arap ve islam ülkelerinde hiçbir zaman demokrasi olmadı

zülfü livaneli'nin sosyolojik olarak son derece haklı olduğu muhteşem bir sözüdür. gerçekten de dinler tarihine baktığımız zaman islamiyet, aynı yahudilik gibi özünde etnik bir din olup tevhid teolojisiyle demokrasiye karşıdır çünkü bu dinde nisa 59 ile sahih hadislerdeki ulu'l-emre itaat kavramlarıyla yönetilen, körü körüne kendisini yönetene itaat etti. üstüne üstlük, maide suresi 44'üncü ayette belirtildiği üzere "allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendisidir."
demokraside ise yöneticiye mutlak itaat yoktur, yolsuzluk yapan yöneticinin cezasını kesebilirsin. demokrasi, çok seslilik ve düşünce özgürlüğü demektir; islam, diğer bütün dinler gibi kendisine eleştiri kabul etmez.

etki ajanı yine beşinci kol faaliyetlerine başlamış. bunu tırt bir film senaryosuna dönüşmek üzere yazdığı çakma bir edebiyat eseri ile tamamlarsa inanacağım. ha gayret. nobel'i de verecekler sana.

bi foncu konuşuyor: demokrasi, memokrasi gulu gulu
diğeri ona cevap veriyor:
agalar bizimle egleniyi.

(bkz: başlığa girmeden kimin açtığını tahmin etmek)

fazıl say türkiyedeki hükümete söverken alkışlayıp duruyolardı, kitap falan yazsa bi nobelde o kapacaktı. ıki kucuk laf netenyahuya edince hemen afaroz ettiler.
lise mezunu masal kitapları yazarı zülfü efendi, muslumanlar kötü kaka insanlar olayına girmiş yine,
amerika senle gurur duyuyor zülfü.
git isveçe monarşiyi terketmeleri gerektiğini anlat öyleyse madem.

dinler tarihine bakınca zaten bütün dünya demokrasi ile yönetiliyordu bir tek arap ve islam ülkeleri bu büyük nimetten mahrumdu. demokratlar ve cumhuriyetçiler arasında 5 milyon yıl boyunca gayet eşitlikçi ve adil seçimler olmuştur.

bilader demokrasi dediğin şey de şunun şurasında 200 yıllık mazisi olan bir şey. öyle antik yunan'da falan bile bilinenin aksine hiçbir zaman bugünkü anlamda demokrasi falan olmamıştır. bir 1000 yıllık dönemlerinde 50 sene demokrasi ilan etmişler sonra bakmışlar bu bi boka yaramıyor yine tiranlığıa geri dönmüşler. o da zaten 500 kişi agorada bir araya geliyor bu adam sakız çaldı napalım asalım mı sürgüne mi yollayalım şeklinde tırışkadan bir demokrasi işte. öyle adalet , hak , hukuk falan hak getire. o da yabancılar katılamaz oylamaya, kadınlar, köleler ve vatandaş olmayanlar da katılamaz.

zaten demokrasi dediğin şey de insanlık kazanımı bir yönetim biçimidir. misal 500 sene sonra başka bir şeye de geçilebilir. hatta demokrasi tüm dünyada vahşet olarak kabul edilip adını ananlar bile idam edilebilir. en nihayetinde insan deneyimi. her an da başka bir şeye evrilebilir. abartıp demokrasi tapınmacılığı yapmanın alemi yok.

araplara demokrasi versen elleri ayakları birbirine dolanır.
yine bir şeyh, şıh, peygamberimsi birini çıkarır peşinden giderler.

çünkü demokrasiler "memeleri yeni tomurcuklanmış bakire ergenler" şarap ırmakları, sonsuz ve sınırsız yiyecekler bulunan, yan gelip istediğinizce keyif çatacağınız masallar vaadetmez. insan ve doğa gerçekliğinde yaşanacak gerçek bir yaşam vaadeder. üretim ve paylaşım kültürü geliştirmemiş, tek amacı (insan dahil herşeyi) ganimet sayıp talan eden arap için demokrasi külfet sayılır. bünyesine uygun değil.

muhteşem tespit bu mu? ee nolmuş yani? belki de o toplumlar için ideali bu sistemler değilmiş, olamaz mı? neden -izm lere bu kadar saplantılı olunmalı ki? bir toplum kendine göre en ideal farklı bir sistem icat edip gayet mutlu bir şekilde yaşayabilirler. demokrasi dünyaya amerika ile hakim ve pohpohlanan bir sistem. kimseye farklı bir sistemin daha ideal ve yaşanabilir olduğunu kanıtlama fırsatı vermiyorlar ki zaten. biat etmezsen anında ambargo, darbe, dışlama, karalama yaparak sistemden izole edilir gidersin.

ayrıca konu olan arap ve islam ülkelerinin çoğu yıkılan, dağılan osmanlı coğrafyasında son yüzyılda kurulmuş. yüzyıllarca halifelik ve padişahın atadığı valilerle yönetilmişler. yönetim biçimi seçmek ve onun etrafında bir kültür inşaa etmek kolay iş değil. batının kilise hegemonyası gibi bir ortaçağ yaşamadı ki araplar, müslümanlar neden dinlerine düşman olsunlar. ne bekliyorsunuz cidden anlamıyorum. geri kalmanın sebeplerini yanlış yada eksik analiz ediyorsunuz.

türkiye nasıl başardı derseniz ağzınız yamulur beğen beğenme son sözü padişah da söylese osmanlı'nın son yüzyılında meclisi, mebusları, partileri ve hatta azınlık partileri vardı. balkanlara uzanmış bir devletin batı ve demokrasiyle haşır neşir olması kaçınılmaz oldu. etkileşim meselesi. müslümanlar yada osmanlı hakimken özenilen hakim kültür doğuydu. devran bu döner.

bir şeyi suçlarken veya kınarken ulan bu nasıl olmuş diye en azından yakın tarihe bir bakın allah aşkına. kafayı din ve ırk karşıtlığıyla bozup tarihteki her olumsuzluğu bunlara bağlayıp bir bağlam kurmayı nasıl başarıp bunu da sindirebiliyorsunuz.

gerçekten fanatiklik kör ediyor.

yalniz araplar degil tum sami halklari da katin isin icine
bu kavmin genetiginde tapinma kulturu var tapinma kulturu sorgusuz sualsiz itaat ister ,özgur iradeyi kabul etmez ,demokrasi,özgurluk ,esitlik tum sami topluluklarinin genetigine aykiridir . tarihleri boyunca ya imparatorlarina/krallarina tapmislar ya peygamber dedikleri insanlara ya da guc ,para ve iktidara

peygamberden sonraki 4 halife, aynı zamanda devlet yöneticisi seçimle görevlendirildi. ondan sonra birileri iktidarı ele geçirdi olayların rengi değişti. islam o dönemin insanları için bir kaç beden büyüktü. ama tabi bunu bizim her şeyi bilen atayızlarımız pek bilmez. bunlar islam ve şeriatı default monarşi zanneden cahil insanlar. insan bilmediği şeyin düşmanı olur derler. bunların asıl sıkıntısı bu. bilgisizlik, kara cehalet.

ne çok anlamlar yüklendi bu adına "demokrasi" dedikleri sisteme? sanki toplumlarda var olan bütün sorunlar demokratik sistemi layıkıyla yerine getiremediği için oluşuyor.

demokratik sistemin işe yarar olabilmesi için ideal toplum olabilme şartının yerine getirilmesi gerekir. toplum, ideal toplum değil ki; demokrasi işe yarar olsun.

demokrasi ve özgürlüğün başkenti olduğu düşünülen batı tarzı sömürge ülkelerinin refah seviyesi üzerinden örneklendirilmesi ise ayrı bir facia!! ulan o ağzınızın salyası akarak bahsettiğiniz sömürgeci ve hegemon ülkelerin refah seviyesinin sebep olduğu koskoca bir kaç kıta sömürülüyor.

afrika, ortadoğu, asya vs vs gibi kıtaları sömüren batı hegemonu; afrika, ortadoğu ve asya'ya demokrasi ihraç etmeye çalışır iken; bir çok batı hegemon ülkesinin monarşi, oligarşi ve şirketokrasi ile yönetilmesi ise ayrı bir facia!!!

benjamin franklin'in; "demokrasi iki kurt ile bir kuzunun öğlen yemeğini oylamasıdır." söylemi dahi demokratik sistemin insan sosyolojisi üzerindeki çaresizliğine itiraf niteliği taşımaktadır.