özellikle afrika’da, nil timsahları ile dişçi kuşları (plover kuşları) arasında gözlemlenen bu ilişki, her iki taraf için de kazan-kazan durumu yaratır. dişçi kuşlar, timsahların ağızlarını açık bırakmalarıyla birlikte, dişlerinin arasındaki yemek artıkları ve parazitleri temizlerler. bu işlem sırasında kuşlar, timsahların dişlerinin arasında sıkışmış yiyeceklerle beslenirken, timsahlar da diş sağlığını korumuş olur ve enfeksiyon riskinden kurtulurlar.
geçen gün istanbul barosunda kayıtlı 70.000 (yetmiş bin) avukat olduğunu öğrendim. bu kadar avukata ihtiyaç var mı acaba.
hukuk mesleklerine giriş sınavı gelmiş olmasa bu sayı daha da artar diye düşünüyorum.
ben yıllar önce avukat olmak istemiştim ama şimdi düşününce iyi ki bu yola girmemişim diye düşünüyorum.
istanbul üniversitesinde öğrenciyken kamu yönetimi bölümünde epey hukuk dersi aldım. aldığım dersleri nasıl verimi bir ben bir de allah biliyor. hukuk kazanmış olsam zaten mezun olamazdım.
mezun olsam da hukuk mesleğini yapamazdım. hukuk okuyacak ve avukat olacak adam tabirimi mazur görün tek ayağının üstünde kafasında 40 tilki dolaşırken kırkının da kuyruğu birbirine değmeden konuşan biri olmalı.
ben tek ayağımın üstünde 40 yalan söylerim ama benim zararım kendime olur kimseye değil.
kurtlar vadisi izlemiş olduğunu gösterir. kurtlar vadisi izleyen bir kız elif polat sahnelerini anlatsa belki katil seven romantik kız seviyordur diyebilirim ama çakır'ı dizide karısı bile sevmezdi.
süleyman çakır insanlara işkence ederek öldüren öfke kontrolü olmayan psikopat bir karakterdir.
hüsrev ağa bir sahnede polat'a : ben de insan tanıyorsam mekteplisin ellerin tutsa tutsa kalem tutar almanya'dan da hariciyeci olarak gelmişsin derim. " der.
karikatür üzerinden insanları karşı karşıya getirmek istediklerini düşünüyorum. bunun sebebi de yeni bir kavgaya ihtiyaç duyulması.
önceden pkk vardı. pkk hala var da hani resmen yokmuş ya onu diyorum. neyse önceden pkk vardı. pkk ile birlikte hareket ediyor diye chp ile ilgili eleştiriler vardı.
hatta bilgisayar ile üretilmiş fotoğraf ve videoları kullanarak pkk =chp dediler. gerçi sonra yalan olduğu ortaya çıkınca üretilmiş de olsa gerçek ilişkilerini yansıtan fotoğraflar dediler. hatta chp imralı canisi hapisten çıksın diye affedilsin diye uğraşıyor dediler ve kara propaganda işe yaradı seçimleri kazandılar.
şimdi pkk ile masaya oturunca düşman kalmadı. yeni düşmanın da kemalistler olduğuna karar verdiler.
halk da gaza gelecek sokağa çıkacak diye düşünüyorlar ama halk bu açlık oyunları sürerken bile hala bir kurtarıcı arıyor.
ben seni üzerim konusu bence irem sak'ın anlattığı gibi değil. erkek iç ses olarak diyor ki sen ciddi ilişki peşindesin ben değilim.
irem sak diyor ki bir bakalım belki de üzülmem, üzülürsem de ayrılırım.
bence bir şey aynı anda ikisi birden olmaz. bir insan ya ciddi ilişki istiyorum diyordur ya da gecelik.
gecelik ilişki zamanla ciddi ilişkiye dönüşebilir ama tersi mümkün değil. ciddi ilişki arayan kadın (irem sak) ilk buluşmadan sonra eve kahveye içmeye çağırıp ondan sonra ciddi ilişki istiyorum derse bu inandırıcı olmayabilir.
bu ortalama bir erkek için daha doğrusu geleneksel türk erkeği için böyledir diye düşünüyorum.
yıllardır aynı muhabbet. nedense bana yeşil çay'ın tadı kötü gelmiyor. öyle sallama falan da içmiyorum. tomurcuk yapraklı pahalı olanından aldım çünkü içinde yararlı olan ne varsa sallama olanında yokmuş zaten.
sade maden suyunu da çok severim. bazı arkadaşlar nasıl içiyorsun iğrenç tadı var diyor hiç anlamıyorum.
yine şekersiz sütsüz filtre kahve içiyorum aynı şekilde nasıl içiyorsun vs. bence bende bir tuhaflık yok ama neyse.
ilk filmi izlemiştim. kötü bir film diyemem. mitoloji ile ilgili her filmi sadece konusu için bile izleyebilirim. ben kanal d 'de savaşçı prenses zeyna ve herkül' ün maceraları ile büyüyen nesildenim.
ikinci film ile ilgili olumsuz yorumlar okudum. bu olumsuz yorumlar nedeniyle filmi izlemeyi ertelemedim.
erteledim çünkü filmin sonunda film yarım bırakılıp üçüncü filme bağlanıyormuş. ben bu filmleri sevmiyorum.
mesela fast and furious 10 filmini bugün olsa izlemezdim. gereksiz yere ikinci partı bekliyoruz. keza infinity war da böyleydi.
oltayla balık tutma'ya hiç özenmedim. bak zıpkın olur, ok ve yay ile olur hatta mzrak ile de olur ama olta bana biraz pusu kurmak yani kalleşlik gibi geliyor.
kitap okumak yüceltiliyor ama ben kitap okumuyorum. okuduğum kitaplar genelde makalelerin bir araya gelmesiyle oluşuyor.
kapaklı ve ciltli de olsa sonuçta makale okuyorum. okudum makaleleri gelip burada yazmıyorum.
arada aşka gelip ciddi ciddi uzattığım tanımlar oluyor olmuyor değil ama çoğu zaman boş başlıklara yazıyorum.
şu sıcak yaz gününde çok ciddi bir başlığa paragraf paragraf yazmanın kime ne faydası var bilmiyorum. tamam arada olur ama her zaman da böyle olmamalı.
başlık çok okuyup az yazan yazar farkındayım ama okuduklarını yazmayan yazar da az yazdığı için yüceltilmeli mi.
insan düşünce dünyasını besleyen ana kaynaktan yazmıyorsa ne yazıyor niye yazıyor bilmiyorum.
yani duygularını yazabilir buna sözüm yok ama tencerede ne kaynıyorsa tanımlarda onun kokusu gelmez mi diye de düşünmeden edemiyorum.
dün hortlattığım saçma bir başlık vardı. beypazarı ile ilgili bir başlıktı. bugün yani şimdi beypazarı içerken o başlık aklıma geldi.
işsizlikten yapay zekaya ideal maden suyunun sahip olması gereken değerleri sordum. bu değerleri beypazarı ile kıyasladım.
insanın günlük alması gereken maximum bikarbonat oranı yapay zekaya göre 3000 mg/l imiş. bunun doğru olduğunu kabul edip beypazarı markasının değerine baktım.
günde 1 şişe (200 ml) den fazla içmemek gerektiğini yazmaya gelmiştim.
sonra başlıkta bor oranı yüksek çıktığı için yapılan habere cevap metnini gördüm kafam daha da karıştı.
açıklamada diyor ki bor sınırları her ülkede değişir. tamam buna katılmamak mümkün değil. avrupa birliği 1 mg/lt demiş sınıra. avustralya’da 2.4 mg/,lt demiş bu da tamam. amerika’da sınır yokmuş ama 5 mg/lt iyidir gibi bir şey yazmışlar onu pek anlamadım.
daha sonra demiş ki beypazarı nın açıklaması. biz avustralya ve amerika değerlerini sağlıyoruz.
bundan şunu anlıyorum. 3 kurumun maden suyu içinde maximum kaç mg/l bor olabileceğini paylaşıp ikisini örnek veriyorsan üçüncüden bahsetmiyorsan ve olay da isviçre'nin iade süreci ile ilgili bir haberle başlıyorsa o zaman siz avrupa birliği değerlerini sağlamadığınızı söylemiş olmuyor musunuz.
burada garip bir şey yok. gariplik şimdi başlıyor. beypazarı diyor ki hani aklınıza bir şey gelmesin biz güncel bor analizinin sonucunu da yayınlayalım.
0.8 mg/l olarak açılıyor beypazarı maden suyunda bulunan bor oranını. şimdi benim anlamadığım kısım şu. anlayan bana da açıklarsa çok sevinirim.
avrupa birliği 1 mg/l sınırının üstünde diye isviçre almadıysa siz de bizim 0.8 mg/l diyorsanız nasıl alınmıyor acaba.
insanlığa karşı işlenmiş bir suçu savunan yazardır. insanları sizin inandığınız gibi inanmadığı için veya toptan inancı reddettiği için öldüremezsiniz.
islam dininde üç büyük dinden birine mensup olanların öldürülmesi söz konusu değildir. pagan olanlar islama davet edilir ve kabul edilmezse öldürülür.
bu doğrudur değildir bunu tartışmaya gerek yok. tarihi değerlendirmek olayların yaşandığı dönemin değer yargılarını bilmeyi gerektirir.
erken dönem arap tarihçileri çayardı bölgesinde fetihlere girişen emevi vali ve komutanlarının anlatımlarına yer verir.
kilometrelerce uzanan yol boyunca sağ ve sollu olarak insanları asmaktan bahsediyor veya bir emevi komutanı yarı belime kadar türk kanı içindeyim diye yazıyor.
bir tanesi türklerin kanıyla dönen değirmenin unundan yapılma ekmekten yemeden buradan ayrılmam yazmış mesela.
bu anlatımları abartı bulan tarihçiler de var. emevilerin hakim olduğu bir dönemde onlara uygun ve onları öven şeyleri yazmak anlaşılacağı üzere tamamen alacakları para ile ilgilidir.
yani özetle insanlara zulm ederek onları asarak yakarak parçalayarak öldürmek gibi vahşi yöntemleri benimseyen bu şekilde onları müslümanlaştırmaya çalışılan dönem bitti.
ya benim inandığım islama inanırsın ya da seni yakarım demek artık tarihsel süreçte islâm için yüz karası olarak anılıyor.
dinde reform olur mu olmaz mı, bu tip konular dinde var mıdır, varsa günümüze uymuyorsa revize edilmeli midir bunları ilahiyatçılar ama gerçek ilahiyatçılar tartışmalı biz değil.
pkk artık "resmen" yoksa ayrılıkçı kürt teröristlerin hepsinin dış güç olması mantıklıdır. hem coğrafya açısından hem de hizmet ettikleri efendileri açısından.
batı kültürü doğu toplumlarını sömürmek için kendilerini kültürlü gelişmiş ve değerli gösterirken doğuyu geri kalmışlık ile suçlar.
bu açıdan güncel örnek abd işbirliği ile israil'in batılı desteği ile soykırım yapması yapmaya da devam etmesidir ama sorsanız 1915 olayları falan derler.
türk olmakla ilgili tarihsel gelişimi açısından çok şey yazabilirim. çin hanedan yıllıklarından chou shu 50. bölümde türkler hakkında ilk defa verilen bilgilerden başlayıp sonraki oğuz devletlerinde türklerin nasıl ele alındığı ile devam edebilirim falan ama hiç gerek yok.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.