temsili insan yazar profili

hani bazı yiyecekler vardır, kimisi sırf iyisini yemek için şehrin bir ucuna gider kimisi de resmine bakamaz ya. işte bu tatlımız tam olarak bu statüde benim için. (diğerleri için bknz: kokoreç, midye, mumbar, kuymak vb)
trabzon'da nejla bilmem kim varmış, en iyi o yaparmış. e tabii tadacaksak en iyisi olsun diyerek şehrin bir ucundaki tatlıcıya gittik. gittik gitmesine de, onca yolu peynirsiz ve şerbetli su böreği yemek için gittiğimizi bilseydim kendi adıma daha hayırlı bir şeyler yapmayı seçerdim.
arkadaş o ne garip bir tatlıdır, o ne çirkin bir şerbettir, o içindeki nedir *mk... hani nejla teyze'nin eline sağlık yine sağ olsun da, berbat işi anacım bu. "en iyisi buysa..." diyerek zorla bir lokmayı yuttum, daha da ağzıma sürmedim.
benim için yukarıda da okuduğunuz üzere peynirsiz, şerbetli su böreğidir. gerçekten tatlı yemek isteyenleri cemil usta'ya alalım, küçük prens ikram edelim.*

offf...
arkadaş bir kitap ismi bir kişiyi direkt mi zamanda yolculuğa çıkarır... bak kitabın görseli bile gözümün önüne geldi.

bu kitapta yazan enteresan önerilerden biri de, cilt sağlığı için sabah yapılan ilk çişten biraz alınarak yüze sürülmesi, bekletilmesi ve durulanması yönündeydi. cilt lekeleri, siyah nokta ve özellikle sivilcelerin tedavisinde inanılmaz sonuçlar alındığı yönünde açıklamalar vardı.

veeeee tabii ki her boku denemezse olmaz hastalığı ve o dönemde ergenliğin dibinde olmam sebebiyle yüzümü sivilce basmış olan ben bunu da denedim.
denedim.
evet, denedim.

saman gibi kokmasının yanı sıra sabah ilk çişten parça almak biraz zordu. zaten sıkışmışım, tam ortasında kegel egzersizi yapar gibi kendini sık, plastik bardağı tut, sonra gevşe, sonra yine sık... hayatımda pipi istediğim nadir dönemlerdendi...
işe yaradı mı? yani yaramadı dersem yalan olur. mevcut sivilcelerim tamamen kurudu, siyah noktalar ise ciddi anlamda söndü.

buradan çıkaracağımız ders ne peki?
ergenlik; daha sonra size para verseler dahi yapmayacağınız şeyleri, büyük bir merakla ve hatta zevk alarak yaptığınız bir dönemdir.

başıma bir şey gelmeyecekse hiç de niyetimin olmadığı bir şeydir.

anonim olarak yazdığım sadece burası var. ekşi sözlük de bile kim olduğum biliniyor.
hayır, çok önemli biri olduğum için demiyorum bunu; ama neden alakasız bir insan benim grup seks hakkındaki fikirlerimi bıyık altından bana laf sokarak gündeme getirsin? ya da ben bu zırvaya neden canımı sıkayım?

oooh mis gibi burası valla! kimse benim kim olduğumu, neye benzediğimi, söverken kime sövdüğümü tahmin dahi edemiyor.
sırf bu sebepten bile güvenli limandır burası benim için.

çok şahsına münhasır bir aile olmamızdan ötürü benim de birkaç sene önce kurduğum; ancak başarısızlıkla sonuçlanan bir girişimdir kendileri.

bir aile düşünün ki dört çocuğunun dördü de boşanmış olsun. hatta bu boşanan çocukların hepsi bir de kendi çocuklarının velayetlerini alarak dış minnaklara* bırakmamış olsunlar.
bu kadar boşanmaya anneannem ve büyükbabam dayanamadı tabii. yok lan ölmediler, allah gecinden versin.
onlar da boşandılar.* ciddiyim, sıfır şaka.

bende haliyle grubun adını "şen dullar ve evlatları" koydum; ama bu şen dullar sadece eşleriyle değil birbirleriyle de anlaşamadıklarından (belki de bok gibi bir isim seçmemden ötürü) gruptan teker teker çıktılar. kemik gıybet kadrosu olarak annem, teyzem ve ben kaldık.

hasılı, her zaman ölüm grubu olmaz.
evet.

fluoksetin etken maddeli, 20 mg ve 24 adet kapsül içeren bir çeşit antidepresan.

canımın bitanesi, biriciğim, tatlım, mis kokulum.
tüm içkiler bir yana, bu güzellik bir yana.

format gereği: likör tabanlı bir irlanda viskisi ve kreması

"ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim hayatta. sahip olamadıklarımın ve olamayacaklarımın acısına ise ayıracak zamanım yok. hayat çok kısa..." mısralarını her okuduğumda beni şöyle bir silkeleyip, kendime getiren yazar.

bu açıklamayı aşkına neden yaptığını anlamadığım kişi.
dahası bu soruyu sorabilen zihniyette biriyle neden birlikte olduğunu (her manada) anlamadığım ve anlamayacağım kişi.

denir ki:
dilinle b.k at; ama el şakası yapma!
gerisini hayal gücünüze bırakıyorum.

böylesine özenli bir yazardan favori aldık, eski sözlükçülerdeniz teşekkür edelim dedik; ama o da nesi?! mesaj atamadık.
tüm bunları kedimle beraber yaptığımız için biz dedim, şizofreni ile alakası yok.
konu teşekkürden nerelere geldi yahu? ne olurdu açık olsaydı mesaj alımınız yani sayın palto?

neyse, teşekkürler favori için *

hastasıyım ben bunun.
hatta bazen ciddi ciddi bağımlısı olduğumu düşünüyorum. kaç tane insan sistematik bir şekilde rüyasında görür flört ettiğini?
hayır, bi de ustayımdır bu dansta.
yaşadığım birçok ilişkiyi gözüm kapalı çöpe atarım şu heyecan için ve öyle ki, güzel olanı yıllar sonra bile hatırlandığında çapkın bir gülümseme belirtir dudaklarımda...

cins kedileri çiftleştirip satanların yeni s.çmığı.

daha önce sahiplendirme ilanlarında "değerinde sahiplendirilecektir" cümlesini görünce bi' mala bağlamıştım. "o nasıl bişi lan? baktığın hayvana nasıl paha biçersin?!" diye başlayan tiratlarım buradaki birkaç arkadaşın da malumudur.

daha sonra başka ilanlarda "kedimiz 3.000 puan" gibi yazılar gördüm. sonra öğrendim ki açık açık 3.000 tl diyemedikleri için !grup kuralları gereği! puan yazıyorlarmış. yani cidden aklımı delirecek gibi oluyorum düşündükçe. hayır, bir de bunu nasıl canla başla savunuyorlar bir görseniz! "tabii puan diyeceğiz, fiyatı mı biçelim evladımıza?!" diyorlar. evet, gerçekten söylüyorlar bunu. tabii ben terbiyesiz bir pislik olduğumdan "puan ne lan .m.n feryadııı?!" diye cevap verince, karşılığını da ban olarak aldım.

peki bitti mi?
elbette hayır.

bugün de bu saçma cümleye rastladım.
hatunun biri "arkadaşlar sahiplendirme dediğiniz şey para veya mama karşılığı olmaz. sahiplendirme ücretsizdir, adı üzerindedir. 300 tl karşılığında yavru kedi sahiplendiriyorum diyemezsiniz. açık açık 'kediyi şu fiyata satıyorum' yazın siz de rahat edin biz de!" şeklinde bir serzenişte bulunmuş. ki ben de kendisine sonuna kadar katılmaktayım ve bence az bile yazmış.

tabii altına doluşmuşlar hemen
- zorla mı veriyoruz?
- sen burdan kedi alma o zaman
- ölücüler gelmiş yine :))
- git sokaktan al, her yerde kedi var
ve elbette beklenen
- cins kedi lükstür, istediğimizi yaparız sana ne!

ya kardeşim, cins kedi mama yiyor da sokaktan aldığın fotosentez mi yapıyor? "onların özel mamaları var" diyorlar bir de. valla ben aç kaldığı zaman mama ayırt eden kedi görmedim. hele ki önünde kilosuyla kuru maması durmasına rağmen tavuğa hayır diyenini gösterin bana, bir daha elimi kediye sürmem. bak o kadar da büyük konuşuyorum!

elbette aşısıydı, kumuydu, mamasıydı ek bir masraf kapısı ve bu kimi insan için fazla olabilir, en nihayetinde bütçe meselesidir; ama tutup da cins kedi altın yiyormuş veya altın yemek zorundaymış gibi de davranmayın.
işin özünde delirdiğim iki nokta var.

birincisi hayvanı satmalarına rağmen sahiplendirme demeleri. açık açık de. agacım satıyorum de. "ben, ahanda bu kediyi 3.000 liraya çatır çatır satıyorum. kedi benim, keyif benim. satıyorum kardeşim!" bunu de, canımı ye.
ikincisi ise sanki o kediyi benim hayrıma bakıyorlarmış gibi takındıkları tavır. "sen biliyor musun bir kere bir dişi ve bir erkeğe bakmak ne kadar zor. maması, aşısı, kumu derken ben her ay 1.000 lira harcıyorum." harcama .mk, harcama ulan yani bana ne. s.kt.r git sahiplendir birini veya ikisini. ya sat hatta masrafını çıkarsın diye o da olur; ama bana böyle gelip sanki o kedilere benim zorumla bakıyormuş muamelesi de yapma. ayrıca nasıl kedilermiş ki onlar aylık masrafı 1.000 tl?! ohanza yani, atıyorsun bari destekli at. sığır.

çok uzattım farkındayım, toparlayıp kapatıyorum.
kedi sizin. ister satın, ister sahiplendirin. neticede "satın alma, sahiplen!" düsturunu benimsemek zorunda değilsiniz; ama ne olur sattığınız hayvan için "değerinde sahiplendiriyorum / kedimiz 5.000 puana sahiplendirilecek / cins kedi lükstür / insanlar para vermediği şeylerin değerini bilmez" gibi s.çm.k bahanelerle kendinizi savunmayın.

"sana ne ulan ayı, kedi benim" bile inanın daha kabul edilebilir bir cevap.

itü sözlük'ün sıvaz regal'i varsa kafa sözlük'ün messela yanni'si var!

format gereği: sözlükten tanışıp aşık olan bir kadın olarak arkandayım, bulursun birini beybisi*

sözlüğe daha sık uğramam gerektiğini gösteren radyo programı...
hayır, ne olurdu birkaç saat önce girseydim sözlüğe ve şöyle ağız tadıyla dinleseydim programı?

çayyaş olarak tanımlanabilecek hadise.

yayın yapan arkadaşın 88 doğumlu bir ankaralı olduğuna yemin edebilirim.
hatta bence beni de tanıyan bir ankaralı. bu saatlerde benim içimden ve aklımdan geçenleri çalmasını başka türlü açıklayamıyorum.
istek listesini de kontrol ettim, istekten de gitmiyor kendisi.
bul beni yiğidim*

çok güzel hayal kurarım ben.
sanırım başka bir b.ka da yaramıyorum.

canlı yayınına katılmak istediğim minnoş radyo.
kiminle iletişime geçmem gerekir bilen varsa yeşillendirirse çok sevinirim*

alkol kullanmak mı?
içki içmenin adı ne ara "alkol kullanmak" oldu lan?
benim bildiğim bir çevirmede polisler kullanırdı bu tabiri "alkol aldık mı? / alkol kullandık mı?" şeklinde.

zamlara da güncelleme deniyor gerçi artık, welcome to new turkey...

format gereği tanım: cicosların heyecanlanarak yaşadıkları bir deneyim.

birkaç gündür işten güçten giremediğim cağnım sözlük ne güzel olmuş yahu. radyo açılmış, istek şarkı alır olmuş falan.
hayır, canım ne alakası var nostaljik hislerle tabii gözlerim dolmadı. *

yan yana olunmasa da bundan daha güzel yan yana hissettiren bir şey olamaz sanki, hım?
ben ankara'nın abuk bir yerinde dinliyorum, diğeri izmir'de, öteki, trabzon'da... bir de online takılıyoruz üstüne...

özlediğim samimiyet, kalbime dokundunuz!