zamansız kelebek yazar profili

zamansız kelebek kapak fotoğrafı
zamansız kelebek profil fotoğrafı
rozet
karma: 196934 tanım: 47427 başlık: 13605 apolet: 7 takipçi: 767
hey there i am using whatsapp

son tanımları


yazarlara ait gökyüzü fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

memo

mehmet isminin kısaltılmış şekli olmasının yanı sıra 2017 yapımlı bir kısa filmdir.

julien becquer
eléna dupressoir
jules durand tarafından yazılmış ve yönetilmiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

alzheimer hastası olan louis adında emekli bir adamın yaşadığı zorlukları anlatıyor.

adamın evindeki eşyalara kızı tarafından notlar iliştirilmiştir, çünkü hatırlamamakta ve hafızasından her şey her an silinmektedir.

bir gün canı kahve ister ve markete gider, marketteki kimseyi tanımadığı için dehşete kapılır, ürünler silikleşmeye ve her şey hızla beyaza dönmeye başlar, tanıdığın ya da hatırlamadığın biri olmadığında güven duygusu da hızla azalacaktır.

adam telaşla kendini dışarı atar ve kızını bulması ile artık güvendedir.

elbette trajik bir filmdi ama oldukça basit bir kısa film olsa da bana düşündürdüğü bir şey oldu, hatırlayacak hiçbir şey kalmadığında biz kim oluruz, kim olacağız?

mesela hiç bilmediğimiz bir şehirdeyiz, o şehirde hiç anımız olmadığı için de kaybolmaktan korkuyoruz, ama diyelim ki yanımızda sevdiğimiz, hatırladığımız biri var, demans olsak bile, işte o kişi orayı bildiği için artık kaybolmaktan korkmuyoruz, çünkü ona güveniyoruz, güven ise sevginin sonucunda oluşuyor.

benim düşündüğüm şey ikinci söylediğim değil de ilk söylediğim şey olmuştu, anılar silinirse, bilerek veya bilmeden unutursak hayat istediğin anlamı vaat edebilir mi?

bana düşündürdükleri şimdilik bu kadar.


silgiler silerken silinirler de.

ece ayhan

devamını gör...

climbing up the walls

radiohead şarkılarından biri olmakla birlikte grubun 1997 yılında yayınlamış oldukları ok computer albümünde yer alır ve şarkının grup üyeleri tarafından yazıldığı bilinmektedir.


" ben senin evindeki kilidin anahtarıyım
ı am the key to the lock in your house.
"
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

güzel annemin hayal gücü

2019 yılında yitirdiğimiz türk şair ve yazar küçük iskender imzalı eser; oldukça kısa bir kitap ve 1996 yılında yayınlanmıştır.

kendisinin mezar taşında yazan dizeleri de bu kitapta yer alıyor.

" şair bu kitabın telif gelirini hayvanları koruma derneği'ne bağışlamıştır. "
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

küçük iskender'in varlığını ya da yokluğunu hiçbir kelimenin tam olarak karşılayamayacağı kanaatindeyim, hiç tanışamamış olsam da biliyorum ki bambaşka bir insandı ve onun varlığı şairlikle sınırlandırılamayacak kadar doluydu.

tıp fakültesini okul bitmeye 1 yıl kala bırakmış olsa da o bir doktordu, 5 yıl tıp okumuştu.

yazdıkları da onun bir cerrah olduğunu gösterir nitelikte keza.

bu kitabını daha önce okumuş olsam da yeniden okumak istedim, yeni kitap yazamayacak kadar bedenen yok olduğu için eski yazdıklarını dönüp dönüp bir daha okumaktan başka çare yok gibi görünüyor.

kitabımız oldukça kısa; ama oldukça etkili şiir ve dizeleri yer alıyor, şairin kişisel albümünden birkaç fotoğraf da kitabımıza eklenmiştir, annesinin gençlik fotoğrafı, kendisinin çocukluk fotoğrafı, sevdiği birkaç aile dostu ve akrabanın da fotoğrafı var.

kitabın adında anne sözcüğü yer alsa da şiirlerde anne imgesinin fazlaca yer tuttuğunu söyleyemem, bir şiirde annesine sesleniyor, ama belki de kitabı yalnızca ona adamak istemiştir, bütün şiirlerde annesinden bahsetmek zaruriyetinde değil.

şiirleri zaten bildiğim şiirlerdi, yeniden okumuş olmak iyi geldi, aşkın, terk edilmenin, ayrılığın, ölümün, acının yansıdığı şiirlerdi.

şairin üslubu her zamanki gibi keskin ve bu da şiirleri oldukça güçlü, canlı kılıyor.

kitaptan en sevdiğim dizeleri bırakarak burada bitiriyorum.

güzel uyusun küçük iskender.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


benimle birlikte intihar et anne.

öldüğümde beni senin ellerinle yıkadılar!

korkma! yalnızca ayrılıyoruz
geleceğim yok benim, sen yaşadıkça.

ben yürüyüp gittim
sen ellerini yüzümde unuttun
sen hayatımda unuttun kokunu

beni yüklenip bir yere götürdüler
sen geleceğini yüzümde unuttun.

bir martıyı ağlattın işte
bir çocuk garanti intihar eder artık.

ben zaten kendimi aşklarda
hep kalkışılınmış müthiş intiharlarla yaraladım!

-- gidecektin, mecburdun, hepsi gibi --


ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar.

sen: elleri mücevher olan
sen: bakışları vaaz olan
sen!
hep bir başkalarında hep bir başka olan tanım seni severek seni daima ben tanımladım!

devamını gör...

kelebeğin rüyası

" herkes gibi olana şiir yazılır mı? "

yılmaz erdoğan tarafından yazılan ve yönetilen 2013 yapımlı türk dram filmi; başrolde ise kıvanç tatlıtuğ
belçim bilgin
mert fırat ve yılmaz erdoğan gibi isimler yer alıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ikisi de çok erken yaşta hayatını kaybeden iki türk şair muzaffer tayyip uslu ve rüştü onur'un dostluğu konu ediniliyor.

filmimiz 1941 yılında geçmektedir.
ikisi de ince hastalıktan muzdarip olan bu iki genç maden ocağında çalışmaktadır, birbirlerinin en yakın dostudurlar ve hayatta en çok şiiri severler.

hasta oldukları için sürekli öksürürler ve insanlar onlardan biraz da bu yüzden uzak durur, suzan bile ilk önce elini sıkmamıştır.

ikisi de çelimsiz olan gençleri belki de yaşam koşulları hasta etmiştir, bir gün babası zengin olan bir genç olan suzan ile tanışırlar ve ondan ikisi de hoşlanmıştır, kız için girdikleri bir iddia bile vardır.

hikâye muzaffer ve suzan odaklı gelişir, bu arada rüştü'de hastalanacak ve hastalığı ilerleyecek, daha sonra mediha ile tanışıp evlenecektir.

iki önemli şairin bir de hocası vardır, behçet necatigi; onu ise yılmaz erdoğan canlandırmıştır.

iki şairin en büyük dilekleri şair olduklarını kabul ettirebilmek, şiirlerinin bir dergide yayımlanması, aşık olmak ve iyileşebilmektir.
hayat ise onlara çok gülmemiş ve gülmeyecektir, onlar bir kelebek ömrü kadar yaşamıştır.

film yoksulluk gerçeğini de bünyesinde barındırıyor, iki genç yoksul olduğu için, yetersiz beslendikleri için ve maden ocağından dolayı hasta olmuş bile olabilirler.

film hakkında kişisel fikrim ise;

daha önce izlediğime emin olsam da bazı sahnelerini yeniden hatırlamak için tekrar izledim, ayrıca geçenlerde muzaffer tayyip uslu kitabı olan şimdilik (kitap) adlı eseri okumuştum, onun kitabını okumak da filmi tekrar izleme sebeplerimdendi.

dram filmi olduğu kadar, tarihi bir film olarak da kategorize edilmiş olsa da o dönemin filme çok iyi yansıtılamadığını düşünüyorum, ama olabilir, çünkü yönetmen 1967 doğumlu, gerçekten yaşamadığı bir zaman dilimini sinemaya uyarlamak da kolay şey değil.

kıvanç tatlıtuğ ve mert fırat'ın şair rolünü benimsemiş olmaları filmi duygusal kılıyor.

belçim bilgin'in oyunculuğuna kötü diyemem ama daha iyisi olabilirdi.
yılmaz erdoğan'ın canlandırdığı behçet necatigil rolü de iyi gibiydi.
şiir ve dostluk, aşk ve ölüm etrafında şekillenen trajik ve kısacık hayatların buruk öyküsüydü bu.

unutmadan söylemek gerekir ki, muzaffer tayyip uslu'nun şimdilik (kitap) adlı eserinde de rüştü onur'a yazılmış bir metin yer alıyor, onu kaybettiğinde duygularını bu kitaptan ve metinden de bir kez daha görmüş oluyoruz.

birbirinin en yakın dostu olan bu iki gencin hayatları bu kadar kısa olmasaydı kim bilir daha neler yazacaklardı, kısacık hayatlarında bile iz bırakmayı başarıyor ve şiirden bir gün bile vazgeçmiyorlar.

filmin son repliği ile tanımımı burada bitiriyorum.

güzel olan, yaşadığımızdır,
bir gün öleceğimiz değil.



daktiloları balkondan düştüğünde biraz güldüm, düşen daktiloya bakışları komikti.

kıvanç tatlıtuğ'un ağladığı sahneler filmi etkileyici kılıyor.

kıvanç tatlıtuğ babası tıraş olurken ona ayna tuttuğu sahnede babasını şair olmak istediği için hayal kırıklığına uğrattığını görüp ağlamamak için kendini zor tutuyor ve onun bu hali de üzücüydü.

mert fırat'ın filmde karısı farah zeynep abdullah'ı banyo yaptırdığı sahne çok üzücüydü. film sonunda ise etkilenmemek mümkün değildi.
devamını gör...

ah'lar ağacı

kitabın başında; sesinin tonunu ahlat ağacına emanet ettiğini dile getiren didem madak imzalı eser olup 2002 yılında yayınlanmıştır.

pulbiber mahallesi kitabındaki şiirlere kıyasla bu kitabındaki şiirlerinin daha duygusal olduğunu lâakal kendi adıma söyleyebilirim.

bu şiirleri daha duygusal yapan şey ise galiba yitirdiği annesine duyduğu özlem ve yokluğunun acısının gözle görülür nitelikte olmasıydı.

annesizlik sanki bütün ömrüne sirayet etmiş ve ne yapsa, nereye gitse de bu acıdan kurtulamamış gibi geliyor onu okurken.

özlem denilen şey ya görmekle, ya vuslatla ya da ölümle son bulabilir belki de ancak.

görmek ya da kavuşmak ihtimâlleri yoksa da acıyı dindirecek tek şey ölüm olur, şairin de hayatını kaybetmesinin verdiği acı sevenleri için hiç geçmeyecek olsa da en azından artık annesi için acı çekmeyecektir, ölümü onu acıdan kurtaran tek şey olmuştur.

şiirlerin işlediği konular ise şairin hayatını yansıtıyor, annesizlik, anlaşılmamak, hüzün, kimsesizlik hissi, her şeye biraz alışma çabası, acıların pençesinden kurtulamamak, ah etmek, annesizlik sonucunda epey büyümüş olmak, ruhen büyümek, acıların onun hayata bakış açısına olan etkisi, şiirlerin işlediği konulardandı denilebilir.

kitabı ilk okuyuşum değil ancak yeniden üzerinden geçmekte fayda var diye düşünüyorum.

birkaç dize ile burada bitiriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


berbattı, bir şiire böyle başlanmazdı.

bir zamanlar kendimi
bulunmaz hint kumaşı sanmıştım.
kaç metredir benim yokluğum?
benden daha çok var sanmıştım.
benim yokluğumdan
dünyaya bir elbise çıkar sanmıştım.
dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan sonunda ben de alıştım.

insan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.

bazen sevinirim
sevinmek nedense hep yedi yaşında.

ya siz,
nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
nasıldı
öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?

hayatıma hayat diyemem artık.

anlatmak isterdin kendini durmadan
bir bardağa bile olsa.

en iyi hikayeleri ölüler anlatır

kime ne anlatarak bitirsem hayatımı?
yorgunum, kahvem çamur gibi
batmaya da razıyım, artık beni anla.
devamını gör...

bakışsız bir kedi kara

1931/ 2002 yılları arasında yaşayan ve silgiler silerken silinirler de sözünü etmiş olan türk şair ece ayhan imzalı eser; 1965 yılında yayınlanmıştır.

ece ayhan okumayı pek seviyorum ve bu kitap okuduğum kaçıncı kitabı bilmiyorum.

kitap oldukça kısaydı, kitap değil de sanki küçük bir deftere yazılanları okuyorum hissi veren bir sayfa sayısı vardı.

kitabın adında kedi sözcüğü geçiyor olsa da içeriğindeki şiir ve yazılarda kedi olgusunun fazlaca yer tuttuğunu düşünmüyorum.

belki de bakışsız bir kedi kara şairin bizzat kendisidir, bilinmez.

şiirler daha çok şiir formunda değil de karalama veya düzyazı şeklindeydi, belli ki şair kendisini kısıtlamıyor ve anlatmak istediğini belirli bir kalıba sokma gereği duymadan anlatmayı seviyor.

öyle olmasaydı bilindik şiir formunu korurdu diye düşünüyorum.

kendine sorduğu birkaç soruyu can alıcı buldum, eskiden büyülü biri olduğunu hatırladığını beyan ettiği dize etkileyiciydi.
kişinin eski haline duyduğu özlemin yıkıcılığını hatırlatır nitelikteydi.

onu sevmenin sözcükleri olmamıştır dizesi de iyiydi, birini sevdiğimiz ya da hoşlandığımız zaman ona karşı duyduğumuz hissi anlatacak kelime bulamayışımızı hatırlatan cinstendi.

saçlarını uzatmıştır, yalnızlığı sever dizesinde ise kendisini anlattığını düşündüm, çünkü onun bazı fotoğraflarında saçları uzun gibiydi.

bildiğim kadarıyla karısını da yitiriyor ve bu yüzden onun yalnız kaldığını düşünmek imkân dâhilinde gibi görünüyor.

gerçekten yaşıyor muyum acaba?
mevsimin ne olduğu pek bilinmiyor,
ve ben pek üşüyorum
dizeleri de sorguladığı konu açısından etkileyiciydi.

birkaç dizeyi bırakarak burada bitiriyorum, umarım kitabın hak ettiği özeni gösterebilmişimdir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kim benimle arkadaşlık edebilir?
kim?

nasıl da büyülüymüşüm o zamanlar

gerçekten yaşıyor muyum acaba?
mevsimin ne olduğu pek bilinmiyor
ve ben pek üşüyorum.

onu sevmenin sözcükleri olmamıştır.

göğsünde ağır bir kelebek
içinde kırık çekmeceler

geçer sokaktan bakışsız bir kedi kara.

saçlarını uzatmıştır
yalnızlığı sever.

aldırmıyorum
kimse birbirini aramasın!
geçerken belirli bir denizi.
devamını gör...

berçin

farsça kökenli olduğu söylenen sözcük;

bahçe, etrafı çevrilmiş tarla.
sertleşmiş toprak, toprağı pek, katı olan arazi ve taş yığını
olarak tanımlanmıştır.

arasına çimento ya da harç koymaksızın üst üste yığılmış taşlardan örülü duvar anlamında kullanılmaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kaynak
devamını gör...

sözlük yazarlarının çektiği deniz fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mücadele (kısa film)

batuhan karadaş tarafından çekilen kısa film; senaryosu da kendisine ait iken film 2022 yılında yayınlanmış ve amatör isimler yer almıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

konusuna gelecek olursak;

nisa adında bir genç kızın ailesinden fiziksel şiddet görmesi sonucu akabinde gelişen intihara meyil edişi ve yaşam mücadelesi konu ediniliyor.

genç kız anne ve babasından şiddet görüyor, gerçi onların anne ve baba olduğu söylenemez, yalnızca kağıt üstünde ana babadırlar, çocuğunu intihara sürüklemek, şiddet uygulamak, hayatını zehir etmek, sevmemek, çocuğuna bunları yapan kişiler anne baba olarak kabul edilemezler, çocuğunu lâyıkıyla büyüten, eğiten, seven, ilgilenen, gerçek anne babalara haksızlık olur bu tür ebeveynlere anne baba demek.

genç kız sözde babasının bırakmış olduğu silahı görür ve intihar etmeye gider, tam edecekken ise vazgeçer, onlar için ölmeye değmeyeceğini anlamıştır.

film hakkında nesnel şeylerden ziyâde yara bandı olma çabasındayım, yere düştüğünü hissedeni kaldırmak için yaşarım, hiçbir şey için yaşamayacak olsam bile yardım etmek için yaşarım.

hayatınızda size kötü davranan ve şiddet uygulayan, uygulama hakkı olduğunu sanan bireyler olabilir, bakın insan demiyorum, fiziksel, sözel, psikolojik şiddete maruz kalabilirsiniz, yok sayılmış veya yok sayılmaya devam ediyor olabilirsiniz, evet, dünyanın en acı şeylerinden biridir yok sayılmak, yok sayılmak da bir şiddettir belki, duyulmamak ve görülmemek, önemsenmemek, hatırlanmamak yaralayabilir.

bütün bu hisler hayatınızı perişan hale getirebilir, mümkün, ama hiçbir mutluluğun ebedî olmadığı gibi hiçbir şiddet de, hiçbir olumsuz duygu da ebedî değildir, ölümün olduğu bir yerde sonsuzluktan bahsedilebilir mi?


şimdi sonsuz gibi gelen ve bütün yaşama hevesini alıp yere çalan duygular bir gün gidecektir, hiçbir şey kalıcı değil.

hiç kimsenin sizi değersiz hissettirmesine izin vermeyin, böyle bir hakkı yoktur kimsenin.

hayat zordur ama mücadele etmekten başka çare de yok.


devamını gör...

başlangıcın sesi

bugün ölüm yıl dönümü olan iranlı şair ve ressam sohrab sepehri imzalı eser;
türkçe'ye ise cavit mukaddes tarafından çevrilmiş ve yalnızca 55 sayfalık kısa bir şiir kitabıdır.

sohrab sepehri'nin geçenlerde de suyun ayak sesi kitabını okumuş ve diğer kitaplarını da okumaya karar vermiştim.

sohrab sepehri bence farklı bir şair,
onu okurken sanki hayatı birçok insandan farklı görüyor gibi bir sezgiye kapılmamak galiba mümkün değil.

bir keşiş edâsıyla yazıyor benim gördüğüm kadarıyla, münzevî ve yalın, nezih bir şiir dünyası hüküm sürüyor gibi.

bu kitabındaki şiirleri diğer okuduğum kitabındaki şiirlere kıyasla daha güçlü ve kısmen daha irkiltici buldum, düşündüren ve etkisi altına alan bazı dizeleri oldu, mesela;

" rüzgar sırları alıp götürdü
bir elmayı ısırmak için ne denli yalnız kaldık
mezarlık yaşamıma yansıdı " dizeleri bence farklı bir seviyedeydi.

özellikle de mezarlık yaşamıma yansıdı dizesini iyi buldum.

hayatı şiirsel bir tonda yansıtma biçimi iyi düzeydeydi, yaşamın yansıtılma şekli şairin kendi özgü şiir formuyla karşımıza çıkıyor.

bazı dizeleri bırakarak burada bitiriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kül olmuş tüm çarpıntılar.

varlığın hüznüyle beni yalnız bırak.

uykumun kırılmış tılsımı.

beni arıyorsanız eğer,
boşluğun arkasındayım.

unutmamalıyım, yalnızım.

bir hiçe benziyorsun!
kendi yüksekliğimi kaybetmişim.

mezarlık yaşamıma yansıdı
alışkanlıklarla doldurduk ceplerini.

devamını gör...

murathan mungan

bugün doğum günü olan 1955 doğumlu türk şair ve yazar olarak bilinir; aslen mardinli olduğu bilinmektedir.

şair olmasının yanı sıra tiyatro bölümünde okumuş ve şarkı sözü de yazmaktadır, bunlardan birisi sezen aksu şarkısı olan eskidendi çok eskiden şarkısıdır.

iyiki doğdu murathan mungan..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çador
yaz geçer
beşpeşe
eteğimdeki taşlar çok severek okuduğum kitaplarıydı.


yaz gelir geçer, iyi gelir sözcükler.

yaz geçer

artık kimse öldüremez beni.

hey joe (şiir)
devamını gör...

yazarların çektiği ağaç fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

aforizmalar (oscar wilde)

oscar wilde imzalı eser;
türkçe'ye ise celal üster tarafından çevrilmiştir.

kitabın özgün adının aphorisms olduğu bilinmektedir.

kitap hakkında konuşmadan önce oscar wilde hakkında kişisel duygu ve düşüncelerimi biraz anlatmak isterim.

onu biraz olsun tanıdığıma inanıyorum,
kibirli, alaycı, insanı çıldırtacak kadar realist, her şeyin farkında olduğu için belki gerçekten mutluluğu bulması imkânsız, ama o bence zaten bu dünyayı ölüme giden yolda bekleme salonu olarak görüyordu, bu yüzden kendisi dâhil her şeyle dalga geçecek kadar hırçın bir insan olduğu izlenimi uyandırıyordu.

onu okumak insana kendini hatırlatıyor.
bu kitabında ise hayata dair pek çok konuya ve duruma, kavrama ilişkin aforizmaları var.

hayata dair ve hayatı oluşturan konular seçilmiş, onun hayatı algılama biçimi, gözlemleri ve tecrübeleri, aforizmalarının güçlü olmasına zemin hazırlamış, okurken onun her şeyden biraz tiksinen, kısmen nihilist, kibirli, eğlenmeyi ve yaşamayı iyi bilen biri olduğunu hatırlatırken ele aldığı konuları felsefik değil de kendine has biçimde çözümlüyor.

adalet, ahlak, edebiyat, evlilik, aşk, ölüm, eğitim, toplum, uygarlık, tarih, yaşlılık, gençlik, yoksulluk, özgünlük, bilgelik, felsefe, görünüş, sanat, müzik, hayat ve hayatın temelini oluşturan pek çok kavram daha kendisine yer edinmiş.

ona göre herkes biraz düzenbazdır, evlilik aşkı öldürür, insanın bir kez geldiği bu hayatta çalışmak veya sevmediğin bir işi yapmak mantığa aykırıdır, tarihi ancak büyük insanlar yazabilir, gençler her şeyi bildiklerini sanır ve ancak yaşlılar hayatı anlamıştır.

yazarın konulara farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı, son derece gerçekçi bir bakış açısının hüküm sürdüğü, okurken altını çize çize okuduğum ve sevdiğim bir kitap oldu.

yazarın hayatta bir şeyleri değiştirmek istediğini ama buna tek başına gücünün yetmeyeceğini içten içe bildiğini anladığımız, iç dünyasına ve düşüncelerine ışık tutan, okunulası bir eserdi.

en can alıcı bulduğum söz ise
kalp kırılmak içindir sözü oldu.

kitabı sevdim ama;
oysa herkes öldürür sevdiğini..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

looking for you

amerikalı şarkıcı ve muhteşem kitaplar yazmış olan patti smith şarkısıdır; 1988 yılında yayınlanan dream of life albümünde yer alır.


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

" seni arıyorum, seni arıyorum.
looking for you looking for you
ve sen yansıtıldın
and you were reflected

gördüğüm her şeyde
ın all that ı saw...
"
devamını gör...

umut (2018)

mustafa taşkın tarafından çekilen kısa film; senaryosu da kendisine ait olan film 2018 yılında yayınlanmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin adı aslında umut ama umut adında başka bir kısa film başlığı var, ingilizcesi ile açmak istedim;
yani hope ama öyle bir başlık daha var, o yüzden filmin adı mecburen umut olarak yazılabilir bir başlık kalmadığı için değiştirilmek durumunda kalınmıştır.

umut ve ümit neredeyse aynı olduğu için ortaya konulan emeğe isim değişikliğine gitmek zorunda kalarak haksızlık etmediğimi umuyorum.

şimdi ise konusuna geçelim,

yeni bir okula atanan attila adında bir edebiyat öğretmeninin aydın adındaki öğrencisinin hayatını değiştirmesini konu ediniyor.

öğretmen okula yeni geldiği için çocuklarla tanışma seremonisinin ardından aydın ile de tanışıyor ve onun da kendisi gibi edebiyat okumak istediğini görüyor.

aydın daha sonra okula gelmiyor ve anlıyoruz ki babasını kaybettiği için okula gelmiyormuş, mezarlıkta ağlıyor.

öğretmen ise öğrencisinin peşini bırakmıyor, peşini demek belki umuda uzak bir kelime, bundan dolayı elini demeyi daha uygun buluyorum, elini bırakmıyor, (mecazen) evine gidiyor ve onun derdine derman olmuş, aradan yıllar geçmiş ve bu kez de aydın adlı çocuk hayallerine kavuşmuş.

filmle ilgili 2 noktaya değineceğim,
birincisi iyi bir öğretmene denk gelmenin önemi, ikincisi ise umut ve mücadele.

iyi bir öğretmene denk gelen öğrencinin hayata bakış açısı da değişecektir, bütün öğretmenlerin aynı olmadığının farkındayım, hepsi her zaman size destek olacak diye bir kaide yok, yalnızca sizin ışığınızı görenler ve daha çok parlamanızı isteyenler sizin yanınızda olacaktır.

ikincisi ise insanın sevdiği birini kaybedince hayallerini salmaması gerektiği, hayatta kayıplar da olacaktır ve bunun önüne geçilemez, babası öldüğünde hayata da küsebilirdi filmdeki çocuk, ama ümitleri ve hayalleri ile, öğretmeninin desteği ile de yoluna devam etti, kendini bırakmadı, hayalleri vardı, gerçekleştirdi.

kısa filmi konusu gereği izlenilebilir buldum, umudu yitirmemek gerektiğini hatırlatan bir kısa filmdi, öğretmenin öğrencisinden vazgeçmemesi filmi daha duygusal kılıyor.

kimi kaybetmiş olursanız olun, acısı derin, iyileşmek ve eski kendin olmak zaman alır, ama hayallerinden hiçbir zaman vazgeçme, hayallerinden vazgeçersen yaşamanın ne güzelliği kalır?

hayat düşe kalka yürüdüğümüz bir yol;
sonuna kadar yürümekten asla vazgeçme.


hayal kurmanı sağlayan insandan da asla vazgeçme.


devamını gör...

yazılan

1943 doğumlu türk şair ve yazar mehmet kıyat imzalı eser; kendisinin aynı zamanda izmir hava harp okulunu bitirdiği bilinmektedir.

kitap 1982 yılında yayınlanmıştır.

şairin adını daha önce duymamıştım, kitabını tesadüfen görünce bir şans vermek istedim ve nitekim okuduğum ilk kitabı da bu kitap oldu.

şiirleri çok iyi bulduğumu söyleyemem ama tamamen etkisiz şiirler olarak da değerlendirmek istemiyorum, şairin üslubu ve hayatı ele alma biçimi farklıydı, düşündürücü dizelerin olmasını sevdim, mesela; ne ararsan onu bulacaksın dizesi.

insanın aradığı şeyi ya da kişiyi bir gün mutlaka bulacağını veya aradığı her kimse onu tanıyacağını muştular nitelikteydi.

neyi aradığını bilmeden aramak kadar biçare bir durum var mı şu an bilemiyorum, çoktan kaybedilmiş ve kaybettiğin şeyin ne olduğunu hatırlayamadığın, eksik olduğunu bildiğin ama eksilenin ne olduğunu tam çıkaramadığın.

bulmak nesneyle sınırlandırılamayacak kadar geniş bir konu gibi duruyor, insanları da buluruz, tesadüf müdür yoksa kader mi, bilemeyiz nedir onu karşımıza çıkaran, yaşam artık daha anlamlıdır, o varsa yaşamak sanki daha kolaydır, dayanmak daha kolaylaşır.

şairin bana düşündürdüğü şeyler bunlar oldu, belki daha fazlası da vardır ama olsun,
ölüme, yaşama ve sevgiye dair olan şiirleri de iyi buldum, bazı dizeleri bırakarak burada bitiriyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ne ararsan onu bulacaksın.

gelecek
bizden önce
bizden büyük.

herkes kendini kurşunluyor
ölümün ölmediği yerde.

