film, albert camus tarafından 1942'de yayınlanan yabancı eserinden esinlenilerek önümüze geliyor. 2001 yapımı filmin hem benim için hem başkaları için ses getirdiğini söylemek yalan olmaz. hayata karşı çıkmanın, akıntıyı tersine itmenin yerine akıntıya etkisi bir dal parçasından farksız olan musa'yı seyrediyoruz. hayatın akışıyla uğraşmak için o kadar isteksiz ki karısının patronuyla olan ilişkisine, işlemediği cinayetlerden dolayı sorgulanmasına karşı çıkmıyor. filmi izlerken o kadar çok "fark etmez" kelimesini duyacaksınız ki bu yazıyı başrolün sesiyle okuyabilirsiniz.
musa için evlilik ciddi bir iş değildir, çocukların öldürülmesi çocuklar için kötü öldüren için iyidir. son kısımlarda savcıyla olan diyaloglar bir paragrafın ana düşüncesinden ibaret. savcı film boyu karaktere sormak istediğimiz soruları sorarak her kabın şeklini alıp itiraz etmeyen musa'yı biraz yoruyor çünkü musa için bu sohbet "gereksiz." arzu ve hırs musa'nın başını derde sokmuyor. musa terfi almak için uğraşmaz, musa katil damgasından kurtulmak için uğraşmaz, musa eşinin başkasıyla beraber olmasından rahatsızlık duymaz. arzuları dolayısıyla insanları suçlamaktan vazgeçmiştir, boşvermişliği o kadar ileri seviyededir ki annesinin ölümünden sonra "bugün annem öldü. belki de dün, bilmiyorum." diyerek kitaptan alıntı yapar.
bazen haklıdır da musa. sırf engellemeye gücümüz var diye geciktirebildiğimiz veya gerçekten engellediğimiz herhangi bir duygu/düşünce/dürtü/tehlike aslında bizim ne güçlü ne zeki ne ahlaklı ne samimi olduğumuzdan gün yüzüne çıkmıştır, aksine hayatın akışı devam ediyordur. belki daha hızlı ve daha acımasız, nasıl olsa bilim adamları da demiyor muydu dünya daha hızlı dönmeye başladı diye ?
devamını gör...