rahmetli başkan kennedy yazar profili

rahmetli başkan kennedy kapak fotoğrafı
rahmetli başkan kennedy profil fotoğrafı
rozet
karma: 2116 tanım: 222 başlık: 37 takipçi: 95
merhumun yüzü, biraz ankara gündüzüydü

son tanımları | başucu eserleri


banka reklamlarındaki samimiyetsiz vatanseverlik

ya kardeşim reklam daha ilk saniyesinden bağıra bağıra ben banka reklamıyım diyor ama şu reklamların bankalarla ne ilgisi var ben çözemedim gitti. ülkenin her kesiminden insan var reklamda. bir bakıyorsun doktorun biri hastasını muayene ediyor hemen arkasından traktörüyle drift atan bir çiftçi onun da arkasından annesini ağlayarak parka gitmeye ikna etmiş ağzında dondurma lekeli çocuklar. kapalısı-açığı, esmeri-sarışını, türk'ü, kürt'ü, laz'ı, çerkes'i, afgan'ı, suriyeli'si... (son ikisi şaka.) sonra bir bakıyorsun hop ziraat bankası. reklamcılık bu mudur?
devamını gör...

bir tanesi az iki tanesi fazla gelen şey

defansif orta saha.
devamını gör...

yaşanılan semtin tehlikeli olması

zorlu yaşam şartları sebebiyle elit muhitlere adapte olmayı zorlaştıran durumdur. ancak semtin yerlisi iseniz oradan daha elit bir muhit de yoktur. sadece madde etkisi altındaki arkadaşlardan ve "emanet" çekilerek yapılan kavgalardan uzak durulmalıdır. böyle yerlerde çok sıkı dostluklar kurulur ve eğer buraya çocukluktan yerleşilmişse, gelecekte anlatılacak olan yüzlerce hatıra biriktirmek de cabasıdır. ankara çinçin ses veeeerr.
devamını gör...

dondurma reklamlarının can sıkmaya başlaması

her sene yalın şarkısı eşliğinde yaz aşkı konseptli reklamlarda salatalık sesi çıkaran dondurma görmekten dolayı yaşadığım durumdur. herkesi meybuz yemeye davet ediyorum.
devamını gör...

semt adına yazılmış şiirler

başka bir örneği var mıdır bilemiyorum o yüzden başka tanım girilmezse şaşırmayacağım. güzide semtim çinçin adına yazılan şiiri tam da buraya bırakıyorum.

yurt tutarız
evrenin bir başka gezegeninde
ak bir bulut gibi asılıdır mekanımız gökyüzüne
biz çinçinli çocuklarız.

kuytu dam altlarında kesilir göbeğimiz
ölçüsüdür yiğitliğimizin sabıkamız
dünyaya atmadan ilk çığlığımızı
polis kayıtlarına işlenir adlarımız
biz çinçinli çocuklarız.

tanrısız yeryüzünün
ve sınırsız evrenin
kırbaçsız haydutlarıyız
hırsız, serseri ve sefil yaratıklarız
biz çinçinli çocuklarız.

alıcı kuşlar gibi döner başımızda
cengizhan’ın tolgası
atilla’nın kılıcı
onbaşı hitler’in gazabı.

ensemizde hissederiz
öfkenizin soluğunu
bu bulutlar yağmur tutmaz
yasalarınız nafile
çıplak ayaklarımızda parçalanır
demir miğferleriniz.
alıştık topluca lanetlenmeye
ve öğrendik sevmesini
birer birer.

konuklarıydık tur’u sina’da
sefil musa’nın
-sefilliğimiz bundandır biraz-
ilkin biz itaat ettik
“öldürmeyeceksin” emrine
akrabamız sayılır cümle peygamberler
isa’dan muhammed’e
yarenimizdir şeytan
kılıç çeker, zar atarız
yaslanıp sedir ağaçlarına
mezarlık kıyılarında.

ve ucuz şarapla ısınırız
karlı kış gecelerinde
cümle nehirlerin yatağıyız, amma
sadece kendi selimizin kumuyuz.

hepimiz bitirdik onuncu yaşımızı
küçüğüz on beşinden
göz bebeklerimizde bileriz bıçaklarımızı
firari yaşamlara mahkumuz
çılgınız kavgada ve küfürde
çetindir sevdamız da
kahrımız gibi.

biz çinçinli çocuklarız
çılgın, hayalperest ve deliyiz
biz bilgeyiz
sıcak yaz akşamlarından
karlı gecelere
sımsıcak bir kan gibi akarız
hep aynı yanlışı yapar
aynı kurşunla ölürüz.
devamını gör...

yazarların kalbine yara olan film

gemide filmi. başrolünde erkan can'ın oynadığı filmdir. ne zaman izlesem tanımlayamadığım bir his kaplar içimi. izleyenlere gemide yaşamanın ve çalışmanın ne kadar daraltıcı olabileceğini çok güzel gösterir. muhteşem ötesi bir soundtracki vardır youtube'da bulabilirsiniz. filmde küfür ve argo kullanımı maksimum düzeyde olsa bile içinde enteresan bir naiflik barındırıyor. izlemeyenler kesinlikle izlesin.
devamını gör...

zorla götürülen namazda dua bilmeme sorunsalı

genelde küçükken baba zoruyla gidilen bayram namazlarında veya yine küçükken arkadaşlarla etkinlik olsun diye gidilen cuma namazlarında yaşadığım problemdir. ayrıyeten namaz kılmayı da bilmediğim için gözüme kestirdiğim +50 yaş bireylerden birini taklit ederek işin fiziksel boyutunu halledebiliyordum ancak dua kısmına geldiğimizde içimi bir huzursuzluk kaplıyor, tanrı tarafından spesifik olarak izlendiğimi düşünüyordum. hemen yanımda, aynı seccadeye baş koyduğum arkadaşım kombo şeklinde arka arkaya dizdiği duaları fısır fısır okurken, ben "acaba akşam ne yeriz?" , "bizim wolfteam çarını kim çaldı?" , "yavşak alper topu patlattı para da yok neyle maç yapıcaz şimdi?" şeklinde süregelen düşünceler silsilesiyle savaş veriyordum. o zamanlar gerçekten içime dert olan bir konuydu. biraz büyüyüp camiye gitmemeyi tercih ettiğimde bu problem de ortadan kalkmış oldu.
devamını gör...

kişinin büyüdüğünü fark ettiği anlar

hala çizgi film izliyor, oyuncakla oynuyorum. hala komik olmasa bile çoğu şeye gülebiliyor, üzücü olmasa bile birçok şey için ağlayabiliyorum. o yüzden hala büyüdüğümü tam olarak fark edebilmiş değilim. ancak her ne kadar ben değişmesem de çevremin ve çevremdekilerin değişmiş olması yakında benim de kendimi "büyümüş" olarak görebileceğim anlamına geliyor sanırım.
devamını gör...

hayko cepkin

kuzenim aracılığıyla tanıdığım, ilk kez 2018 kuşadası gençlik festivalinde canlı dinlemiş olduğum başarılı sanatçımız. çevremde benden başka neredeyse seven ve dinleyen başka biri olmadığı için kendisini benimsemem çok kısa sürdü. tarzı nedeniyle birçok kez ülkemiz primatları tarafından hor görülse de sahne dışında da çok başarılı bir insandır kendisi. hayvanlar için açtığı barınaklar dahi vardır. çok sevilesi bir adamdır. rock-metal müzik sevip de hiç dinlemeyen olduğunu sanmam ama eğer öyle biri varsa kesinlikle dinlemelidir. giriş olarak "paranoya" şarkısını önerebilirim.
devamını gör...

geceye bir şiir bırak

akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

nazım hikmet ran
devamını gör...

beyblade (manga)

sonradan birçok serisi çıkmış olsa da ele alacağım yapım 2000 yılında çıkış yapan orijinal beyblade'dir. yapımın 51 bölüm boyunca vurgulamak istediği şey arkadaşlığın ve oynanan oyundan keyif almanın önemidir. beyblade denen zımbırtıyı yerli ağızla ele alacak olursak da sanırım 'topaç' diyebilirim. ancak bazı beybladelerin içinde kutsal canavarlar bulunmaktadır. bu kutsal canavarlar karşılaşma esnasında ortaya çıkar ve kendilerine has yetenekleriyle rakibi alt etmeye çalışır. yapımda ise 5 adet önemli karakter vardır. bunlar: kinomiya takao, (ana karakter.) kai hiwatari, (havalı çocukların favori karakteri.) max mizuhara, ray kon ve bilgiç'tir. (gözlüklü küçük beyblade oyuncusu olmayan velet.) yapımda karakterler önce japonya'da ülke genelinde düzenlenen turnuvaya katılır. turnuvayı takao kazanır, kai ise ikinci olur. ray ve max'le beraber ilk 4'e giren oyuncuların sırası belli olur. bu dörtlü bundan sonra "japon takımı" olarak anılacaktır. bilgiç ise oyuncuların beybladelerine bakım yapmak, tamir etmek, rakibi analiz etmek amacıyla japon takımı'na teknik sorumlu olarak dahil olur. oluşan bu ekip akabinde düzenlenen asya turnuvası'na katılır. orada şampiyon olup avrupa turnuvası'na doğru emin adımlarla ilerlerler. her ne kadar belli başlı zorluklar yaşamış olsalar da avrupa turnuvası'nı da kazanırlar. (kazanamasalar çizgi film biter olum, dimi?) bu turnuvanın ardından da dünya turnuvası'na katılırlar. burada finalde karşılaşacakları rakip "rus takımı"dır. rus takımı son derece acımasız, çirkef, ancak bir o kadar da güçlü oyunculardan oluşmaktadır. kutsal canavarları da kendileri gibi kötü niyetlidir. ancak yazının başında da belirttiğim gibi kazanmamın formülü arkadaşlıktır. bu nedenle ruslar hariç tüm rakipleri ile bir ittifak oluştururlar. çünkü her ne kadar birbirlerine düşman gibi gözükseler de hepsinin ortak amacı beyblade oynamak, beybladeleri korumak ve yaygınlaştırmaktır. rusların kötü emellerine beyblade gibi masum bir unsuru alet etmek istemezler. ayrıca söylemeden edemeyeceğim, ruslara karşı oluşturulan bu ittifaktan ben bi nato kokusu almadım diyemem. (senaristin aklına gerçekten nato gelmiş midir onu bilemiyorum.) devam edecek olursam hepinizin tahmin edebileceği üzere japon takımı'mız rus takımı'nı alevli meyve tabağı edasıyla döndürerek evire çevire tokatlamıştır. (bu kadar kolay olmadı tabii. benim algıma gelmeyin.) ayrıca neredeyse 40-45 bölüm boyunca bir kez yüzü gülmeyen ve takım arkadaşlarına değer vermeyen kai, son bölümlerde ana fikre son derece uygun bir kişiliğe bürünmüştür. tüm yönleriyle ele alamamış olsam da önemli bir kısmını anlatmış olduğum bu yapımın yeri benim için çok ayrıdır. ankara dışkapı'da rus pazarı (ulan yine mi ruslar!) denen yerden çakma beybladeler alıp beraber kırılana kadar tepside döndürdüğümüz alper adlı arkadaşıma selamlar. maddi anlamda düze çıktığım bir vakit birkaç orijinal beyblade ve tepsi olmayan bir arena almayı düşünmekteyim.
devamını gör...

artık çocuk olmadığınızı anladığınız an

spor ayakkabıyla futbol oynama teklifini reddettiğim andır.
devamını gör...

roman alıntıları

"sevgili bilge,
bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de."
devamını gör...

cihat akbel

ilk kez deep turkish web kanalının "entel feridun" videosu aracılığıyla tanımış olduğum şahsiyettir. kendisinin twitter fenomeni olduğunu, twitter kullanmadığım için çok geç öğrendim. büyük bir futbol, hatta spor aşığı olarak tanımlayabiliriz. tanımı biraz daha genişletecek olursak "aşk adamı" bile diyebiliriz. (bkz: küçükçiftlik park olayı) youtube'da "de marke" adlı kanalda erman yaşar (medya devi) ile yaptıkları, konusu futbol ekseninde hayatın her alanından parçalar barındıran "aynen öyle" adlı program okuyanlara tavsiye olunur. racon, usul erkan bilen delikanlı bir abimizdir.
devamını gör...

the last of us

oynayabileceğiniz en iyi hikayeli oyun serisidir. benim gözümde dizi-film ve oyun arasındaki ayrımı kökünden kaldıran bir yapımdır. zira hikayesi itibariyle piyasadaki çoğu diziden ve filmden daha kalitelidir. oynanış bakımından da bence rakibi yoktur. 2 oyundan oluşur. 2. oyun 2020 yılında çıkmıştır. eğer hikayeye odaklanarak 2 oyunu da bitirirseniz aklınıza ellie'nin dövmesini yaptırmak gibi çılgın fikirler gelebilir. mesela ben hala yaptırmayı düşünüyorum.
devamını gör...

resident evil

piyasadaki bana göre en kaliteli korku oyunudur. asıl hikayesi re5 adlı oyunda bitmiştir. re6 ise capcom'un hala ana hikayenin ekmeğini yemek için çıkarmış olduğu, oynanış bakımından başarılı kabul edebileceğimiz bir oyundur. re7'de ise hikayeye başka bir yoldan giriş yapılmıştır ancak elbette önceki oyunlarla belli başlı bağlantılar bulunmaktadır. klasik resident evil anlayışından bu oyunda 2. kez uzaklaşılmıştır.(1. uzaklaşma: re4' de los illuminados tarikatının gözetimindeki las plagas virüsüne sahip zombilerin bildiğimiz zombilerden çok daha zeki olması ve oyunun bir kasabada geçmesi yönüyle re anlayışından kısmen uzaklaşılmıştır.) serinin son çıkan oyunu resident evil village, 7 mayıs 2021'de çıkış yapmıştır. henüz oynama fırsatı bulamadığım oyunda yine re4 esintileri bulunmaktadır. (yani yine bir tarikata karşıyız.) oyunda chris redfield, mia winters ve ethan winters üzerinden anlatılan bir hikaye vardır. merakla oynamayı bekliyorum.
devamını gör...

krampon

günlük hayatta asla tercih edilmeyecek renklerde olsa bile sahada rengi ve desenleri hiç problem edilmeden giyilen ayakkabıdır. göz alışmıştır çünkü kramponların fosfor yeşili, çingene pembesi, keko turuncusu olmasına. ancak benim ve benim gibi sorunlu bir çocukluk geçirenlerin düğünde de giymişliği vardır. denemek isteyenler kayıp düşmemeye özen göstermelidir.
devamını gör...

ricky gervais

dünyada gelmiş, geçmiş ve gelecek olan herkesten daha komik olan adamdır. dünyaca ünlü sitcom the office'in (uk) yazarıdır. the invention of lying adlı filmi kesinlikle izlemeye değerdir. after life isimli, 3.sezonu çok yakında gelecek olan bir dizisi vardır onu da izlemenizi tavsiye ederim. sitcomlarını zaten mutlaka ve mutlaka izleyin yani kısacası bu adamın tüm işlerini gidip izleyin hiçbir zaman pişmanlık duymazsınız ve ingiliz mizahının nasıl bir şey olduğunu da çok iyi öğrenebilirsiniz. komedyenlerin tillahı.
devamını gör...

çocukken inanılmaz kıymetli olan şeyler

beyblade, misket, sporcu kartları, futbol topu, depozitolu kola şişesi ve yeni alınmış halısaha ayakkabısı.
devamını gör...

shaiya

2007 yılında aeria games tarafından çıkarılmış ve şu anda ölü olarak kabul edebileceğimiz mmorpg türünde güzide bir oyundur. oyun esasında ışık ittifakı ve öfke kardeşliği adlı iki grubun çatışması üzerine kuruludur. hesabınızı oluşturup giriş yaptıktan sonra oyun sizden bu iki taraftan birini seçmenizi ister. (bu arada ölümüne öfke kardeşliği.) seçim yapıldıktan sonra (örn:öfke kardeşliği) önümüze 6 adet sınıf çıkar. bunlar: savaşçı, nöbetçi, pagan, kahin, avcı ve suikastçi'dir. her sınıfın elbette kendine has itemları, yetenekleri ve statü dağılımları vardır. ışık ittifakı'nda da karakterler işlev itibariyle aynıdır ancak isimleri ve görünüşleri farklıdır. devamında karakteriniz için zorluk derecesi seçmeniz gerekmektedir. bunlar sırasıyla "kolay, orta, zor ve aşırı" olarak adlandırılır. kolaydan aşırıya doğru seviye atlamak zorlaşır ancak seviye başına kazanılan statü puanları artar. kazanılan statü puanları "atak, defans, çeviklik, şans" gibi niteliklere oyuncunun stratejisine göre dağıtılır. buradaki önemli bir başka unsur da "aşırı" zorluk seviyesinde oynanan karakterlerin pvp'de (ışık ve öfke gruplarının karşılaştığı ve rütbe kasılan ortak alanlar) veyahut oyundaki "slot" diye nitelendirilen canavarlara ölmesi durumunda tamamen silinmesidir. bunu önlemek için oyunda "rün" adı verilen bir eşya bulunmaktadır. bu rünler tek kullanımlık, günlük, haftalık veya aylık olabilir. (elbette parayla alınırlar.) rün etkisinde olan aşırı zorluk seviyesindeki karakter öldüğünde tekrar dirilebilir. ayrıca yukarıda bahsettiğim 6 sınıftan biri olan kahin sınıfı, ölen aşırı zorluk seviyesindeki karakterleri diriltebilen bir yeteneğe sahip olması yönüyle çok önemlidir. (karakteri ölen aşırı çar sahiplerinin genel sohbete sürekli "parayla diriltecek kahin aranır." tarzı cümleler yazdığını görebilirsiniz.) oyunun klasik halinde maksimum level sınırı 60'tır. (daha sonrasında 70'e ve 80'e kadar çıkmıştır.) oyunda her level aralığı için özel pvp alanları bulunmaktadır. (örn: 1-15lw pvp, 15-30lw pvp gibi.) türevi oyunlarda da bulunan "klan" sistemi de shaiya'da mevcuttur. fakat buradaki adı "birlik"tir. oyunda birliklerin kendi aralarında savaşlar yapabildiği etkinlikler gerçekleştirilmektedir. çıkışından, 2012 senesine kadar olan zaman aralığında 'prime' dönemlerini yaşamıştır. güzel arkadaşlıklar, ani mutluluklar, oyuna yatırılmak amacıyla biriktirilen okul harçlıkları, çarınızın 'kasılması' için etrafınızdaki yüksek lw'lı oyunculara "abi pt pls" diye yalvarmak. (pt=party. aynı party'de bulunan oyuncular kestikleri her canavar veya öldürdükleri her rakip başına ortak exp veya rütbe kazanır. güçlü oyuncuların peşinden "pt pls" diye koşulmasının sebebi budur.) bütün bu samimiyet fışkıran unsurları tekrar kafamda canlandırdığımda oyunun ve hayatımın o dönemlerinin ne kadar güzel olduğunu bir kez daha fark ettim. oyun hakkında boş yapacağım son kısım ise müzikleri. (ost) merak eden olursa youtube'da playlist halinde bulabilir. içlerinde gerçekten güzel müzikler vardır. (buraya kadar okudun, üşenmedin gittin müzikleri dinledin ve geldin. seni seviyorum valla.) tabi bu müziklere hayran olmamın sebebi oyuna yıllarımı vermiş olmam da olabilir. her neyse şimdi bana "kardeş ölü oyun dediğin oyun hakkında bu kadar yazılır mı allasen?" demeyin. (derseniz haklı olursunuz.) baktım başlık açılmamış ben de seviyorum yapıştırayım gitsin dedim bakarsın başka bir bilene denk gelir de okuyup hislerime ortak olur.
devamını gör...
devamı...

askerde silahı kaybetmek

ne zaman hayal etsem gülüyorum askerde kesin başıma gelecek olan olaydır.
devamını gör...

bizim de boyumuzu aştı bu şehir

sözleri yusuf hayaloğlu'na, bestesi ahmet kaya'ya ait olan "demedim mi haydar" şarkısında bulunan sözdür. her ne kadar şarkıda bahsedilen şehir istanbul olsa da, şarkıyı dinleyen herkes kendi boyunu aşan şehri hayal etmekte özgürdür.
devamını gör...

tribe sokan aykut kocaman açıklamaları

bu kadar işkence olamaz yani, haftalardır hep içimize atıyoruz her şeyi içimize atıyoruz. hep eziliyoruz. ceza bitmedi yani bir ceza var kim verdi bu cezayı bilmiyorum. bir ceza var yani çok net gözüken o.
devamını gör...

sessiz ortamda duyulan çakmak sesi

çok şey anlatır. özellikle alkolün etkisinin azalmaya başladığı geç saatlerde, ortamdaki sigara kullanmayan kişiler sessizliğin ortasında duyulan bu sesten irkilir. kafalar sigara yakan bireye çevrilir. perdelerin yanmadığından emin olunur. asayiş berkemal.
devamını gör...

resident evil 4 merchant

tüccardır. resident evil 4 adlı oyunda ilk kez karşımıza çıkmıştır. ismi bilinmemektedir. seslendirmesini yapan kişi, oyunun ana karakteri olan leon'u da seslendirmiş olan paul mercier'dir. oyunda belirli noktalarda karşılaştığımız bu abi aracılığıyla silah temin edilebilir, eldeki silahlar ölü fiyatlara satılabilir ve oyunda toplamış olduğumuz değerli eşyalar okutulabilir. kendisi npc olduğunu bize ısrarla hatırlatan repliklere sahiptir. ("welcome!", "heh heh thank you!", "got some rare thing on sale, stranger!", "not enough cash, stranger!" bunlardan bazılarıdır. şimdi tekrar bi düşününce beğendim aslında. npc hakaretimi geri alıyorum.) kendisinin bulunduğu yerlerde mavi bir ateş barındıran meşale bulunmaktadır. eğer abiye yaklaşmışsak, gerilimli müzikler biraz durulur ve biraz etrafa göz atınca oyuncuya huzur veren o kutsal meşaleyi görürüz. çok gariptir ki oyunda her gittiğimiz yere bizden önce gelir. tek müşterisi olduğumuzu varsayarsak, yollarımızı gözlemesi pek de anormal değil tabii. (ya tek müşterisi biz değilsek? kahrolurum.) kayserili olduğunu düşündüğüm bu yağız delikanlı oyuncu tarafından vurularak öldürülebilir. hatta zombiler tarafından da öldürülebilir. üzerimize bombacı mülayim edasıyla dinamit fırlatan zombiyi bu ekmeğini kovalayan abinin yanına çekerseniz, kendisi karambol esnasında havaya uçabilir. ancak merak etmeyin, bulunduğu lokasyonda ölmüş olsa bile ileride olması gereken yerlerde tekrar bizi bekliyor. re4 güzel oyundur. eskidir ama hala güzeldir. bu abi de sağlam karakterdir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim