merhaba poğaçacı yazar profili

merhaba poğaçacı kapak fotoğrafı
merhaba poğaçacı profil fotoğrafı
rozet
karma: 5011 tanım: 497 başlık: 43 takipçi: 50
IBAN’ıma atacağın bir 5 tl’nin bana vereceğin ‘akıl’dan daha yararlı olduğunu düşünüyorum. Teşekkürler.

son tanımları | başucu eserleri


türkiye'de sitcom kültürü

avrupa yakası’nın bu kadar övülmesine anlam veremiyorum, türk sitcomunun zirvesi bence tatlı hayat’tır.
avrupa yakası tamamen karikatürize, gerçeklikten aşırı kopuk zilyon karakterle dolu. gülse birsel’in zaten böyle bir tekniği var, avrupa yakası - yalan dünya - jet sosyete hatta aile arasında filmi de dahil olmak üzere günlük hayatta pek karşılaşamayacağın tipte bir dolu insan doluşmuş bir tek gülse birsel’in kendine yazdığı karakter akıllı mantıklı ve insan gibi konuşup düzgün hareketler sergiliyor. geri kalan herkes flakka atmış gibi saçma saçma hareketler, nereye ait olduğu belli olmayan şiveler, şiveli değilse de yine aynı aşırılıkta concon “oha falan”lar, bir garip uç uç giyinmeler, çok garip saç makyaj veya ikonu haline gelecek pijama falan. bunlardan en fazla birine, hadi olsun ikisine rastlarsın günlük hayatında, hepsi bir araya gelmiş sen içlerinde hehe diye dolanıyorsun, burhan özellikle, ne bileyim makbule ayrı abartı, selin ayrı karikatür, kubilay desen ha keza. yeterince karikatür tip yokmuş gibi vasfiye teyze diye bir karakter yazılmış mesela ay yarabbi ne kadar plastik bir tip. şahika yazılmış bar bar bar bağırıyor, saçı makyajı, giydikleri fecaat. yine yetmemiş gaffur girmiş, o yetmemiş ailesini almışlar gev gev gev konuşan aptal bir kız kardeş, hebele hübele anne baba. sürekli gürültü, sürekli bağırtı. hiç aklı başında karakter yok, bir kendi bir de aşık olacağı tip cem insan gibi davranıyor. geri kalan herkes cringe derecede geri zekalı.

yalan dünya’daki selahattin olsun, irem sak’ın karakteri, derya karadaş zaten evlerden ırak, şu an tam hatırlayamıyorum ama sürekli “oh no sevvgılım’ falan diyen yine başka abartı karakter, bartu’nun canlandırdığı karakter zaten tövbe yarabbim. nihal yalçın’ın canlandırdığı aynı şekilde. yine bir kendi bir de beyazıt öztürk insan gibi konuşup davranıyor. jet sosyete’de de. onu artık izleyemedim gerçi ama gördüm yani garip bir diş takmış yine tuhaf tuhaf tiplemeler. saçı başı kıyafeti sirk maymunu gibi 10-15 karakter. yani bir tekniği var, bütün dizileri aynı. mesela bir oyuncu muhakkak 2 karakteri canlandırıyor, biri genç nispeten normal, diğeri laftan anlamayan beyni alınmış köylü yaşlı. jet sosyete’de piyango zavallım hasibe eren’e vurmuş. yalan dünya’da galiba olgun şimşek 2 karakterdi. avrupa yakası’nda binnur kaya, hem şahika hem dilber, bu zavallıma iki karakter de beyinsiz denk gelmiş. kötü ya, çok yorucu karakterler, hepsi.

bunun normali 1 tane cringe bir karakter olur, mesela michael scott, hadi bi tane de kendine has gariplikleri olan dwight schrute gibi bir karakter yazarsın, gerisi de bu tiplere “bu normal değil yalnız” bakışları atan normal insanlardan oluşur. 20 karakter yazıp hepsini aşırı absürt konuşturup giydirerek komedi devşirmek, ne bileyim, güldür güldür mizahı gibi geliyor bana. belki avrupa yakası kendi döneminde iyiydi, ben de gülmüştüm ama şu an hala onu aramam asla, çok gürültülü ve gerçek dışı. açar evincırs izlerim, bari farklı evren diye avunurum. ay felfena linç yiyecekmişim gibi ama napalım yazdık da o kadar, silemem şimdi yazıktır. hadi bism.
devamını gör...

her tür müziği dinleyen kişi

ben her tür müziği dinlemeyen insanlara hayret ediyorum zaten. hiç gün içinde kelebek görüp papatya toplayıp riff cohen dinlemediniz mi, hiç burnunuza rakı kokusu gelince ahmet kaya açmadınız mı, hiç terk edilip gökhan türkmen, kahredip güllü, yollara düşüp tarkan, umut dolmak isteyip hüsnü arkan coşmak isteyip muse, dinginleşmek isteyip erkan oğur dinlemediniz mi? hiç uzanıp mabel matiz, hiç 2005’e dönmek isteyip sagopa kajmer, hiç isyan edip müslüm gürses, hiç sevip sevilip göksel açmadınız mı?

nasıl ya? nasıl her modunuzda aynı tür dinleyebiliyorsunuz, inanılmaz buluyorum bunu.
devamını gör...

evli erkeğin arkadaşlarıyla 2 saat takılması

siz evliliği ne zannediyorsunuz ya? yaşamsal faaliyetlerin yürütülmesinin durdurulması kararı mı?

ya da içten içe aşırı derecede beş para etmezin teki olduğunuza inandığınız için sizinle ancak size zindan bir hayat yaşatabilecek kadar basit ve hayatsız birinin evlenebileceğini düşünerek mi evlilik hakkında bu mesnetsiz ithamlarda bulunuyorsunuz?

layık olduğunuzu düşündüğünüz evlilikleri ‘evlilik hayatı genellemesi’ olarak kaktırma çabanız gülünçlük derecesinde acınası.
devamını gör...

intihar etmek

iyi düşünülüp karar verilmişine saygı duyulması gerektiğini düşündüğüm direniş biçimi. intihar etmek isteyen insana yaşamak güzel, asıl direnmek yaşamaktır falan demek düpedüz dar bakışlılık bence. adam kendi hayatını sevmiyor ve sürüklemek istemiyorsa sizden mi icazet alacak ne kadar önemsiyorsunuz lan kendinizi? yok güçlü ol, vay hepimiz yaşadık. adam bunları düşünmemiş, fark etmemiş olabilir mi, akşam koltuğunda sağ elde kumanda uzun otururken “ulan napsam, bi intihar edeyim ya ben” demiş olabilir mi sizce, aklınız kesiyor mu? herkes güçlü olmak zorunda da değil. içsel çırpınışlarının her saniyesine şahitlik etmediği birinin hayatına bu kadar müdahil olmamalı kimse.
haa bana sorarsanız da her gecenin sabahı muhakkak var ama bu benim fikrim. bana göre var o sabah. demek ki adama yok. saygı duymaktan başka yapılacak hiçbir şey yok bu noktada.
devamını gör...

ilk sevgilisi ile evlenen insan

şans denmiş ama bilemiyorum, hayattan beklentiye bağlı, şans da olabilir fecaat de.

ben istemezdim ilk sevgilimle evlenmek. ilk sevgilimin kim olduğuyla ilgisiz bir şekilde söylüyorum bunu, eşimin de ilk sevgilisi olsam ve direkt benimle evlense anksiyete bozukluğu yaşardım herhalde, ulan adam bi şey yaşamamış, kesin içinde, aklında kalmıştır bi şeyler, b*k gibi oldu ilişki falan diye krizler gelirdi. yaşamak istediğin her şeyi yaşayıp sonunda karar kıldığın kişinin, yaşamak istediği her şeyi yaşamış olup sende karar kılması kadar büyük şans değil bence. ama tekrar söylüyorum beklenti meselesi.
devamını gör...

erkek adam ev işi yapar mı sorunsalı

basic life skills eksikliğiyle övünme olayını nasıl erkek bireylere kaptırdık, çok üzülüyorum buna ya.
devamını gör...

fahişelik neden ahlaksızlıktır sorunsalı

değildir öncelikle. çalıp çırpmadan, kimsenin hakkına girmeden kazanılan her para insanın onuruyla kazandığı paradır. zekanı da satabilirsin, bilek gücünü de satabilirsin, vücudunu da. vücut satmak yalnızca fahişelik de değildir, bugün mankenler de vücudunu satıyor, hamallar da. hadi satmak değil kiralamak diyelim. fahişeliğin ahlaksızlık addedilmesinin tek sebebi ruhunu doyuramamış özgüven problemi yaşayan insanların “benim kadar zeki, çalışkan veya başarılı olup bu değerlerinle para kazanamadığına göre senin benden aşağı olman gerekiyor” alt metinli ego sorunudur. bir doktorun bir badanacıyı “benim kadar okuyup kafa patlatmadığın için benden eksik kazanman ve benden az saygı görmen gerekiyor” şeklinde aşağılaması gibi. ünvan faşistliği en nefret ettiğim şey bu hayatta. herkes parasını kendi kazanıyor, sen parayla beraber saygınlık da kazanmak istiyorsun ama karşılığında para kazandığın bir iş için kimse sana ekstra saygı duymak zorunda değil. doktorlara bugün maaş vermeyi bıraksanız hiçbiri yana döne insan kurtarmaya çalışmaz, öğretmenlere para vermeyi bıraksanız hiçbiri işine devam etmez. aynısı garson, sekreter gibi bilumum ‘aşağıda görülen’ meslekler için de geçerli. günün sonunda tüm meslekler para yoksa yapmayacağın bir iş, dolayısıyla hepsi aynı. mesleklere saygınlık addetmekten vazgeçin. hayır işi olmayan hiçbir meslek kutsal da değil saygın da, normal düz meslek. kimin hangi yeteneğinden ya da uzvundan gelir elde ettiği kişinin ancak kendisini bağlar. işinize bakın.
devamını gör...

bayan vs kadın vs hanım vs hatun

olmayan sorunsaldır. nerede bay kullanıyorsan onun karşı cinsine bayan, nerede bey kullanıyorsan onun karşı cinsine hanım, nerede erkek kullanıyorsan onun karşı cinsine kadın dersin. hatunun sırf çok görünsün diye yazıldığı zaten belli, yine de isterseniz herif karşısında kullanabilirsiniz.
nasıl ayırdına varamıyorsunuz aklım almıyor.

örnek veriyorum:
nasıl ki içeri bir erkek girdiğinde “bir bay geldi” şeklinde deklare etmiyorsanız “bir bayan geldi” de diyemezsiniz. “bir beyefendi / hanımefendi geldi”
nasıl ki birini bir konuda uyarmak için “bir saniye bay” demiyorsanız “bir saniye bayan” da diyemezsiniz. “bay bir müsaade edin ben konuşayım” demiyorsanız “bayan bir müsaade edin ben konuşayım” diyemezsiniz. (zaten muhtemelen o konuşma mansplaining olacak.)

bunların hepsinin aynı anlamı ifade ettiğini düşünüyorsanız şöyle bakalım:
merhaba ayşe bayan.
burcu kadın siz şöyle geçin isterseniz.
özge bayan çay içer misiniz?

