opialav yazar profili

gelmiş geçmiş diyemem belki ama oynarken hoşuma giden, sonradan açıp açıp dinleyebileceğimi düşündüklerimi listeliyorum. buraya da iliştirmek isterim, belki hoşunuza giden şeyler bulabilirsiniz.
www.youtube.com/playlist?li...

mizahın gerçekten zekayla olan bir iş olduğunu hatırlatan durumdur. kara mizah da zeka ister, keza bir grup zekadan yoksun ergen sürüsünün bu ve bu tarz şeyleri kara mizah olarak adlandırması da en güzel örneğidir. kara mizah dediğimiz şey bu değildir, mizahı yapabilene bırakın lütfen.

oyunlarla ilginiz olsun olmasın bir şekilde tecrübelemeniz gerektiğini düşündüğüm oyundur. bilim kurgu olarak çok da uzak, hayâlden ibaret olmayan bir geleceği konu alarak felsefik açıdan en basit soruyu bize tekrardan sorgulattırıyorlar: "insan nedir?"
adam akıllı oynayarak bir filmde olsa efsane diyebileceğiniz sahnelerle karşılaşabileceğiniz gibi oyun bu tarz benzerlerine nazaran en fazla farklılık imkanı tanıyan örneklerden olabilir gerçekten.
üç farklı androidle birlikte üç farklı problem, hayat üzerinden ilerliyoruz. kara daha duygusal, markus daha sorgulayıcı yaklaşırken connor kimlik çelişmesi, kendini tanıma sürecinden geçiyor. elbette dediğim gibi aldığınız kararlarla bunlar farklılık gösterebiliyor ama üstünkörü böyle dillendirirsem yanlış olmaz. kara'nın bireysel bakışı, connor'ın görev olarak yaklaşımı ve markus'un daha çok toplumsal yaklaşımı sayesinde aslında gerçekten en derin ve güzel şekilde bize hikâyeyi işletiyor oyun. şahsen oyunu bir kez bitirdim(son bölümde iki farklı seçimle denemem sayılırsa iki) ama yakın zamanda bir kez daha farklı farklı kararlarla oynamayı çok istiyorum.
bunca zaman kendim deneyimleyeceğim diye bütün ilgili videolardan kaçınıp etmekle iyi etmişim diyorum, hakikaten detroit kendi adıma çok özel bir seri olarak yer edinecek. müziklerinin de ayrı ayrı güzel olduğunu dillendirmeden edemeyeceğim, her karakterin kendine has ve içinize işletecek müzikleri var. açıp açıp dinliyorum hâlâ.
bilgisayardan oynuyorsanız şayet ve çökme problemi yaşıyorsanız donanımlarınızın güncel olup olmadığını kontrol edin, güncellemelerden sonra çökme probleminden kurtuldum ben. aksi takdirde biraz sabır zorlayıcı bir tecrübe oluyor çünkü.

bu sahne oyun, film fark etmeksizin en etkileyen sahnelerden birisi oldu benim için.

birçok şey sayabilirim normalde ama okuduğum gibi aklıma ilk bilgisayarım geldi, o nedenle onu diyorum.

başlığı açan kişinin kitaplarla arasının hiç olmadığını açıklayan durumdur, yoksa çizgi romanlarda bile uyarlanmış çizgi diziler yarım gelmektedir. ne olursa olsun hayal gücü daima en iyi tecrübeyi sunar.

eğitim düzeyinden bakıldığında istisna olarak kendini geliştirmiş insanlar olabileceği gibi eğitimini tam teşekkürlü alıp da kendini yine de geliştirememiş insanlarda da bu durum görülebilir. maalesef ayrımcılık içeren her bir durum mantığa aykırı bir durum olduğundan zekayı etkiler. belli bir yaşa kadar görüşlere çok katı bakılmayabilir, çocuklarda daha çok ister istemez sorgulamadan çok aileden gördüğünü kabûllenme durumu olduğundan, ama ileriki yaşlarda kişinin bakış açısını genişletmemesi, araştırmaması kendi ayıbıdır.

popüler şarkılarına olduğu gibi diğer şarkılarına da bakılması gereken, babam sayesinde kendimi bildim bileli bildiğim rock grubudur. her ne kadar rock diye geçse de yüreğinize işleyen yavaş şarkıları da vardır ve hepsini ayrı bir güzel yaparlar. grubun şarkısını dinlerken ya da gruptan bahsederken "sadece bağırıyor" tarzı bir yorum alırsanız birisinden o kişiden mutlak surette uzaklaşın derim, şahsen hi-lo şarkılarını dinlerken aldığım bir yorumdu bu ve üzerinden birkaç yıl geçmesine rağmen hâlâ şaşkınlık içerisindeyim.

normal şartlarda çat diye söyleyen birisiyim ama bazen şaklabanlıkla dillendiresim geliyor, o vakitlerde ya ana vatanım kan ağlıyor diyorum ya da kızıl çiçeğim açtı diyorum.

herhangi bir dili daha çok kelime bazında, kuralları kendi kendine öğrenmeniz gerekiyor bir nebze, öğrenmenizi sağlayacak bir uygulamadır kendisi. bir dilin temelini atmak istiyorsanız bu uygulamayı tavsiye ederim; zamanla, geliştikçe ek kaynaklar edinirsiniz, ek kaynaklardan çalışırsınız da. hatta hazırda bildiğiniz bir yabancı diliniz varsa öğrenme dilinizi o yapıp öğreneceğiniz dili çalışırken ikisini birden geliştirebilirsiniz.
haftalık tablosu sayesinde ister istemez insanı başarıya ittiren bir mantığı da var uygulamanın, şahsen ben japonca harici bilgisayardan çalışmayı tercih ediyorum. yunancanın alfabesini klavyede hâllettim, japoncada bilgisayardan yapsam da(yazma kısımlarını atlayıp yani) sonradan klavyeden kendi kendime elim alışsın diye uğraşıyorum vaktim olduğunca.
ayrıca para vererek kullanmıyorsanız belli bir canınız olacaktır(belli bir hatadan sonra dolmasını beklemeniz lazım) ama bu sadece telefon için geçerli, bu sebepten de tercihim bilgisayardan girmek uygulamaya. çalışırken defter filan da tutarsanız bilginiz arttıkça iyice oturur öğrendikleriniz diye düşünüyorum ve umuyorum. :)

geçmişe takılı kalmak.

pıtırcık, sonrasında haylazlar okulu ve sevgili salak günlük'ü okuyup verdiğim(aralarda var kitaplar da aklımda kalacak kadar önem vermemişim küçükken) birkaç yıllık ara içerisinde hocaların sınav için okumamız gerektiği kitaplar haricinde şu anda da devam eden okuma alışkanlığım taht oyunları(buz ve ateşin şarkısı'nın ilk kitabı) ile başladı.

sanalda denk geldiğiniz genç topluluğuna göre yargılanmasının yanlış olduğunu düşünüyorum, keza bütün toplulukların sinir bozucu kişileri içerdiği gibi bu tarz kişiler sanalda çok daha belirgin gözükürler ve anime tek örnek değildir. özellikle de sanalda gördüklerinizin ortaokul-lise arası çocuklar olduğunun altını çizmek en doğrusu olur, keza çevremde bahsedilen yargılara uymayan birçok anime izleyen kişiler de var. animeyi dizilerden ayıran tek fark çizim olması ki her kitleye hitap eden çizgi diziler günümüzde yavaş yavaş iyice popüler olmakta, keza manganın da diğer çizgi romanlardan pek farkı yok. denk geldiğiniz, size uymayan bir animeye denk gelmeniz hepsini de etkilemez çünkü aynı şey diziler için de geçerlidir. aynı zamanda sanılanın aksine bu asya'da toplumsal bir kültür olmakla birlikte güney kore'de ve çin'de farklı isimlerle süregelmektedir (manga'nın manhua, manhwa; anime'nin donghua, aeni olması gibi). yani sanılanın aksine kocaman bir kültür söz konusu burada, justin bieber'ı seven genç topluluğu gibi tek bir kişi üzerinden ilerleyen bir şey değil; asyalıların kültürlerine edilmiş bir hakarettir aslında bakarsanız ve sizi temin ederim şayet dizi seyretmeyi seven birisiyseniz ve çizgi roman okumayı seviyorsanız illaki size hitap edecek anime/animeler de bulursunuz. japonca ters geliyorsa ingilizce dublaj izleyebilirsiniz mesela, öyle alternatifler de var elbette serinin popülerliğine göre.

kırmızı, çok hafif bir farkla arkasından siyah geliyor.

başlığın troll olmasını umuyorum, değilse de yüksek ihtimalle maskülizmden bi'haber olan, sadece kadınların bir ad altında hak aradığını(ki bu cinsiyetsiz bir hak aramadır, feminist erkekler olabildiği gibi feministler sadece kadınların hakkını aramazlar, insan hakları esastır) sanan bir erkeğin açtığı başlıktır. bunu diyorum çünkü genelleme aşırı sığ kalmakla birlikte 2021 yılında hâlâ aynı feminizm aşağılamalarını baz alıyor.

okuyup etmeden duyduğuyla yetinmeyi meslek edinmiş insanların artmasından dolayı olan bir durumdur.

insanın kendini şartlamasından süregelen bir durumdur.

telefonunun olması(!)

normal alışkanlık olarak bulundurduğumuz şeylerin de koleksiyon sayıldığını hatırlattı başlık, kendi kendime şaşkınlık içerisindeyim.
-ülke paraları
-kitap ayraçları
-kitap(çizgi roman türevleri de dahil)
-monster high ve minişler (yaşıtlarımın yıllar önce oyuncaklarından kurtulmasına hâlâ dehşet içinde bakıyorum, hoşuma gitti mi hâlâ alıp ekleme yapan birisiyim yahu.)
-figür(oyun, anime... figürü diye gider bu.)
-oyuncak hikayesi (diğerlerine özel ad vermesem de asıl koleksiyon diye yaptığım bu aslında, farkında olmadan gelişmişti bu da gerçi)
-level dergileri (hâliyle posterleri de)
-oyun? sayılır mı? gerçi sanal üzerinden, mâlûm steam

gereksiz duygusal bir yapım olduğundan genelde ağlamaya başladığımda kendime gülmemden kaynaklı çok yaşadığım bir durumdur. iyi karın kası çalıştırtıyor aynı zamanda.

ilyada ve odysseia'dan yola çıkarak her iki kitabı için de yıllarını vererek kendince en doğru yorumlamaları baz alıp iki kitapta da bulunmasına rağmen ne kadar önemli yere sahip olduklarını gösterecek şekilde karakter anlatımına (akhilleus'un şarkısı'nda patroklus; ben, kirke'de kirke) karar veren, şahsen benim sürekli erteleyip durduğum yunan mitolojisi serüvenimi başlatan yazardır. şayet yunan mitolojisi'ne başlamaya hevesliyseniz kesinlikle kitaplarından başlamanızı tavsiye ederim. çevirisi de bence gayet güzel, akıcı; kolaylıkla kitabın içinde yer almanızı sağlayan bir anlatımı var. sıralama gibi baz alacak olursak öncelikle akhilleus'un şarkısı'nı, sonrasında ben, kirke'yi okuyarak ardından klasik mitoloji kitaplarına geçiş yapabilirsiniz. çok fazla isim olduğundan en azından truva savaşı ve onun civarında geçen, onunla bağlantılı olan isimlere az çok aşina olmuş olursunuz hem.
kendisi aynı zamanda bu konuda eğitim de veren(?)/vermiş(hâlâ veriyor mu emin olamadım) birisi, zaten kitabı için 10 yıldan fazla araştırma yaptığını hesaba kattığınızda bir anda "ben bunu yazayım, içimden geldi"den ibaret olmadığını anlamışsınızdır. zaten şu ara kitap sayfalarında filan görüyorsunuzdur iki kitabını da ama sık sık görüp de şayet burnunuzu kıvırıp geçiyorsanız geçmemeniz, kesinlikle şans vermeniz gereken bir yazar olduğunu dillendirmek üzere açtım bu başlığı.
yanlışım veyahut eklemek istediğiniz bir şey varsa siz de yazın rica ediyorum, çok müteşekkir olurum.