ah güzel anneannem. kolonya, deterjan ve gül kokan meleğim. haftalar önce göçüp gitmişsin buralardan. ben öğreneli birkaç gün oluyor. son nefesini vermişsin, belki çok korkmuş belki hiç istememişsin. annemi, torunlarını bırakmamak istemişsin. bir şeyler olmuş ve gitmişsin. ölüm diyemiyorum, ölmüşsün gibi hissetmiyorum. gecenin bir vakti oturduğun sokağı aradım buldum, biliyorum uzun zamandır gelememiştim, kayboldum. evine baktım, kapında çöküp ağladım. o güzel çiçeklerini seyrettim. perdelerin çekili, yine camın kenarında yasinin, balkonunda taburen, mandallarını koyduğun beslenme çantası, ısrarla ayakkabılarımızı üzerinde çıkarmamız için uyardığın paspas, benim yalnız senin evinde güzel çocukluğum... hala o evde gibisin. hala sanki yine ıspanaklı bir şeyler hazırlıyorsun bana, kendi yaptığın yoğurttan ayran koyuyorsun yanına, sabahın köründe kalkıp tavukları yemlemeye çıkıyorsun, geceleri televizyon programlarındaki altyazıları okumaya çalışıyorsun gözün seçmiyor, kuzenimle o tombul bacaklarına krem sürüyoruz, sanki hala bir yerlerin ağrıyor diye kahroluyorum. ah anneannem, bilsem gelmez miydim annemlerle sana o zamanlar, ders çalışacağım gelmem dedim hep. anneannem, bilsem kapatır mıydım geçen ay beni aradığında o telefonu erkenden. son konuşmamızmış, nereden bileyim. ilk kez ölüm görüyorum, ne acı. allahım ne büyük acı. kanıyorum, ateş içinde yanıyorum, bir şeyler yapmak istiyorum. hiçbir şey yapamıyorum, gitmişsin, bir daha geri gelmemek üzere. ne cenazene gelebildim el memleketinden, ne seni son kez görebildim. dedemin yanına koymuşlar, nasip olursa mezarına geleceğim. orada, karşında nasıl dikileceğim öylece, orası meçhul...
devamını gör...