1.
iç döküşler
içimdeki depresifliği dökmek istediğim başlık. 1 yıldır yazmamışım efendim, bırakın da birazcık içimi dökeyim.
bir süredir bir şeylerin yokuş aşağı gittiğini hissediyordum ama “dibe çok yakınım gitse gitse nereye kadar gidebilir” diyerek kendimi teselli ediyordum. o dip hiç yakın değilmiş arkadaşlar. dibin dibi varmış gerçekten. dibe tosladıkça yeni bir dip ortaya çıkıyor, matruşka gibi şerefsiz.
hani korku filmlerinde ruhları gören küçük çocuklar olur. sırf yalnız kalıp ruhlar tarafından korkutulmamak için ailelerine sarılıp kurtulmayı umut ederler ya, hah işte o şekil sarıldığım insanlar var. onları ürkütmeden, benim için kıymetli olduklarını belli ederek kıymete bindiriyorum onları. ardımda kocaman bir kara delikle gözlerinin içine bakıyorum. yaşama dair birazcık umudum olsun, bu delik beni yutacak olursa elimi tutup çeksin çıkarsınlar diye. belki bencilce bir düşünce bu bilmiyorum. sağlıklı da düşünemiyorum zaten.
uyum sağlamaya çalışıyorum. sevip sevilmek istiyorum. beklenilen olayım ya da benden bir şeyler umsunlar diye ben de beklentiye giriyorum. insan ilişkilerinde var olmak istiyorum yani. dile getirdiğim beklentilerim o kadar hor görülüyor ki beklentiye girdiğim için suçluluk hissediyorum.
kaybetmekten korkuyorum. bu korkularımı rahatlatacak, içimde sürekli olumsuzu haykıran sesleri susturacak ufacık şeyler rica ediyorum, defalarca hem de. hiçbir karşılık bulamıyorum maalesef. ne söylediğimin bir kıymeti kalıyor, ne yaptığımın. öylece boşlukta kayboluyorum. şu zamana kadar güzel şeyler olacağına dair umutlarım vardı canım sözlük. artık hiçbirine sahip değilim. hayaller kurduğum insanla hayallerimi bile paylaşamıyorum. arkadaşlarıma kapı duvarım zaten, o konuya hiç girmeyelim.
bir şeyler bitti içimde. kalan vaktimi sessiz sakin, çok insan olmayan bir yerde geçireceğim. birkaç sene daha şu hengâmeye katlanıp ortadan kaybolurum diye düşünüyorum. umuyorum yani bunu, temenni ediyorum. ya da diliyor da olabilirim. aman işte bir şeyler yapıyorum. ne yaptığımı ben de bilmiyorum zaten.
bir süredir bir şeylerin yokuş aşağı gittiğini hissediyordum ama “dibe çok yakınım gitse gitse nereye kadar gidebilir” diyerek kendimi teselli ediyordum. o dip hiç yakın değilmiş arkadaşlar. dibin dibi varmış gerçekten. dibe tosladıkça yeni bir dip ortaya çıkıyor, matruşka gibi şerefsiz.
hani korku filmlerinde ruhları gören küçük çocuklar olur. sırf yalnız kalıp ruhlar tarafından korkutulmamak için ailelerine sarılıp kurtulmayı umut ederler ya, hah işte o şekil sarıldığım insanlar var. onları ürkütmeden, benim için kıymetli olduklarını belli ederek kıymete bindiriyorum onları. ardımda kocaman bir kara delikle gözlerinin içine bakıyorum. yaşama dair birazcık umudum olsun, bu delik beni yutacak olursa elimi tutup çeksin çıkarsınlar diye. belki bencilce bir düşünce bu bilmiyorum. sağlıklı da düşünemiyorum zaten.
uyum sağlamaya çalışıyorum. sevip sevilmek istiyorum. beklenilen olayım ya da benden bir şeyler umsunlar diye ben de beklentiye giriyorum. insan ilişkilerinde var olmak istiyorum yani. dile getirdiğim beklentilerim o kadar hor görülüyor ki beklentiye girdiğim için suçluluk hissediyorum.
kaybetmekten korkuyorum. bu korkularımı rahatlatacak, içimde sürekli olumsuzu haykıran sesleri susturacak ufacık şeyler rica ediyorum, defalarca hem de. hiçbir karşılık bulamıyorum maalesef. ne söylediğimin bir kıymeti kalıyor, ne yaptığımın. öylece boşlukta kayboluyorum. şu zamana kadar güzel şeyler olacağına dair umutlarım vardı canım sözlük. artık hiçbirine sahip değilim. hayaller kurduğum insanla hayallerimi bile paylaşamıyorum. arkadaşlarıma kapı duvarım zaten, o konuya hiç girmeyelim.
bir şeyler bitti içimde. kalan vaktimi sessiz sakin, çok insan olmayan bir yerde geçireceğim. birkaç sene daha şu hengâmeye katlanıp ortadan kaybolurum diye düşünüyorum. umuyorum yani bunu, temenni ediyorum. ya da diliyor da olabilirim. aman işte bir şeyler yapıyorum. ne yaptığımı ben de bilmiyorum zaten.
devamını gör...