bayan bir hitap şekli değildir. bayan diye bir cinsiyet yoktur. bayan kelimesi insanlara kibarlık diye kaktırılmış fakat ‘kadın’ demeyi ayıp bulanların hitap şeklidir. ayıp bulunma sebebi ise ‘bekaret’
hayır ‘bayan değil kadın’ tutturucusu değilim ama şu ayırdı beceremeyen bir bireyle 10-12 saniyeden fazla muhatap olursam kendimi sorgularım, ben hayatımı bu tiple muhatap olacak seviyeye getirmeye hangi evreden sonra başladım acaba diye.
devamını gör...

anneliğin kutsallaştırılması

toplumun angaryası bol mefhumları kaktırma çabasının en basiti onu kutsallaştırmaktır. annelik, askerlik, öğretmenlik, evlilik. nerde sıkıntılı iş var bi bakarsın kutsal ilan edilmiş.
devamını gör...

gereksiz romantize edilen kavramlar

soba. fakirlik. köylülük.
gurbetçilerin aman uyanmasınlar da buraya falan gelip ekmeğimizi bölmesinler diye “türkiye çok güzel yeenim, keşke biz de gelebilsek” diye milliyetçilik kaktırması vs nispeten orta direk halkın ‘aa ben fakir değilim hehe’ sanrısıyla fakir övmesi. bitmediniz birader ya, mide özsuyum ağzıma geliyor böyle çabalar görünce.

demek soba ha, çıs çıs kestane falan. vay be, altı yarık ayakkabısından ıslanmış çorabıyla 3 km yol yürüyerek okulundan evine gelmiş ve soba önünde ayağını ısıtan cefakar anadolu insanım ya, ha benim fakirime.
devamını gör...

antalya'da kadına şiddeti izleyen esnaf

kimsenin kimseye bir kahramanlık borcu olmadığını bilen esnaftır.
bakın sakin sakin anlatacağım, hayat candy crush değil, herkesin 1 canı var.

kadının boğazı kesilir, vay orada video çeken dallama, kadın kaybolur, son görüntüleri ortaya çıkar, vay niye gidip yanına derdini sormadın, kadın sokak ortasında dayak yer, vay bir delikanlı çıkmamış kurtaracak. arkadaşlar kimse kimseye iyilik yapmak zorunda değil, kimse kimseye kötülük yapmamak zorunda. kadına dayak atılıyor, bu faaliyetin bir öznesi var, ama bakıyorum faaliyet sindirilmiş bu hakkı kendinde bulan hıyarla ilgili başlık yok, etraf yardım etmemişmiş. şiddetin faaline bir yaptırım olmamasıyla ilgili eleştiri yok, vay halk niye böyleymiş. faalin bu gücü aldığı kaynaklara, bu cesareti kendinde bulmasına neden olan hukuki açıklara isyan yok, aman kimse yardıma inmemiş. siz faalin yenilmezliğini kabullenmişsiniz ama sessiz de durmayı bir şekilde politik olarak doğru bulmadığınız için kendinize yenebileceğiniz düşmanlar arıyorsunuz, dün emine bulut’u videoya çeken adamdı, bugün de esnaf denk gelmiş hayırlı olsun.

hani ortadan kaldırılmış yoksulluk yerine yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz lafı var ya, siz sanırım yardım edilmiş mağdur kadınlar istiyorsunuz. kadının mağdur edilmesiyle hiç derdiniz yok, bunu sindirmişsiniz, öfkenizi kusacak daha güçsüz bir etken bulmaya çalışıyorsunuz. komik yani artık.
devamını gör...

online disinhibition effect


birey çevrimiçi kimliği sayesinde gerçek hayatta ulaşamayacağı insanlara ulaşabilir, söyleyemeyeceği sözleri söyleyebilir veya yapamayacağı davranışları sergileyebilir. dolayısıyla, gerçek hayatta inhibe ettiği birçok özelliği, gizli duygu, düşünce, arzu veya korkularını sosyal medyada bu kimlik aracılığıyla ortaya çıkarabilir. buna disinhibisyon denir. birey bu durumda kimi zaman gerçek hayattakinden daha samimi, doğal ve nazik davranabilir. bu durum bireyin farklı baş etme yöntemleri kazanması ve farkındalığının gelişmesi gibi olumlu etkiler sağlayabilir. ancak disinhibisyon daima olumlu etkiler yaratmayabilir. birey çevrimiçi kimliği aracılığıyla gerçek hayatta kullanamayacağı kaba bir dil kullanabilir, öfkeli, tehditkar ve tacizkar olabilir. bunun nedeni bireyin sanal ortamda kendisini gerçek hayattakinden daha özgür ve bağımsız hissetmesidir. buna “çevrimiçi disinhibisyon etkisi” denir. suler, çevrimiçi disinhibisyon etkisinin nedenlerini şöyle açıklamıştır:

dissosiyatif anonimite (benim kim olduğumu bilemez ki): birey sanal ortamda düşmanca duygularını ifade ederken gerçekte kim olduğunun bilinmemesi nedeniyle kendini olabildiğince özgür hisseder. bu durumun ileri seviyesinin “siber dissosiyasyona” işaret ettiği bildirilmiştir.

görünmezlik (beni göremez ki): çevrimiçi ortamda iletişim sırasında görmemek ve görülmemek, tepkilerin daha az önemsenmesine neden olur. bu durum disinhibisyonu attırır.

eş zamansızlık (sonra görüşürüz): çevrimiçi iletişim, yüz yüze kurulan iletişim gibi eş zamanlı olmayabilir. geribildirim, dakikalar, saatler gibi uzun süre alabilir. bu durum çevrimiçi kimliğin sahibine, tehlikeli ortamdan “kaçma” fırsatı sunar.

tekbenci introjeksiyon (her şey benim zihnimde olup bitiyor): birey yazılan metnin kime ait olduğunu, yazarın görüntüsünü ve sesini tanımayabilir. bu durumda o metne zihninde bir ses ve görüntü atfeder. dolayısıyla iletişim, karşılıklı diyalog şeklinde devam ediyormuş gibi bir hisse kapılır.

dissosiyatif imgelem (bu sadece bir oyun, gerçek hayat kuralları burada geçerli değil ki): bireyin sanal dünyayı gerçek hayattan bağımsız bir oyun sahnesi olarak algılamasıdır. dolayısıyla gerçek hayattaki norm ve kuralların bu oyunda geçerli olmadığını düşünmesi inhibisyonu arttırır.

statü ve otoritenin zayıflaması (burada herkes eşittir): insanların çoğunlukla gerçek hayatta otorite figürlerine karşı duygu ve düşüncelerini ifade etmekten çekindiği belirtilmektedir. ancak çevrimiçi ortam, birey tarafından statü vb. özelliklerden bağımsız bir alan olarak algılandığında, birey bu alanda herkesin eşit olduğunu düşünebilir ve otorite figürüne karşı gerçek hayatta veremeyeceği tepkileri sanal ortamda sergileyebilir.
devamını gör...

yapılan şakayı ciddiye alan insan

şakanız mevzubahis insanı konu edinen bir şakaysa ve o insan eğlenmiyorsa “abi sen de çok alıngansın” deyip şakanıza devam edemezsiniz. şakayı ciddiye alan insan, şakayı ciddiye alan insandır, kasıntı masıntı, eğlenceden anlamayan, ortam baltalıyıcı falan diye itham edemezsiniz. kimse sizin garip gurip davranışlarınızdan zevk almak zorunda değil.

ama şaka ortalığa yapılıyorsa x’in şakası olmaz y’yle dalga geçilmez kısmına mabadımla gülüyorum. her şeyin şakası olur. istediğiniz kadar yırtının. her şeyin şakası olur. sen gülmez geçersin, ayrı. ama komedyen tutuklatamazsın birader. senin değerin herkesin değeri değil, senin kutsalın herkesin kutsalı değil, senin hatıran herkesin hatırası değil şunu bir kabullen. alevi şakası yaptı diye adam tutuklatıldı bu ülkede. kör olsaydım.

benim şaka anlayışım çok ofansif. gerçekten bir şakanın birilerine bi’ yerlere dokunuyor olması gerektiğini düşünüyorum. ortalığa yapılmış bir şakayı bir topluluğun ciddiye alıp ayaklanması o kadar ilkel ki o an o topluluğu oluşturan bireylerin az önce taşı taşa vurarak kıvılcım çıkarmaya çalıştıklarını düşünüyorum hemen.
ama ortalığa yapılan bir mizah ve şahsa yapılan şaka farkına varmak gerekiyor. toplumsal bir konuda mizah yapmak ve “alınma bea şaka yapıyorus broo” kalkanı arkasından şahıs rencide edip denyoluklarınızı dışavurmak arasında epey fark var.
devamını gör...

oku iş bul evlen çocuk yap öl

bazı sıradanlıklar çok dramatize ediliyor bu ülkede. bu mu yani diye bir podcast var, buna yakın bir giriş cümlesiyle başlıyor, “oku, askere git, iş bul, evlen.”
e birader hayat zaten bunlar olurken kendine kattıkların, yaşadıkların ya? bunlar olurken ülke de gezersin, kitap da okur film de izlersin, kendini geliştirmek ya da kafanda oluşturduğun ‘sıradanlık’ dışında bir hayat yaşamak yine senin yapabileceğin bir şey. ne olsun isterdin, unicornlar sırtına alıp bulut üstüne mi bıraksın seni? 16 yıl okumak yerine misal bulut üstünde marshmallow kızartmakla mı geçsin? yani ütopyanız ne ki, merak ediyorum.

yani insan yüzü tarif ederken “göz, burun, ağız, çene” demek gibi, evet abi göz burun hede hödö, ne olsun istiyorsun? maksimum piercing takar dövme yaptırırsın, renkli lens, gözlük falan takarsın, yine de günün sonunda ‘göz burun ağız çene’dir. bu kadar dünyadan azade neptünyen tavırları bana çok kasıntı geliyor. yaşa kardeşim işte, üç beş basic task var diye zulüm görüyormuş tavrı gerekli mi?
devamını gör...

kutsala saygı duymanın saçmalık olması

katılırsın katılmazsın, ama katılmıyorum dedikten sonra bu fikrin sahibini cehaletle yaftalarsan hoş geldin oksimoron bebek.

politik doğruculuğu bir kenara bırakırsak benim katıldığım bir önerme. ama dünya o kadar şov üzerine dönüyor ki kimse politik doğruculuğu elinden bırakmamaya özen gösteriyor. dünya uçsuz bir linç okyanusu, politik doğruculuk ise can simidi. bıraktığın an karanlık odada çiğ etle beslenmiş sjw tayfa 3 saniyede okyanusun dibine batırıyor seni. o yüzden saygılı olduğunu iddia edene de hak veriyorum.

bir de “sen onun kutsalına saygı duymazsan o da senin kutsalına saygı duymaz” argümanı ne kadar avel bir argüman. kim dedi ki ben onunkine duymayayım o benimkine duysun? genel bir kutsala saygı duymamaktan bahsediliyor, x’in kutsalı değil. kutsala çok saygılı olduğunu sanan insanlara kurban bayramında inek kesmemesini salık veririm, hindistan’da pek kutsal o hayvan.

nasıl herkesin kutsalına saygı duyduğunuzu iddia edebiliyorsunuz ben asıl ona hayret ediyorum. 8 milyar insanın bulunduğu dünyada herkesin kutsalına teker teker saygı mı duymam gerekiyor, bu ne kadar olanaksız bir şey farkında değilsiniz herhalde, kutsal denince aklınıza yalnızca kuran, peygamber falan mı geliyor? bir insanın kutsalı hamam tası da olabilir arkadaşlar. ben beyranı çok kutsal buluyorum napalım, içmeyin o zaman, alıp göbek hizasından aşağıya inmeyecek şekilde taşıyıp evinize götürün ve duvara asın. bu mümkün mü? bana saçmalama demeyecek misiniz şimdi? demezseniz alnınızı karışlarım*. demek ki saygı da bir yere kadar. hatta bir yere kadar değil, sizin mantık çerçevenizin çapı kadar. o çerçevenin dışına çıktığı an siz de saygı göstermiyorsunuz, sadece farkında değilsiniz.

ben demiyorum insanların kutsalını yerlere beleyip tekmeleye tekmeleye birbirimize fırlatmak suretiyle gülelim. sadece istiyorum ki “ben saçma buluyorum” diyebilelim. bu kadar kırılgan olunmasın. inancına saygı bekleyen benim inanmamama saygı gösterebilsin mesela bu asla konuşulmuyor. ama hala yalandan saygı bekleniyor. gelecek saygının yalandan olduğunu; saygı bekleyen biliyor, saygı duyduğunu söyleyen biliyor, bütün bunları izleyen biliyor, ama sırf şov ve vicdan rahatlatma olsun diye bilmezlikten geliyor herkes. çok saygı duyulacak bir şey olduğunu düşünsem ben de ona inanmaz mıydım? saçma bulmuşum ki inanmıyorum, nasıl saygı duyabilirim saçma bulduğum bir şeye?

ayrıca kutsaldan bağımsız herhangi bir mefhuma saygı göstermenin de çok zor bir hal aldığını düşünüyorum günümüzde. herkes bütün saçmalıklarına saygı bekler oldu, bu beni çok geriyor. ve her şeye saygı duymamız mümkün değil, bu konuda anlaşırsak çok daha kolay ilerleyeceğimize inanıyorum. saygı duymamak demek karışmak demek değil ki, ‘bazı şeyleri saçma bulabilme özgürlüğü’ hızla yok oldu bu çağda. hımhızlı* bir şekilde yok oldu gerçekten. hiçbir şeyle dalga geçilemiyor, hayat benim için çok zorlaştı, belki de bu yüzden saygıyı iyice elden bıraktım. güldüğüm her şey birilerini zedeleyecek, b*k gibi yaşam şekli bu. bak bunaldım şu an. neyse bu kadar.
saygılar *
devamını gör...

ben erkek arkadaşımın malıyım

ahah, eşleriniz tarla gibidir, dilediğiniz gibi sürünüz tayfa, aynı konuda saçmalayan kişi şeyma subaşı olunca tutuşmuş, kıyamiş.

kocamdır yapar tayfa, aynı tavrı parası çok olan takınınca herkese bir gurur haysiyet gelmiş, woaw.

“isteyen istediğini” feminist tayfa, kadın kendisi için sizin istemediğinizi isteyince ideolojilerden duman çıkmaya başlamış, oyşş.

erkeğinden 100.000₺’lık düğün isteyip salona tahtla getirilen gelin tayfa, kendilerinin 4 yıllık maaşını 1 ayakkabıya verebilen kadın görünce “ama böyle olmaz”cı kesilmiş, serin hikaye.

çocuklarımız örnek alıyor tayfa, çocuğuna iyisini öğretememişliğinin hırsını abalıya vurarak çıkarıyor, gözler yaşlı.

bu kadına hiç ilgim olmadı takibi geçtim çok fazla önüme düşüyor diye engellemiştim kendisini ama kaçılmıyor bi yerden sonra. property kısmı zaten fail ama he’s a bit crazy and scares me sometimes kısmı da korkunç. kendi adıma beni korkutan delimsi bir adamla aynı sokaktan geçmekten bile imtina ederim. şeyma savunmuyorum yani. sadece ikiyüzlülüğünüz öğür öğür öğürtüyor artık. herkes kendine baksın.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim