turab - tüm tanımları (2. sayfa)

emperyalist devletlerin hem direkt hedef aldığı, hem de dolaylı yoldan saldırdığı halkı müslüman olan islam cumhuriyeti.

seversiniz ya da sevmezsiniz bütün emperyalistler iran islam cumhuriyetinden nefret eder. çünkü islam cumhuriyetinin varlığı, emperyalist sistemin doğal düşmanıdır.

günümüz suriye olaylarının arka planında, iran ile lübnan hizbullah'ı arasında var olan lojistik bağı koparma amaçlıdır. israil, hizbullah'a yenilince, temel problem olan iran ile hizbullah arasındaki bağı koparmayı amaçladı. netenyahu'nun lübnan'da ateşkes ilan ettiği konuşmasında suriye'yi tehdit etmesi ve akabinde suriye'deki "nato mücahitlerinin" harekete geçmesi tesadüf değildir.

suriye'de özgürlük talep ettiğini iddia eden nato mücahitleri, çektikleri videolarla asıl amaçlarının iran'ın başını çektiği direniş eksenini zayıflatmak olduğunu dile getiriyorlar.

secdeli siyonist uşaklarının, israil'in hizbullah'a yenilmesine sebep olan, lojistik ve askeri bağlantıyı kesmek için harekete geçtiği ülke.

hiç "muhalif" güzellemesi yapmaya gerek yok. bugün beşar esad ile savaştığını iddia eden "muhalifler" , beş ay kadar önce, türk bayrağını yakıyordu idlip'te. sebebi ise türk ve suriye dışişleri bakanlarının karşılıklı görüşme şartlarını konuşma süreci idi.

bugün suriye iç savaşının çıkma sebebi, batı asya cephesinde kaybeden bop projesinin başka formüller deneme girişimidir.

türkiye cumhuriyeti yetkin makamları bu durumu illaki analiz ediyordur. birilerinin bu durumu güzellemesi ise balık hafızalı olduğumuza delildir.

türkiye cumhuriyeti'ni sömürge devletler kategorisinde değerlendirmek için genel manada birkaç durumun ortaya konulması gerekir:

1) ekonomik açıdan sömürge; türkiye ekonomik açıdan birkaç ülke ve birkaç uluslararası sermayenin sömürgesi haline gelmiştir. faiz ile borçlanma ve faiz borçlanmasını tekrar faiz ile kapatmaya çalışmak ne yazık ki ülkemizi uluslararası tefecilerin tekeline sokmuştur.

2) siyasal açıdan sömürge; türkiye amerika ve batı destekli hegemon ülkelerin dış politikada uydusu haline gelmiştir. özellikle aksa tufanı savaşından bu güne, bu durum çok daha net anlaşılmıştır. bu durum 1946 missouri zırhlısının ülkemizi ziyaretinden bugüne değin devam eden bir durumdur. günümüz iktidarda yer alan siyasi partisi veya muhalif partilerin bu durumu değiştireceğine inanmak için çok iyimser olmak gerekir.

3) kültürel sömürge; kabul etmeliyiz ki; batılı hegemon, halkımızı "deve kuşu" na çevirmiştir. batılı olmaya çalışan, batı ve batılıya hayranlık duyan bir deve; ortadoğulu olup, ortadoğu ve ortadoğuludan nefret eden bir kuş gibi hareket eden bir halk kitlesi, batılı hegemonun sömürgesi olduğumuza delalet eder.

bu denli kendi olamayan bir toplumun sömürge olması kaçınılmazdır. öze dönüş hareketinin başlaması ve bu öze dönüş hareketinin başını çeken kendi aydınını var etmesi gereken bir toplum bu sömürgeci zihniyetin tuzağından kurtulabilir.

yani bizim sömürgecilerin sömürüsünden kurtulabilmemiz için, hem sömürüldüğümüzü anlamalıyız, hem sömüreni tanımalıyız, hem de bizi kurtaracak aydın bir toplum var etmeliyiz.

not ; aydın insandan kastedilen şey; entelektüalitenin yarattığı saçma sapan herbokologlar değildir. her konu hakkında üstten konuşan, vatanına, vatandaşına her fırsatta hakaret eden, eleştiri yapan, ancak eleştirdiği kesimle hiçbir iletişim bağı olmayan, entel dantel saçma sapan adamlar değildir. aydın insandan kastımız; kendisi için ve beraber yaşamakta olduğu toplum için iyi şeyler isteyen, doğru ve yanlışı ayırt edebilen, toplumun her kesimi ile iletişim kurabilen ve en önemlisi kişisel menfaatine ters olsa dahi, bulunduğu toplumun menfaatini kişisel menfaatinin önüne koyabilen cesur ve dürüst insanlardır.

islam tarihinin ilk şehitleri sümeyye ve yasir'in oğlu olan bu seçkin sahabenin annesi ve babası gözleri önünde şehit edilmiştir.

kendisi ise zorla peygamberimizi ve allah'ı inkar etmeye zorlanmıştır. peygamberimiz, ammar'ı ölmek üzereyken bulmuş ve ammar, peygamberimiz'e, allah’ı ve peygamberi zorla inkar etmesi karşılığında canını kurtardığını söyleyince peygamberimiz; "bir daha böyle bir durumla karşılaşırsan yine aynı şeyi yap. ey ammar! sen uzun bir süre yaşayacaksın. senin ölümün azgın bir kavmin eli ile olacak." buyurmuştur.

hakikaten de peygamberimizin(saa) buyurduğu gibi, ammar ibn yasir, imam ali'nin(as) hilafeti dönemine kadar yaşamış, hatta bir dönem valilik dahi yapmıştır. sıffin savaşında, muaviye'nin başını çektiği şam ordusu tarafından şehit edilince; peygamberimizin(saa) çok meşhur olan hadisinde değindiği "azgın kavim" in, muaviye'nin başını çektiği şam ordusu olduğu dillendirilmistir. bunun üzerine muaviye, bir kurnazlık yaparak; "ammar'ın katili, ammar'ı savaş meydanına getiren ali'dir" deyince muaviye'nin ordu komutanlarından biri " bu mantığa göre uhud savaşında hamza'yı şehit eden kişi hamza'yı savaş meydanına getiren muhammed'dir" deyince muaviye bu komutanı öldürtmüştür.

peygamberimizin(saa) söylediği varsayılan sözlerin, peygamberimize ait olup olmadığını inceleyen islami ilim dalıdır. rical ilmi olarak adlandırılır.

peygamberimize atfedilen bir sözün, gerçekten peygamberimizin söylediğine dair rivayet silsilesini inceleyen, rivayet silsilesinde yer alan ravilerin, yalancı şahitlik yapıp yapmadığına bakan, rivayet silsilesinde yer alan ravilerin, siyasi duruşunu dahi göz önünde bulunduran bu ilim dalı çok bilinmemek ile birlikte islami ilimlere yerini almıştır.

deve sidiği hadisi, medine sarımsagı hadisi, aşerei mubeşere hadisi gibi akla ve hayale sığmayan bir çok hadis, rical ilmi sayesinde merdud hadis kategorisine girmiştir.

islami okumalar yapabilmek için; kur'an metodolojisi, hadis metodolojisi, siyer metodolojisi bilmek ve dönem sosyolojisi hakkında fikir yürütebilmek için belirli ilim dallarına hakim olmak gerekir.

ilk dönem islam sosyolojisi incelendiğinde; kölelerin, gençlerin ve genel olarak fakir ve işçi sınıfının ilk iman edenleri oluşturduğu görülür. hâl böyle olunca bahse konu olan ayetin ima yoluyla olsa dahi aristokratik ve sömürü düzenini savunduğu tezi; ya art niyetten ya da islami ilimlere hakim olmamaktan kaynaklanır.

müslüman görünen siyonist uşaklarını bir bir deşifre eden islami mukavemet hareketi.

