pas de sens yazar profili

pas de sens kapak fotoğrafı
pas de sens profil fotoğrafı
rozet
karma: 2120 tanım: 123 başlık: 0 takipçi: 38

son tanımları


kaliteli insan neden yalnızdır sorusu

kaliteli insan yalnız değildir, yalnız kalabilme becerisi kaliteli bir insan (artık ne demekse) olabilmenin gerek koşuludur.
devamını gör...

hiç netflix almamış insan

tüm bet reklamlarını ezbere bilen insandır. hiç sevgilisi olmamış insan da olabilir zira bir ara sevgiliyle ortak netflix hesabı kullanma furyası vardı ve zorla erkeklere netflix aldırmışlardı. neyse hiç netflix almamış insanı bağrıma basabilirim de youtube premium almamış insan, işte o gerçekten incelenmeye değer biridir.
devamını gör...

kötüler neden kazanır sorunsalı

doğru olan zordur çünkü. neyi kitabına uygun etik değerleri gözeterek yapmaya çalışsam mutlaka normal dümdüz yapanlara göre çok daha zor bir yolun beni beklediğini görüyorum. en basitinden bir hizmet sunarken müşteriye atıyorum beş adımlık yardım etmem gerekiyor. müşteri dördüncü ve beşinci adımı istediğine dair bir şey dememiş ancak ben işimi iyi yapma gayreti ve kendime olan saygımdan dolayı tüm adımları eksiksiz yaparak teslim ettim. müşteri özellikle son iki adımı da istiyorum diye dayatmadan asla yapmayan rakiplerim, günde 10 müşteri götürürken, ben zaman kaybederek 6 müşteri falan anca bitirebiliyorum. etik olarak o son iki adım da yapılmalı çünkü gelen müşterinin öyle bir şeyden haberi bile olmayabilir ama sen biliyorsun diye sana geliyor zaten.

neyse demem o ki kötü olan yıkar bozar, bodozlama dümdüz gider. oysa toplamak zaman ve enerji alır. evren dahi sürekli düzensizliğe gidiyor galiba yanlış taraftayız.
devamını gör...

anlamak

anlamak, üzerine gerçekleştirildiği konu, kişi her ne ise ona büyük bir şiddeti içerir. bir kere anladığınızda artık o şey sizin için gizemi çözülmüş ve tamamen durağanlaşmış, adeta sizin tarafınızdan dondurulmuş hale gelir. beni anlamak bana yapılan en büyük kötülük olacaktır mesela. sürekli değişen beni, süreç içerisinde bir "an"da yakalayıp ardından da o anı dondurarak beni o şekilde etiketlemek, bir daha ne yaparsam yapayım, kendime yeni ne katarsam katayım beni anlayan kişi için değişemez olacağım. o yüzden yeni bir sen yaratmak istiyorsan, seni "anlayan"lardan uzaklaşmak başka yerlere gitmek zorundasın. zira değişsen bile seni anlayanlar seni anladıkları ana geri döndürmek için sürekli çabalarlar. bu da değişime ket vuran şeylerden birisi. sen başkasını anlamak istiyorsan eğer şunu unutma. anlamak tek seferlik gerçekleşen durağan bir şey değil. her seferinde tekrar tekrar anlaman gerekiyor ki bu çok yorucu ve zor bir şey. o nedenle çabanı gerçekten değerli olan kişiler için sakla.
devamını gör...

her şeyin geçmesi

bu gerçek bir kere içselleştirildiği zaman ne büyük sevinçler yaşanabiliyor ne de büyük acılar. ortada bir insana dönüşüyorsunuz. çünkü iyi olan da bitiyor kötü olan da. sanki kendi mezarınızdan kafatasınızı çıkartmışsınız da "neler yaşadı kim bilir tıpkı diğer milyarlarcası gibi" diye o geçiciliğe tanık olan bambaşka biriymiş hissiyatı gibi. bu duygu durumu pek anlatamadım tekrar deniyim. sanki şu andan yıllarca sonraya, yok olduğunuz bir ana gidip eskiye bakarak o kadar dert edinilen ya da deli gibi sevilen şeyin şu an olmayışının idrakini yaşıyormuşsunuz gibi. bu hissiyat büyük güçleri beraberinde getirdiği gibi anı yaşayarak ve hiç bitmeyecek cahilliğiyle bir şeylere bağlanmayı öldürüyor maalesef.
devamını gör...

sigarası alkolü kumarı olmayan insan

elinde çok büyük kozu olan insandır. yapılan her saçmalıkta "ulan içkim yok, kumarım yok, bir keyfim bu var!" diye çıkışabilirsiniz.
devamını gör...

yazarların kendilerine yakın hissettiği filozof

başlık filozof yerine filozoflar olarak bitseymiş yanıt verilmesi çok daha kolay olurmuş. cidden tek bir filozof söylemek aşırı zor çünkü her birinin aşırı ikna edici olduğu bir yer mutlaka oluyor ki zaten bu nedenle filozof olarak adlandırılıyorlar. illa tek bir kişi seçmek zorunda kalsaydım büyük bir ihtimalle varoluşçu gelenekten hatta biraz daha ileriye gidilmiş ve postmodernizmle de harmanlanmış bir incelikle bakan derrida derdim diye düşünüyorum. genel olarak tatsız bir soru, anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı tadında. derrida olsa zaten böyle bir soruya kesin kızar ve ; en iyi, en yakın , en üst diye sınıflandırmaların temelinin bize hala dayatılan aristocu ontolojik düzene dayalı mantık bakış açılarının bir ürünü olduğunu ve onu mutlaka aşmamız gerektiğini söylerdi.
devamını gör...

kendini aramak

kendin ol sözü gibi bu sözün de içi bomboştur. aramaktan kasıt, kendini yaratmaya göndermeyse anlarım ancak insan kendisini yaratmadıktan sonra, arayıp bulacağı şey kendisi değil başkalarının kırıntılarıdır.

baktığımızda hepimiz irade ve akıl sahibi canlılarmışız gibi görünse de çok azımız gerçekten kendi akıl yürütmemizle karar alıp sonuçlarına da katlanmaya razı geliyoruz. kısaca kendini aramak sanki sen kendini oldurmadan önce de orada bulunan ve bulunmayı bekleyen bir şeye tekabül ediyor ki bu bakış açısı yanlış. öyle bir şey yok, onu kendini gerçekleştirerek ortaya koyman lazım ki onu yaptığında zaten arayacak bir şey de kalmıyor ortada. zaten biliyorsun kendini çünkü sen yaptın.
devamını gör...

ben bununla bir ömür konuşabilir sohbet edebilir miyim sorusu

birini hayata alabilmek için iyi bir kriterdir ancak sonuçta bu ikili bir ilişki olacağından dolayı cinsel çekimin olması da şart. zaten karşılıklı cinsel istek, saygı ve derin sohbetler varsa o iş olur.

ayrıca sevgilin nietzsche olabilir iyice bir bak.


'bir evlilik yaparken kendimize şu soruyu sormalıyız: sonu yaşlılık olan o uzun yol boyunca bu insanla sohbet etmekten keyif alacağına inanıyor musun?

nietzsche
devamını gör...

yabancılaşma

yabancılaşma kavramını şu aralar çok duymaya başladım ancak duyduğum hiç kimse düzgün kullanmamıştı. bu tarz filozoflara ait kavramlar, hangi filozofun kullandığına göre farklılık gösterebilir. örneğin bu kavramı derrida'nın bir kitabında görürsek farklı, marksist bir söylemde bulunan birinden duyarsak farklı anlamlar taşıyabileceğinin farkında olup, hepsine aynı şeymiş gibi yaklaşmamak gerekir.

marksist anlamda yabancılaşma, işçinin üretim araçlarını kullanırken yaşadığı üç aşamalı duruma göndermedir. yani ürettiği ürünü alamayışı değil. ürettiği ürünün oluşması esnasında bir yaratıcılık ortaya koyamayışı ve tamamen başındaki kapitalistin yönlendirmesiyle boş bir robota dönüşün, zamanla da insanın en değerli yanının yani düşünebilme yetisinin aşırı körelmesine vurgu vardır. özellikle ilk üretim araçlarında yapılan iş, insanlık onuruna aykırı, sürekli tekrar eden saçma işlerdi. önünüzde bir bant var ve siz önünüze gelen her üründe sadece bir çekiç darbesi atma görevinde çalışıyorsunuz diyelim (taylorizm deniyor bu sisteme). son üründe sadece tek pay bir çekiç darbesi olduğu için o ürünün esas üreticisinin aslında siz olduğunu gerçeğini kavrayamıyorsunuz. sizin sayenizde günde bin adet ürün çıkıyor ancak aldığınız günlük ücret, o ürünlerin bir tanesini bile almaya gücünüzün yetmeyeceği şekilde. işte bu kopukluk, yabancılaşmanın birinci adımı. burada emeğe yabancılaşma var.

ikinci adımı da beyin erimesi ve yaratıcılığın ölmesi üzerine. bunu gözlerimle gördüm ben. bir iş için malzeme üretilecekti sanayide bilmem kaç derece sıcakta çıkan ürünleri baskılayıp istenilen şekle sokan bir dükkan vardı. gittiğimde aşırı sıcak bir odada tek başına oturmuş ve ürün çıktıkça erime derecesindeki metalleri alıp başka yere koyan birini gördüm. orada öyle beklemesinin bir mantığı yok, ayrıca oturağı daha uzağa konulabilir vs vs pek çok iyileştirme yapılabilecek alan var. ancak kapital sahibi öyle uygun görmüş ve çalışan adam da sorgulamadan işini yapıyor. işe alan adamla da görüştüm, ilk gelenler epey sorguluyor sonrasında ya işi bırakıyor ya da böyle devam ediyor cevabını almıştım. burada yaratıcılığa yabancılaşma var.

son aşama da insanlığına yabancılaşma. yaptığı iş de aslında orada duran üretim araçlarından farksız hale gelmiş ve patronların gözünde bir makineden farksızlaşmaya başlamış oluyorlar. bu da toplum tarafından hissettiriliyor ve kişi yabancılaşmanın son adımını da yaşıyor.
devamını gör...

mutsuz bir insana iyi gelecek şey

hayatı tanık olunması gereken bir mucize olarak görmek ve bu tanıklık içerisinde mutluluklar olduğu gibi mutsuzlukların da gayet doğal olduğunun bilincinde olarak mutsuzluğu baskıyayıp yok saymak yerine ona da kucak açıp, izin vererek yaşayabilmek.

çok sevdiğim bir fransız fablı var bu konuyla ilgili. kısaca anlatmak gerekirse, peter isminde bir çocuğa bir gün yaşlı bir kadın içinde çekilebilir ip olan sihirli bir top veriyor. bu ipi ne zaman çekersen, hayatında bir sıçrama yaşayacaksın diyor. peter de bunu alıp ne zaman başı ağrısa ipi çekiyor. birini özlüyor hemen kavuşmak için ipi çekiyor. acıkıyor daha yemeğe çok var, ipi çekiyor. böyle epey bir zaman geçirdikten sonra bir bakıyor ki ip çok azalmış. hemen yaşlı kadına gidip bu ip bitmek üzere diyor. kadın da o ip senin hayatındı, ip bittiğinde hayatın da bitecek. kötü zamanları atlayarak hayatını kısalttın diye cevap veriyor.

şimdi hayatta bazı acılar vardır, böyle pembe gözlükle bakarak hocam bunlar deneyim ya diyemezsin bunun ben de farkındayım. annesi aldattığı için hem annesini hem aldatan kişiyi vurup ardından kendisine sıkan bir babaya sahip bir çocuğun travması, bu tarz anlatımlarla geçmez elbette. ancak dürüst olalım, kaçımızın mutsuzluk dediği şey bu kadar ekstrem? kargosu gecikti diye tüm gün surat asan adam tanıyorum ben.
devamını gör...

ciddi değil isen görüşmeyelim kızı

ben evliliği esas amaç olarak görmüyorum. öyle insanlarla karşılaşırsın ki sana evliliği düşündürür ancak en azından benim tecrübelerime göre bu tarz kızlar senle evlilik istemiyorlar. evlilik istiyorlar. yani sen olmuşsun başkası olmuş bir önemi yok. o gelinliği giyse rahatlayacak. o nedenle uzak durmak lazım.
devamını gör...

ne iş yapıyorsunuz sorusu

bu sorunun esas amacı sizi olabildiğince hızlı bir şekilde bir kalıba sokmak ve sonrasında söylediğiniz her şeyi o kalıp içerisinde anlamlandırmak. bu soruya cevap verildiği an soran kişi sizi çözmüş oluyor en azından kendi gözünde. pek haz etmediğim sorulardan birisi o nedenle. sorulmaması gerekir demiyorum ancak daha yeni tanışılmış birine adından sonra sorulacak bir soru değil. taksici olduğunu daha baştan bildiğimiz biriyle edilen muhabbetle, normal bir muhabbet çevirdikten çok sonra taksici olduğunu öğrenmemiz arasında, o kişiye dair olan yargılarımız olarak çok fark olacaktır.

soruyu sevmememin bir diğer nedeni de benim ne iş yaptığımın tam belli olmaması. marangoz olsam anında herkes anlayabilir ancak günümüzde tek bir alanda yeterli olmak yetmiyor. haliyle yaptığım şeyler de tek bir ünvan altında toplanamıyor.
devamını gör...

bok gibi insanlarla başa çıkma yolları

çevremde çok insan tutmadığım için genelde bok gibi insanlarla pek karşılaşmıyorum ancak yine bir tanıdığın tanıdığı kontenjanından biriyle bir ortamda üç dört kez karşılaşıp konuşmak durumunda kaldım. herif çok tuhaf ve patavatsız biri. gibi dizisindeki ersoy'un dayısı gibi bir tip, çok şaşırmıştım başta. genelde erkekler arasında böyle tipler çok çıkmaz, bu tarz alttan alta laf sokma çabalarını en azından ben kadınlarda görüyordum ama benim için de bir ilk oldu. spora gelme sebebimi kız ayıklamak olduğunu ima etti. spora gelirken kullandığım çantanın kamp çantasına benzemesinden yola çıkarak özenti olduğumu falan söyledi. oysa o çanta mole sistemine sahip, istediğin şekilde dönüşebilen dünyaca kabul görmüş bir tasarım. yeri gelir boks eldivenini sabitlemeni sağlar, yeri gelir aldığın su şişesini taşıyacak bir aparatı olur vs vs. sadece kampçılara falan özel değil, onu çok amaçlı bir makyaj çantası olarak bile kurgulayabilirsin. çantanın olayı kişiselleştirmeye açık olması.

neyse başta karşımdakini normal insan görüp böyle açıklamalar yapıyordum üçüncü gün anladım ki açıklamanın hiçbir önemi yok, dinlemiyor da. sonra ben de onun taktiğine başvurmaya başladım. güzel giyiniyorsun farklı bir tarzın var ama şu taktığın örgü bileklik hiç olmamış ergen çocuklar gibi, yoksa genç görünmeye mi çalışıyorsun? yapma onu komik duruyor her yaşın bir güzelliği var vs gibi şeylerle hiç sevmediğim halde böyle konuşmak durumunda kaldım. özellikle de kalabalıkken yapıyorum. normalde bu tarz şeylere takılıp uğraşacak biri değilim de ortak tanıdık hatırına mecbur kaldığım için yaptım. sonra fark ettim ki yaptıklarım işe yarayıp onu sindirmiş olsa bile, kendime olan saygım azalmaya başladı. ortak arkadaşı da s***ir edip uzaklaştım ortamdan. galiba bok gibi insanlarla başa çıkma yöntemi o insanlardan uzak durmak. yoksa size de bok bulaştırıyorlar.
devamını gör...

hayat felsefeniz olan sözler

"iyilik yapmak için gerekli teknik nitelikler, kötülük yapmak için de gerekli olan teknik niteliklerdir." bernard shaw.
devamını gör...

kadınlarla mesajlaşmanın über sıkıcı olması

hiçbir ortak noktanın olmadığı ancak sadece güzel olduğu için onunla tanışmak istemenden kaynaklı açtığın muhabbetin devam etmiyor oluşu, kadınları sıkıcı yapmaz. öyle başlayan bir muhabbette zaten dişi kişi biraz savunmada ve bekleyişte oluyor. kısaca senin başlattığın muhabbeti devam ettirmeni bekliyor. senin sadece -merhaba, -napıyorsundan öteye gitmeyen plansız atlayışın da komple mesajlaşmayı sıkıcı yapıyor olabilir.

bu çözümleme sadece bir erkeğin önceden tanış olmadığı bir kadına yazıp bir anda 40 yıllık dostmuş gibi muhabbet edilmesinin beklentisinin absürtlüğünü göstermek üzerine yazılmıştır.nedense başlık böyle birinin serzenişi gibi geldi yazmak istedim.
devamını gör...

sözlük yazarlığı

gençlerde bir karşılığı var mı merak ettiğim uğraş. bende nedense sözlükte yazan birinin en azından 25 yaşında olması gerektiği gibi bir sınır var. sözlüklerin revaçta olduğu zamanlarda o küfürlere ve cadı avlarına konu olmuş bir liseliydim ancak günümüzde sözlük yazarlarından en gençlerinin, o dönemin liselileri olduğunu düşünüyorum. tek tük bu illete yolu düşen varsa bile fazla değildir gibime geliyor. yeni nesil sosyal medyalar sizin öyle uzun yorumlar yapmanıza olanak sağlayan yapılar değil. twitter olsun instagram olsun, uzun bir yorum yazma kültürü yok. onun da sebebi olabilir yazmanın gelişmemesinin ve doğal olarak da yazma isteğiyle bir sözlüğe kaydolmayışın. ayrıca bir yazar mutlu insandan yazar olmaz demiş, son zamanlarda çok yazmaya istekli olmayışımın sebebi mutlu olmam olabilir gerçekten.
devamını gör...

bilgi arttıkça azalan şeyler

yeni paradigmalara açıklık ve akademik esneklik. özellikle akademide bir alanda çok şey bilen kişi akademik körlüğe uğruyor ve farklı bir olabilirliği anında yadsıyor. bilgi denilen şey günümüzde herkesin uzanıp alabileceğini seviyede. esas mesele iyi bir şekilde mantık bilmek ve istenilen bilginin ne düzeyde ve neye hizmet edeceğinden yola çıkarak düzgün bir filtreden geçirebilmek. yoksa bilgi orada duruyor hamal gibi sırtlanıp durmanın bir manası yok.
devamını gör...

kasım

doğduğum ay. en çok harcama yaptığım aydır da aynı zamanda. kullandığım tüm hizmetler senelik ödemeli ve kasımda ödemişim o yüzden yüklü bir para çıkışı beni bekliyor ama yine de seviyorum. bir de doğum günü hasebiyle bir saat alarak kendimi şımartacağım, onun da etkisi var tabi çok harcamaya.
devamını gör...

sözlük yazarlarının kredi kartı şifreleri

1312
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim