vdahi yazar profili

'üç gece dört gün' gibi. bu aralar tatil işiyle ilgileniyorum.

arayan tarafı telefon kulağında bırakmaktansa meşgule atmak ya da açıp sonra arayım demek iyi. arayan taraflar da abartmasın ayrıca, dört beş sefer çaldırıp kapatırsın. her zaman herkes böyle şeyler yapsa çok şık olacak

kasım ile ekim farklılıkları oluyormuş.

artı olarak bütün bildirimler de kapalı

önce kendi ruhunu tanı, sonra eşine bakarsın. ruhunuzu piç etmeyin.

ailemle çok güzel bağ kurdum. sevgiyi çocuk yaşta aldım. sevdiğimde ilgili v kapsayıcıyım. ama kadınlar bu durumu kaldıramıyor. sistem arızası veriyor. bu durum çok adaletsiz v hak etmediğim bir hâl olduğu için; duygusal bağ kurmak türü yaklaşımları, insanların genel kültür olsun diye konuştuklarını, sadece dillerinde olan bir fantezi olduğunu, hepsinin asıl derdinin özbenlikleri olduğunu düşünüyorum.

muhakkak benzer durumu yaşayan kadınlar da vardır. demek istediğim şu:
duygusal bağ kurabilen insan sayısı epey az v benim gibi olup yaşadıkları sonucu bu bağın tamamen siyasetten ibaret olduğunu düşünen güven kayıplı insanlar da bunlara ekleniyor.

psikoloji bilimi, insanları psikolojik olarak etkileyip "benim sorunlarım var / travmatik bir geçmişe sahibim / off yeaa" tarzı kalıpları marjinal duruşlar olarak zihnine yerleştiren bir dal oldu ülkede. çünkü, zaten sosyal mecra paylaşımları insanları kibir v ego yönünden beslerken, şişen bencil dürtülerin kendini daha da özel hissetmesi için altbilincin derinlerde kendine marjinal unsurlar bulması zor olmayacaktı.
son bahsettiğim 'sosyal mecra paylaşımlar & kibir' konusu sosyoloji bilimi'nin çok daha detaylı ele aldığı bir gerçek.
olaylara sosyolojik olarak bakmanız netlik açısından daha faydalı olabilir. tavsiye ettiğim bir bilim dalıdır bu yazıyı okuyanlara.
ama dikkat edin:
"felsefeciler ölmeyi bekler, sosyologlar intihar eder" derler.

hangi davranışa gelen yorum ¿ yolun ortasında çıkartıp tuvaletini yapıyorsa hayatındaki zorlukları düşünecek değiliz. yani tanıdık ya da tanımadık sap ile samanı ayırt ederek kişiler hakkında bağlamlar oluşturmak lâzım.

eğitim fakültesi kazanmak basit olunca mezununu da kırk tane eğitime tabi tutarsın. o fakültelerin puanını v mezuniyetini zorlaştır, hem kalifiye öğretmen çıksın hem atanmak için bekleyen insan sayısı azalsın, hem kontrollü git.

evet öğretmenlerin çoğu genel kültürsüz, öngörüsüz, basit cümleler kuran mahalle insanı tadında. nedeni fakülte eğitiminin basitliği, 'hiç değilse en kötü bir öğretmen olsun' kafası ile kendilerini fakülteye atmış ya da attırılmış olmaları, alınan temel düzey psikoloji eğitimi ile gelen yeterlilik hissi..vs

fakültelerin gerçek öğretmen yetiştirmesi lâzım. bilgiye aç beyinler yetiştirmesi lâzım. öğrenmeyen öğretmen mi olur. meraksız öğretmen mi olur. bir anlatım dili bile yok çoğunun, anlatım yapamıyor yani normal bir sohbetten bahsediyorum. öğrenciye müfredatın dışında ne verebilir, ne kadar verebilir.

öğretmenlik olayı sistemin radikal şekilde değiştirmesi gereken mesleklerden biridir. mezunlara bir şey yapılmaz ama yeni alımlar için şartlar tıb düzeyine getirilmeli. aynı oranda şartlarını da iyileştireceksin öğretmenliğin, cazip kılacaksın. öğretmen dediğin zeki olacak, çözüm üretecek, böyle derin bir mesleğe bu kadar basit yaklaşılması hiç kafama yatmıyor.

başlığı görünce direkt çocukluğum geldi aklıma. kaç yaşındaysam hatırlamıyorum ama okuma yazma yoktu. ayranmıyorum diye anlardım. bu gibi kelime ayırt edemene durumu epey sürdü.
sanırım o dönem parçalarında söyleniş tarzı ya da fondan gelen müzik sesinin söze binmesi..vs gibi durumlardan ötürü bazı kelimeler ayırt edilemiyordu. ulamalar içinde kalıyordum adeta ya da yok öyle bir şey bayağı bildiğin anlayamıyordum çünkü ara ara bunu yine yaşıyorum.
tek fark "burada bir saçmalık var" diyebiliyorum artık, hıı büyüdüm ben.

benim ismim çok iyi ya. çocuğum olsa ona da koyacam erkek kız fark etmeden. öyle kalite, öyle ata tohumu bir şey

kötü tarz, kötü parfüm, kurtulamayan cümleler, 50 kelime ile gün geçirme, kapris, geliştirilmemiş kültürel düzey. sokarım öyle güzele

genel ülke durumu bu. bunun sosyolojik nedenleri var. çok uzun mesele fakat tam tersi olan nadir örnekler de var. fakat biz sonradan gelişmiş bir ülkeyiz. yani her ne kadar devrimlerimiz dünya'ya göre çok erken olsa da zihinsel gelişimi çok geç yakalamış, kabuğumuzu geç atmış bir ülkeyiz. bağlı sebeplerden ötürü de özgürlük yönetimimizde sorunlar var.
kaldı ki düşünmemeye halâ devam ediyoruz. düşünsene düşünene "hindi gibi" diyorlar :) ayrıca travmatik yetişmiş çok milyon var ebeveynlerin bilgisizliği yüzünden. şimdikiler de helikopter anne baba oluyor ama yıllar geçtikçe dengelenecektir bir şeyler ama kısaca; kapris, kompleks, vizyonsuzluk, yabanilik, tek düzelik güzeli çirkinleştiren unsurlar.

kim bu başlığı açan cahil.

götünde don olan kaç felsefeci görmüş acaba. sefalet içinde ölmeyen kaç felsefeci görmüş.

aranılan olgun kadın olabilir ama evde boş boş dizi film izleyen şekilde değil. işinde gücünde kişisel gelişiminde şeklinde..

kendini geliştirmeden cahilce, barbarca ilişki yaşayan insanları insanlar çekmez. en azından daha gelişmişi çekmez. bu durumda evde kalmış diyebiliriz ama kendi kafasında olan, karakter v zihin gelişimini sağlayan biri kendini en fazla diğer türlü kafalardan uzak tutuyordur v doğru kişiyi bekliyordur ya da biraz daha vakte ihtiyacı vardır tam anlamıyla doğru insanı bulmak için.

evde kalma psikolojisi denilen şey evde kalmış örnekler için geçerlidir yani. diğer güruh halinden memnun. aşk olsa iyi tabii ancak doğru insanla olmayacak, birkaç sene sonra sıkıntı strese dönecek aşkın da içine tükürürümdür. o yüzden körü körüne evlilik, mahalle baskılı evlilik, elâlem ne der evlilik aptallıktır.

19 mayıs atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramı kutlu olsun. yaşa mustafa kemal paşa yaşa..!

milli bayramlar her şeydir. atatürk de çok zeki adamdır.

şizofrenik sancılar.
kafanın içinde birinin konuşması artistlik olsun diye abartılarak söyleniyor diye düşünüyorum çünkü öyle olsa şizofrensin demektir.
sürekli düşünmek, düşünce karmaşası yaşamak kafanın içinde birinin konuştuğu anlamına gelmez. en azından düzenli olarak bu olmaz, böyle bir şeyse psiko terapiye gitmek gerek.

ayrıca, beyin sürekli bir şeyler düşünür. abartmayı ya da farklı göstermeyi ya da reklâmı seviyoruz. o kadar düşünüyorsun da katma değerli olarak ne yaptın ¿ kendine ne kattın ¿ hangi eksikliğini tamamladın ya da benliğini nasıl geliştirdin..vs diye de sormak lâzım ama uğraşmak da istemeyiz tabii, bu yüzden en kâbul edilir diyalog:

-kafamın içinde biri sürekli konuşuyor abi yeeaa

-ssssiktir git

rahatı seven, özgürlüğüne düşkün muhtemelen de biraz daha paralı erkektir

raylı sistemin her türlüsü çok güzel, bazen o treni metroyu öpesim geliyor. işleri ne kadar kolaylaştırmıyor mu gerçekten

az olması iyi midir acaba..
pop değil diye gitmiştir çoğu, ya da benim gibi senenin birkaç ayı kullanıcıları da olabilirler.
biraz da yönetimin eksiği olabilir. uyguluma yapılmadan önce çokça fikir verildi ama sanırım çoğu uygulanmamış v dahi dikkate alınmamış. daha aktif bir sözlük olabilirdi. kalan insanlar ehli beyinlerse bence yine sorun yok