çok değerli komutan ve liderlerini kaybetmesine rağmen, şehit yayha sinvar'ın önceki konuşmalarından birinde değindiği gibi "gazze, bütün maskeleri düşürdü." kimin dost, kimin düşman olduğu bir bir ortaya çıktı.

siyonist teröristlerin bunca katliamına rağmen, hâlâ silahını bırakmayan islamın en güçlü kalesi hamas hareketine selam olsun.

dini hukuk teriminin karşılığı islam dini özelinde ahkam kavramıdır. şeriat kavramı, ahkam kavramının içinde yer alan alt kavramlardan biridir. şeriat kavramı, meşru ve gayrımeşruluğu birbirinden ayıran ayraç görevi görür iken; ahkam kavramı ise; meşru ve gayrımeşruluğu belirleyen merciidir.

örneğin; baklava çalmak suçtur. baklava çalmanın suç olduğu hükmüne ahkam ilmi karar verir. baklava çalmanın cezasının uygulanmasına ise şeriat denir. yani ahkam ilmi hüküm verir: şeriat ise, ahkam ilminin işareti ile hareket eder.

geçmiş zamanlarda toplumların zenginliği açısından madenler ve hayvanlar gibi zenginlik ölçütü olan bir ticaret biçimidir.

tıpkı maden ve hayvan pazarlarının varlığı gibi köle pazarlarının varlığı da köleliğin bir ekonomik gerçeklik olduğunu ortaya koymaktadır.

günümüz dünyasında köleliğin sistematik bir şekilden çıkıp ortadan kalkmış olduğu iddia edilmesine rağmen hala devam etmektedir.

köleyi tanımlamadan, köleliğin ilkel bir geçmiş zaman gerçekliği olduğunu varsaymak sadece polyanacılıktır.

köle; zamanının büyük bir kısmını efendisine ve efendisinin isteği doğrultusunda başka bireylere hizmet edendir. bu bağlamda bakıldığında köleliğin isim olarak var olmadığı varsayılsa dahi, günümüz dünyasında hala karşılığı olan bir meslek ve ticaret dalıdır.

caferilik mezhebine tabi olmuş alevi/müslüman birey.

dünya üzerinde 400 milyon müntesibi olduğu varsayılan, 12 imam inancına sahip aleviliğin en büyük kolu ve ekolüne intisap etmiş, namaz kılan, ramazan ayında oruç tutan, zekat veren, hacca giden, islam tarihinde vuku bulmuş olaylar hakkında eleştirel bakabilen, toptan inkarcı veya toptan kabulcü olmayan, imam ali ve onun soyundan gelen diğer 11 imam ( hepsine selam olsun) ın velayetine inanan, adaleti isteyen ve adaleti seven, allah'ın birliğine, hz. muhammed'in(saa) son peygamber olduğuna iman eden, zalime başkaldırmayı ibadet bilen, zillet içinde yaşamaktansa ölmeyi göze alan, kerbela faciasını iyi idrak eden, kerbela faciasindan gözleri yaşaran, gözleri yaşarsa dahi dersler çıkaran, ismini ve kimliğini ehlibeyt(as) imamlarının altıncı imamı imam cafer es sadık (as) tan alan değerli müslümanlardır.

imam ali(as) ile alevilik arasındaki bağ islamın ilk dönemlerine dayanır.

ilk aleviler; mikdat ibn esved, ebu zer el-gıfari, bilal-i habeşi, malik eşter en nehai, ammar ibn yasir vs vs gibi büyük sahabilerdi. "şia tül ali" olarak adlandırılan bu sahabiler, islamın ilk yıllarından itibaren imam ali(as) ile beraber hareket ettiler ve hiç bir durumda yollarını ayırmadılar.

bugün türki coğrafyalarda alevilik olarak adlandırılan ve osmanlı döneminde özünden saptırılan bektaşilik inancı ise, temelde alevilik inancına intisap etse de; özünde dini kimlikten ziyade, etnik kimlik ile ön plana çıkmaktadır. ne yazık ki bu durum, büyük ölçüde iktidar güçlerin etkisine bağlı olarak şekillenmiştir.

yani günümüzde kendini alevi olarak adlandıran bireylerin büyük çoğunluğu; hacı bektaş ile pir sultan abdal arasındaki siyasi ve kimliksel duruşu ayırt etmekten acizdir. hal böyle olunca, günümüz bektaşiliği asırlardır süregelen kimlik bunalımından kurtulamamıştır. son dönemlerde ise alevi kimliğini "alev" i olarak adlandiran garip bir grup peydah olmuştur.

kişisel fikrim; alevilik bir inançtır. bu inancın bircok kolu vardır. günümüz türkiye'sinin alevilği ise diğer coğrafyalarda yaşayan alevi toplumların aksine dini kimliğini kaybetmiştir. bu durumun arkasında sosyolojik birçok sebep sayılabilir. ancak günümüz alevi toplumu bu durum ile yüzleşmekten aciz bir durumdadır.

"haram lokma yerken, besmele çekenlerden tiksindim."

ali şeriati

dünya üzerinde ardından en çok gözyaşı dökülen insan.

yaklaşık 400 milyon alevi şii müslüman, 15 asır boyunca her muharrem ayında olduğu gibi bu muharrem ayında da imam hüseyin'in(as) yasını tutuyor. bu durum çok özel bir durumdur. anneler bile kaybettikleri çocukları için 2 veya 3 yıl kadar yas tutar iken; hiç görmediği, sadece duyduğu ve okuduğu kadarıyla tanıdığı birinin yasını tutmak çok özel bir durumdur.

imam hüseyin(as)' ın uğradığı haksızlık ve musibetin elem vericiliği üzerinden çıkarımlar yapılsa da; imam hüseyin(as)'ın uğradığı haksızlıktan daha fazlasına uğrayan birçok tarihi şahsiyet, araştırmalar sonucu tespit edilmiştir.

imam hüseyin'e (as) yas tutmak fıtri bir yaklaşım olmaktan ziyade ilahi bir mucizedir. çünkü hiçbir insani durum 15 asır boyunca yas tutmayı diri tutamaz.

"hüseyin'in günü yüreğimizi acıttı, gözümüzü kanattı. o halde ağlayanlar hüseyin'e ağlasın."

imam cafer es sadık (as)

ehlisünnet alimlerin aktarimlarında peygamberimiz (saa), hz. aişe ile 6, 9 veya 15 yaşında iken nikahlanmıştır. bu üç rivayet hakkında, rivayetler üzerinden doğru sonuca ulaşmak ne yazık ki mümkün değildir.

bu meselenin anlaşılması için peygamberimizi (saa) tanımamız gerekiyor. 25 yaşında iken, kendinden 15 yaş büyük olan hz. hatice ile yaklaşık 28 yıl gibi bir zaman dilimi evli kalan peygamberimiz(saa), bu denli güçlü bir figür iken; ilk eşi hz. hatice vefat edinceye değin neden kendine ikinci bir eş almamıştır?

bir rivayete göre hz. aişe'nin hicri 58 yılında, 70 yaşında vefat ettiği varsayılmaktadır. yani hicretten 12 yıl önce dünyaya geldiği ve hicretin 3. yılı evlendiği rivayet edilmiştir. yani evlendiği vakit 15 yaşında olduğu akla yatkın olan bir varsayımdır. diğer bir rivayete göre ise islamı ilk kabul eden çocuk müslümanlardandır. müslüman olduğunda 5 veya 7 yaşında olduğu, hz. fatıma ile yaşıt olduğu varsayılmaktadır.

peygamberimiz ile evlenmeden önce 2 yıl gibi bir süre nişanlılık süreci geçirmiş ve nişanlılık sürecinden sonra peygamberimiz ile evlenmiştir. yani hz. aişe'nin evlilik yaşı, dönemin arap sosyolojisi açısından; arap geleneklerine göre evlenme yaşında olmasına iyi bir delildir.

o dönem sosyolojisinde bu denli normal karşılanan bir evliliğin; sıhhati konusunda birçok şüphe barındıran bir kaç rivayet üzerinden günümüz sosyolojisi üzerinden değerlendirilmesi ise kendi içinde birçok sorunlu çıkarım meydana getirmiştir.

genel geçer birkaç ateist argümandan biri olan bu argüman, nisa suresi 11. ayet olan miras ayeti gibi ısıtılıp ısıtılıp müslümanların önüne sunulan ergen ateizminin* tebliğ yöntemlerinden bir yöntemdir.

çok eski zamanlardan beridir takip ederim kendisini. cevabını bulamadığı birçok sorunun cevabını şii müslüman alimlerden çok rahat alabileceğini düşünüyorum.

klasik sahih-i buhari anlatısı ve salt kur'an kerim meali üzerinden islam eleştirisi yapmaya çalışması çok havada kalıyor. hâlâ hz. aişe'nin evlilik yaşı üzerinden peygamberimizi (saa) eleştirmeye çalışması cahil agnostik ve cahil ateist argümanı olduğunu anlaması gerektiğini birilerinin ona söylemesi gerekiyor.

bir yerde okumuştum; "kadın göze, erkek ise kulağa hitap eder." sözünü.

kabullenmek zor olsa da gerçek bu.

onbinlerce çocuk ve kadın öldürüldü siyonist teröristler tarafından. hâlâ soykırıma aleni destek veren kahve zinciri ve hamburger zinciri için duyar kasılıyor.

hükümet bu konuda pasif kaldı diye vatandaşın verdiği tepkiye provokasyon demek nasıl bir yaklaşımdır anlamlandırmakta zorluk çekiyorum.

edit: şunu da anlamış değilim. birinin hoşuna gitmeyen birşeyler söyleyince; "yallah falanca yere" denmesi de ayrı bir akıl tutulması. güzel kardeşim, seninle aynı fikirde olmak zorunda mıyım?

devletin çeşitli birimleri zaten bu olayı derinlemesine araştırıyordur. o eylemi yapan insanların de bu durumdan çekindiğini düşünmüyorum.

ne çok anlamlar yüklendi bu adına "demokrasi" dedikleri sisteme? sanki toplumlarda var olan bütün sorunlar demokratik sistemi layıkıyla yerine getiremediği için oluşuyor.

demokratik sistemin işe yarar olabilmesi için ideal toplum olabilme şartının yerine getirilmesi gerekir. toplum, ideal toplum değil ki; demokrasi işe yarar olsun.

demokrasi ve özgürlüğün başkenti olduğu düşünülen batı tarzı sömürge ülkelerinin refah seviyesi üzerinden örneklendirilmesi ise ayrı bir facia!! ulan o ağzınızın salyası akarak bahsettiğiniz sömürgeci ve hegemon ülkelerin refah seviyesinin sebep olduğu koskoca bir kaç kıta sömürülüyor.

afrika, ortadoğu, asya vs vs gibi kıtaları sömüren batı hegemonu; afrika, ortadoğu ve asya'ya demokrasi ihraç etmeye çalışır iken; bir çok batı hegemon ülkesinin monarşi, oligarşi ve şirketokrasi ile yönetilmesi ise ayrı bir facia!!!

benjamin franklin'in; "demokrasi iki kurt ile bir kuzunun öğlen yemeğini oylamasıdır." söylemi dahi demokratik sistemin insan sosyolojisi üzerindeki çaresizliğine itiraf niteliği taşımaktadır.

güzel mangal yakarım. pişirilen ete göre, kullanılacak kömürün hangi ağaçtan yapıldığına kadar sürece hakim olmaya dikkat ederim. kömürün çeşidini dahi seçerim. ete konulacak baharatı seçer, eğer et marine edilecek ise etin marinasyon sürecini dahi takip ederim.

ulan ne çok şeytanperest varmış?

kadim hikayenin en dikkat çekici noktası allah(cc) ile adem'i(as) kıyaslayan şeytandır. yani ilk günah kıyastır.

şeytanın kıyas yapma sebebi; allah'a olan bağlılığı ve itaatkâr olması değil, bilakis koca kibri ve adem'i(as) küçümsemesidir. yani kıyas yapan şeytan, bunu daha iyi bir kul olduğu için değil, kibirli olması hasebiyle yapmıştır.

şimdi bu minvalde bakıldığında, kibirli insanlara dahi tahammülü olmayan insanoğlunun, kibri ile meşhur şeytanı kadim hikayeye göre haklı görmesi şeytanperestliğe delildir.