serdar akar'ın gemide'sini izledikten sonra benzeri filmleri araştırırken rastlayıp izlediğim ve bana göre şaheser denebilecek bir tolga karaçelik başyapıtı. muhtemelen tüm detaylarını ve metaforlarını anlamak için çok kez izlemem gerekecek. kabaca anlatılmak istenen şeyin, gücünü kaybetmiş bir iktidarın ve bunalım yaşayan bir halkın durumunun gemi yaşantısına indirgenmiş hali olduğunu söyleyebiliriz. filmde ara ara ekrana yansıyan "yaşlı gemici" kitabından alıntıların olay akışına olan uyumu da bana göre filmi unutulmaz kılan detaylardan biridir. kitaptan 3 alıntıyı aşağıya bırakıyorum.
ı
direkler eğik, burnumuz batmış suya
insan düşmanın sillesinden kaçar ya
soluğunu ensesinde duya duya
ve koşar başını hiç kaldırmadan
gemi öyle koştu, rüzgar öyle coştu
kaçtık güneye hiç durmadan
ıı
birden rüzgar dindi, tüm yelkenler indi
yoğun bir hüzün çöktü her şeye
ağırlığı hissettik, rastgele sözler ettik
sırf denizin sessizliği bozulsun diye
ııı
nasıl ıssız bir yolda yürürken birisi
adımlarını korku ve dehşetle atar
ve dönüp ardına baktıktan sonra
çevirip de başını bakmazsa tekrar
çünkü bilirse bir adım gerisinde
kendisini izleyen bir şeytan var
"ismail, beybabanın anahtarı sende mi?"
devamını gör...