techpriest yazar profili

techpriest kapak fotoğrafı
techpriest profil fotoğrafı
rozet
kendisi dondurmuş
karma: 4186 tanım: 272 başlık: 23 takipçi: 39
Omnissiah protects

son tanımları


kadınların erkeklerde aradıkları

"nefes almasın yeter" mi? ve bunu bir sözlük editörü mü yazıyor? arkadaşlar böyle zorbalığın olduğu bir sözlükte ben yazar olmak istemiyorum.

size hayatınızda başarılar diliyorum. sanal olarak "nefes"inizi almamayı tercih ediyorum.
devamını gör...

slife5r (yazar)

kendisini bilmem etmem ama şayet yaşananlar gerçekse - post-truth çağında yaşıyoruz internetteki hiç bir şeyden emin olamıyorum artık o yüzden bu şerh - çok acayip bir insanla uğraştığı bir gerçek.

yahu yapanın motivasyonunu anlayamıyorum. tamam başkasının yazdığını çaldın, bir şekilde bu sayede popülarite de elde ettin ama sen bu popülariteyi insanlarla beraber görüşmek için kullanıyorsan hiç mi korkmuyorsun karşındakinin "yav bu adam, bu satırları yazan adam olamaz" demeyeceğini? en az başkasının profil fotoğrafını çalarak "piyasa" yapmak kadar anlamlı bir şey bu. gerçeklerin en kötü yanı, gün gelip ortaya çıkmaları çünkü.

bir de yememiş içmemiş başka sözlüklerde de devam etmiş ha... bu nasıl bir cesaret çözemedim, asla da çözebileceğimi sanmıyorum. arkadaşımıza geçmiş olsun, ne diyeyim.
devamını gör...

arabasız erkek

bunu kriter olarak edinen hanımefendilerle benim bir işim olmasın lütfen. zira kafadan kendisi "iyi gün dostuyum" diye bağıra çağıra gelen bir tipolojiye sahip oluyor. yahu banliyöde yaşamıyorum sırf birileri "bakacak" diye araba almayı da gereksiz bir dert olarak görüyorum. maddi şeylerini geçtim - vergisi, bakımı, lastiği, park yeri falanı filanı derken orası zaten havaya atılan bir para oluyor. ben sakin biri değilim ya, trafikte ya ölürüm, ya da öldürülürüm. iki kız "bakacak" diye de huzurumdan olacak değilim.

aslında bir istatistik yapılsa, bu şekilde kriterlere "sahip" olan insanlarla olan birliktelikler ne kadar uzun sürüyor bir bilsek keşke. ayı bey'in dediği gibi sıfırdan başlayıp ortada bir ihtiyaç varsa (çocuk gibi) alınır, alınmaz bir şey değil vasıta - bir statü göstergesi olduğunu da düşünmüyorum. bu da bir nevi bir araç. araçlara hadlerinden fazla değer atfetmemek lazım.
devamını gör...

sigaralarda artan kalitesizlik

başka yere de yazdığımı hatırlıyorum ama buraya da yazayım. ben özellikle kara kutuya geçildikten sonra sigaraların içeriğinin kötü yönde etkilendiğini düşünüyorum. zira tamam sigara kokusu hep rahatsız edici bir şeydi ama atıyorum dedem, yengem falan fosur fosur maltepe, tekel 2000 falan içerken benim tütün değmemiş çocuk ciğerlerim bu kadar rahatsız olmazdı - dahası bu kadar zart diye de çabuk bitmiyordu o sigaralar.

şimdi bakıyorum beraber otururken ucuca ekleniyor, yav saate bakıyorum çok da öyle bir vakit geçmemiş. dumanı o kadar rahatsız ediyor ki, nasıl içtiklerine hayret ediyorum. ama ayı bey'in de dediği gibi yurtdışından gelen aynı marka sigara böyle değil.

nabıyonuz olm siz bunlara üretirken? firma eliyle bi işler dönüyor yoksa başka türden bir katakulli mi onu bilemem ama bayağı bariz farkedilen bir tuhaflık var - sadece alternatif olmadığı için insanlar "yemiş" gibi yapıyor.
devamını gör...

windows

microsoft'un son sürümü 11 olan işletim sistemidir. tamamen komut satırı olan ms-dos sonrasında 1992 yılında 3.1 sürümü ile popüler hale gelmiştir. bu işletim sistemi pencere temelli (dolayısıyla windows) olmakla beraber o dönem kullanıcılarına komut satırından daha kolay bir sistem idaresi sunduğu için bu popülerite haklı bir zemine oturur.

