hayat asla bıraktığın yerden devam etmez. zaman geçer ve her şey değişir. sen de değişirsin. sadece bunun farkında değilsindir. her şey insana dairdir; şöhret, çaresizlik, açgözlülük, yalnızlık, gerçeklerle yüzleşmek, korku, yas tutmak ve beklemek. ama ne olursa olsun yola devam etmelisin. hayat uçurumun kenarında ince bir çizgi, hayat zorlu bir oyundur, pes edenlerin kaybettiği.
m: ya ben seninle birlikte olabilmek için, senin karşına çıkabilmek için neler çektim ben ya!
l: bağırma bana!
m: bağırmıyorum, bağırmıyorum! seviyorum seni be, köpek gibi seviyorum! seni ilk gördüğüm andan itibaren seviyorum ben seni leyla. ya ilk gördüğüm andan itibaren beynimden vurulmuşa döndüm be, ayakta duramadım senin karşında leyla! yani gözlerinin içine bakıp tek bir kelime etmek için kainatı yakarım be!
l: mecnun.
m: mecnun falan yok. dinle bitmedi, bitmedi! seninle karşı karşıya gelip sana seni seviyorum diyebilmek için her şeyi yaparım. sırf bunun içindi ya. sadece şu an için!
l: eh yeter be! ne bağırıp duruyorsun?! sen erkeksin tabi yolun ortasında dur, haykır duygularını ben de kadınım diye durup dinleyim değil mi? çok romantik! hayır ya, ben de seni seviyorum ulan!
m: ulan mı? sen niye bağırıyorsun?
l: sen bağırıyorsun çünkü.
m: ben sevdiğimden bağırıyorum. ben niye bağırdığımı da bilmiyorum ayrıca. bu bağrışma işini çözmemiz lazım. şu an ne yapacağım bilemiyorum, çok heyecanlıyım! ilk kez biri bana seni seviyorum dedi!
l: bana da ilk kez yolun ortasında ilan-ı aşk etti biri.
m: çok heyecanlıyım, ne yapsak ki?.. bakma aşağı, bakma aşağı! yürü, bana doğru gel! sesime gel, gel bana. bana doğru yürü!
tekrar yayınlanacağı exxen'in twitter hesabından yaptığı paylaşımla kesinleşmiş. ekip bir arada ama leyla henüz açıklanmadı ya da belli değil. umarım ilk leyla yani ezgi asaroğlu olur. diğer merak ettiklerim: dedeler, gotik leyla ve kaan.
çoğu dizilerinde görebileceğiniz klişelere sahip, gerçeklikten uzak dizilerdir. bu klişeleri;
*ülkenin en zengin holdinginin varisi, yakışıklı, zeki, narsist erkek ve yarı zamanlı çalışan, yemek yemeyi çok seven, biraz ahmak, neşeli bir kadının arasındaki ilişki.
*kader kavramı. geçmişlerinde mutlaka bir şekilde karşılaşmış olma.
*abartarak soju içip sarhoş olan kadını, erkeğin sırtına alarak evine kadar taşıması.
*erkeğin kadını bileğinden tutarak durdurması ya da sürüklemesi.
*erkeğin kadına arkadan sarılması.
*aynı evde yaşama.
*hastalanan kişiye bakma. hastalık genelde yüksek ateş olur ve erkek/kadın kişisi hastanın alnına ıslak bez koyar, terlerini siler, yemeğini yedirir.
*abd sevdası. yurtdışına gidilen ya da yurtdışından gelinen ülke genellikle abd'dir.
liste daha da uzar gider. ama bu gibi klişeler dizinin olmazsa olmazlarıdır. çok hoş detaylardır. doğaüstü olayları bile adamlar romantizmle işliyorlar ve harika bir kurguyla sunuyorlar. o kadar çok örneği var ki cidden çok başarılılar bu konuda. kısa süren bölüm süresi ve sayısıyla tadında bitiyor. ama her dizi güzel bir final yapamıyor ki bu en can sıkıcı durum benim için.
aşk konulu dizilerde olduğu kadar tarihi dizilerde de çok başarılılar. çoğu aktör ya da aktrisin kariyerinde mutlaka bir tane tarihi dizi/geçmiş dönem dizisi bulunur.
16 şubat 2020'de yayınlanan final bölümüyle kore'nin kablolu televizyon dizi tarihinin en yüksek 2. reytingini * almış dizi. 3 ay sonra the world of married dizisi birinciliği alınca 3. sıraya düşmüştür.liste
dizi 10/10'luktur. özellikle hyun bin ve son ye jin'in uyumu harikadır. kimyaları o kadar tutuldu ki kendileri de farkına varmış olacak 1 ocak 2021'de sevgili olduklarını doğruladılar.
kuzey sahnelerini güney sahnelerinden daha çok sevdim. bir k-drama klişesi olarak kahkahalarla başladıktan sonra ağlatarak devam etti. dizi boyunca süren pyo chi su ve se-ri atışmaları harikaydı. yine bir klişe olarak kader kavramı isviçre sahneleri * üzerinden çok çok vurgulandı. izlerken keşke kuzey ve güney birleşse derdine düştüm. aynı millet aynı vatan bambaşka hayatlar. cidden çok üzücü. trenle yolculuğun aksaması sonrası ateş başındaki sahne, mumla birbirlerini buldukları sahne ve yağan ilk karı izledikleri sahne çok hoştu.
ali atay'a 19.sadri alışık ödüllerinde ayhan ışık özel ödülü'nü ve 14.bilkent üniversitesi ödüllerinde en iyi erkek sinema oyuncusu ödülü'nü kazandıran film. filmde kullanılan gülmek için yaratılmış şarkısını mehmet erdem çok güzel söylemiş. filmin müzikleri gayet iyi.
son sahnedeki konuşmayı çok beğendim.
yasemin, geldim ben! oradasın değil mi? kaçıyorsun benden. gitme yasemin, kurtulucağız bütün dertlerden. geliyorum yanına, uçucağız yine birlikte. o kadar seviyorum ki seni yasemin; geliyorum yanına. yasemin! biliyorum ben seni hiç hak etmiyorum ama kimler neyi hak ediyor ki? bu kadar şey kimin? bütün bu topraklar, ağaçlar, kuşlar? bütün bunlar kimin için? kimin bütün bunlar? biz bu her şeylerin neresinde yaşıyoruz yasemin? ortasında mıyız, kıyısında mı, altında mı, üstünde mi nerelerinde duruyoruz biz? bunları hiç bilmiyorum ben, yanına geliyorum yasemin. seni o kadar çok seviyorum, o kadar çok seviyorum ki... geliyorum yanına. duruyorsun değil mi orada, bekliyorsun değil mi beni?
t: 34. istanbul film festivali'nde sansürü protesto amacıyla festivalden çekilen filmlerden biri. ali atay'ın bunu, yönettiği ilk filminde yapması çok kral hareket.
selim'in annesiyle babasının telefonda yaptığı görüşme, soyadını * öğrendiği ve mezarlık sahneleri dizinin en komik sahneleridir. sakip'in evine döndüğünde geç kalmanın verdiği üzüntü, öfke, babasının son nefesinde yanında olamaması ve son isteğini yerine getirememesi bunlar da can yakıcı sahnelerdi. ertan saban çok iyi oynamış.
türk yapımı, çoğu sistemin kaldırdığı, sürükleyici, aksiyon dolu, mod desteği olan * harika oyun. çok ustası olamasam da severek oynadığım oyundur.
oyuna başladığımda genellikle rodok üzerinden ilerlerim. çoğu türk oyuncu kergit seçer kültürümüze yakın olduğu için ama sancar han beyefendi kale falan vermediği için aç köpek olduğu için ben sevmem bunlarla oynamayı. rodok temizdir, deniz kenarında ferah ferah. kesin nişancıları memlükleri dize serer, piyadeleri nord kahramanı kadar olamasa da sağlamdır. atlı birliği olmaması dezavantaj ama düşman gelene kadar arbaletlilerim * indiriyor zaten sıkıntı yaşamıyorum.
oyunun ilerleyen safhalarında çoğunlukla svadya çoktan parçalanmış oluyor ama hiçbir zaman ziyafeti eksik olmuyor bunların. kralları olacak harlaus efendi tereyağını gömerken lordları teker teker terk eder bunu. rodok olarak svadyayla savaşmak kolaydır -şövalyeleri can acıtsa da- ama bir yandan sarranidle de savaşa girince işler karışıyor. bunları kesmek yoruyor adamı vur vur ölmezler çünkü. toparlanmalarına fırsat vermeyeceksin az biraz fırsat verirsen sultan hakim kana susamış bir şekilde kuşatır kaleleri falan. bunların sınırına yakın kalem olduğunda geriliyorum. kergitlerle savaşıp vaegir'e komşu olurlarsa ve savaşa girerlerse rahatlıyorum. 3 tarafla savaşamıyorlar yıpranıyorlar genelde yaşanır bu bende.
oyunun bitiremedim hiç. hep bir şey oluyor yarım bırakıyorum. hiç kuzeye kadar ilerleyemedim (vaegir, nord) şu ana kadar ama nordlar hep ürkütür beni kale savunmaları çok fenadır terletir adamı.
kendi imparatorluğumu kurmaya çalışmadım, zor iş. derebeyi olmak iyi ya kafan rahat. ha bir de bu oyunda ticaret yapabilene saygı duyarım valla. benim için para kazanmanın yolu turnuvadır gerisine kafam basmıyor.*
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.