1.
"|insan kalbinin gölgesidir.|"
son tanımları | başucu eserleri
6.
körlük (kitap)
körlük diyince benim aklıma direk görme organımız olan gözümüzü kaybetmekle alakalı bir şeyler canlandı zihnimde. yani herkes böyle düşünmüştür diye umuyorum (tek düşünen ben değilimdir inşallah
kitabı okumaya başlayınca ilk sayfalarında zorlanabilirsiniz. çünkü kitaptaki karakterleri isim yerine sıfatlarla betimleyip karşımıza çıkarmış ve diğer bir husus da şu oldu benim için. kitap da sadece virgül ve noktalı virgül kullanmış olması da ayrıca dikkatimi çekti. yazarımız bu eserinde kör olan insanların üzerinden, toplumsal bir körlüğü iliklerine kadar işlemiş. kör olmanın aslında gözlerimizin görmemesi durumu değil, gören gözlerin de aslına kör olabildiğini, yaşamın nasıl kötülüğe dönüşebileceğini, umudun, sabrın, vicdanın, ahlak anlayışının gibi bir sürü konuyu çok güzel bir şekilde işlemiş eser verilen mesajlar niteliğinde mükemmel bir kitap olmayı fazlasıyla hak ediyor. okurken bazı gerçeklerle yüzleşmek de ara ara canimi acıtmadı değil. kitabı okurken aklıma şu soru takıldı acaba bende mi körüm? siz de okurken bu soruyu kendinize sordunuz mu? bence bir sorun derim.
bir de merak ediyorum hangi körlük daha kötü? *fiziksel körlük mü manevi körlük mü? ben cevabı manevi körlük diyorum.
siz ne diyorsunuz bakalım. yorumlarda buluşabilmek dileğiyle. sevgi ve kitapla kalın
kitaptan alıntılar
-sessiz kalma en kuvvetli alkışlamadır."
-"bence biz kör olmadık, biz zaten kördük gören körler mi?
gördüğü halde görmeyen körler."
-insanların mahremiyetini sorgulamamalı."
-bazı körlerin sadece gözleri kör değildi, zihinleri de kördü
-"hamurumuz böyle bizim, biraz ilgisiz, biraz da kötü niyetliyiz"
-"hepimiz susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır."
kitabı okumaya başlayınca ilk sayfalarında zorlanabilirsiniz. çünkü kitaptaki karakterleri isim yerine sıfatlarla betimleyip karşımıza çıkarmış ve diğer bir husus da şu oldu benim için. kitap da sadece virgül ve noktalı virgül kullanmış olması da ayrıca dikkatimi çekti. yazarımız bu eserinde kör olan insanların üzerinden, toplumsal bir körlüğü iliklerine kadar işlemiş. kör olmanın aslında gözlerimizin görmemesi durumu değil, gören gözlerin de aslına kör olabildiğini, yaşamın nasıl kötülüğe dönüşebileceğini, umudun, sabrın, vicdanın, ahlak anlayışının gibi bir sürü konuyu çok güzel bir şekilde işlemiş eser verilen mesajlar niteliğinde mükemmel bir kitap olmayı fazlasıyla hak ediyor. okurken bazı gerçeklerle yüzleşmek de ara ara canimi acıtmadı değil. kitabı okurken aklıma şu soru takıldı acaba bende mi körüm? siz de okurken bu soruyu kendinize sordunuz mu? bence bir sorun derim.
bir de merak ediyorum hangi körlük daha kötü? *fiziksel körlük mü manevi körlük mü? ben cevabı manevi körlük diyorum.
siz ne diyorsunuz bakalım. yorumlarda buluşabilmek dileğiyle. sevgi ve kitapla kalın
kitaptan alıntılar
-sessiz kalma en kuvvetli alkışlamadır."
-"bence biz kör olmadık, biz zaten kördük gören körler mi?
gördüğü halde görmeyen körler."
-insanların mahremiyetini sorgulamamalı."
-bazı körlerin sadece gözleri kör değildi, zihinleri de kördü
-"hamurumuz böyle bizim, biraz ilgisiz, biraz da kötü niyetliyiz"
-"hepimiz susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır."
devamını gör...
8.
ev (nermin yıldırım)
ev diyince aklınıza ne geliyor? evi nasıl tanımlarsınız? benim aklıma beton yığınları geliyor ilk önce ama eminim ki gerçekten evi olmayanlar çok daha farklı tanımlayabilir. evin olması için betona çatıya gerek olmadığını anlatmayacağım sizlere. insan hep, insan daima, insan her yerde yalnız
"ev" öncelikle çok zor bir yolculuğun romanı dostlar. 11 gün süren portekiz ispanya adımları. zor değil asıl olan. ölüme yürümek. şatafatlı bi son ile kapatmak defteri. haliyle sancılı geçiyor. sancı, ayakların çektiği değil. 35 yılın sancısı ait olduğu bir eve sahip olamamanın, annesiyle koyun koyuna yatamamanın, baba korumasından bihaber yol almanın, haneden haneye savrulurken fotoğraf karelerinde yer edinmenin sancısı paradise cehenneminin sancısı. kader i yitirmenin sancısı. dokuz köy yakacak öfkesi varken hayata, yola revan olup sonunu dünyanın sonunda arama sancısı, var oluşuyla sancılanı adım adım anlatmış nermin yıldırım. sonunda ise çocukluğunu kucaklamış. ev bulamamış olmanın çaresini "kendisine ve başkalarına ev olmak ile bulmanın dokunaklı hikayesi ev. çok daha fazlasını yazmayı hak eden bir kitap.
kitaptan alıntılar
hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. ve sonra biz ölmüyoruz. daha kötü bir şey oluyor. öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz. "neydi ev sahiden? yeri geldiğinde tren kompartimanlannı, gemi kamaralanını, sokak banklarını, kaplumbağaların kabuklarını, ihtiyarların hatıralarını, çocuklann umutlarını yuva yapan neydi? sığındığımız yer miydi yuva? gittiğimiz mi, terk ettiğimiz mi, döndüğümüz mü yoksa?"
hep kuzeyi gösteren pusula, yorulunca yaslanacağım baston nereye gideceğimi anlamak için açıp bakacağım haritaydı. yolu gösteriyor, aydınlatıyor ve yürürken elimden tutuyordu. dostluk da bu değil miydi zaten ışığı açmak ve elinden tutmak.
"ev" öncelikle çok zor bir yolculuğun romanı dostlar. 11 gün süren portekiz ispanya adımları. zor değil asıl olan. ölüme yürümek. şatafatlı bi son ile kapatmak defteri. haliyle sancılı geçiyor. sancı, ayakların çektiği değil. 35 yılın sancısı ait olduğu bir eve sahip olamamanın, annesiyle koyun koyuna yatamamanın, baba korumasından bihaber yol almanın, haneden haneye savrulurken fotoğraf karelerinde yer edinmenin sancısı paradise cehenneminin sancısı. kader i yitirmenin sancısı. dokuz köy yakacak öfkesi varken hayata, yola revan olup sonunu dünyanın sonunda arama sancısı, var oluşuyla sancılanı adım adım anlatmış nermin yıldırım. sonunda ise çocukluğunu kucaklamış. ev bulamamış olmanın çaresini "kendisine ve başkalarına ev olmak ile bulmanın dokunaklı hikayesi ev. çok daha fazlasını yazmayı hak eden bir kitap.
kitaptan alıntılar
hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. ve sonra biz ölmüyoruz. daha kötü bir şey oluyor. öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz. "neydi ev sahiden? yeri geldiğinde tren kompartimanlannı, gemi kamaralanını, sokak banklarını, kaplumbağaların kabuklarını, ihtiyarların hatıralarını, çocuklann umutlarını yuva yapan neydi? sığındığımız yer miydi yuva? gittiğimiz mi, terk ettiğimiz mi, döndüğümüz mü yoksa?"
hep kuzeyi gösteren pusula, yorulunca yaslanacağım baston nereye gideceğimi anlamak için açıp bakacağım haritaydı. yolu gösteriyor, aydınlatıyor ve yürürken elimden tutuyordu. dostluk da bu değil miydi zaten ışığı açmak ve elinden tutmak.
devamını gör...
10.
saç örgüsü
uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı saç örgüsü. bugüne nasipmis. gündem bu denli çirkinken hiç okumak istemezdim bu birbirinden güçlü kadının savaşını
güçlü kalmak zorunda kalışlarını...
başka yerlerde, başka hayatlarda, eğitimli, eğitimsiz, kültürlü, kültürsüz.
tek bir ortak noktaları var o da güçlü olmak
kadın olmak ne kadar zor
hiçbir zaman kolay olmadı ve olmayacak
bu savaş hep devam edecek
hepimiz bir yerlerde birbirinizden habersiz mücadele ediyoruz.
kitap hakkında çok şey yazmak geliyor içimden ama ben okuyup kendiniz görmeniz isterim
size bir kitapta olabilecek en güzel alıntıyı bırakıyorum.
sevgili yazarımızın son sözü
ve bir kitapta gördüğüm en etkileyici son söz.
eserimi büyük bir ruh ağı gibi, birbirlerine saçlarıyla bağlanan o kadınlara ithaf ediyorum. seven, doğuran, ümit eden, binlerce defa düşüp yeniden ayağa kalkan, eğilen ancak yenik düşmeyen kadınlara. onların savaşını biliyorum, gözyaşlarını ve sevinçlerini paylaşıyorum, her biri biraz ben.
ben o kadınların hayatlarının kesişim noktasındaki bağ küçük, kısa bir çizgiyim. onları birbirlerine bağlayan, kimsenin göremediği, bir saç teli kadar ince ipim.
yarın yeniden işe koyulacağım. beni bekleyen başka hikâyeler, başka hayatlar, başka sayfalar var.
güçlü kalmak zorunda kalışlarını...
başka yerlerde, başka hayatlarda, eğitimli, eğitimsiz, kültürlü, kültürsüz.
tek bir ortak noktaları var o da güçlü olmak
kadın olmak ne kadar zor
hiçbir zaman kolay olmadı ve olmayacak
bu savaş hep devam edecek
hepimiz bir yerlerde birbirinizden habersiz mücadele ediyoruz.
kitap hakkında çok şey yazmak geliyor içimden ama ben okuyup kendiniz görmeniz isterim
size bir kitapta olabilecek en güzel alıntıyı bırakıyorum.
sevgili yazarımızın son sözü
ve bir kitapta gördüğüm en etkileyici son söz.
eserimi büyük bir ruh ağı gibi, birbirlerine saçlarıyla bağlanan o kadınlara ithaf ediyorum. seven, doğuran, ümit eden, binlerce defa düşüp yeniden ayağa kalkan, eğilen ancak yenik düşmeyen kadınlara. onların savaşını biliyorum, gözyaşlarını ve sevinçlerini paylaşıyorum, her biri biraz ben.
ben o kadınların hayatlarının kesişim noktasındaki bağ küçük, kısa bir çizgiyim. onları birbirlerine bağlayan, kimsenin göremediği, bir saç teli kadar ince ipim.
yarın yeniden işe koyulacağım. beni bekleyen başka hikâyeler, başka hayatlar, başka sayfalar var.
devamını gör...
12.
sevilen kitabın en vurucu cümlesi
hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey bambaşka gelişebilir miydi? evet , bunun hayatımın en mutlu ânı olduğunu anlayabilseydim,asla kaçırmazdım o mutluluğu.
devamını gör...