onok yazar profili

dubaiye tatile giden kankamla sohbet ederken yaptığım eylem. özür dilerim araplar. şimdi ülkenize gidin.

bir zombi istilası hepimize iyi gelecek biliyorum.

-aşırı ilgi göstermesi
-bir anda sohbeti kesmesi
-ilk buluşmada işini sorması
-yalan söylemesi
-hiçbir hayal ve hedefinin olmaması
-son okuduğu kitabı hatırlamaması
-ailen ve arkadaşların hakkında manipülatif söylemlerde bulunması
-ben dünya vatandaşıyım demesi
-hiç arkadaşının olmaması
-ailesiyle sorunlarının olması
-sizi baba rolü biçmesi
-eski sevgililerinden çok bahsetmesi gibi hiç bahsetmemesi
-ünlülerin hayatı hakkında detaylı bilgilere sahip olması

ponçik kalpli, dürüst, efendi erkek birey kişiliklerin, bazı zalim kadınlar tarafından hunharca kullanılıp bir peçete gibi atılmasını engellemek için üstünde düşünülmesi gereken liste.

hanımefendilerde ne görürsek arkamıza bakmadan kaçmalıyız sorusuna cevap arıyoruz. hanımefendiler de kendi kişisel fikirlerini pek tabi yazabilirler ama onlar sadece kalp kırmaktan anladığı için erkekoğluerkek bireylerin tecrübeleri daha önemli olacaktır.

başlıyorum:
onlyfans hesabı varsa -_-
tiktok kullanıyorsa -_-
pop ve arabesk parçaları ezbere biliyorsa
bu açık açık redflagdir.
ara ara bu listeyi güncelleyeceğim.

#2293301 alaz bey zaten kürtleri değil kürtçüleri ifade etmiş. bunların kayda değer bir kısmı da maalesef türktür.

kürtçü; kürt faşisti anlamına gelir. kendilerine sosyalist, komünist, liberal ya da demokrat süsü verirler. ama öyle değillerdir. yani düşünsenize yukarıda saydığım hangi ideolojiye sahip biri çıkıp feodal, dinci bir ayaklanmayı destekler ki?

insanları katleden bir örgütün sözüne güvenmek de ilginç bir mevzu. bu herifler adam öldürüyor yalan mı söylemeyecek, lütfen arkadaşlar.

hükümete karşı haklı güvensizliğimizden dolayı, taksimdeki olayın bağlantıları, kimliği vs açıklamalara ben de pek güvenmiyorum. ne olup bittiğini ancak ileride anlayacağız sanırım.

yine de sosyal medyada en küçük basit olayda bile insan hakları aktivisti hukukçu, gazeteci ve siyasetçilerin yeri göğü inletirken taksim patlamasına karşı suskunluğunu değinelim lütfen.

gitmek mi kalmak mı daha zor

yoğun istek üzerine bu başlığı açmaya karar verdim. (bir kişi)
nasıl tanımlayalım bunu... örneklerle mi anlatalım?

hayallerinizin bozulması için önce güçlü bir hayaliniz olmalı. bu o kadar güçlü bir hayal olmalı ki belki üstünde yıllarca düşündüğünüz, tasarladığınız hayallerinizi yok edecek bir hayal olmalı. genelde aşkla ilintili olur bu tarz hayaller.

birini güçlü bir şekilde sevmek, onda anlam bulmak ve kendini onunla tanımlamak bir yanıyla tehlikelidir. çünkü her şey zıttı ile var olur.

zannediyorum ki aşk, diğerleri arasında en güçlü duygudur. aşıkların dağları deldiği üzerine gerçekleri nesiller birbirine anlatır da durur ve her insanın en güçlü olduğunu düşündüğümüz hayatta kalma dürtüsünü elimine eder.. buradan aşkın rasyonel olmadığı gerçeğine ulaşırız. çünkü hayatta kalma dürtüsü üstünde ne tahayyül edilebilir?

ama aşk öyle rahatsız edici, öyle kırıcıdır ki milyarlarca yıl içinde gelişen, karanlıktan doğan yaşama bile üstün gelir. konağının hayatta kalma dürtüsünü elinden alan bir şey daha var; bir mantar türü*

peki, tüm bu anlamı kaybettiğimizde ne olur? insan gibi basit bir türü bu kadar yaralan bir duyguyu neden keşfettik bilmiyorum ama yeri doldurulamaz duygular yok olurken yerini başka duygular alır.
kendini ve hayatı tanımlama şeklin yavaşça çürümeye başlar. aşkın boşluğunu nefret alır. kaybedecek hiçbir şeyin kalmadığını hissedersin kendinden başka ve sonra neden bundan da kurtulmuyorum dersin.
ama insan işte, çiğ süt emmiş. hiçbir duygu sonsuza kadar kalmaz kalbinde. zamanla her şeye alıştığı gibi ona da alışır. sessizleşir ve sessizleşen her şey gibi derinleşir. sonunda nefret de tahtını huzura bırakır. hayalleri bozulmuştur ama ne zararı var? yenisini kurabileceğini anlarsın.
bir köşede oturursun ve yeni bir hayal kurarsın. varsın o da bozulsun ne zararı var :)

moda iskelesi; arkadaşlar lütfen gitmeyin, çünkü oturacak yer bulamıyoruz. çünkü ne güzel bir yer orası öyle. öve öve bitiremeyeceğim için başlamıyorum.
idea: uygun fiyatları ile sahile yakın bir tepede oturmak için güzel bir yer. içeride ders çalışabileceğiniz geniş bir alana sahip.

kadının ne dediği anlaşılmıyor, altyazı için teşekkürler.

güncel duyuru:
arkadaşlar florya ipa kütüphanesinin cafesi bilinmeyen bir tarihe kadar kapalı olacakmış. bu.. beni.. derinden... üzdü...
çünkü çay içemediğim bir yerde saatlerce oturamam. anlıyor musunuz?
yeni yerler aramanın vakti gelmiş demektir.

selam dostlar, harika bir teklifle karşınızdayım, beni özlediniz mi
evet, yeni bir aylaklık yöntemi olarak artık kütüphaneleri geziyorum. bir gün orada, bir gün buradayım. çılgın bir gün. emin olun çok seveceksiniz. eğer ucuz çay, kahve de bulabiliyorsanız tadından yenmez bir aktivite.

bir haftadır, beyazıt kütüphanesi, florya ipa, fatih troleybüs kütüphanesi arasında mekik dokuyorum.
sanırım en çok florya ipa'yı sevdim.
geniş, doğal bir alanda kendinizi cennette gibi hissedebilirsiniz çünkü personel fiyatından satış yaptıkları bir cafeleri var. hani deseler ki burada yaşayabilirsiniz... bana uyar. çay bir lira. evet ilk duyduğumda anlamadım ama öyle. daha pahalı bir şey var mı diye sordum 3,5 liraya kahve veriyorlar.
bu enflasyon içinde kendinizi zengin bile hissedebilirsiniz. ipa böyle şahane bir ortam. marmarayla florya durağında indiğinizde hemen karşınızda.

beyazıt kütüphanesinin ayrı bir atmosferi var. bahçesinde sigara içmeyi seviyorum. eski gazeteleri talep edip 50 yıl öncesinin gündemini takip etmek için güzel bir ortam.

troleybüs de atmosfer olarak hoş bir ortam. istanbul büyükşehir belediyesi bu işi biliyor.
yukarıda saydıklarıma göre daha küçük ve yine de tatlı ve modern bir ortam sunuyor.

evet bunlara tekrar gidebiliriz, çünkü neden olmasın? ama yeni kütüphaneler görmek istiyorum. elinde kitabı olan, iyi fotoğraf çekmeyi bilen kütüphane buddielere ihtiyacım var. tüm gün kitap okuyup aylaklık etmeyi ve ınstagram'a fotoğraf koymayı teklif ediyorum. -ne instaya foto koymak için kitap mı okuyacağız diyenler için böyle yapmama opsiyonunu açık bırakıyoruz ama fotoğrafımızı çekecekler, çünkü neden olmasın-

türk kızları güzel bu arada, arada bir b*k atıyoruz falan ama baya ilik gibiler. burada rekabet büyük pıçapı takarız bacağınıza, suriyeleri göndereceğimiz gibi onları da göndeririz. elin conisine bak

üçü de çok iyi insanlar

bir çift var, düzenli olarak aralarını bozmaya çalışıyorum. kız yüzünden ilkokul arkadaşımla haftasonu buluşup iki sohbetin belini kıramıyoruz. bu kızlardan çektiğimiz nedir allah aşkına, tüyo müyo verin ayıralım şunları.

edit: arkadaşlar beni buldular, siz kaçın

kafayı atanı 20 saniyede pestile çevirmişler. 20 saniye önce çok tehlikeli ve ağır bir abi olan kişi 20 saniye sonra kaldırımda yatacağını kestirememiş. kadına üzüldüm bir tek.

korumaların aşırı şiddetini görmezden gelemeyiz yine de ilk başta açıklayıcı bir tavır sergilemeye çalıştıkları görülüyor. korumanın üstüne gelip damarına basılması ile koruma tonunu yükseltince çok ağır abimiz kafa atmayı uygun görüyor. 20 saniye sonra kaldırımda arkadaşlarıyla gökyüzünü seyrediyor.

yani ne diyelim hoş şeyler değil bunlar dediğimiz olay başlığı.*

bu konuda internette bulabileceğiniz mistik görüşlerin tamamı çöp. çünkü ortada 3. gözünüzü açmanız, ruhsal işlerle uğraşmanızla gelişecek bir şey yok. buna inanan evliyaların mucizelerine de inanıyordur. en sevdiğiniz gavs rüyanızda sizi ziyaret etsin kardeşlerim.
daha makul bir şekilde ele almaya çalışacağım. ama ben bilim insanı değilim bu yüzden görüşlerimin bi değeri yok.
bunu okuduğunuzda aydınlanmayacak veya farkındalığınıza ermeyeceksiniz.
muhtemelen yüksek empati yeteneğine sahip insanların ayna nöronları daha gelişmiştir.

bu da karşılarındaki kişilerle daha güçlü duygusal bağlar kurmalarını ve hayatta kalmalarını sağlamıştır.
kendi gözlemlerimden yola çıkarak şunları söyleyebilirim:
empatlar öyle toplum içinde bunalmazlar, herkesle empati kurmaya falan çalışmazlar. çünkü neden bunu yapsınlar? sosyal bozukluklarınıza element uydurmayın lütfen.
duygusal zekaları yüksektir. kendilerini ve karşısındaki insanları çok iyi anlarlar. hatta sizi sizden daha iyi anlarlar.
duygusal zekası yüksek olan bu değerli dostlarımız çevrelerinde olup bitenleri ve insanları iyi anlasalar da aktarabilecekleri karşısındakinin zekası kadar olduğundan zorlanırlar. bu da yalnızlık, anlaşılamamak gibi hisler uyandırır. ama zaten farkındadırlar.
insanları manipüle edebilirler ama öncesinde iyi bir manipülatörle tanışmış olması gerekir.
çünkü onu anlamaya, özümsemeye ve taklit etmeye yatkındırlar.
biri kişiliği özümsemek bilinçli bir eylem olmayabilir ama onu taklit etmek bilinçli gerçekleşir.

kendisi narsistle, sosyapatla bilmem ne hindu bela ile biraz vakit geçirse onları da benimser ve duygu ve eylemlerini taklit edebilir.
onun bu kişilikleri benimseyip taklit etmesi için onlara ihtiyacı var mıdır? hayır. önemli olan anlamlı duygusal bağ kurabileceği veridir!
ses, yazı, görüntü vs her neyse.
empati yeteneği yüksek biri şiddet karşıtı falan değildir. kiminle empati kuruyor, kurmayı tercih ediyor önemli bir değişkendir.
yine de duygusal olan bu insanlara kötü davrantan imtina eder. çünkü ağırlığını taşır. *

eğer tehlikeli, manipülatif ve sorunları olan biriyseniz ve bir empatla aynı evde yaşıyorsanız artık evdeki tek tehlikeli insan siz değilsiniz.
canınızı nasıl yakacağını, ona nasıl saldıracağınızı bilir. önlemlerini alır ve sizi manipüle edebilir.
bir sosyopat veya psikopata göre daha sağlıklı ve uzun vadeli planlarla ağlarını örebilir.
empati yeteneği gelişmemiş, duygusal bağ kuramayan bu tiplere göre çok daha işlevseldir.

bunun dışında empat mağdur değildir, mağdursa o rolü oynamak istediği içindir.

birkaç kere laf atmışlardı bana ama yakışıklısın demedi kimse, kalpsiz misiniz

sözlük kullanıyoruz bu yüzden, aşırı çirkin bir insan olmak ne kadar zor biliyor musun? şaka şaka, sen çirkin şansını bilir misin? *

640 dolar borcum var arkadaşıma, çok üzülüyorum. hayır para bir işime de yaramadı, nasıl bir basiretsizlik nasıl bir nazarsa artık. nazar değmiş olmalı, çünkü aşırı yakışıklıyım dediğim başlık

cem sultan ilk erasmus öğrencisiydi, fransız kızlar ve dediklerine göre oğlanlarla yıllarca hemhal olduktan sonra dine döndü. "bir fransız hatun var ki onunla bir gece 40 yıllık saltanata bedeldir" diye şiiri bile vardır. gidenler de sevişsin kardeşim de biraz naz yapın sonra laf geliyor. hayır yani fuckbudy kültürü türkiyede de var, sevişmek için bu kadar uzaklara gitmenize gerek yok ayrıca dediğim öğrenci değişim programı