normalde okuduğum romanlardan aklımda hiç bir isim kalmaz. olayı hatırlarım sadece. ama wolf larsen bende büyük bir etki bırakmış olsa gerek okumam üzerinden aylar geçmesine rağmen adı hala aklımda. daha önce bu kadar ilgi çekici bir kurgu karakteri okuduğumu bilmiyorum. harikaydı.
kitabı açtım, bir oturuşta bitirdim. biter bitmez baştan bir daha başladım. iki oturuşta o da bitti. neden bilmiyorum çok etkiledi beni. herkese tavsiye ederim.
jack london la tanıştığım eserdir.harika bir kalem.akıp giden olay örgüsü.ilginç bir konu.youtube da çok sevdiğim bir animasyon var. ismi the egg. herkese tavsiye ederim. ve kitabı okuduktan sonra farkettim ki the egg de bu kitaptan esinlenilmiş.kitabı okuduysanız kesinlikle the egg i izleyin.kurgu çok daha somutlaşır gözünüzde
babamın köpeklere alerjisi var. psikolojik bir şey de olabilir gerçi.her neyse. hayal meyal hatırladığım on küsür senelik bir anı.henüz 5 yaşında felanım.dar bir sokak ağzına bir köpek çökmüş yatıyordu.sağdan soldan dönen arabalar köpeği göremeyebilir garip bir açıyla çökmüş oraya.hoştluyoruz çakıl taşı atıyoruz gitmiyo hayvan. sağda solda da kimse yok.babam galiba ayağı felan sakat dedi çok hatırlamıyorum. ben de ağladım hemen tabi.bir şey yapalım araba çarpar diye.köpeği yoldan kaldırıp kaldırıma koymuştu.4 5 günü elleri kıpkırmızı tahriş olmuş şekilde geçirdi. canım babam. ne zaman hatırlasam değerini tekrar kavrarım.
asgari olarak 12-13 yaşlarından sonra bir erkek çocuğunun çalışmasının o çocuğun karakterini iyi yönde etkileyeceğini düşünüyorum.mesela ben garsonluğa giderdim yazları.70 lira yevmiyeyle haftada 2-3 gün.her şeyden evvel ortamı görüyorsunuz.her türlü insanla bir araya geliyorsunuz.bazen kriz durumu yönetmek durumunda kalıyorsunuz.bunlar insanı hayatta 3-5 adım öne atan tecrübelerdir.varoşlar; az çok kafası basan, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt edip sadece iyiyi edinen bir genci hayata hazırlar.
aşırı katı bir yobazlığın türk gençlerine aşılanmaya çalışıldığı doğru. ama konuşma dilinde gözlemlenebilir bir değişim olacağını sanmıyorum.belli zümreler içinde yetişmiş çocuklar farklı tarzda konuşabilirler.türk gençlerini zehirleyen, islamlaştırmaktan çok içindeki bütün öğrenme arzusunu katleden sistemler tarikatlar ve tarikat yurtlarıdır.ben bir bir imam hatip mezunu olarak bile görmediğim şey kalmadı.sınıflardaki atatürk resminin altında atatürke laf atan hocalar felan.kim bilir tarikatlarda o çocuklar ne çekiyor.
radyo tiyatroları, sesli kitapları, podcastleri ve programlarıyla ilgilendiğim trt nin muazzam uygulamasıdır.ne zaman bir yürüyüşe çıksam bir radyo tiyatrosu dinlememe de vesile olmuştur. harika bir hizmet aynı zamanda ücretsiz. sesli kitap arşivinin biraz daha genişletilmesi çok daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. bu tarz çalışmaların yayılması dileğiyle..
v60 ya da kalita dan kolay kolay şaşmam ama görünüş bakımından tek kelimeyle harika gözüken bu pour overla ilişkim başka.3. nesil kahve dükkanlarının kıyısında köşesinde dekor olarak kullanıldığını gördükçe çıldırmama da vesile oluyor. hayallerimi süsleyen ekipmanı o halde görmek acı verici.
ne kadar almak istesemde v60 ı olan birisi için elzem bir ekipman değil diye düşünüyorum.
optimist hiçcilik diye bir tanım var.materyalist -ya da ateist- insanlardaki yaşamanın hiç bir manasının olmaması paradoksuna güzel bir çözüm getirdiğini düşünüyorum.kısaca şöyle; velevki ölüm kesin bir son ve ondan ötesi meçhul veya yok.böyle bir ideolojiye mensup bir kişinin ha ecelimle ölmüşüm ha kendimi asmışım arasındaki fark ne? gibi kendini sorgulaması aşikar.fakat bence bunun yanında bir şekilde elimize geçmiş olan bu ‘yaşama’ lüksünü böylesine düz mantıkla kurulmuş bir önermeyle hiç etmenin manası yok.biraz daha bardağa dolu tarafından bakınca aslında kendimizi şanslı hissetmemiz gerek.milyonlarca sperm arasından sıyrılıp dünyaya geldik.yaşıyoruz, nefes alabiliyoruz, algılayabiliyor ve deneyimleyebiliyoruz.ve bunu çok daha kıymetli yapan şey tek bir şansımızın olması.bu dünyaya ilk ve son gelişimiz.halihazırda kendimizi burda bulduysak, bence elimizden geleni yapıp her şeye rağmen mutlu olmalıyız.illa çok tanınmak ya da unutulmamak mertebesine erişmemize bile gerek yok.bazen küçük düşünmeli ve elimizdekilerle yetinmeliyiz.ufak tefek şeylerle mesut olmayı başarmalıyız mesela.
ömrünce iş güç peşinde koşmuş, yapmadığı amelelik kalmamış, onca uğraşına rağmen maddi refaha erememiş fakat hiç bir zaman yüzünü astığını görmediğim bir büyüğümün çok değerli sözlerini yazmak istiyorum; yaşadığın yer cehennemse, cennete çevirmeyi bileceksin.belki bu size boş bir polyanacılık gibi gelebilir.ama elimizden gelen de bu değil mi zaten?
optimist hiçcilik hakkında izlemenizi şiddetle tavsiye ettiğim bir videoyu bırakıyorum:
(link: )
yarım kalan bir hikayenin resmidir.hayattan bıktığın, her şeyin üzerine geldiği, ciğerinin üstüne taş bağlamışlar gibi nefesinin daraldığı zamanlarda açıp bakılır.eski güzel günlerin hayaline dalınır.
deep turkish web kanalındaki mustafa tilki videosunda canlandırılan kurgu karakter.videonun yayınlandığı gün bir kaç kişiden bu adam sana çok benziyor lan denerekten fotoğraflarına maruz kaldığım kişidir .internet aleminde kullandığım rumuzdur aynı zamanda
insanlar hakkında burçları üzerinden en ufak iyi yahut kötü olması farketmeksizin bir önyargıya varan insan gözümde düşük insandır.kimsenin karakteri doğduğu günle şekillenmez.benim hakkımda zerre fikri olmayan bir insanı burcumu duyduktan sonra “ay sen de çok ketumsundur şimdi” demesiyle şok olmam üzerine farkettiğim insan topluluğu.hani bazı insanlar vardır, herkes dalga geçer fakat bunların abartılmış kinayeli örnekler olduğunu ve bu tarz insanların olmadığını düşündüğünüz. fakat gerçek hayatta onlardan birisiyle karşılaşırsınız ya.doların düşük olduğunu iddia eden tipleri örnek verebiliriz.aynı hissi bu olayda almıştım.insanları burçlarına göre yargılayan insanlar gerçekten var arkadaşlar.garip..
yerli bir 3. nesil kahve ekipmanı üreticisi.gördüğüm kadarıyla henüz sadece tamper ve kahve değirmeni üretiyorlar.kahve forumlarında gördüğüm kadarıyla değirmenleriyle öne çıkıyorlar.molent g100, molent g50, molent pocket adında 3 adet farklı değirmen çeşidine sahipler.yerli bir marka olması da hatalı ürün elde etme riskine karşın bir muhattabınız olması bakımından kritik.
bir öğrenci için hayal gibi gözüksede alıp denemek istediğim ürünler açıkcası.
ana akım medyada kahve denince akla ilk gelen isimlerden biri.genelde 1 milyonu aşkın abonesiyle youtube kariyeri ile bilinsede youtube kariyerine öncülük ettiğini düşündüğüm bir barista şampiyonluğu vardır.
işini bilen ve gayet ilgi çekici medyalar üreten bir içerik üreticisini sevmemek mümkün değil.
yarım kalan bir sevdadır benim için.en büyük metropollerde gezsem dahi bir sokak arasından sızan koku bile içimdeki memleket özlemi bir anda körükleniyor.bir bana özel değil tabi.küçük şehirde yetişip üniversite peşinde koştuktan sonra bir daha memleket yüzü görmemiş herkesin içinde bir uktedir diye düşünüyorum.her bir yanına aşina olduğunuz her caddede bir tanıdığı anımsadığınız o samimi küçük şehir havasından bir anda milyonların içinde kaybolduğu, en kalabalık sokakların yalnız insanlarla dolup taştığı istanbul gibi bir şehre geçince gelen o rahatsız edici his.memleket özlemi..
üstünde ne kadar düşünürsem düşüneyim bir türlü karara varamadığım bir konu. bu tarz bir uygulama henüz benliğine varamamış bir birey için felaketle sonuçlanabilir.dönemsel depresyonlar insanı bazen kötü yönlere itebiliyor ve geri dönülmeyecek hatalar yapmasına neden olabiliyor.keyfi ötanazinin de bu geri dönülmeyecek bir hata olması riski olası.bunu deyince de akla malum depresyondaki kişi kendini de bir şekilde *ldürebilir sorusu geliyor lakin böyle bir uygulamanın varlığının bilinmesi ve bir kaç somut örnek duyumu alınması da kişilerin ötanaziyi üstüne düşünülebilecek bir fikir olarak algılamasına yol açabilir.öte yandan hayattan keyif almayı bırakmış yıllardır ot misali yaşayan ve şahsen çok üzüldüğüm güruhlarında en azından manasız monoton günlerinden bir çıkış kapısı olarak görebilecekleri bir alternatif olması aslında kulağa o kadar kötü gelmiyor.e tabi böyle deyince bazı insanlar çıkışabiliyor fakat siz görmezden geldiğiniz sürece bu insanlar yok olmayacaklar.çok hümanistseniz buyrun bu insanları kurtarmaya bir yol bulun.siz yatağınızda mışıl mışıl uyurken bu insanlar sabahın 5inde kalkıp karnını doyurmak için amelelerin toplandığı cami önlerinde bekliyorlar.en görkemli şehirlerin bile varoşları var.milyonlarca dolara yapılan köprülerin dibinde gördüğünüz kırık dökük kanepeler de süs olsun diye koyulmuyor bilmem farkında mısınız.böyle hayatların varlığının bilincinde olmak ötanazi fikrine ılımlı bir yaklaşım doğurabiliyor.
bu ne garip bi önerme abi saçmalamayın. yapboz mu oynuyorsunuz sanki gelip hormon/gen birleştiripde farklı canlılar elde ediyorsunuz. ayrıca darwinist nedir? evrimi benimsiyenlere bu rumuzu yakıştırıyorsan söyleyim o iş öyle olmaz.evrim bilimdir, kanundur. burda bir inanmak inanmamak meselesi yok. olana yok demek nedir?
az çok grammer yapısına tanıdık olduğunuz her dil.ingilizce bilen birine avrupa dilleri çok hoş, çok zevkli gelir.çözmekte fazla zorlanmazsınız ve dil öğrenme süreci de bu zorluklardan arındığı için gayet yalın ve zor olmayan zevkli bir hal alır.türkçeyi bilen birisi korece , japonca gibi dilleri öğrenirken çok zorlanmaz.keyifli gelir.fakat ne zamanki tamamen farklı bir dil familyasından dil öğrenmeye kalkışırsınız işkenceye döner.rusçaya girişip elimde kalmasıyla tasdiklediğim olaydır.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.