morseverr yazar profili

morseverr kapak fotoğrafı
morseverr profil fotoğrafı
rozet
karma: 4891 tanım: 118 başlık: 20 takipçi: 117
hey there i am using whatsapp

son tanımları


mouse (dizi)

ben ne izledim. tek kelimeyle mükemmel bir diziydi. genelde 16 bölüm süren kore dizilerine nazaran 20 bölüm ve her biri yaklaşık bir buçuk saat süren bölümler kendisini bir çırpıda izletti.

her şeyden önce genel bilgileri vereyim. dizi güney kore yapımı, 2021 yılında 20 bölüm olarak yayınlanmış bir aksiyon/suç dizisi.

yönetmelikte choi joon bae ve kang cheol woo yer alıyor. başrollerde ise lee seung gi, lee he joon, park ju hyun, kwong hwa woon, kyung soo jin, ahn jae wook, jo jae yoon yer almakta.

dizi ülkede 1995'te "kelle avcısı" olarak anılan bir seri katilin işlediği cinayetlerle başlıyor. polisler bir türlü bu seri katile ulaşamıyor. londra'da yaptığı genetik çalışmalarla ün kazanmış daniel lee son olarak insanlarda yer alan 'psikopatlık geni' ni ortaya koyuyor. bugün çalışması çok ses getiren lee anne karnında bu geni belirleyebildiğini, bu gen ile doğan çocukların seri katil olma olasılığının yüksek olduğunu söyleyerek kore 'ye geliyor. amaç anne karnında bu gene sahip bir bebek belirlenirse kürtaj olabilme yasasını oluşturmak . çünkü korede kürtaj yok. o sırada ise kelle avcısı bir cinayet daha işliyor. karavanla kamp alanına giden iki çocuklu bir aile. hepsini katlediyor ama atladığı bir şey var. küçük çocuk gizli bir bölmeye saklanıyor ve her şeyi görüyor. polisler olay yerine geldiğinde ise hastanede gördüğü doktoru işaret ediyor. meğer kelle avcısı ülkenin en ünlü beyin cerrahlarından birisi çıkıyor. ve olaylar böyle başlıyor. 2021 yılında gidiyoruz. o ailesi katledilen küçük çocuk polis olmuş tek amacı ise yaşadığı acıyı yaşatmak. çünkü psikopatlar hiçbir duygu hissetmez ama üreme içgüdüsü ile çocuk isterler ve kendi çocuklarını severler. tek amacı çocuğunun önünde kelle acısını öldürmek.

olaylar birbirine nasıl bağlanıyor hayret ediyorsunuz. her bölümün sonunda oha dedim kaba tabirle. çünkü hiç beklenmedik şeyler çıkıyor sürekli. iyi sandıklarımız kötü, kötü sandıklarımız iyi.

o yüzden mükemmel bir dizi ve muhakkak izlenmeli. kore dizisi sevmeseniz bile sizi içine çekecek güzellikte bir dizi.
devamını gör...

düzenli spor yapmak

hep isteyip de asla başaramadığım olay. var mı bunun bir yöntemi acaba?
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının 2025'te okuduğu kitaplar

her yıl kendime şöyle bir liste tutmayı çok severim. her zamanki gibi sırf unutmayayım diye (bkz: 1000kitap) uygulamasına son okuduğum kitabı kaydederken böyle bir başlılık var mı acaba ben de not etsem diyerekten geldim, gördüm ve haydi bakalım aralık ayına kadar kaç kitap olacak.

ocak
1. (bkz: nakona eskici dükkanı)-(bkz: hiromi kawakami)
2. (bkz: koleksiyoncu)- (bkz: john fowles)
3. (bkz: evvelotel)- (bkz: ayfer tunç)
4. (bkz: sabahtan akşama)- (bkz: jon fosse)

şubat
1. (bkz: nasıl ölünür)- (bkz: emile zola)
2. (bkz: monte cristo kontu 1)- (bkz: alexandre dumas)

mart
1. (bkz: monte cristo kontu 2)- (bkz: alexandre dumas)
2. (bkz: yüzüncü ad)- (bkz: amin maalouf)

nisan
1. (bkz: geceyarısı kütüphanesi)- (bkz: matt haig)
2. (bkz: de ki işte)- (bkz: oruç aruoba)

mayıs
1. (bkz: yalnızız)- (bkz: peyami safa)
2. (bkz: almodovar teoremi)- (bkz: antoni casas ros)
3. (bkz: bir kedi bir adam iki kadın)- (bkz: juniçiro tanizaki)
4. (bkz: kanını satan adam)- (bkz: yu hua)

haziran
1. (bkz: hani)- (bkz: oruç aruoba)
2. (bkz: sevgili arsız ölüm)- (bkz: latife tekin)
3. (bkz: ana)- (bkz: maksim gorki)

temmuz
1. (bkz: ölüm bir varmış bir yokmuş)- (bkz: josé saramago)
2. (bkz: kuru kız)- (bkz: ayfer tunç)

ağustos
1. (bkz: bülbülü öldürmek)- (bkz: harper lee)
2. (bkz: feankenstein ya da modern prometheus)- (bkz: merry shelley)

eylül
1. (bkz: kadınlar ülkesi)- (bkz: charlotte perkins gilman)

ekim
1. (bkz: dönüş)- (bkz: andrey platanov)
2. (bkz: kırmızı zaman)- (bkz: mine söğüt)
devamını gör...

the owners

türkçesi evdekiler olan , 2020 yapımı korku/aksiyon filmi. film hermann huppen ve yves h'nin une nuit de pleine lune adlı çizgi romanından uyarlanmıştır. film julius berg' in ilk uzun metraj film yönetmenliği denemesidir ve aynı zamanda ortak yazarlığı üstlenmiştir.
başrollerde maisie williams, sylvester mccoy, ritha tushingham, jake curran, andrew ellis ve ıan keny yer almaktadır.

film doktor olan yaşlı bir çiftin evinde temizlik yapan kadının oğlu terry 'nin arkadaşlarına evde büyük bir kasa olduğunu söylemesi ve üç arkadaşın evi soymaya çalışması ile başlıyor. akşam eve dönene çifte amatörce şifreyi söyletmeye çalışan çocuklar kendileri aslında hiç de masum olmayan bu yaşlı çiftin elinde buluyor. olaylar her korku filmindeki gibi sarpa sarıyor. yaralama, öldürme vs. ama korkudan da çok geriliyorsunuz. başrol teyze o ne biçim surat aşırı gerginç ve korkunç. adamla aralarındaki ilişki çok saplantılı. kendilerini ahlaklı ve akıllı bir çocuk yetiştirmeye adayığ, çocuklarını küçükken kaybetmişler. filmin sonunda anlıyoruz neyin ne olduğunu aslında ama o ne saçma bir sondu. tahmin ediliyordu. ve bu kadar rahatsız edici tiplerin hepsini nerden bulmuşlar merak etmedim de değil hani.

yine de 1.30 saatlik kısalığıyla vakit geçirmek için izlenebilir
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

aile evinde sonunda yeni keşif diziyi izleme keyff
devamını gör...

samsun

bu ara gündüz asla yağmayan yağmuru yüzünden bunaltıcı havası gece yağan yağmurun bunaltıcılığına kendini bırakmıştır. tamam anladık karadenizsin de bir rahat ver be.
devamını gör...

memories of murder

2003 yapımı, kore drama-suç filmi. türkçeye cinayet günlüğü olarak çevrilmiştir.
yönetmen bong joon ho. başrollerde ise sang kang ho*, kim sang kyung, kim roi ha yer alıyor.

konuya gelecek olursak 1986-1991 yılları arasında geçen kore'nin küçük bir kasabasında işlenen ilk seri cinayet vakalarından biri. bu seri cinayetlerle kadınlar aynı şekilde tecavüze uğrayıp öldürülüyor. olayı araştıran iki dedektif bu seri cinayetleri çözmeye çalışıyor. o dönemde teknolojinin yetersizliği, en ufak bir durumdaki insanları suçlu diye alıp dövmeleri ama bir türlü gerçek katili yakalayamıyor olmaları. sürükleyici nir şekilde filmi izletiyor. o dönem her akşam halka duyuru yapılıyor evlerdeki ışıklar söndürülüyor, insanların dışarı çıkması yasaklanıyor. katil de her yağmurlu gecede cinayetleri işliyor. ama bir türlü katili bulamıyorlar.

yönetmen, filmin katilin izleyeceğini düşünerek filmin sonunda yüzleşme sahnesi gibi bir sahne koymuş. zaten benim de dikkatimi çeken, izlememi sağlayan konu buydu.

sonrasında merak ederek araştırma yaptım ve katilin 2019'da suçunu itiraf ettiğini öğrendim. o sırada katil zaten başka bir suçtan içerideymil. olay şu ki ; karısının kız kardeşine tecavüz edip öldürmekten hapisteymiş. fakat 2019'a kadar diğer seri cinayetlerle ilgisi çözülememiş. daha sonra kanıt olarak bulunan dnanın katilin dnasıyla eşleşmesi üzerine 14 farklı cinayeti ve 30'dan fazla tecavüzü itiraf etmiş. zaman aşımından dolayı bunlardan ayrıca yargılanmamış.

hem olayın gerçek bir olay olması çok etkileyiciydi hem de çok çok uzun yıllar sonra bunun öğrenilmesi de çok acı geldi.

güzel bir filmdi. biraz durağandı ama kesinlikle izlenir.
devamını gör...

hatıran yeter

film için ayrı bir başlık açılmadığı için buraya yazacağım. ve bu satırlar film biter bitmez yazılmıştır.

düşüncelerime geçmeden önce film 2024 yılında çekilmiş. yönetmen ömer faruk yardımcı. başrollerde ise belçim bilgin, burak sevinç, aytaç şaşmaz, sümeyye aydoğan, çağdaş onur öztürk, furkan kalabalık, ferit aktuğ ve gözde cığacı yer alıyor.
aynı zamanda film 4 bölümlük mini dizi şeklinde gainde de yayımlanmış.

arkadaşları sayesinde tanışan adem ve zehra aileleri istemeyince kaçarak evleniyor. çok mutlular. adem dolmuş şoförü. bir çocukları oluyor evlenince, zehra da okula gitmiyor. çocuk daha küçükken bir gece ateşleniyor ve menenjit geçiriyor bu da sağır olmasına neden oluyor. film biraz eski zamanda geçtiği için o dönemde ne işaret dili biliniyor ne de okullar öyle öğrencileri kabul ediyor. biz ölürsek me yapar diyerek adem baha'yı tamirci olan arkadaşının yanına çırak olarak veriyor. filmi baha'nın ağzından dinleyerek izliyoruz. bir gün baha bir kız görüypr leyla. o da baha gibi duyamıyor ama ailesinin durumu iyi olduğu için bursa merkezde özel okullara gidiyor, işaret dili öğreniyor. yazları ise kasabaya trilye 'ye geliyor. her yaz bahaya işaret dilini öğretiyor, yazmayı, okumayı öğretiyor. zaman geçiyor büyüyorlar ve sevgili oluyorlar. baha evlenme teklifi etmek istiyor ama o sırada babası vefat ediyor. ilk hüngür şakır burda ağlattı zaten. sonra leylanın babası bursaya tayin istiyor ayrılıyorlar ikinci ağlama burda. leyla hamile olduğunu öğreniyorlar ve hemen zengin biriyle eblendirmek istiyorlar ve o süre zarfında sevenleri görüştürmüyorlar. leyla çocuğu doğuruyor, evleniyor ve evlendiği gece balkondan düşüğ ölüyor. cenazeyi öğrenen baha zaten babasını da kaybetmişsin bir fe sevdiğini kaybediyor. ama ne olanlardan ne de çocuktan haberi var. sonra her şeyi öğreniyor, kızını almak istiyor çok çabalıyor.

eveeet öncelikle sevgili aytaç şaşmaz bu nasıl bir oyunculuktur. senden ı kadar beklemiyordum ki. hissiyatı o kadar geçirdi ki. her bir bakışında ifadelerinde ağlamamak elde değildi.

babasını kaybettiği an aklıma eniştemin vefatını getirdi. teyzemin halini ve onun oğlunu. onlar da aynı sizin gibi yalnız kalınca anlamışlardı yokluğunu. en çok da orda ağladım sanırım.

ve o nasıl aşktır sevgidir. o nasıl emektir o nasıl sevmektir. bana böyle bir sevginin var olacağını bile unutmuş bana ümit vermeye hakkın var mıydı senin be.

gece gece bir kesimini görüp ay uyuyamıyorum izleyeyim dedim şu anda şiş gözlerle yazıyorum. böyle film mi yapılır ya. içimizi dışımıza çıkaran türden.

hem çok klişe sayılacak türk filmlerini andırıyor hem de çok sıcak. ve sonda da adını aldığı şarkıyı duymak. bir şarkı bu kadar mı anlam kazanır yahu.

yazan yöneten oynayan herkesin emeğine sağlık. ne güzel bir film olmuş.

ağlamak isteyen herkes izlesin *
devamını gör...

freddy'nin pizza dükkanında beş gece

bu sene 2. filmin çıkacağını görüp fragmandan da merak edince önce bir ilkini izleyelim diye başladığımız korku filmi .

film cawthon tarafından yaratılıp aynı adla geliştirilen bir video oyunu serisinden alınmış. scott cawthon ve seth cuddeback 'ın birlikte senaryosunu yazdığı bu filmi emma tami yönetiyor.

film fredy adında bir adamın 80'lerde açtığı pizza dükkanının artık işlemiyor oluşundan sonra sahibinin kapatmak istememesi üzerine gece için güvenlik görevlisi alınması ile başlıyor. güvenlik görevlisi olarak işe giren mike ((gbkz: jocsh hutcherson)) , tam da 80li yıllarda küçük bir çocukken kardeşinin kaçırılmasına şahit olup onun kaçıran kişiyi rüyalarında hatırlamak için türlü yollar deniyor. ve bu dükkanda daha net görüntüler gördüğünü düşünüyor. dükkana gelen polis memuru vanessa ((gbkz: elizabeth lail)) ise mike ile sohbet edip iletişim kuruyor. ama olaylar gelişiyor. dükkanda maskot olarak bulunan birkaç peluş oyuncak kendi kendilerine çalışıyor, dükkanı yağmalamaya gelenleri öldürüyor ve esas amaçlarını ise filmin sonuna doğru öğreniyoruz. spoiler vermek istemiyorum.

film korku kategorisinde olsa da öyle çok çok korkunç değildi. ama akıcıydı ve kendini izletti. oyununu hiç bilmiyorum ama filme bir şans verilebilir
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bugün bir takım diyet bozma kaçamakları yapıldı
devamını gör...

1001 inventions and the library of secrets

türkçeye 1001 icat ve sırlar kütüphanesi olarak çevrilmiş olan, 2010 yılında yapılmış 13dk kadar kısacık ama çok güzel bir belgesel.
başrolde ben kingsley var. zaten de o var diye açmıştım ama bu kadar beğeneceğimi düşünmemiştim.

bir grup öğrenci ile bir kütüphaneye gelen öğretmen, tarih dersi için öğrencileri üçerli gruplara ayırıyor. roma tarihi, yunan tarihi, rönesans vs derken bir gruba da karanlık çağ olarak söylenen orta çağ tarihini araştırmak için veriyor ve herkes kütüphaneden bu çağla ilgili günümüzle bağlantılı bilgiler bulacak. bu karanlık çağı alan öğrenciler onlara öğretildiği gibi hiçbir şey bulamayacaklarını düşünerek kütüphaneci ben kingsley'i buluyor. o da onlara karanlık çağın aslında hiç karanlık olmadığımı aksine herkesin bildiği modern bulutlardan önce de islam dünyasında bir çok buluşa imza atıldığını, sihirli bir kitabı açıp kendisi de al-jazari olarak anlatmaya başlıyor. ilk kameranın mucidini, ilk cerrah ve tıp aletleri mücidini, ilk uçak için uçma denemeleri yapanı ve en son kendisini mühendislik alanındaki yaptığı buluşu. ve aslında çocuklar da anlıyor ki altın çağın ta kendisi herkese karanlık çağ olarak anlatılmış. öğretmenleri bile hiçbir şey bulamadınız eminim derken anlıyoruz ki bu dönem çocuklara boş, hiçbir icat yapılmayan, hep barbarların yakıp yıktığı bir dönem olarak anlatılmış.

ben bile çoğunu biliyor, bilimsel anlamdaki buluşları anlatıyor olsam da gerçekten ne kadar az önem verip konuştuğumuzu, eğer bu gelişmeleri yapmasalar bir çok şeyin çok daha uzun zaman sonra bulunacağını belki de hiç bulunmayacağını unutuyoruz.

kısacık ama çok güzel bir belgeseldi. herkes kesinlikle izlemeli.
devamını gör...

günaydın sözlük

günaydın sözlük. yeni bir ayın ilk gününün pazartesiye denk gelmesi bir tek beni mi mutlu ediyor yoksa herkes mi böyle? çünkü sırf pazartesiye denk gelmiş olması bile bu ayda yeni başlangıçlar yapmaya yetti benim için. mesela şimdi olduğu gibi erken kalkmakla ilk başlangıcı yaptım. eh o zaman eylül ayı yazı bitiren sıkıcı bir ay değil de yeni başlangıçlara kapı açan güzel bir ay olsun.
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

şu eve yaptığım en iyi yatırım bu kahve makinesi *

içelim ıce latte *
devamını gör...

perşembe günü cinayet kulübü

uzun zamandır yeni çıkan bir şeyler izlemiyoruz bir şans verelim diye açtığımız ve benim hiç sıkılmadan izlediğim çok güzel bir film.

bu film bir kitap uyarlamasıymış. yazarı richard osman 'ın ilk kitabı olmasına rağmen ingiltere'de çok satanlara girmiş.
konusuna gelirsek huzurevi gibi bir alana çevrilmiş kilisede yaşayan dört kişinin perşembe günleri çözülmemiş cinayetleri çözmek için kurduğu bir kulüp . toplanıp polis bir arkadaşları sayesinde cinayetleri araştırırken artık yatağa mahkum hale gelen polis arkadaşlarının yerini yeni gelen hemşire celia imrie (joyce) alıyor. beyazlı kadın cinayetini araştırırken kendilerini yaşadıkları kilisenin arkasının satılması ile karşı karşıya buluyorlar ve buna çözüm ararken bir dizi cinayetle karşılaşıyorlar. dizi bana (bkz: only murder in buildings) dizisini anımsattı onu da çok severim *

neyse başrollerde helen mirren, pierce brosnan, ben kingsley*, celia imrie, tom ellis*, naomi ackie yer alıyor.

film asla sıkmıyor, olayların birbiri ile bağlantısı ve çözme şekilleri çok akıcı ilerliyor. ve tahmin edemiyorsunuz. tam bir cinayet çözme oyunu oynuyor gibi.

kesinlikle şans verilmeli. çerezler güzel bir film.
devamını gör...

kuru kız

ayfer tunç'un çıkmış son kitabı. tunç benim için 'ne yazsa okurum' yazarlarından. bundan yıllaaar önce kalemiyle tanışınca anlamıştım her yazdığını istisnasız okuyacağımı. yazım tarzını da çok severim ama ilk kez elimde henüz okunmamış kitapları varken son kitabını okudum ve bana hiç de 'ayfer tunç ' tarzı gelmedi. daha doğrusu neredeyse kitabın yarısına kadar. içimden gerçekten bunu yazmış mı dedirtti. neyse konusuna gelirsek şayet mahallelinin uzun boyu, çirkin yüzü, hal ve tavırları ile evde kaldığını düşündüğü için taktıkları isim olan 'kuru kız' ın yaşamdaki duruşunu okuyoruz. bence zaten kitabın başında bahsettiği dünyanın sonu denilen ushuaia kentine gitmeden sadece duruyor. bu kente nasıl gittiğini okuyoruz. fakir bir aileye doğmuş , bir erkek kardeşi olan kuru kız önce annesini kaybediyor. zaten okumayı pek de sevmiyorken belki de işine gelerek okulu bırakıyor. ve elektrik işçisi olan babasının bir gün direkten düşüp de sakat kalması ile ona bakmaya başlıyor. bu sırada evi geçindirneye çalışan erkek kardeşi de her erkek gibi kötücül aslında. hayatta pek sevdiği şey olmayan, nefes aldığı için yaşayan bir karakter sanki kuru kız. babasını da kaybedince kardeşi ile kalıyor. sanki ona bakmak zorunda hissettiği için. bir gün akıllı telefon alıyor kardeşi de mahalleli de şaşırıyor. çünkü herkese göre kuru kız aptal. oysa aklı çoğu şeye eriyor. evi kese kağıdı rengine boyamak istiyor bir gün. özellikle kese kağıdı. boyayı alırken kardeşinin öldüğü haberini alıyor. ama önce eve gidip duvarları o renge boyuyor, biraz kurumasını bekleyip hastaneye gidiyor. hayattaki umarsızlığı mı bu, acısını yaşama şekli mi, yoksa kurtulmanın içten içe verdiği sevinç mi bilemedim bu davranışı. sonra cenaze ileri mahallelinin "güya" yardımları. ve herkesin hor gördüğü kuru kız , aptal olduğunu düşündükleri için mahallelinin kandıracağu bir yem oluyor. evini satması için herkes binbir bahaneyle geliyor, sırf artık yalnız kaldı diye sarsıntılık yapmak isteyen komşusu bile çıkıyor. ve en sonunda o çok sevdiği internet gezilerinde dünyanın ucundaki kente gitmeye karar veriyor.

aslında toplumdaki çürümüşlüğün tam örneği kuru kız. bir insanın maddi durumunun, yüzünün güzelliğinin, toplum normuna uyum sağlayıp sağlamamasının nasıl da hayatında çevresel etkiler yaptığını okuyoruz. evet yine tam bir ayfer tunç eseriydi. sadece bu yozlaşmış topluma bunca değinirken o cinselşik ve kıza karşı tecavüz kalkınmasının bu denli açık yazılmasını istemezdim. ayrıca kızın kendi tanrısı olma fikri de hoşuma gitmedi değil. inanç boyutu dışında zihni ile yaptığı mübakaşalarda hep kendi tanrısına başvurup kendince doğru yolu bulması güzeldi.

velhasıl ne yazsa cidden okuduğum bu yazarn, kısa kısa bölümlerle insanı sıkmadan bir çırpıda okunan 216 sayfalık bu kitabı yazarın kalemini sevenler tavsiyemdir. ilk tanışma kitabı olmaya aday değil nezdimde ama yine de şans verilesi.
devamını gör...

bulunduğunuz yerdeki hava durumu

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hissedilenin 38 falan olduğunu iddia ederim ama kanıtlayamam
devamını gör...

günaydın sözlük

günaydın sözlük. tatilde güne ev işleri ile başlayanlar derneği başkanı gibi uyandım bugün. kulağımda sevdiğim müzikle kafa terapisi (pardon temzilik) yapıyorum.

herkese de musmutlu tertemiz günler dilerim
devamını gör...

yazarların itiraf köşesi

"iyilik yap denize at, balık bilmezse halık bilir" sözünü şiar edinmiş gibi çevremdeki herkese koşulsuz iyilikler yaptım. yardıma ilk koşan, yerden ilk kaldıran, gecesini gününe katan hep ben oldum. ama gün sonunda da hep bunları denize atmış gibi oldum. hayatımda ilk kez benden önce beni düşünüp de iyiliğimi isteyen biri var derken aslında en büyük kötülüğü gördüğümü anladım. hayat çok zordu bunu biliyordum ama benim için hep de zorlaştırılacağını bilmiyordum. şimdi hiçbir şeyin hesabını soramaz halde , elimde hiçbir şeyle öylece bekliyor gibiyim. belki bir "şey"i belki de "biri"ni ..
devamını gör...

amadeus (film)

1984 yapımı, yönetmenliğini (bkz: miloš forman)'ın yaptığı, (bkz: peter schiffer)'ın ise sahneye koyduğu film. (bkz: wolfgang anadeus mozart) ve (bkz: antonio salieri) arasında geçenleri konu alıyor. 3 saat süren bu film damakta çok güzel bir tat bırakıyor. mozart rolünde (bkz: tom hulce), salieri rolünde ise (bkz: f. murray abraham) yer alıyor.

filmin süresi yüzünden sevmem sanmıştım ama o 3 saat nasıl aktı gitti anlamadım. filmin başlangıç sahnesinde salieri mozart'ı ben öldürdüm diye bağırıyor ve sonra tüm hikayeyi ağzından dinliyoruz. çocukluğundan beri çok güzel bestelerle piyano çalan mozart'ı hep kıskanan salieri. bir gün kendisi ile tanışıyor. ona bir hoş geldin marşı besteliyor ama mozart kendisini hem dalgaya alıyor hem de o marşa çok güzel bir hava katarak çalıyor. sonra salieri'deki kıskançlık başlıyor. hovarda, hep eğlencelerle hayatını sürdüren mozart evlense bile bu alışkanlıklardan vazgeçmiyor. kazandığı ufacık parayı bile çarçur ediyor. karısı da kendisine eşlik ediyor. böyle sürülen bir hayat nihayetinde parasızlığı da getiriyor. mozart ne kadar besteler yapsa da bir türlü istediği üne sahip olamıyor. bunda salieri 'nin de katkısı büyük tabi. kraliyette sözü geçen salieri mozart'ın önüne hep taş koyuyor. ve sonunda bir dahinin el birliğiyle nasıl yok olduğunu izliyoruz.

hayalimde hep sakin, besteler yazan mozart filme şen bir kahkahaya sahip deli ve tuhaf biri. bu beni hem şaşırttı hem de hoşuma gitti. ve ayrıca karısına da salieriye de sürekli gıcık olmadan edemedim. tabii filmin en güzel yanları da bestelerdi. artık dinlerken bendeki yerleri hep ayrı olacak.

son olarak o muhteşem eseri lacrimosa bir istek üzerine yazılıyor ama mozart bunun kendi cenaze müziği olduğunu bilemiyor. ve en kötüsü kendisini parasız da olmadığı için öyle kimsesizler mezarlığına atıveriyorlar. çok çok üzüldüm. ama o son sahnede mozart nasıl bir dahi daha iyi görüyoruz. spoiler olacak ama o muhteşem sahneyi paylaşmadan edemeyeceğim.


lacrimosa
devamını gör...

dünyanın en hızlı kaybolan şeyleri

tel toka. koca bir kutu vardır ama aradığında asla bulamazsın. nereye kaybolur asla da anlaşılmaz.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim