yazarların kalbine yara olan film
başlık "sellsii" tarafından 08.05.2021 02:29 tarihinde açılmıştır.
1.
' senden önce ben '
devamını gör...
2.
niyeyse çingeneler zamanı. hikayesi müzikleri. sonrasında başrol oyuncusunun aynı filmde ki gibi intihar edip ölmesi. spoiler verdim ama. izleyin pişman olmazsınız
devamını gör...
3.
selvi boylum al yazmalım. üstüne bir film daha tanımam.
devamını gör...
4.
(bkz: peekay) filminde aşık olduğu kızın mutluluğu için aşkından vazgeçen pk(aamir khan), beni gerçek manada etkileyen tek film karakteridir. filmin büyük çoğunluğunda gülüp eğlendirirken sonlara doğru aşkından öylesine onurlu bir vazgeçişi duygulanmama neden olmuştu..
devamını gör...
5.
2011 yapımı başrolünü mert fırat ve açelya devrim yılhan'ın oynadığı, özer kızıltan'ın yönettiği beni unutma filmi.
çok etkilendim, neden yara olduğunu söylemeyim de spoiler olmasın.
çok etkilendim, neden yara olduğunu söylemeyim de spoiler olmasın.
devamını gör...
6.
yeşil yol, cennetimden bakarken, bazı sahneleriyle açlık oyunları serisi.
devamını gör...
7.
çizgili pijamalı çocuk. ah be herkese çocuk masumiyeti lazım. o zaman dünya bu kadar kötü olmazdı.
devamını gör...
8.
truman show, trainspotting, fight club, taxi driver
devamını gör...
9.
gemide filmi. başrolünde erkan can'ın oynadığı filmdir. ne zaman izlesem tanımlayamadığım bir his kaplar içimi. izleyenlere gemide yaşamanın ve çalışmanın ne kadar daraltıcı olabileceğini çok güzel gösterir. muhteşem ötesi bir soundtracki vardır youtube'da bulabilirsiniz. filmde küfür ve argo kullanımı maksimum düzeyde olsa bile içinde enteresan bir naiflik barındırıyor. izlemeyenler kesinlikle izlesin.
devamını gör...
10.
devamını gör...
11.
barfi aşkın dile ihtiyacı yok.
devamını gör...
12.
(bkz: vizontele)
sevdiklerimle, ailemle hep birlikte olduğumuz zamanların, tüm güzel günlerin vesikasıdır. bugüne kadar hayatımın en güzel yıllarının temsilidir. çok severim, gülerim ama izlerken çok hüzünlenirim. elim gitmez kolay kolay açıp izlemeye. biraz da filmden bahsedelim.
açık ara en sevdiğim, neredeyse her repliğine her sahnesine hakim olduğum yılmaz erdoğan şaheseridir. türk sinemasının pik noktasıdır. her karakteri ayrı bir film yapılabilir. bir tanesini anlatayım, ahmet'i.
ahmet, hikayesi yürek burkan biridir.
ahmet alkoliktir. gençken leman adında kaymakamın kızına aşıktır. leman onu seviyordur, o lemanı. ama bu ilişki olmamıştır zira sınıf farkı vardır aralarında. leman koskoca kaymakamın kızıdır. o ise gariban ahmettir. aralarına neler girmişti? hangi duyguların katilleri üşüşmüşlerdi başlarına? leman, iki sene kalmıştır orada.
bu 2 senede ne hayaller kurmuştur ahmet kim bilir. lemanla evlenecek, bir yuvası, çocukları olacaktır. seviyordur işte lemanı. hayatını bu sevdanın üstüne kurma fikri ne kadar da muhteşemdir.
ama dedik ya, leman kooskoca kaymakamın kızıdır be. belki de istemişlerdir ama vermemiştir babası. ahmet kimdi ki? sevginin ne önemi vardı, para, makam, mevki olmadıktan sonra!
leman izmire gitmiştir. gitmeden önce ahmet'e bir mektup bırakmıştır, "izmire gelirsen ara" demiştir.
ahmet beş sene sonra hazırlandı, belki yüzük de aldı yanına, sağdan, soldan biriktirdiği parasıyla gitti izmire. ne umutlarla, ne hayallerle gitmişti. o yolculuk nasıl geçmişti acaba? 2. dakikada sıçrayıp topu köşeye taktığı gibi yüzüğü de takacaktı lemanın parmağına. evleneceklerdi, çocukları olacak, damdan düşüp bileğini kıracaktı. ahmet kendi elleriyle götürecekti çocuğunu çıkıkçıya. "yarın koşar" haberini aldığında rahatlayacaklar, sarılıp eve döneceklerdi.
büyük işler yapacaktı ahmet. sevgisi, onun motivasyonuydu. leman olacaktı ya yanında, gerisi boştu. bu sevdanın gücüyle artosları bile dümdüz edebilirdi ahmet. ah o artoslar. ne büyük hayal kırıklıklarına şahit olmuş yüce artoslar. belki de artosları bu denli büyüten ve ulaşılmamış yapan, şahit olduğu acılardı.
ahmet gitti izmire, lemanı aradı. ne kadar da heyecanlıydılar. buluştular. ama davetsiz bir misafir daha vardı.
leman evlenmişti...
kocası da gelmişti. o çay ne kadar da acı gelmişti ahmete. hayalleri o cam bardağın düşmesi gibi paramparça olmuştu. ahmet kalan bir miktar parasıyla içti. sonra evine döndü. acılıydı. yıllarca atamadı üstünden bu kederi. kendini alkole verdi. kendi gibi acılarla, kederlerle dolu, bambaşka hikayelerin kahramanlarıyla demlendi. içti. her gün içti.
alkolik olan ahmeti belki kurtulur, düzen kurar diye gülizarla evlendirdiler. gülizar, gariban bir kızdı. aynı sınıfın insanlarıydılar. bu insanların kaderi güzel olamazdı ki! şan yoktu, şöhret yoktu, para yoktu. şerefleri vardı bir de en hasından sevgileri. ama başkalarına...
evlendiler ahmetle gülizar. 3 çocukları oldu. ahmet, gülizarı hiç sevmedi. hayatları daha da kötüye gitti. yazık olan bir gülizar, yazık olan bir ahmet. ahmet içmeye devam etti. ölene kadar da içecektir. bir gün bu evliliği, reis bey ile oturduğu bir sofrada, kendisine çıkışılınca, dayanamayarak "evlendirirken bana mı sordunuz?" diyecek ve tüm bu yaşanılanları içerisinde binlerce yaşanmışlık içeren bir cümleye özetleyecektir.
geriye kocaman bir keder kalmıştır. ve bu kederin mahvettiği ahmet, gülizar ve sevgisiz büyüyen, sahipsizlikten kendi başlarına büyüyen üç çocuk. ahmet'in hikayesi yer yer umut, kocaman bir sevgi ama hayatı mahveden bir kederle noktalanmıştır.ahmet bir de can kardeşi rıfat'ın ölümünü öğrenmiştir. herşeyin üstüne bir de kardeşi gitmiştir. leman yok, rıfat yok.
camiiye gidecek ve diz çökecektir allah'ın karşısında. yıllardır kızgındır yaradana. ama ona meydan okuyamayacaktır. zayıflığını, acizliğini alıp çıkmıştır allah'ın karşısına. dizlerinin bağı çözülüp oturduğunda "tamam, sen kazandın" mı demişti acaba? allah'a hala öfkeli miydi ? ahmet, bunca acıya dayanamayacak, bir süre sonra siroz olacaktır. yine bir içki masasında, leman'ı, ona korneri kullanan can kardeşi rıfat'ı düşünürken, aniden fenalaşacak ve hayata gözlerini yumacaktır. bize de paranızın, şanınızın allah belasını versin diyeceğimiz bir dünya bırakacaktır.
yeni ahmetler, lemanlar, gülizarların olmayacağı bir dünya kurmak bu kadar mı zordur? değildir. bencilliğimizi, para denilen sahte kağıt parçalarına tapışımızı, gösterişimizi bıraktığımız zaman, duygulara değer verdiğimiz zaman bu dünyayı kurabiliriz. en azından çabalar, çabalarken de ölürüz.,son anında lemanları düşünerek, içki masalarında ölen bir kişiyi dahi kurtarabilmişsek, kazanmışızdır.
filmde, ahmetle alakalı birkaç sahne, kendisinin de birkaç repliği vardır. bu kadar az sahne ve replikten böyle bir hikayeyi kafamızda oluşturabilen bir yılmaz erdoğan gerçeği var. bu adam gibi birinin döneminde yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
ahmet'in ağzından:
o zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya "leman"
saçları taa buralarında.
rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu.
o gün de maça gelmiş. ben davamlı terliyorum, daha maç başlamadan haa.
neyse maç başladı, hemen bir korner oldu. korneri bizim rıfat atmıştı, bir yükseldim topa ikinci dakkada köşeye taktım topu.
alkış, kıyamet. bir döndüm bizim leman ayağa kalkmış alkışlıyor.
-kaç sene kalmıştı o kız burada?
2 sene. giderken bana bir mektup bırakmıştı, izmire gelirsen ara diye, ben de 5 sene sonra gittim.
-ee bulabildin mi?
buldum. hatta bir de çay içtik. ben o bir de kocası.
o ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın.
sevdiklerimle, ailemle hep birlikte olduğumuz zamanların, tüm güzel günlerin vesikasıdır. bugüne kadar hayatımın en güzel yıllarının temsilidir. çok severim, gülerim ama izlerken çok hüzünlenirim. elim gitmez kolay kolay açıp izlemeye. biraz da filmden bahsedelim.
açık ara en sevdiğim, neredeyse her repliğine her sahnesine hakim olduğum yılmaz erdoğan şaheseridir. türk sinemasının pik noktasıdır. her karakteri ayrı bir film yapılabilir. bir tanesini anlatayım, ahmet'i.
ahmet, hikayesi yürek burkan biridir.
ahmet alkoliktir. gençken leman adında kaymakamın kızına aşıktır. leman onu seviyordur, o lemanı. ama bu ilişki olmamıştır zira sınıf farkı vardır aralarında. leman koskoca kaymakamın kızıdır. o ise gariban ahmettir. aralarına neler girmişti? hangi duyguların katilleri üşüşmüşlerdi başlarına? leman, iki sene kalmıştır orada.
bu 2 senede ne hayaller kurmuştur ahmet kim bilir. lemanla evlenecek, bir yuvası, çocukları olacaktır. seviyordur işte lemanı. hayatını bu sevdanın üstüne kurma fikri ne kadar da muhteşemdir.
ama dedik ya, leman kooskoca kaymakamın kızıdır be. belki de istemişlerdir ama vermemiştir babası. ahmet kimdi ki? sevginin ne önemi vardı, para, makam, mevki olmadıktan sonra!
leman izmire gitmiştir. gitmeden önce ahmet'e bir mektup bırakmıştır, "izmire gelirsen ara" demiştir.
ahmet beş sene sonra hazırlandı, belki yüzük de aldı yanına, sağdan, soldan biriktirdiği parasıyla gitti izmire. ne umutlarla, ne hayallerle gitmişti. o yolculuk nasıl geçmişti acaba? 2. dakikada sıçrayıp topu köşeye taktığı gibi yüzüğü de takacaktı lemanın parmağına. evleneceklerdi, çocukları olacak, damdan düşüp bileğini kıracaktı. ahmet kendi elleriyle götürecekti çocuğunu çıkıkçıya. "yarın koşar" haberini aldığında rahatlayacaklar, sarılıp eve döneceklerdi.
büyük işler yapacaktı ahmet. sevgisi, onun motivasyonuydu. leman olacaktı ya yanında, gerisi boştu. bu sevdanın gücüyle artosları bile dümdüz edebilirdi ahmet. ah o artoslar. ne büyük hayal kırıklıklarına şahit olmuş yüce artoslar. belki de artosları bu denli büyüten ve ulaşılmamış yapan, şahit olduğu acılardı.
ahmet gitti izmire, lemanı aradı. ne kadar da heyecanlıydılar. buluştular. ama davetsiz bir misafir daha vardı.
leman evlenmişti...
kocası da gelmişti. o çay ne kadar da acı gelmişti ahmete. hayalleri o cam bardağın düşmesi gibi paramparça olmuştu. ahmet kalan bir miktar parasıyla içti. sonra evine döndü. acılıydı. yıllarca atamadı üstünden bu kederi. kendini alkole verdi. kendi gibi acılarla, kederlerle dolu, bambaşka hikayelerin kahramanlarıyla demlendi. içti. her gün içti.
alkolik olan ahmeti belki kurtulur, düzen kurar diye gülizarla evlendirdiler. gülizar, gariban bir kızdı. aynı sınıfın insanlarıydılar. bu insanların kaderi güzel olamazdı ki! şan yoktu, şöhret yoktu, para yoktu. şerefleri vardı bir de en hasından sevgileri. ama başkalarına...
evlendiler ahmetle gülizar. 3 çocukları oldu. ahmet, gülizarı hiç sevmedi. hayatları daha da kötüye gitti. yazık olan bir gülizar, yazık olan bir ahmet. ahmet içmeye devam etti. ölene kadar da içecektir. bir gün bu evliliği, reis bey ile oturduğu bir sofrada, kendisine çıkışılınca, dayanamayarak "evlendirirken bana mı sordunuz?" diyecek ve tüm bu yaşanılanları içerisinde binlerce yaşanmışlık içeren bir cümleye özetleyecektir.
geriye kocaman bir keder kalmıştır. ve bu kederin mahvettiği ahmet, gülizar ve sevgisiz büyüyen, sahipsizlikten kendi başlarına büyüyen üç çocuk. ahmet'in hikayesi yer yer umut, kocaman bir sevgi ama hayatı mahveden bir kederle noktalanmıştır.ahmet bir de can kardeşi rıfat'ın ölümünü öğrenmiştir. herşeyin üstüne bir de kardeşi gitmiştir. leman yok, rıfat yok.
camiiye gidecek ve diz çökecektir allah'ın karşısında. yıllardır kızgındır yaradana. ama ona meydan okuyamayacaktır. zayıflığını, acizliğini alıp çıkmıştır allah'ın karşısına. dizlerinin bağı çözülüp oturduğunda "tamam, sen kazandın" mı demişti acaba? allah'a hala öfkeli miydi ? ahmet, bunca acıya dayanamayacak, bir süre sonra siroz olacaktır. yine bir içki masasında, leman'ı, ona korneri kullanan can kardeşi rıfat'ı düşünürken, aniden fenalaşacak ve hayata gözlerini yumacaktır. bize de paranızın, şanınızın allah belasını versin diyeceğimiz bir dünya bırakacaktır.
yeni ahmetler, lemanlar, gülizarların olmayacağı bir dünya kurmak bu kadar mı zordur? değildir. bencilliğimizi, para denilen sahte kağıt parçalarına tapışımızı, gösterişimizi bıraktığımız zaman, duygulara değer verdiğimiz zaman bu dünyayı kurabiliriz. en azından çabalar, çabalarken de ölürüz.,son anında lemanları düşünerek, içki masalarında ölen bir kişiyi dahi kurtarabilmişsek, kazanmışızdır.
filmde, ahmetle alakalı birkaç sahne, kendisinin de birkaç repliği vardır. bu kadar az sahne ve replikten böyle bir hikayeyi kafamızda oluşturabilen bir yılmaz erdoğan gerçeği var. bu adam gibi birinin döneminde yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
ahmet'in ağzından:
o zamanlar kaymakamın bir kızı vardı ya "leman"
saçları taa buralarında.
rüzgarda yürüdü mü sanki pelerin sahibi bir balerin gibi oluyordu.
o gün de maça gelmiş. ben davamlı terliyorum, daha maç başlamadan haa.
neyse maç başladı, hemen bir korner oldu. korneri bizim rıfat atmıştı, bir yükseldim topa ikinci dakkada köşeye taktım topu.
alkış, kıyamet. bir döndüm bizim leman ayağa kalkmış alkışlıyor.
-kaç sene kalmıştı o kız burada?
2 sene. giderken bana bir mektup bırakmıştı, izmire gelirsen ara diye, ben de 5 sene sonra gittim.
-ee bulabildin mi?
buldum. hatta bir de çay içtik. ben o bir de kocası.
o ara golü yemişiz haberimiz yok anlayacağın.
devamını gör...
13.
the death of maximus
devamını gör...
14.
devamını gör...
15.
12 angry men
devamını gör...
16.
the notebook..aşırı duygusal anımda izlediğim için mi bilmiyorum ama çok ağlatmıştı..
devamını gör...
17.
- devrim arabaları
- yalın ayak gen
- yalın ayak gen
devamını gör...
18.
hachiko. evet hüngür hüngür ağladım
devamını gör...
19.
(bkz: canım kardeşim)
devamını gör...
20.
(bkz: alın yazısı (film))idir. inanılmaz etkileyici bir film.
devamını gör...