milyonfest'in bu yıl düzenlediği etkinliklerin tamamında kimsenin bilet alırken okumadığı bu yüzden de bu rezaleti fark etmediği bir kural var.
biletix'te de milyonbilet'te de "etkinlik kuralları" bölümünün ikinci maddesinde yazan kurala göre;
- kamp bileti satın alan katılımcılar için 22:00 öncesi çıkış olmayacaktır, alana son giriş saati kampçılar için 00:00 dır. tık
- günlük, kombine ve kamp kombine bilet alan katılımcıların saat 22:00'a kadar alandan çıkmaları durumunda bileklikleri çıkartılacak olup, yeni bilet almaları gerekecektir. tık
bir çadırda, hele ki yüzbinlerce insanın geldiği bir festival ortamında max saat 9'da uyansan konserlerin başlama saati (en dandiği) 17:00-18:00 gibi. bu saatler arasında öğlen sıcağında gölgesiz, kızgın kumun altında insanları zorla festival alanında tutmak nedir arkadaşlar?
ben yıllardır zeytinli rock fest ve kuşadası gençlik fest'e giden biriyim. çadırdan çıkınca yaptığım ilk iş en yakın avm'ye ya da cafeye gidip serinlemek, tuvaletimi yapmak ve bir şeyler yiyip içmek. hiç yoksa en yakın a-101 ya da migros'a gidip peynir reyonunda serinliyorum. gelen yüzbinlerce insanın yarısından çoğu böyle yaparak konser saatlerine kadar vakit geçiriyor.
milyonfest'in -muhtemelen- fahiş kiralarla içeriye yerleştirdiği yanmış yağla dandik yemek yapan 3 5 yer para kazansın diye yüzbinlerce kişiyi tüm gün içeriye kilitlemesi akıl alır gibi değil.
her şeyi geçtim 00:00'dan sonra içeriye kimseyi almamak nedir? nesin sen kyk yurdu mu.
eski 2 sevgilimi, 3 tane yakın arkadaşımı, şu anki sevgilimin de eski sevgilisini bulduğum sitedir kendileri. sabah yolda görüp tokalaştığım herkesin akşam g*tünü izliyorum çok ilginç bir oluşum valla.
not: onlyfans'a üye değilim, arkadaşımın g*tüne para ödemiyorum. twitter'da fake hesaplarda onlyfans tanıtımı yapıp fragman yayınlıyorlar, oradan bedava görüyorum efenim.
not2: twitter da cnbc-e'nin modern versiyonu o da ayrı konu.
yaşı belli etme konusunda kendisinden muzdaribim. enerjisi çok yüksek, hareketli, sporcu biriyim. ama millet abi abi yardırıyor. lan diyorum ne abiliğimi görüyorsunuz.
geçen ayna karşısında eski fotolarıma bakarken farkettim bundan 9 yıl önceki cildimle aynada gördüğüm cildim arasındaki farkı. mesela benim elmacık kemiğimde, şakaklara yakın bir yerimde gamzem vardı. gözlerimin etrafındaki çizgilerden o gamzem artık yok olmuş... :)
iki kez denk geldim. ilkinde sıcaktan bunalmış ve ölmek üzereyken önümde tır durmuştu. gözlerim parlayarak kapısını açtım ki bir dayı beyaz donuyla oturmuş malafatı allah'a şirk koşarcasına havaya dikmiş eliyle sallıyordu. ölmeyi tercih ederim deyip kapıyı kapatıp ters istikamete doğru koşmuştum.
ikinci serüvenimde de gideceğim yeri söylediğimde "oradan geçeceğim gel" demişti. muhabbetli muhabbetli yol giderken gideceğim yerin il sınırına geldiğimizde "ben buradan sapıcam" deyip gecenin bir yarısı beni sınırda indirmişti.
şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
benim mi allah'ım bu çizgili yüz?
ya gözler altındaki mor halkalar?
neden böyle düşman görünürsünüz,
yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
aslında adının tarihe karışması gereken bir şairdir. bu ukdeyi görünce altını doldurup doldurmamada kararsız kaldım ama şimdiki neslin bu ülkenin bu hale gelmesi için geçmişte kimlerle/nelerle uğraşıldığını bilmesi de gerekiyor.
evet, kendisi dediğim gibi yazar, şair ve aynı zamanda doktordur da.
milli mücadele zamanında bugünkü istanbul üniversitesi'nde yapılan bir konferansta söylediği "üzülmeyin efendiler, tersine mutlu olun. çünkü yunanlar bizim lehimize çalışıyor. memleketi milliyetçi denilen haydutlardan, serserilerden temizliyorlar" sözleriyle tepki toplamış ve türkçüler’le giriştiği tartışmalar, kadın hakları aleyhindeki yazıları ve muhafazakar kimliğiyle o dönemin cumhuriyetçileri tarafından protesto edilmiştir. falih rıfkı atay ve yakup kadri karaosmanoğlu gibi dönemin önde gelen isimleri de şaire karşı tavırlılardı.
ve 1934 yılında meczup bir halde "beyin" kanaması sebebiyle ölmüştür.
herkesin işittiği bu "roma" aslında şu an bildiğimiz italya'daki roma değildir. konstantinopolis, yani şu anki istanbul'dur.
dönemin bizans imparatoru büyük konstantin, konstantinopolis'i hem bizans'ın hem de dünyanın merkezi haline getirmek istemektedir. şehri baştan inşa eden konstantin, kudüs'te muhafaza edilen ve isa tarafından dokunulduğu için kutsal sayılan "milion" taşını konstantinopolis'e getirtip bugünkü ayasofya'nın karşısına yerleştirmiştir.
taşın olduğu yer 1453 yılına kadar dünyada sıfır noktası sayılmış ve bütün mesafeler bu noktadan itibaren ölçülmüştür. onun için "bütün yollar roma'ya çıkar" sözü nouva roma (yeni roma) yani konstantinople için söylenmiştir.
belki de birçoğumuzun hiç farketmediği hatta varlığından bile haberdar olmadığı ama bir zamanlar dünyanın merkezi sayılan o taş ise kıymeti bilinmez bir şekilde hala aynı yerinde duruyor.
çok fazla eşi, dostu, arkadaşı, sosyal çevresi olmayan insandır. çünkü eğer olsaydı, mutlu gördüğü insanların da aslında gerçekten mutlu olmadıklarını bilirdi.
nitekim herkes sizin gibi her yerde ağlamak zorunda değil; tatilde, gezmede, denizde gördüğün her insan da zengin ve mutlu değil. insanların kafalarını dağıtma biçimleri birbirinden farklı olabiliyor.
az önce müşteri masama tık tık edince uyandım. sinirlendim. fiyatı yüksek çektim hemen gitsin diye... gitti ama uykum kaçtı. bir sözlüğe bakınayım dedim bu başlıkla karşılaştım.
dün de uyurken rüyamda eski sevgilimi gördüm. şu anki sevgilimle bi barda otururken o da geliyor kucağıma oturuyor. bizimki kıskanıyor onu itip ben oturucam diyor. kucağımda kavga ediyorlardı. tam o an müşteri geldi. uyandım... bu kez çok kızdım ama. hiç fiyat vermeden kovdum.
mavi oda şarkıları konseptiyle bu haftasonu beşiktaş'ta sahne alacak. sahnede yalnızca çello ve piyanoyla birlikte hit şarkılarını coverlayıp türkü ve yabancı şarkılar söyleyecek. bir rock sanatçısının klasik müzik enstrümanlarıyla anadolu türkülerini söylemesi ilginç bir deneyim olsa gerek...
az önce bi etkinlik sayfasında görüp ilgimi çekti.
aylin aslım'ın muhteşem bir konser projesiymiş. sahnede yalnızca çello ve piyanoyla birlikte hit şarkılarını coverlayıp türkü ve yabancı şarkılar söyleyecek. bir rock sanatçısının klasik müzik enstrümanlarıyla anadolu türkülerini söylemesi ilginç bir deneyim olsa gerek.
birbirinden farklı 7 tane spor dalında yarışmalar, zorlu rakipler, düzinelerce yan görev içeren "doodle şampiyon adası oyunları"nda amaç, yedi kutsal parşömenin hepsini toplamak.
oyunda gerçek zamanlı küresel lider tablosuna katkıda bulunmak için mavi, kırmızı, sarı veya yeşil takımlarından birine katılmak gerekiyor.
oyundaki yan görevlerin çoğu birilerine karşılıksız iyilik yapmak. bu da sosyal sorumluluk bilincinin artmasına sebep oluyor ayrıca oyunu eğlenceli hale getiriyor.
doodle şampiyon adası’nda tamamlanması gereken spor dalları;
sebebi herkesin "ilk" olmaya çabalaması bence. ilk entry, ilk sayfada yer almak gibi öne çıkma güdüsüyle oluşan egoist beslenmeler buna sebep oluyor yüksek ihtimal.
el alışkanlığı olarak işe geldiğim ilk an google'a açıp "e" harfine basıp enterleyip ekşi'ye "k"ya basıp buraya geliyorum. saatlerce sadece burada gezinip ekşi'nin sekmesine hiç girmiyorum bile. günün sonunda bi bakıp şöyle olup kapatıyorum.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.