selanik/beyaz kule penceresi ve odisseas elitis’in “ben sade, sıradan ve iyimser bir insanım.
fakat manzarasız pencerelere katlanamıyorum. “ dizeleri ile katılmak istediğim başlık.
kamboçyalıların temel beslenme gıdası olan ürün. her markette envai çeşidini bulmak mümkündür. fakat türkiye’deki sebzeli/körili indomie kadar lezzetlisini henüz bulamadım. sanırım markalar ülkelerin damak tadına göre yeniden düzenliyorlar içeriği. bu yüzden buradaki noodlelar en azından bana hitap etmiyor.
bir konserde bira satılmasını günlerce konuşacak duruma gelmişiz ülke olarak. twitter’da konuyla ilgili bazı tweetlere bakıyorum da sanki ibb çocuklara yönelik bir etkinlik düzenlemiş de alkol satışı yapılmış gibi bir hava estiriyorlar. gerçekten artık yoruldum bu insanlardan, herkesin her şeyine karışan, karışmaya hakkı olduğunu düşünen, kendi inancına ve hayat çizgisine göre yaşamayanı hedef gösteren insanlardan. neden durup “bize ne” demiyorsunuz bazen? şahsen başkasının yaptığı gayet normal eylemler beni hiç ilgilendirmiyor. keşke sizleri de ilgilendirmese. 2021 yılında isteyenin alkol kullanabileceğini sayfa sayfa yazıyor zorunda kalmak gerçekten beni utandırıyor.
babil.com birinci tercihim her zaman. alışverişlerimin tamamına yakınında ertesi gün elimde oldu kitaplarım. üstelik not defteri ve kitap ayracı hediyeleri artı puan.
yurt dışı derken hangi yurt dışı olduğunu da belirtmek lazım sanırım. örneğin ben kendi arzum dışında, zorunlu olarak kamboçya’da yaşıyorum. türkiye’deyken benim de yurt dışında yaşama hayalim vardı ama hangi ülke olduğunu dileklerimde belirtmediğim için güneydoğu asya’ya sürüklendim. teşekkürler karma.
öte yandan özellikle gençlerin çoğunun isteği artık bu yönde. umutsuzluk hakim insanlara. hangi üniversiteyi bitirirlerse bitirsinler, alanlarında başarılı insanlar bile olsalar geleceklerini göremiyor insanlar. hak ettikleri gibi yaşamak istiyorlar ki en doğal hakları. türkiye’deki bu umutsuz hava umarım dağılır, umarım insanlar kendi ülkemizde bir gelecek inşası düşünmeye başlarlar. bu siyasi ortamda mümkün görünmese de benim yine de umudum var.
sözlük anlamı yunanlara ya da yunanistan’a ait olan şeydir. sıfattır. kelimenin cinsiyetine göre elliniki-ellinikos-elliniko şeklinde kullanılır. örneğin elliniki simaia yunan bayrağı anlamına gelir.
küçükken yıldız tilbe’nin delikanlım şarkısında geçen “hafife alma aşk vurur insana” sözlerini, tilbe’nin mahalleden gün görmüş bir ablası olan afife abla isimli kişiye “afife abla aşk vurur insana” şeklinde aktardığını sanıyordum. sanki çok aşıkmış, ne yapacağını bilemiyormuş da afife ablaya danışıyormuş gibi. bence hala mantıklı.
bugünlerde onuncu kez baştan başladığım ve aynı keyifle seyrettiğim müthiş dizi. ince esprilerin, kelime oyunlarının hayranıyım. bugünkü bölümde beni keyifle güldüren bir bölüm:
lütfiye: aslında hamile olmasam şereflikoçhisar’a değil de eski ismi tahtalıköy olan yere giderdim.
asuman: eski ismi mi?
lütfiye: evet. her nedense ülkemizde her köyün bir eski bir de yeni ismi vardır. tahtalıköy de değişmiştir herhalde, güzelcehisar filan olmuştur.
eski sezonları daha başka güzel olan dizi. her bölümünü defalarca izlemişimdir. cartman’ın ağırlıklı olduğu bölümler daha bir hoşuma gider. eski bölümler arasında ilk on listesi yapmam gerekseydi şöyle olurdu:
-woodland critter christmas
-pinkeye
-casa bonita
-spookyfish
-ginger kids
-chinpokomon
-the wacky molestation adventure
-two days before the day after tomorrow
-good times with weapons
-something wall mart this way comes
henüz webtekno’da çalışırken bile takip ederdim kendisini. videolarını, hikayelerini ve incelemelerini severim ama son zamanlarda sırf küfür etmiş olmak için küfür ediyor gibi bir izlenim veriyor. ay küfür ediyor hiç sevmem tarzında düşünen biri değilim, küfür etmeyi severim ama zorlama olduğu çok belli oluyor. eh deyip ileri sarıyorum.
geçtiğimiz nisan ayında pozitif çıktım. semptomlar bacaklarda ağrıyla başladı, ertesi sabah 39’a çıkan ateşle ve baş ağrısıyla devam etti. işin garibi pozitif çıktığımda hiç endişelenmedim, değişik bir teslimiyet duygusu sardı dört bir yanımı. öyle bir moda girdim ki “en kötü ölürüm” diyordum içimden kendi kendime. fakat şimdi en ufak baş ağrısında, hafif üşümede bile eyvah diyorum, korona oldum. halbuki hafif atlattım koronayı, ama şimdi gelen bu endişe halini anlayamıyorum. pozitif çıktım, üstüne iki doz aşı oldum ama hastalığı kaptığım günlerden daha çok korkar oldum koronadan. hafif atlatılsa bile verdiği endişe yetiyor çünkü; bulaştırdım mı, birine bir şey olur mu diye düşünüyor insan. karantina da cabası. o kadar çok karantinaya girdim ki belki de tekrar karantinaya girmekten korkuyorum. antikorlarım, maskem ve kolonyamla korunmaya devam.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.