iyi mi geceler bilemiyorum.sorunsuz, sessiz ve sakin bitmiş bir günün sonunda mutlu muyum, elimden geleni yaptım mı, bugün kendime ne kattım gibi soruları cevap aramadan sadece soruyorum.belki de uyumam gerekiyor, gözlerim uykudan öyle ağırlaştı ki acı veriyor, dayanabildiğim kadar dayandım artık bundan sonrası sonra...
19.10.2021
"sanki bir yokuştayım kimsenin olmadığı, duymadığı ve bilmediği, uçurumdan atlamamam için bir engel yok, engel olan şey düşüncelerim hayatta tutan ve atlamama engel olan şeyler. ne yapacağımı bilmeden akışına yaşıyorum hayatı. hiç yokmuş ama hep varmış gibi gözlerimden süzülen gözyaşları yaşanmışlıkları hatırlatıyor bana.
gökyüzünde uçan bir kuş olsam sadece uçmak istediğim yere uçsam. bilmeden geride bıraktıklarımı düşünmeden savrulup gitsem bir yaprak gibi. hiç düşünmeden nedensizce gitsem. denize bırakabilsem kendimi buz kesmiş o suda sessizce yumsam gözlerimi. bir yoldayım bilinmeyen ve görünmeyen gitsem buralardan arkama bile bakmadan. "
baya bir şaşırdım o zamanlar böyle şeyler yazdığıma : gerçi pandemi de beni baya bir etkilemiş gibi gözüküyor. )
bu aralar bol bol deniz fotoğrafı çekiyorum istemsiz. sınava gitmenin biraz heyecanı ve azıcık da stresiyle güzel bir gün olmasını diliyorum. ales'te herkese başarılar.
son zamanlarda kendime bunu çokca hatırlatıyorum istemediğim bir yerde durmanın ve devamında orada kalıp kalmama hissi beni bitiriyor. devam etsem ayrı kendimi bu duyguya kaptırsam geçirdiğim her gün çok daha çekilmez olur. bu kadar şeyin içinde kendime bunu yapamam ummak yeterli olmaz ama umuyorum ki bir an önce buradan giderim. kendimi ait hissettiğim mutlu olduğum yere gitmek için kalbim küçük bir çocuk gibi çırpınıyor heyecandan ama çoğunlukla burada geçireceğim daha bir çok gün içinde ne zaman biticek kalmak istemiyorum duygusu kahrediyor. istesek de bazı şeyler olmaz olması için elimden geleni yapacağım. hayaller ölmez, inancımız ölür. inancımızı kaybetmeden bu günlerin bir an önce geçmesi dileğiyle...
gün bizim güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim
el ele olduğumuz o gün gülmek bizim
dün bizim yarın bizim, yana yana sevmek bizim
hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim
sonbahar düşmüş ağaçların arasından, mavi denizden, dağlardan, taşlardan, kuşlardan, yollardan geçerken çoğu zaman zihnimle sessiz kalmayı yolu izlemeyi çok seviyorum, her şehirin farklı bir yaşamı, güzelliği vardır. bir süreliğine gitmekte olduğum yol varacağım yere ulaşmanın mutluluğu birçok duyguyu yaşıyorum. yolculukları çok severim neden bilmiyorum ama bana zamanın farkına varmamı kendime biraz da olsa zaman ayırıp düşünmemi sağlıyor.
hayatta bazen elimizdeki bütün seçenekleri tüketiriz yapamayız ve geriye tek bir çıkış yolu kalır insanın, öldürmek ya da ölmek. insanlar birisini öldürmeyi ya da intihar etmeyi istedikleri kadar yargılasınlar. yaşananlar, geçen zaman, onca birikmişlik insanı böyle bir eylemi yapmaya dürtüyor. doğru olduğunu asla söylemiyorum sadece biraz anlayış göstermeliyiz.
düşünmek demeyelim, sıklıkla bir anda gereksiz insanlar beni umursamayanlar aklıma geliyor. bu durumdan nefret ediyorum. aklımdan silmek istiyorum o insanları.
vizeler geldi bir gün kaldı ve çalışamıyorum, şaka gibi evet. cidden bir yorgunluk, sıkılmışlık var üzerimde çalışınca tam çalışıyorum. ancak çalışana kadar çok zorlanıyorum. neye çalışacağımı bilmiyorum dersler o kadar sohbet gibi geliyorki hocalar da konularda püf noktaları vermeyip kolay kolay diyorlar, hiç güvenmiyorum bence çok zor olucak. hadi bakalım yarın güzel bir çalışma planı yapıp 7-8 saat çalışmayı planlıyorum. uyuyamıyorum geceleri hep telefonla uğraşıyorum. uyumam lazımm.
bir millet vardı; yorgun ama dimdik, sessiz ama umutlu…
toprakları yanmış, şehirleri susmuş, ama kalpleri hâlâ “özgürlük” diye atıyordu.
ve o kalplerin ritminden bir ses yükseldi:
“egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir!”
o ses bir sabah, 29 ekim 1923’te, gökyüzüne yazıldı.
yüzyılların zincirini kıran bir milletin adımlarıydı bu.
cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil;
bir halkın yeniden doğuşuydu, bir yemin, bir diriliş, bir umut ateşiydi.
o günden sonra çocukların gözleri daha parlak,
kadınların omuzları daha dik,
gençlerin hayalleri daha özgür oldu.
çünkü artık bu vatan, “bir kişinin değil, bir halkın” sesiyle nefes alıyordu.
cumhuriyet, atatürk’ün kaleminden değil, milletin yüreğinden yazıldı.
ve biz, o yüreğin mirasçılarıyız.
her 29 ekim’de bayrağımıza bakarken, aslında kendi hikâyemizi görüyoruz:
küllerinden doğan bir ulusun hikayesini…
bugün, o büyük adımı atanlara minnetle,
cumhuriyetin ışığında bir kez daha söz veriyoruz:
bu topraklarda özgürlük, eşitlik ve umut asla sönmeyecek.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.