bu kenti sevdim dedim, benim olsun demedim ki.
demişindir. vallaha da billaha da demişindir. bi yandan da, ustam yine de sen bilirsin ama, hani dallamanın biri afedersin sivas mivas yazmış biyerlere, yani öyle yaptın diye demiyorum tabii de,
sivas’a da sanki şiir yazılmazmış gibi geliyor bana. alegorin yine sana kalsın tabi, hani bi yandan da haddimeymiş gibi eleştirmek kafa göz dalıyor gibiyim ama mazur gör, sanki yine de bana bi tık “benim olsun” demişsindir gibi geliyor. sanki gibi geliyor bana, “benim olsun” demeden sevmek çok uç ulvi bişiymiş gibi, sanki gibi, olmazmış gibi,
-casına.
hasan abim, hüseyinim. çok istasyonda bulundum ben, çokçasında aç, uykusuz, parasız. çokça sefer de biletsiz. gel “
gore” ki sivas’a hiç gitmedim, hiç de gidesim yok. sivas ne adına koyim. size ahmet abi diyebilir miyim? başka şiire bağlayacağım da, hani zaten ondandır ustamdan üstaddan abiye geçişim az önce. ayıktın mı bro?
(çüş…)
dağılmış pazar yerlerine benziyordu istasyonlar, güzellerdi bence öyle. sonra hızlı tren mızlı tren derkaaan (ağzını yaya yaya böyle) tarak gibi yaptılar hepücüğünü modernite ayağına. alışmadık götte durmuyor modernite. göt hakaret değil, organ. hadi or
gan, (h?.)
ve dağılmış pazar yerlerini de andırmıyor da değil haaaani memleket. anası ninildi memleketin, yeee yeee (ve volkannn, ve kafam kadar gülşah, ve birtakım yavşaklıklar, dilimden gitmeyen.) gelmiyor içimden hüzünlenmek bile, gelse de hani öyle sürekli falan değil. bir
cezzz müziği gibi gelip geçiyor hüzün, o kadar çabuk, o kadar kısa,
abi resmen çük kadar. mendili sormicam, kanamışlığı yok çoğşükür de. ah güzel ahmet abim, gördün mü bak becereğğmiyom ben. anca dili eğip büküyom, dansöz gibi dilim; tanyeli, tam zamanı. yabıştır kafiyeyi, yabıştıramadı. yabışmadı ve de yakışmadı. ahmet abim affet, her yere yetişilir, hiçbir şeye geç kalınmaz ama, küççüğüm ben, ufalıp cebine giricem beni bağışla, ahmet abi sen de bağışla. zaten bi tek sen bağışla.
ve zaman dediğimiz nedir dimi ahmet abi, biz eskiden seninle istasyonları dolaşırdık bir bir, deli öpmüş gibi. o zamanlar malatya kokardı istasyonlar, nazilli kokardı, yahu bayaaa bildiğin bok kokardı desene be adam, bayramlık ağzımıza ağzımıza sidik kokardı. can bey yücelse severdi orları, ne kadar koksa o kadar iyiydi ona, bana diiil. benim kokasım yok pek, geçen tütsü yaktım bi tane mesela, boğazıma tütsü, karnım acıktı; anneme tütsüm. tüm şiir bana küstü. bir daddy’m bile yok, ağlıyor musun? hadi, hüzünse.
ve madem ki bir gün ölürüm,
mukadder. ben sularda yatan bir camış gibi,
nazım abi’ye de ayıp etmek istiyorum. çünkü neden etmeyeyim, hazır beşinden çalmışkene altıncı şairimiz de nazım olsun, zaten sever zat-ı ali’leri leninleri (vladimir, ilginç.)
habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres, baktım arkasından kollarım iki yanıma sarkık, dedim nedir bu şayirlerin trenle istasyonla ekspresle dertleri. yağmurlar içindeydi prag, sen yoktun.
yemekli vagonda kefir denen bir çeşit ayran içtim, garson kız tanıdı beni. dedi; kefire ayran demeyeydin iyiydi be emmi. emmi dedi kız, neyleyim. bizim ilde urum olur uc olur dedim, sızılaşır bozkurtları aç olur dedim. ne anlatıyon ya dedi, gitti.
yedi.
~~
işbu yazı hiçbir ipim anlatmamaktadır. alt metni üst metni yok, kendisi dümdüz bi metin, alıştırmalık, atıştırmalık.
devamını gör...