sehrinazizi yazar profili

borçsuz girmeyi arzuladığım yegane yıl.

(bkz: friedrich nietzsche)

hocam garip bi fal bakma yöntemi. okült ilimlere olan ilgimden dolayı bir süredir ilgilendiğim bir alan. çıkıyor çıkmıyor konusunu tartışmak istemem ama sakın yakınınızdaki insanlara celtic gibi karmaşık yöntemlerle bakmayın zira iyice büyücü damgası yiyorsunuz. direkt 4 kart bakın geçin hocam. diğer türlü herşeyden sizi sorumlu tutuyorlar.

2 ulan 2. deli gibi bira içiyor olmasam 1. bok gibi gündü. sabahtan beri para sayıyorum, biraz kestireyim dedim işten gelince ama o kısacık uykumda bile para saymaya devam ettim. lanet olsun bankacılığa*.

aktif olarak çalıştığım banka. bazı konularda çok iyidir ancak prosedürleri hayattan bezdirir.

doğduğum, yaşadığım şehir. sakin olmasıyla bilindirdi ancak son zamanlarda dışardan aldığı göçler ile sakinliğini kaybetmiştir.

büyücülük için türkçe sözlük tanımı yapacak olursak, "büyü ile uğraşan, büyü yapan kişi (bkz: büyü)" gibi bir tanım yapıp geçebiliriz. ancak büyücülüğün ne olduğunu irdelemek, büyünün ne olduğunu irdelemek istersek bakış açımıza göre tanımı oldukca değişir.

büyücülük, temel anlamda doğaüstü - sıradışı bir güç aracılığıyla amaçladığı şeyi sonuca ulaştırmak için belli başlı ritüel ve ayinler gerçekleştiren insanlardır. bu ayin, ritüeller çok basit veya çok karmaşık görünebilir. özünde tarafsız bakış açısında ; bir hristiyanın, müslümanın dua etmesi de, bir cadının isteklerini doğaya gidip haykırması da büyüdür. biri toplanıp camide namaz kılar ve dua eder, bir diğeri coven'ı ile toplanır ve belli başlı kurallara göre haraket ederek dua eder. bütün büyü sistemlerine baktığınızda, en karmaşık batı majisi de , ortadoğuda yahudiliğin kabalizminin, islamın havvası da, golden dawn'ın okült öğretisi ve bununla beraber thelema*,afrikadaki voodoo, orta avrupanın witchcraft'ı wicca'sı*, enochian vs. vs. hepsi aşağı yukarı benzer formüller ile ilerler. bi noktadan sonra hepsi başka coğrafyalara uygulanmış, aynı elden çıkmış gibi gözükür*. neyse efendim, bütün bunları böyle ayrıntılı araştıran osman abi (bkz: austin osman spare) ilk başlarda eklektik olarak başladığı büyücülüğe az önce anlattığım farkındalık ile beraber "chaos magic" dediğimiz sistemin temellerini atarak devam ediyor.*. sonra bu sistem gelişiyor vs. günümüze oldukça septik ve bilimsel başlıklarla bağdaştırmaya çalışılmış güncel şeklini alıyor.

şimdi daha fazla tarihe girmeden konuya dönelim , nedir bu chaos magic ? kısacası bugüne kadar olan bütün büyü sistemlerinin aslında amacının sadece "inanç" sağlamak olduğunu, büyülerin gerçekleşmesinin sebebinin, kişinin gerçekleşmesine inanması olduğunu söyleyen bir büyü sistemi. yani şöyle ki hocam ; yaptığınız bütün o ritüeller, dualar et cetera, hepsi ama hepsi sadece sizin büyünün gerçek olduğuna inanmanız için, eğer ki inancınızı yönetebilirseniz bütün o sistemlere gerek kalmadan büyü yapabilir, belli başlı sonuçlar elde edebilirsiniz. yani bütün büyü sistemlerinin elenmiş, en basit, en saf aynı zamanda da en dengesiz hali... tabi yine bunun da uygulanması için bazı şeyler yapılması gerekiyor, gnosis durumuna geçmek gibi vs. vs.yine konudan çok çok uzağa gitmeden hemen bütün anlattıklarımı büyücülüğe bağlayıp bitiriyorum.

şimdi hocam bütün bu söylediklerimle benim açımdan baktığımda bir şeyin gerçekleşmesi için doğa üstü herhangi bir varlıktan, evrenden yardım isteyen kişi büyücü oluyor. e o zaman bir noktada hepimiz büyücü olmadık mı ? hepimiz hayatımızın bir noktasında mucize bekledik. bazen oldu o mucize, bazen hiç gerçekleşmedi. ya da bazen büyümüz tuttu, bazen de tutmadı.
"inanç, en büyük araçtır."

olası imla, anlatım hataları için kusura bakmayın, sevgiyle kalın*.

yaşadığım, doğduğum ve muhtemelen öleceğim şehir. ne anlatırdım bu şehri de sarhoşken neresini anlatacağın aklına gelmiyor be azimim*. güzel şehirdir vesselam.

genel olarak gizli saklı ilimler olarak adlandırabiliriz. okült ilimler genelde hep büyücülükle adlandırılmış denilebilir zira genel bi tanımdır aslen. her çeşit olağanüstü olayı adlandırmak için kullanır batılı alimler. ben de pek ilgiliydim çocukluktan beri okült ilimlere. şimdi bir bilim insanı olarak daha farklı bakıyorum bu tarz şeylere. herhangi bir tanrıya inanmam. ancak yıllarca geçen deneyime dayanarak söyleyebilirim ki , okült ilimler veya en azından bazı kolları çalışıyor. son derece septik olarak yaklaştığım bu bilim, şu anda yaşamak olduğum hayatı dolaylı olarak verdi. özellikle kaos büyücülüğü veya chaos magic olarak adlandırılan kısımla hayatımı çok fazla değiştirdiğimi itiraf etmeliyim. büyü aslında hayatımızın bir parçası. mesele sadece onu doğru yönlendirmekte bitiyor. bir gün daha ayrıntılı olarak büyü başlığında yazarım umarım. belirsizlik, herşeydir.

çirkin kadın yokt.. şaka şaka vardır elbet çirkin kadınlarda ancak çirkinlik, güzellik algısından çok daha görecelidir bence. zira güzelliği yüz simetrisi, ağız konumu, dudaklar, gözler,dişler vs. belli başlı kriterlere bağlı olarak değerlendiriyoruz ama bunlara uymayan %100 uymayan insanlara da çirkin demiyoruz. bu da geçmişden gelen deneyim ve tecrübelerimizin etkisiyle oluşuyor.
gerçekten çirkin insanlara baktığınızda, bütün insanların fiziksel olarak çirkin kabul ettiği yüzlere baktığımızda ortak noktalarının deformasyonlar olduğunu görürsünüz. sağlıklı bir kadının yüzündeki simetri düşük bile olsa, tam olarak bu onu çirkin kılmaz. tabi 0 ila 10 arasında bir puan vermeniz gerekse muhtemelen vereceğiniz rakam 0'a daha yakın olur ancak o yüze muhtemelen 0 diyemezsiniz. zaten bu yargıyı da ancak daha önce gördüğünüz yüzlerle karşılaştırarak yaparsınız. mesela bir makale okumuştum bununla alakalı, orada yüzlerle ilgili bir deney yapılıyordu. 3 denek grubundaki deneklere 20, 40, 80 farklı yüz resmi gösteriliyor, ardından deneklere önlerine gelen kişilerin güzelliklerini puanlamaları isteniyor. sonuç olarak daha çok yüz gören insanlar, ortalama olarak daha yüksek puan veriyorlar. hatta cinsel seçilimde çocuklukta yaşanan iyi-kötü tecrübelerde rol alan insanların yüz hatlarının seçimlerimize etki ettiğine dair teoriler var.

kısacası muhtemelen hayatını kötü etkileyecek seviyede çirkin bir kadın değilsin. illa tavsiye istiyorum dersen de ; bunu takıntı haline getirip, sürekli düşünme. insanlarla tanışırken ilk fiziksel özellikleri ile yargılamamaya çalış. unutma, milyarlarca galaksinin bulunduğu koca bir evrende hafif nemli silik mavi bir nokta* üzerinde yaşayan 60-70 yıl ortalama ömüre sahip bir primat türüyüz. herkes de beğenmeyiversin sizi " nolcek ? "*

son olarak en önemli tavsiyem : yiyin, için, okuyun, gezin. belli bir noktadan sonra manken gibi bir yüze sahip olmamanın o kadar da büyütülecek bir şey olmadığını görürsünüz.

benim gibi şarapcıya bile sık sık bira aldıran pek bi aromatik bira. şimdi hocam şöyle ki biraların çeşitleri vardır. genellikte türkiye özelinde en çok lager tipi biralar tüketilir. hani şu kavrulmuş arpa ve paslı demir aromalı biralar. bunlar genelde susuzluğu kessin diye su niyetine, oldukca soğuk olarak çok bir beklenti olmadan içilir. bir de ipa, apa dediğimiz aromatik ve farklı bir üretim tekniği ile üretilen, neredeyse şarap gibi karmaşık aroma desenlerine sahip biralar vardır. bunlar lager kadar soğuk içilmez. şimdi bunları niye anlattım sevgili okur ? çünkü carlsberg luna bir ipa değil lager. evet hem lager hemde aromatik. baya baya şerbetçi otuna doyuyorsunuz. (bkz: dry hopping) denilen teknikle üretilmiş. ne ipa gibi bayıyor ne de lager gibi basit kalıyor. çok güzel bira vesselam. denemek isteyen arkadaşlar acı-ekşi kişnişli kornişon turşusu veya tatlı sarımsak turşusu ile eşleştirebilirler. en azından ben şu an öyle yaptım "iyi oldu çok da güzel oldu tmm mı" *

öncesinde hangi insan sorusu sorulmadan cevaplanamayacak soru. ama yine de cevaplamak istersek şöyle diyebiliriz; eğer ki bundan 40 bin yıl önce yaşamış bir insan ise soyunu devam ettirebilmek için bir eş bulmak ve çifteşmek neredeyse diğer bütün canlılarla ortak olan nihai arzusunu özetlemek için yeterlidir. bildiğiniz üzere canlıların çok büyük bir çoğunluğu ölür. eğer çocukdan farklı birşey üretemiyorsanız ölmemek için, bir nevi yok olmamak için elinizden gelecek tek şey üremektir. bizim içinde bir dönem bu geçerliydi. sonrasında metaları keşfettik, yazmayı çizmeyi ; sonraki nesillere çocuklar dışında aktarabileceğimiz şeyler olduğunu keşfettik. hala bir kısmımız sadece çocuk üretebiliyor ve onlar için ürettiğim argümanım hala geçerli. diğer kesim ise kendini ölümsüzleştirmek adına farklı yollar buldu. uzatmadan şöyle diyelim benim için insanların nihai arzusu kalıcı olmaktır, var olmuş olmak ve var olmuş olduğu gerçeğini unutturmamak.

son iki sene içerisinde oynamış olduğum en iyi rol yapma oyunu. çıktığı zaman almıştım ama buglardan dolayı, hikayenin güzelliğine rağmen oynayamamıştım. şimdi oynama fırsatı buldum, 2.0 güncellemesi ile baya oynanabilir olmuş. 60 saat kadar sürede ana hikaye ve yan hikayeleri tamamladım. dlc olmadan tabi ki bu süreler. johnny, samurai, chippin'in ve never fade away oyunun en sevdiğim kısımları oldu. spolier vermeden şöyle söyleyeyim oyunun sonunda bildiğiniz boşluğa düştüm. o kadar bağladı ki karakterler beni, ciddi ciddi depresif hissettim 3-5 gün. night city'de mutlu sonlara yer yok !

güzel oyun vesselam. oynayın oynatın efendim. bir de unutmadan ;
wake the f. up samurai ! we have city to burn!

takviye, toz vs. formlarda alındığında bir anlamı olmayan protein. şöyle ki kolajen bir "protein"dir. proline, glycine ve hydroxyproline amino asitlerinin birleşiminden meydana gelir. saf halde de tüketseniz, et içerisinde de alsanız sindirim sisteminiz bütün proteinleri parçalar ve aminoasitlere çevirir. böylece kan dolaşımınıza karışır. yani kısacası kolajeni saf da alsanız sizin organlarınıza kolajen olarak ulaşmaz. dolayısıyla ne tırnak - saç uzamasına, ne de cildinizdeki kolojen miktarının artmasında etkin rol oynamaz.

pubmed'de şu kaynağı inceleyebilirsiniz: pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/337...

16 yıllık sözlük serüvenimde 14 yıl kadar yazarlık yaptığım platform. son zamanlarda bozdu diye klişe yapmayacaktım ama harbiden bozdu. geçmişe baktığımda 5-6 yıl öncesinde bile baya baya bilgi verici entryler yazmışım. şimdi bakıyorum yazsam ayrı dert, bilimsel bi olayı açıklasan biri çıkıp "yanacaksın kafir" diye yardıracak. bitti artık ekşinin o ihtişamlı dönemi.çok iyi insanlarla tanışmıştım, çok şeyler öğrenip öğretmiştik birbirimize. şimdi bakıyorum da futbol, siyaset ve kaba tabirle apış arası kokan bir yere döndü iyice. sıkıldım be sözlük. her girdiğimde midem bulanmadan çıktığım zamanları özledim. komik, zekice yazılmış entrylere güldüğüm zamanı özledim.
bir arkadaşım çok methetti burayı. hadi bakalım ; fularımı ve pipomu atıp, togamı aleve verdim. şarap fıçıma girip sığınmacı kontejanından aranıza karışmaya çalışacağım*.