belirli bir yaş(anmışlık)tan sonra ekstra bir gayret gerektiren eylem. bu hayatta kendi kendine yetebilmenin belki de tek kötü tarafı peşinden getirdiği yalnızlık olsa gerek.
2000'li yıllar ve öncesinde istanbul'da toplu taşıma kullanmışlar için bu sanırım ikarus'tur. bu araçların körüklerinin bulunduğu kısımda, çocuk parklarında bulunanlara benzer, çember şeklinde, yatayda demirler bulunmaktaydı tutunmak için şimdiki dikey demirlerin aksine; yani hem arkanızı yaslayıp hem de iki kolunuzu açıp tutunabiliyordunuz. bu şekilde bir arkadaşınızla karşılıklı keskin bir viraja denk geldiyseniz nakşibendi tarikatı üyeleri gibi iki kol açık şekilde bir sağa bir sola savrulup ritüelinizi tamamlamışsınızdır.
zorla değil ama bir seferinde rahmetli dedem abimle beni berbere götürüp bu şekilde kestirtmişti saçlarımızı subay tıraşı adı altında. saçlarım uzayana kadar şapka takmıştım okulda. o zaman çok kızmıştım ama keşke burada olsan da ben her gün kendi ellerimle kazırım saçlarımı be dede.
lise zamanı dinlerken de şimdi dinlerken de beni hep paylaşmaya korktuğum duygulara iten, gözlerimi yaşartan şarkılara sahip olan hemşerim, yetenekli sanatçı.
biz mi yaşlı doğduk yoksa hayat mı bu hale getirdi bilmem ama keşke o zamanlara dönsek de yine duygu cafe'de karşılıklı oturup kahvemizi içsek o mütevazı halinle fd.
yurtdışında bulunduğum ilk şehir viyana. benim için ölene kadar çok özel bir yeri olacak sanırım, ama nedeni ilk defa oraya gitmem değil elbet. o dönemki sevgilimle ilk defa buluşmayı kararlaştırdığımız şehirdi, ilk birlikte izlediğimiz filmin before sunrise olmasını takriben. 5 günü birlikte geçirecektik, hem birbirimize doyacaktık hem de şehre, en azından benim planım buydu. tabi bunun için her şeyi araştırdım: en iyi cafeler, restaurantlar, görülmesi gereken bahçeler, kiliseler, neler neler. çok iyi hatırlıyorum danube tower'da rezervasyon bile yaptırmıştım akşam yemeği için. peki sonrasında ne mi oldu? hiçbirşeyi yapmadık planda olan, kavgalı gürültülü, en üst seviyesinden kaoslu bir 4 günün ardından viyana'yla ilgili anımsadığım tek güzel şey son gün gece şehir merkezinde plansız programsız, hiçbir şeye aldırmadan gezmemiz o arnavut kaldırımlarında.
yani diyeceğim o ki, olur da ilerde gitme fırsatı bulursanız, çok plan yapmanıza gerek yok. hatta hiç plan yapmadan gidin, şehir sizi içine çekecektir zaten o sade güzelliğiyle. çoğu insan viyana'yı sıkıcı bulur. eğer müze gezmek, ara sokaklarda dolanıp mimarinin tadını çıkarmak, bahçelerde uzanıp köşebaşınızda klasik müzik eşliğinde dans edenleri izlemek sıkıcı geliyorsa viyana'yla zaman kaybetmeyin; avrupa'da sizin isteklerinizi tatmin edecek fazlasıyla başka şehir var.
yaşlı adam ve deniz kitabını ikinci el olarak satın almıştım ortaköy'den eski kız arkadaşımla. önceden ortaköy sahilde ikinci el kitaplar satılırdı; bilmem halen var mıdır. o kitabı okumak bir türlü kısmet olmadı; sonra da kayboldu gitti zaten. geçenlerde o kızın evlendiğini gördüm de nedense aklıma hemingway geldi. o kitabı alırken şu an hakkında böyle bir şey yazacağımı hayal edebilir miydim emin değilim ama kendisi ederdi sanırım, öyle bir yazardır.
türkiye'deki en güzel takım lakaplarından birisi olan "toros kaplanları" lakaplı adana şehri kulübü.
ezeli rakibi adana demirspor'un aksine sadece futbol alanında faaliyet göstermektedir.
halen öyle mi bilmiyorum ama küçükken 5 ocak stadı'ndaki hoparlörlerin önüne oturma gafletinde bulunup bütün maç boyunca 5 dakikada bir "ravr ruvr toros kaplanları" şeklinde küçük beynimin gelişiminin bir süreliğine kış uykusuna yatmasına neden olan seslere maruz kalmıştım, olur da maç izlemeye gidecek yazarlara duyurulur.
technische universität hamburg'un kısaltılmış hali.
daha genç bir üniversite olmasından dolayı, uluslararası listelerde almanya'daki diğer teknik üniversitelere göre biraz daha alt sıralarda yer alsa da stem alanında okumak isteyen öğrenciler için almanya'daki en iyi okullardan birisi olmanın yanısıra hamburg'daki tek tercihtir.
nüfus bakımından adana'nın 1. türkiye'nin 5. büyük ilçesi. sonradan kendisinden ayrılan çukurova'yla birlikte adana merkez bölgesini oluşturmakta olup, adını şehir merkezinden geçen seyhan nehri'nden alır.
doğal karşılanması gereken durumdur.
işin garip tarafı şu ana kadar yazan tüm yazarların sadece fiziksel özelliklerden bahsetmesi; zira karşınızda görünüş olarak beklediğinizden farklı birisiyle karşılaşma durumunun sizi buna itmesi gayet normal olsa da eğer sadece cinsel bir ilişki düşünmüyorsanız, görünüş beklediğiniz gibi ya da daha iyi çıksa da geri kalan her şey de aynı şekilde buna neden olabilir.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.