3.1 sonrasında 95'e evrilmiştir - ve o döneme kadar görülmemiş bir medya şatafatı ile piyasaya sürülmüştür. bu sistem ile beraber normal kullanıcı için dos artık tarihe gömülmeye başlanan, ana işletim sisteminden ziyade bir yancı olarak addedilen bir noktaya gelmiştir. sistem yöneticileri, yazılımcılar ve benzeri "power user"lar için - hala da olmak üzere - komut satırı vazgeçilmezdir, ayrı.

akabinde 98, (asla konuşmadığımız millenium edition), serverlar için tasarlanan ama kullandığım kadarıyla normal bilgisayarlarda da güzel çalışan 2000, xp, vista, 7, 8, 10 derken 11 ile günümüze gelmiştir bu sistem.

en büyük avantajı microsoft'un donanım üreticileri ile yaptığı anlaşmalar sayesinde sahip olduğu geniş donanım uyumudur. linux, bence daha yetkin ve becerikli bir sistemdir dönemlik olarak kıyaslanan tüm windowslar ile beraber, bu anlamda şu anda da olmak üzere en büyük golü buradan yemektedir. apple zaten donanımı sıkı kontrol altında tutarak, işletim sistemini ona özel yazdığı için öyle bir derdi yoktur.

bir ara microsoft bu windows lisansları ile bayağı bir haşır neşir olsa da peşi pratik olarak bırakılmıştır. bunun bir çok sebebi bulunsa da esas olarak konu microsoft'un bilgisayar üreticileri ile yaptığı anlaşmalardan ötürü çoğu yeni alınan sistemin üstünde lisanslı bir windows ile gelmesidir. dahası azure, office ve bilimum online hizmetler dahilinde edilen karlar düşünüldüğünde, windows kullanıcısının peşinden gitmek çok da akıl karı değildir - şayet bu durum değişmezse - zira işletim sistemine verilen para tek atımlıkken bu online hizmetler ve lisanslar senelik ya da aylık ödemeler sayesinde bir nevi "altın yumurtlayan kaz" haline gelmiş haldedir.

güvenlik konusu ise bu sistemin yumuşak karnıdır. işletim sistemi özellikle belirtilmediği sürece kullanıcıları yönetici yetkisinde çalıştırır - linux ve bsd temelli macos'ta bu yönetici ayrı bir yerdedir - ve yeni sistemlerde gelen uac (user account control - kullanıcı hesap kontrolü) herhangi bir şifre girmektense "evet/hayır" şeklinde bir girdiye sahip olduğundan ve kullanıcı olarak "evet" demeye daha hazır olduğumuzdan ötürü bir derece kontrol sağlasa da zararlı yazılımların çalışmasını çok da engellemez. daha teknik şeyler de var ama yazmaya gerek yok - bir anlamda da doğal olarak hedef alınan bir sistemdir zira valve'ın ve diğer linux destekçi kurumların çabalarına rağmen windows dominant işletim sistemidir tüm sürümleri ile beraber.

şahsen 11'in yapay zekayı bu kadar sistemin içine sokmasından, stabilite sorunlarından ve genel olarak özellikleri budamasından ötürü ben ana kullanım olarak mac, steam deck kombosuna geçtim. ha, windows hala var. zira müşteriye bir rapor hazırlanacaksa ya da sanal makina kullanılacaksa (bu konuda mac hala sorunlu ne yazık ki) windows işi "daha kolay" hale getiriyor. ama işte yine de tamamen vazgeçemiyoruz nalet olasından.

okuduğunuz için teşekkürler.
devamını gör...

celal şengör’e türk milletine hakaretten hapis istemi

sisinin dediği şeyin önemli olduğunu düşünüyorum. özelikle şu beş senede medyatik bilim insanı diye bir kavram türedi. bunu a, b, c kişisi özelinde demiyorum ama şayet söylediğiniz şey sizin uzmanlık alanınıza girmiyorsa o konuda söyledikleriniz benim için kahvedeki ahmet amcadan çok öteye gitmiyor.

celal hoca levha tektoniği konusunda kıymetli bir hocamız, evet. ama sağolsun bu konu haricinde her konuya el atıyor. felsefe, tarih, sosyoloji, psikoloji... ben burada pozitif bilim kafasının sosyal bilimle kendini kıyaslayarak üstünlük kurmaya çalıştığını görüyorum - bunu istemeyerek de yapıyor olabilir; kimin neyi neden yaptığını bilecek kadar kadirimutlak değilim. ancak günümüzde gerek sosyal bilimler, gerek pozitif bilimler o kadar gelişti ve özelleşti ki, antik yunan'daki gibi tek başınıza tüm alanların ustası olamıyorsunuz. yine celal hocayı refere edersem, adam jeolog ama levha tektonikçisi. jeolojinin bir alanında uzman. ve bu uzmanlaşmayı sağlamak adına o alanda sistematik bir okuma ve üretme yapmanız gerekiyor. sadece okuma yetmiyor - zaten nietzsche okuyan herkesin kendini felsefeci sanması, jung veya freud okuyanın psikolojiyi "bitirdim" sanmasının arkasında bu hata yatıyor zaten.

bir de açıkçası bu şekilde tepki çekecek açıklamaların kime ne faydası olduğunu çok anlayamıyorum. velev ki böyle - iq konusunda bir düşüklük olduğunu kanıtlarıyla göstermiş olsun hocamız. bir bilim insanı olarak bu konu neden böyle bunu açıklayabiliyor musun? ve dahası çözüm üretebiliyor musun, üretiyor musun?

yalan olmasın, ben celal hocaya - benim bildiğim - bu türlü kendisiyle alakasız konularda ilk çıkışı olan "platon psikopattı" cümlesinden beri biraz kuruluyum. biz felsefeciler olarak oturup deprem konusunda toplantı yapmıyoruz, bu konuda fikir beyan etmiyoruz. etsek "yav kardeşim, ne diyorsunuz" demez misiniz ne kadar popüler olduğumuzdan farklı olarak. ya da doktorlar otursa "hmm evet, bu sene hububat fiyatları bu şekilde olmalı" dese benzer bir tepkiyi vermez misiniz?

kıymetli hocam çetin türkyılmaz bu konuda güzel bir yazı yazmış, buyrun okuyun derim: cetinturkyilmaz.blogspot.co...
devamını gör...

sizi stalklayan sözlük yazarlarına söylemek istedikleriniz

el alemi stalk edeceğine git stalker oyna - remastered şeysileri de çıkıyor bak.

store.steampowered.com/app/...

yaşlı notu:
nebçim bi çağa düştük ya, şu son zamanlara kadar stalker deseniz ya tarkovski filmi gelirdi aklıma ya da bu oyun serisi... anomali miyiz de stalkerımız oluyor, çernobil miyiz olm... taciz etmeyin insanları yav.
devamını gör...

film önerileri

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

mubi.com/en/tr/films/ciplak...
devamını gör...

deezer

standart özellikler bağlamında apple music ile başa baş giden - ki arabirimde bence döver deezer - ama şov yapacağı esas yer olan "flow" özelliği çok da iyi olmayan streaming hizmeti. şimdi benim beklentim ne arkadaşlar, bir nevi joy fm olması ama bunu da benim "sevdiğim" sanatçılardan yapması di mi?

benim kafamda böyle bir özelliğin algoritması şöyle kuruluyor.

- adamın sevdiği sanatçı/albümlerden/şarkılardan bir derleme yap
- araya çok abuk kaçmayacak ama daha önce duymadığı sanatçılardan koy
- araya çok abuk kaçmayacak (metal dinleyen adama rap koyma mesela) janrlardan da koy.

çünkü amacımız ne, amacımız kullanıcı bi nevi radyo havası yakalasın, hem eski sevdiği şeyleri dinlesin hem de "vay nanasını böyle bişiy de mi varmış" deyip aklı çıkarak bize daha da bağlansın. ama yok abi, beni 2 ayda anlamadı sanırım ama aynı konfor alanında gezdirip duruyor, eklediğim beğenilerdeki grupları kaale bile almıyor.

bu saatten sonra ne spotisi, ne apple'ı ne de deezerı bir joy fm değilmiş onu bilir onu derim.
devamını gör...

yazarların içtiği kahveye bile laf yapan tip

agresif bir müşavire çatmıştır - yanlış tiptir. kimi kahvesini paylaşır, kimi çayını, kimisi kedisini. beğenirsen eyvallah da, beğenmezsen de vırvır etmeye çok da gerek yok.
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

bazen güzel bir şeyler düşünülür, görülür...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

nmap

tam açılımı "network mapper" olan, sızma testlerinde yerel server varsa açık portlarını ve mümkünse o portlarda hangi servislerin çalıştığını bildiren yazılımdır. herhangi bir bayrak belirtilmezse tam bir tcp bağlantısı oluşturur. ancak sızma testlerinde firewall gibi ağı kontrol eden sistemlerin bizi "görmemesi" adına çeşitli bağlantı biçimlerini de üstünde sunar.

tcp bağlantısı normal halde üçlü bir elsıkışma ile bağlantıyı kurar. basitçe istemciniz servera "merhaba" der (syn) server eğer o portta iletişim kuruyorsa "merhaba senin bağlantını kabul ediyorum" der (syn/ack) son olarak da bizim istemcimiz "ben de seni kabul ediyorum" (ack) diyerek bağlantıyı kurar. bu tcp (transmission control protocol)'nin seans açarak bağlantı kurmasından ötürüdür. pratik olarak ve indirgeyerek ifade edersem atıyorum indirdiğiniz dosyanın bütüncül bir biçimde "indiğini" bu şekilde anlar. bağlantı sırasında olan anomaliler de tcp'nin bütünlük kontrolü ile kontrol edilerek tekrardan istenir.

nmap işte bu üçlü elsıkışmayı bitirmeden yoluna devam edebilme özelliğine sahiptir. syn scan ve xmas scan gibi metotlarla son adım gerçekleştirilmez, gerçekleştirilmediği için de - teorik olarak - kayıt tutulmaz.

bunun haricinde udp taraması da yapabilen bu uygulama udp'nin yanıt vermez doğasından ötürü çok da güvenilir sonuçlar vermeyebilir.

çoğu güvenlik dağıtımında kurulu olarak gelen bu uygulama matrix filminde de endam etmiş olduğundan ötürü "ünlüdür". severiz.
devamını gör...

her sözlükte ayrı hatuna kur yapmak

bir nevi denizci gibi olmaktır, her limanda başka bir sevgili, başka bir aşk yaşamak gibi her sözlük başka bir sevda umudu mu olur, ne olur?
devamını gör...

erkek olmak

bu çağda erkek olmuşsun kadın olmuşsun kaybetmenin sadece başka türlüsünü yaşıyorsun. hiç bir türlü winner değiliz abiler, ablalar bu delüzyondan uyanın.
devamını gör...

sözlük yazarlarının bugün hissettikleri

istemsizce kendimi geçmişi sorgularken buluyorum ben. her verilen karar bir vazgeçiştir - bu doğru. diğer şeyleri yapmayıp o şeyi yapmaktır. o iş teklifini reddedip diğerine girmek ya da o kızla değil bu kızla birliktelik diğer ihtimali kapatır. ancak verilen kararlar ama öyle ama böyle sizi aynı yere getirecekse karar vermenin, vazgeçmenin ne anlamı kalıyor? amiyane tabirle günün sonunda "e ağam biz bu boku niye yedik" diyorsa insan gerçekten demoralize oluyor.

yanlış yetiştirildik. bizim dönem öyle bir ahlak verdi ki bize, denildi ki "işini iyi yap, geri kalan gelir." e sonra baktık ki kazın ayağı hiç öyle değil. hak yiyenler, etik sınırlamalara takılmadan "işini bilen"ler öne geçti, amir oldu, hoca oldu başımıza.

canım sıkkın. hem de çok sıkkın.
devamını gör...

heavy metal

bu müzik türü konu olduğunda gelen itirazlardan birisi "yeaa metal bitti yeaa" argümanı oluyor. aslında biten bir şey yok, türkiye'de bu müziği icra eden gençlerin azalmasının tek bir sebebi var - satın alım gücümüzün son derece düşmesi. açıklayayım.

biz gençken iyi kötü bir elektrogitar ya da bateri seti almak ekstradan bir borca harca girmeden mümkün olan bir şeydi. şimdi zuhal müzikten baktım 10000 tlden başlıyor bir elektrogitar. düzgün bir şey alacağım derseniz de 25000tlden çıkıyorsunuz. e tek başına metal grubu olmaz bir basçı 2 lead bir vokal ve baterist de olması lazım. e dahası gidip prova yapılacak stüdyo falan filan derken bu iş bayağı bayağı külfetli bir hale geliyor. e lise dönemindeki ya da üniversitedeki çocuklar nasıl bulacak bu parayı, hem de hobisi için nasıl harcayacak?

ki günün sonunda bu yolun gittiği bir yer yok. bir yerde kabul etmek lazım, metal bir yerde "yaşlı" müziği oldu. tamam ghost var, ne bileyim yeni albümler falan çıkıyor doğru da eskisi gibi değil. koskoca nicko mcbrain bile emekli oldu arkadaş yani. ac/cdc'nin as adamlarından malcolm young yaştan vefat etti. ve dahası - ve belki de en önemlisi - metal ana akım bir müzik oldu. kendi adıma ben yeni bir şey dinleyemediğimi farkettiğimden klasik müziğe geçtim. ki kreator'u, orphaned land'ı falan sahneye çıkarmış, sahne arkasında çalışmış bir insanım. olay kafanın kaldırmaması değil - kaç defa wasted years dinleyebilirsiniz? bir de müzik sosyal bir şey. benim "keşfettiğim" çoğu grup arkadaş tavsiyesiyle olan şeyler. etrafınızda dinleyen olmayınca - ki zamanla bu oluyor ne yazık ki - bu damar da kopuyor.
devamını gör...

monster notebook

kendisine karşı karışık duygular beslediğim bilgisayar firmasıdır. 2011'li yıllarda 11 inçlik küçük dev oyun bilgisayarı ile müşterileri oldum - memnun da kaldım. gören inanmıyordu minnacık aletin neleri açtığını görünce. akabinde 14 inçlik versiyonunu da alarak yoluma devam ettim. hesapta 11 inçlik olan versiyon evde server olacaktı, ben de yeni bilgisayar ile gezecektim. durduk yerde bozuldu o minnak bilgisayar. servisine götürdüm doğal olarak. yapamadılar. su hasarı var dediler falan da yahu alet evde kapağı kapalı biçimde duruyor, istesem su hasarı veremem öyle bir durum. yapamamakla kalmayıp yaptıkları "deneme" sonucunda işlemcinin veri yollarını kopardılar - yani kazayla mı oldu yoksa istemli bir biçimde anakart değişimine mi sokmak istediler bilmiyorum. daha sonra o 14 inçlik bilgisayarı da sattım zaten. başka cihazlar hayatıma girdi.

yazan yazmış, esasen üretimden ziyade clevo, msi ve benzeri cihazları getiriyorlar. ama en önemlisi henüz türkiye'de oyun bilgisayarı diye bir kavram yokken alınabilir fiyatlarla bu kavramı getirmeseler de edinilebilir hale getirdiler. çoğu insanın ilk oyun bilgisayarının monster olması da şaşırtıcı değil. bozuk çıkması gibi kavramlar da satış oranlarının yüksekliği ile açıklanabilir. sözgelimi yüzde 5 gibi bir bozukluk oranı olsun - ki laptoplarda bu çok mümkün - asus 100 birim satıyorsa 5 cihaz dönerken monster 1000 birim sattığında 50 cihaz dönecek. ben buna yoruyorum açıkçası bu trendi.

benim müşterisi olduğum dönemde müşteri ilişkileri iyiyidi - ama o dönemde mesela showroomları falan yoktu. bilen bilir, yazıcıoğlu'nun az ilerisinde bir dükkandı monster bilgisayar. ama şu andaki halini bilemem tabii.
devamını gör...

kırkından sonra hayatın düzene girememiş olması

bizden bir nesil öncesinin 40lı yaşları ile bizim 40lı yaşlarımız aynı değil. dünya aynı değil, ülke aynı değil, çağın tini hele hele hiç aynı değil. kendi adıma şunu söyleyeyim ben ebeveynlerimin kırklı yaşlarına baktığımda bu insanları sabit bir kariyer sonucunda emeklilik planlarını yaptıkları zamanları görüyorum. kendi içinde bulunduğum durum ise emekliliğe o kadar uzak ki. ve dahası çok azımızın "açık uçlu" sözleşmeleri var. zira en azından benim bir nesil öncemin 40larına tekabül eden 90 ve 2000lerde para boldu. dolayısıyla bir kuruma girip başka bir yere gitmeden orada palazlanarak kalmak mümkündü. kıdeminiz arttıkça maaşınız da artıyordu, işten çıkartılma korkunuz olmadığı için, ev, araba gibi şeyleri edinmek, çocuk okutmak falan (ki eğitim o dönemlerde hala günümüzle kıyasla ucuzdu) planlanabilir hale geliyordu.

e şu anda ben kendi hayatıma bakıyorum. sözleşme bitişi diye bir olay kılıç gibi karşımda. ben neye güvenip nasıl hayat "kurayım" neyi nasıl düzene sokayım? zaten akademisyen olmak için kurgulanan bir hayatın saçma sapan bir biçimde önce özel sektöre sonra da stkya kayması ve bunun da hobi olarak gördüğüm bilgi teknolojileri becerisiyle olması gerçeğini geçiyorum. hadi ben akademik olarak yeterince iyi değildim - benden daha iyi olarak addedilen insanların merkezi üniversitelerde kadro bulamamasına ne denilir?

tuhaf zamanlardan geçiyoruz. bu zamanlarda hayatını iyi kötü düzene sokmuş insanlara saygım sonsuz. ben yapamadım. bu saatten sonra da yapabileceğimi sanmıyorum.
devamını gör...

oylama usülü ile yazar atma özelliğinin gelmesi

güzel fikir - olumsuz yanlarını saymazsak. halühazırda çoklu hesap kullanımını engelleyemedikten sonra yazar "attık" atmadık ne anlamı kalacak. hayır karşımızdaki insan yeterince motiveyse - ki ne deliler gördük, var böyle insanlar - yeni hesap alıp aynen yoluna devam edecek. buna çözüm olarak ben zaten bir şey önermiştim - hesap açarken kredi kartından ödeme alınsın ve hesaplar bu kartın hash değerine bağlı olsun. ha engel mi, değil. günün sonunda adamın 3 kartı varsa sanal kartlarla beraber 6 sefer hesap açabilir ama en azından sözlüğe bir faydası olur. tc kimlik no'da kullanılabilir tabii, veritabanında hash değeri tutulur; olası bir sızma durumunda kimsenin işine yaramayan çöp veri olarak durur.

dahası bu türden bir uygulama, insanların bir şekilde etkilenip birilerine karşı haksız yere kurulması sonucunda yazarlığın elden alınmasına da sebebiyet verebilir. bir de yani niye insan atıyoruz ya. açıkçası geçen aylarda olan olayları saymazsak burası zaten sakin bir yer. zaten atılması gerekecek derecede sivrilen insanlar budanıyor. çok da gerekli değil.
devamını gör...

yapılmak istenip de yapılamayan şeyler

doğru hayat... ama theodor adorno'nun da dediği gibi

yanlış hayat doğru yaşanamaz.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim