#televizyon dizileri
dram / komedi / macera / yerli
8.4 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

1.
ilk bölümünü yayınlandığı gün izlemiş ve sıkı takip etmiş olduğum dizi. kamera arkasında olan tıs tıs arda ile leyla kavgasından sonra ilk lezzeti veremese de ülkenin sosyal medyasında bolca fan hesabı açtırarak bezdirmistir. özünü o zaman kaybetmiş olsa da özlenmiştir.

ayrıca başlık (bkz: leyla ile mecnun) olarak duzeltilmelidir.
devamını gör...
2.
şahane bir diziydi ama bitti. dizi ekibinin büyük çoğunluğu yıllardır üretmeye devam etmelerine rağmen halen bu diziye dair sorularla muhatap oluyorlar her gün, ki bunlar bir sanatçıyı baltalayabilecek keskin hamlelerdir. biraz da önümüze baksak, o dizi vasıtasıyla sevdiğimiz oyuncuların yeni işlerini desteklesek, yarattıkları yeni karakterleri tanısak... olmaz mı?
devamını gör...
3.
ne diziydi bee.. orada en sevdiğim karakter ismail abiydi. kendime cok yakin hissederdim onu. o gemi bir gün gelecek diye diye gezerdim ortalikta. sonra gün geldi onun gibi babami kaybettim. ama babam bana ismail abinin babasi gibi gelicem demedi. o zaman iste o geminin battigina inandim. ve ismail abiyi daha da cok sevmeye basladim. ahhh ah. keske tekrar baslasa.
devamını gör...
bir döneme damgasını vurmuş içinde, seks, uyuşturucu, aldatma, entrika, kavga, savaş vb. hiçbir kötü şey barındırmayan ama yine de kaldırılan eski bir trt dizisi. neemişş..
devamını gör...
ilk sezonunu severek izlediğim dizi. daha sonra birden fazla leyla karakteri üzerinden gitmeleri biraz canımı sıkmıştı. oysa sadece bir mecnun ve onun sadece bir leylası vardı. neden tekrar leylalar oldu ki, illa uğraştılar sanki bunun için, anlam vermemiştim. dizinin adı yüzünden de olabilir. oysa ki tek ve ilk leyla'ya ufak bir saygı olabilirdi.

edit: en sevdiğim sahnelerden birisini eklemeden olmaz. bu şarkının da tek sahibi vardır.

devamını gör...
çok övülünce izleyesim kaçıyor sendromuna sahip olduğum için tekrar izleyemiyorum. istiyorum ki herkes unutsun kenarda köşede kalsın öyle izleyeyim. babam bile dizi yayındayken "ne saçma dizi değiştir şunu" derken yayından kaldırılınca "saçmaydı maçmaydı ama güzel diziydi niye kaldırdılar" demişti. bilmiyorum anlatabildim mi?
devamını gör...
absürt komedi yi sevdiren dizi. ve belki absürt komedinin tek örneği. izlerken kendinizi aptal hissetmiyorsunuz ve inanır mısınız yeni bir aileye sahip oluyorsunuz. imkansız ama tekrar böyle bir yapım isteriz
devamını gör...
bu ülkede sanatın hiç sadece sanat olarak algılanamadığının, herşeyin altında bir ideoloji arandığının ve elinde yetki tutanların kendilerine muhalif hiçbir sese (halkın sesini kaale almadan) müsamaha göstermediklerinin açık seçik kanıtı olduğundan dolayı ayrıca sevdiğim dizidir. kral çıplak diye bağıran dizi değildir. kral çıplak diye kralı bağırtan dizidir. (kralda da çıplaklıktan utanacak bir edep bulunmamakta ayrıca)

tespitlere gelirsek;
zaz stili absürt komediyi kitlelere sevdirmiştir. her bölümünde bir "top secret" bir "plane" havası vardır. tarzı sevdirmekle kalmamış gündelik yaşama pek çok söz eklemiş bir dizidir. mecnunun soru ekini yanlış yere koyduğu konuşma stili de özellikle yayınlandığı dönemde cümle aralarına serpiliştirilirdi. şimdilerde az az unutuldu.

at mı kafası?
türk mü kahvesi?
çay mı ocağı?

ayrıca kendisindekilere son derece zıt karakter ve tiplemelere sahip bir dizi olan behzat ç ile ortak bölümleri de (bence) çok keyifli bir etkileşim doğurmuştur.
devamını gör...
9 şubatta 10. yaşını dolduran, türk televizyon tarihinde, kendi dönemi içinde, en sevilen dizilerden biri. karakterleri, kendine has jargonu, samimiyeti ile bizden hissettirir. erkek çoğunluğu olmasına rağmen küfür edilmez, silah sahnesine az rastlanır, kadınları aşağılamaz. sadece bunlar bile televizyon dizi tarihinde bize 90'lardaymış hissi verir. seveni çok sever, sevmeyeni de zaten izlemez. her sene başa sarıp sarıp izlerim. sıkılmadığım, nerdeyse sahnelerini ezbere bilecek hale geldiğim tek dizidir. daha da böylesi gelmez. tutunamayanlar dizisi benzer hissi vermeyi denedi ama maalesef tutmadı.
devamını gör...
videolarını izlediğinizde bu ne be çok saçma diyeceğiniz, bölüm bölüm izlediğinizde ise her şeyin bir anlamı ve sebebi olduğunu göreceğiniz gelmiş geçmiş en iyi absürt komedi dizisidir. tekrar başlamasına muhtaç olduğumuz bu zamanlarda eski bölümleri açıp izlemeniz şiddetle tavsiye edilir.
devamını gör...
klişe tanımda bulunmayacağım l&m özeldi ve hep özel kalacak onur ünlü kafası tuhaf bi kafa burak aksak da hakeza öyle e buna ali atay serkan keskin cengiz bozkurt ve üstad ahmet mümtazın samimi içten oyunculukları eklenmesi...... diyecek başka bişey vaa mı? hoooooopppp vaa mı didim??
devamını gör...
çok güzel bir diziydi. ama ezgi asaroğlu ile ushan çakır 30. bölümde diziden ayrıldıktan sonra dizi baya ivme kaybetti. on beş- yirmi bölüm daha izleyip eski tadı alamadığımdan diziyi bıraktım.
devamını gör...
dizinin severlerine bomba bir haberim var. birsen altuntaş'ın tweetine göre exxen platformu leyla ile mecnun'un yayın haklarını almış ve yeniden başlıyormuş. birsen altuntaş'ı yıllardır twitter'dan takipe ederim. verdiği bir haberin yanlış çıktığını görmedim
kaynak

edit: ushan çakır ve ezgi asaroğlu kavgalı olduğu için beraber getirebileceklerini sanmıyorum. ama en azından ezgi asaroğlu'nu geri getirebilirlerse bomba gibi bir iş yapmış olurlar.
ilk 30 bölümdeki tadı verebilirler belki.
devamını gör...
absürt komedi olarak geçer ama en büyük dramları içinde barındırır. gülerken ağlamaya başlarsınız, ağlarken gülmeye. hem iyiler vardır hem kötüler. lakin öyle pollyannalar ile ferhundelerin hikayesi de değildir. her kötünün içindeki iyiliği ve her iyinin içindeki kötülüğü görürsünüz (except ismail abi hocam). alkol, sigara yoktur. şarap, üzümdür sakız da sigara. trt'de yayınlanır ama trt payına da bir iğne batırmadan geçmez. bir başkadır yani, eşi benzeri yoktur. öyle holdingde geçen aşk üçgenleri falan arıyorsanız başka kapıya. bu, alakasız her şeyi ısıyla anlatma çabamız da niyedir bilmem ama sıcacık bir dizi işte. izleyin, izlettirin.
devamını gör...
ne eski tadı olacak ne de eskisi kadar cesur olacaktır. 2013'den beri köprünün altından çok sular aktı, hatta köprü kalmadı. iktidar daha sert hale geldi. artık en ufak eleştiri cezasız kalmıyor. bu sebeple eskisi kadar kreatif işler yok. herkes parasına bakıyor.
ikincisi oyuncular yaşlandı ve kariyerlerinde ilerleme kaydettiler, ihtiyaçları kalmadı.
son olarak ben de özledim dizisi yapıldı, tutmadı. buna ek olarak dizi leyla ile mecnun'un gerisinde kaldı. hatta murat soner'in yaptığı ankette sonuncu oldu.videonun sonlarına bakarsanız görürsünüz.

özetle leyla ile mecnun geldi geçti lütfen anılarımıza dokunmayın. behzat ç.'ye dokundunuz eski tadı vermedi. bırakın güzel kalsın
devamını gör...
türkiye'nin gelmiş geçmiş, en iyi reyting ve ımdb'yeburadan sahip dizisizi. senaristliğini burak aksak'ın yaptığı dizinin, yönetmenliğini onur ünlü üstlendi. bir çok usta oyuncuyu kadrosunda barındıran, izlerken hiç bitmesini istemediğiniz bir diziydi. kamu kanalında mevcut sistemi en güzel şekilde eleştiren bir diziydi. bu tarz nedenlerden dolayı yayından sıklıkla kaldırılsa da, ekranda ki yerini bir şekilde almayı başardı. en iyi reytinge sahip olmasına rağmen, yayından kaldırılmasının nedeni reyting gösterilmişti. bir yerde ahmet mümtaz taylan'ın verdiği bir demeçten okuduğum bilgiye göre dizi kadrosunda yer alan oyuncuların gezi olayında yer almasından dolayı yayından kaldırıldığı biliniyor... dizinin yönetmeni bir çok yönüyle öne çıktığı gibi ah muhsin ünlü mahlasıyla şiir de yazıyor. şimdi acun medya bünyesinde bulunan exxen platformunda seyircilerle tekrar buluşması için gerekli hazırlıklar yapılıyor. fakat erdal bakkal karakterini canlandıran cengiz bozkurt'un kabul etmediği ileri sürülüyor. ben de leyla ile mecnun dizisini çok seven birisi olarak tekrar başlamasını istemem...
devamını gör...
ilk etapta veya izlemeden önce komedi dizisi gibi görünen, kendini kaptırıp karakterlerin yerine koymaya başladığında; güldürüğü kadar üzen, aslında pek komedi sınıfına girmeyecek muhteşem ötesi dizi. hangi sınıfa koyacağımı bilmesem de, hangi sınıfta olursa olsun o sınıfın en iyisiydi. 2021 ortası, o gemiler hâlâ gelmedi ismail abi; belki yakında biz gideriz..
devamını gör...
kendi branşında -absürd komedi- türkiye'nin en iyi yapımıdır.

komedinin yanında barındırdığı melankolik unsurlar insanı kendine bağlar.

bir çok mevzuya göndermelerde bulunmuştur. sivri dili ve cesaretiyle saygı kazanmıştır.

dizinin az dikkat çeken ama çok kritik bir noktası daha var: emek. adamlar 30 saniyelik bir sahne için dağın başına çıkıyorlar. özellikle de mecnun'un paralel evrenler arasına dolaştığı bölümde aynı evin dekoru yaklaşık on defa değiştirilmiştir.

bu yapımda küçük büyük payı bulunan herkesten allah razı olsun.
devamını gör...
zamanında beni çokça eğlendirmiş halen de videolarına denk geldiğimde eğlendiren dizidir. hatta canım sıkıldıkça random bi bölüm açıp bakarım kafamı dağıtır. ancak yeni çekilecek olan bölümleri için bir miktar endişeliyim. yeniden yapılan bütün yapımlar eski tadı kaybetmeye mahkumdur gibi bi algı var üstümde ancak umarım bunlar eski tadı bozmazlar, yoksa gerçekten büyük hayal kırıklığı olur benim için.

bu arada üstteki arkadaşımız yalnızca ezgi asaroğlu'nun leyla'lığa yakıştığını düşünüyormuş. evet aradaki müge boz ve zeynep çamcı'lı sezonlardaki leyla karakteri havada ve boş idi, orada bir sıkıntı vardı ancak melis birkan'lı leyla da çok başarılıydı fikrimce. başlarda tam oturmamıştı leyla karakterine ancak sonrasında iyi uyum sağladığını düşünüyorum. darısı deniz ışın'ın başına ne diyelim...
devamını gör...
t: türk dizi tarihinin kendi alanındaki en başarılı dizisi

zamanında, üçüncü sezon sonrası kendisi için bir yazı yazmıştım bir yerlerde. buraya aktarayım. biraz spoiler vardır, izlemeyenler ona göre aksiyon alırlarsa güzel olur.

leyla ile mecnun’u komedi dizisi sananlar…

yazı başlığından devamla, sanmaya devam edebilirler… fakat beklenti çıtalarını yüksek tutmamaları önemle rica olunur.

leyla ile mecnun’u neden şimdi yazıyorum bilmiyorum. üçüncü sezon finali olabilir mi? kendisini, etrafımdaki birçok kişinin aksine ilk bölümden beri takip ediyorum, hem de severek. ilk zamanlar ben de komedi, daha doğrusu “absürt” komedi olarak görüyordum kendisini. nasıl görmeyeyim? çölde leyla’sını ararken bulduğunu düşünüp neredeyse bir kutup ayısına sarılan mecnun vardı ortada. karşısına çıkan ak sakallı dedenin ağzından çıkan ilk sözler meşhur lost sayılarımızdı. gecesinde ise o rüyadaki dede mecnun’un odasında peyda oluyor ve kay azıcık şöyle kıçlı başlı yatalım diyordu. normaldi yani komedi kıvamında düşünmem kendisini.

fakat işin rengi başkaydı. yukarıda bahsedilen ve ilk bölümde absürt komedi sahnelerine yer veren dizi yine aynı bölümde mecnun’un “içim yanıyor be içim” sözünden sonra iskender’in dudaklarından şu cümleleri zerk ediyordu dertli bünyelere :

“yanar bilirim, yanar, yanar… bir gün biri çıkar karşına, bütün dünyan alt üst olur. ne diyeceğini, ne söyleyeceğini şaşırırsın. doğru düzgün düşünemezsin bile, bütün dünyan o olur. yanındayken bile bir gün çekip gidecek diye korkarsın. ne öpmeye kıyabilirsin, ne koklamaya. ne zaman onu düşünsen, sol kaburgan ağrır. ağlamak istersin, ağlayamazsın…”

bu cümlelerin etkisi ahmet mümtaz taylan’ın müthiş oyunculuğu ile birleşince birkaç kat daha artıyor. onunla beraber izleyenin de boğazı düğümleniyor. her ne kadar bir sonraki sahnede bizi ters köşeye yatırıp güldürse de leyla ile mecnun’un buram buram dram koktuğu ta ilk bölümden belliymiş. zaten ismindeki acıklı hikâye ile müsemma olmayacaksa bu dizi ne anlamı var ki mecnun’un mecnun olmasının, leyla sürekli yanı başındayken leyla’sızlığının. bu dizinin hamurunda leyla’sızlık, senaryosunda dram var.

kendisini özel yapan şey sadece absürt komedi gibi görünüp altında dram yatması da değil. çok özel bir yere sahip kendisi. karakterleri, oyunculukları, oyunculukların dibine kadar insanın zihnine işlemesi, zihnin onlarla bütünleşmesi, her gün akıp giden hayatta hepsinin birilerinin yerine konulması, bunların da ötesinde kendimizi bir karakterin yerine koymamız. shakespeare’den tiratlar, attila ilhan, oğuz atay ve nicelerinden göndermeler, şiirler. şiirler, kitaplar. filmlere, şarkılara, kişilere dokundurmalar. düzeni eleştirmeler, eleştireni eleştirmeler.

tabi bu eşsiz yapıtın arkasında sağlam kale olarak senaryo ve o senaryonun arkasındaki burak aksak var. piyasa şartlarında çok zor tutunacak bir eser ortaya çıkarıyor bana göre. trt’den başka bir kanalda yayımlanabileceğini de düşünmüyorum açıkçası. yönetmenlerimizin de hakkını yemeyelim, hepsinin yeri ayrı. fakat onur ünlü bir başka elbette. üç sezondur bekleyen yazı şimdi kotarılmaya çalışılırsa böyle olur işte, toparlaması güçleşir, uzadıkça uzar. bu nedenle yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum kendisinin ne olduğu ve ne olmadığı hakkındaki düşüncelerimi aktararak. onu seven çok seviyor, sevmeyen ise sevmiyor (nokta).

yazı uzayacak ama, zira ortada bir üçüncü sezon finali var. sonradan izlediğim için yorumlamak, daha doğrusu yapabildiğimin en iyisi olarak kendisinden bahsetmek ancak şimdi kısmet oluyor. leyla ile mecnun bu sezon finalinde yüksek ihtimalle kendisini tutabilenlerin boğazını düğümlemiş ve o düğümü şöyle sıkısından, kolayca açılmayanından atmış, kendisini tutamayanları ise salya sümüğe boğmuştur. hissettiriyordu esasında üç, dört bölümdür böyle olacağını. fakat bu kadarını kimse beklemiyordu sanırım. kızanı vardır, söveni vardır, takdir edeni, yereni vardır. bu kadar da olmaz, sıktı artık, bitmeli diyeni de çoktur. diyenleri anlayışla karşılar, iyi yolculuklar dileriz.

komedi dizisinden beklenen şeyler değil zaten bu sezon finalleri ya da dram yüklemeleri. kendisini işte tam da bu nedenle sevenleri çok seviyor. bu dönüm noktaları, hayal mi gerçek mi belli olmayan yanılsamaları , karakterlerin düştüğü bu içler acısı durumlar daha da bağlıyor kendisini bize. güneşli bir günde, masmavi bir gökyüzü altında, saçlarını yalayan denizden gelen serin rüzgâra rağmen mutsuz olanların dizisidir kendisi. melankolik olmayanların işi yok bu gemide…

şu noktadan sonra okumaya devam edenler olacaksa eğer mutlaka üçüncü sezon finalini izlemiş olsunlar. tek tek yazmak çok zor olan biteni, en azından hepsini. ben biraz ana karakterler etrafında dolanacağım. hemen aklınıza leyla ve mecnun gelmesin, onlar zaten hikâyede kendilerine biçilen rolü oynuyorlar. esas leyla artık yok, diğerleri ise birer yanılsamadan ibaret. mecnun ise dedemizin söylediği üzere kaderini yaşıyor, tercihini değil. görünen çöl bir bahane, mecnun için artık her yer çölün ta kendisi. yine dedemizin ifadesiyle o çölde hapis kendisi.

benim bahsedeceğim ana karakterler hırsız yavuz, erdal bakkal ve ismail abi. iskender de var elbette fakat diğer üçlümüz için daha ağır sınavlar vardı sezon finalinde. yavuz için alman pastasını bir daha yemek bir hayal mi sadece? sonbahar mevsimine veda mıdır bu? neredeyse bir sezon boyunca çocuğunu bekleyen erdal için “oglini” ve nurten’i aynı ayna kaybetmek nasıl bir sınavdır peki? o hastane sahnesi adeta balyoz etkisine sahip, cevapsız kalan iskender ve erdal’la birbirlerine sarılmaları. erdal’ın durumunun azıcık benzerini yaşayanlar için durum ne kadar zorsa, iskender’in cevapsızlığı benzerlerini yaşayanlar için de bir o kadar zordur. işte o anlarda kelimeler çıkıyor aradan…

ismail abi için ayrı bir paragraf gerekiyor. saflığın temsilcisi ismail abi. insanlar derde düştüğünde “abim” diye söze başlayan ismail abi. beklenen değil, hep bekleyen olan ismail abi. burak aksak’ın, cengiz aytmatov’un beyaz gemi’sinden esinlenerek yazdığı ismail abi. içinde zerre kadar kötülük barındırmayan, beyaz bir sayfa ismail abi. artık bir gidene daha tahammülü olmadığı için dayanamayıp mavi sulara gömülen ismail abi. mecnun için leyla ne ise, ismail abi için gemi odur. daha doğrusu gemi perdesi ile beklediği babası odur. gerçek gemi asla gelmeyecek, diğer gemiler ise sadece birer yanılsamadan ibaret. ismail abi için artık her yer denizin ta kendisi. o denizde mahkumdur kendisi.

güzel de çekilmiş kendisini denize bıraktığı sahne. handel’in sarabande’si eşliğinde ağır çekimle önce bir döndü ismail abi, sonra o güneşli havada, masmavi gökyüzü altında, esen rüzgâra karşı bıraktı kendisini denize. mutlu değildi elbette, yılgındı. gidenlerin dönmeyeceğini bilme yılgınlığıydı bu. “söyleme dönüp dönmeyeceğini” derken içimde bir umut kalsın demek istiyordu. gittiğini bildikleri ayrı, dönmeyeceklerini bildikleri ayrı, öldüğünü bildikleri ayrıdır insan için. bazı gidişler ölümden beterdir ya. ölüm bir süre üzer, beklemek, umut etmek, dönmeyeceğini bile bile beklemekse her gün. bir gemi düdüğü duyulur, bu sefer tepkisiz kalmak olmaz, serin sular bekliyordur.

sezon finali ile bir beklenti daha başladı. bir sonraki sezon muhtemelen bu leyla’mızla da vedalaşacağız. tabi bizi ara ara ters köşeye yatıran burak aksak başka şeyler planlıyorsa bilemem. bakalım mecnun’un serabı gerçekliğe dönüşte nasıl olacak.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"leyla ile mecnun (dizi)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim