güzel bir kaynaktır.
kişisel favorim moka pot ile yapılan kahvedir. haznesine koyduğunuz kahve miktarı ve ne kadar kısık ateşte kahveyi yaptığınıza bağlı olarak sertliği ayarlanabilir.
arz ve talep hakkında tek ders bile almadan mezun olunduğunu gösteren ücret tarifesi. iki sene sonra arz fazlası haddince gözlemlenebilir olunca rasyonel beklentiler hipotezi devreye girecektir.
almanca "anne, ben bir aptalım" anlamına gelen nietzsche'nin kurduğu son cümle. atını kırbaçlayan bir arabacıyı yolun ortasında durdurur, ata sarılır ve ağzından bu cümle dökülür. bu cümleyi izleyen şey on yıllık sessizliktir. tasavvur ile tahayyülün, eldeki malzeme ile düşünsel evrenin çarpışmasından kaynaklı bir cümle hissi vermiştir bana oldum olası.
georges perec'in katran kadar koyu romanı. damıtılmış depresyonu yüz küsür sayfa boyunca size sündüre sündüre içselleştirtir ve içselleştirip kendi depresyonunuza döndüğünüz anda son beş sayfasıyla nakavt eder. zor kitaptır.
hassasiyetlerini silah gibi kuşanıp toleranssızlıklarını yaymak için elinden geleni yapmaya çalışan zehirli bir zihniyetin yaratmaya çalıştığı algı. karl popper'ın tolerans paradoxu diyerek yüz yıl önce maskesini düşürdüğü bir kesime yüz yıldır uyanamayan milletin suçu da bu algıcı tiplerin yükselişinde aşikardır.
karşı kültür neferi, hippielerin en delisi, nixon'a göre birleşik devletlerin en tehlikeli adamı. bana göre ise deary leary. zihin, özgürlük, gelecek ve ruhaniyet adına söyleyecek çok sözü olanlardan.
gaspar noe'nin bütün söylemek istediklerini sıkıştırdığı ilk uzun metraj filmi. bu filmden sonra bana kalırsa adamın sineması tümüyle mesajdan kopmuş ve kendi zihninin spekülasyonlarıyla izleyicinin zihninde oluşturulmaya çalışılan bir manüpülasyona dönüşmüştür.
adaletin bu kadar hataya hassas olduğu bir dünyada uygulamanın zorbalıktan başka bir şey olmadığı ceza şekli. idamın yasalarda olup ötenazinin olmadığı bir toplum ise iki yüzlülüğün en büyük örneklerinden olsa gerek.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.