şakağında ışıyan bir sözdür yaşamak
gök mavisi bakışlarını arıyorum
ışığının sesini seviyorum.

onlar,
onlar yaşarken ölülerini taşırlar.

günlerin testeresi
budadıkça yeniliyor bizi...


nesnel bilgiler hakkında kaynak
devamını gör...

bugün bana mektup getirmediler

rus edebiyatı gümüş çağının en büyük kadın şairi olarak anılan anna ahmatova imzalı eser; 1965 yılında yayınlandığı bilinen eser türkçe'ye ise gizem eroğlu tarafından çevrilmiştir.

anna ahmatova seçilmiş şiirler yakın zaman önce okuduğum bir eserdi, yazdığı her kitabı okuma isteği veren bir şiir dünyası var, onu okumaya karar vermemin ilk nedeni ise bir dizesinden etkilenmiş olmamdı, o dizeyi de tanım sonunda ekleyeceğimin sözünü vererek kitap hakkında düşüncelerime geçmek istiyorum.

kitabımız yaklaşık 100 sayfa, çevirisi gayet güzeldi.

anna ahmatova'nın kurmuş olduğu şiir dünyasına hâlâ tam anlamıyla girebilmiş değilim, bunun için yazdığı her şeyi bilmem gerekiyor, ancak yine de artık onun şiirini az çok tanıdığımı sanıyorum.

önsözünde kendisinin hayatına dair önemli notlar da verilmiş, kocası öldürülmüş ve oğlu hapse girmiş, kendisi ise stalin'e övgü dolu şiirler yazmak zorunda kalmış, yine de kâr etmemiştir.

stalin'e şiir yazacak kadar kötü bir durumda olduğunu bilmiyordum, kitabın ön sözünden öğrendim.

ideolojileri bir kenara bırakıp kitaba odaklanmak istiyorum, bir sanatçıyı tanımak için elbette içinde olduğu dönem de, onun yaşamına etki eden faktörler de önem arz eder, ancak şu an sadece kitabı anlatma derdindeyim.

şiirleri güçlü buldum ama çok güçlü de değil, belki de yazan kişinin de artık gücü kalmadığından yazdıklarında da gücü tükenmiştir, şunu unutmayın, siz ne kadar güçlüyseniz yazılarınız da o kadar güçlü ve tesirlidir.

anna ahmatova yine aşkı, ayrılığı, yıkımı, özlemi, ölümü, duygularını kendine özgü ve etkileyici şiir lisânıyla yansıtıyor.

okuduğuma mutlu olduğum bir kitap oldu.

birkaç dize ile veda ediyorum, bugün bana da mektup getirmediler...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


her şey yitip gidiyor, bilirim
bu hayat kara bir cehennem.

neden çekip gittin, doğrusu hiç anlamıyorum.

bir yabancı olmaktan usandım
eğreti durmaktan yolunda.

beklediğim ölüm vakti mi?

hiç kimse ama hiç kimse bilmiyor
bu çağdan beklediğimiz ne?

ben sizin yüzünüzün yansımasıyım.

bense susuyorum, kardeşim ölmüşçesine...
beni unutacaklar şimdi.

yoksun bıraktı bizi sesinden ve bedeninden.

her şey sonsuza değil altüst oldu.
bilmiyorum sağ mısın, yoksa öldün mü?

senle ben bu dünyada bir daha karşılaşmayacağız.

devamını gör...

creep

radiohead şarkısı; 1993 yılında yayınladıkları pablo honey isimli albümde yer almaktadır.

şarkının tom yorke tarafından yazıldığı bilinmektedir.



" ı want you to notice when ı'm not around.
ben ortalarda yokken fark etmeni istiyorum.
"

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

pulbiber mahallesi

tarihin en acı tekerrürlerinden birini yaşamış olan türk şair ve avukat olan didem madak imzalı eser; kitabımız 2007 yılında yayınlanmıştır.

kitaba geçmeden önce tekerrür konusunu biraz açmakta fayda var gibi görünüyor;

didem madak ah'lar ağacı kitabındaki şiirlerinden de bildiğimiz gibi annesini çok erken yaşlarında kanserden yitirmiş ve yıllar sonra kızına annesinin adını vermiş, kızının varlığını sadece 3 yıl yaşayabilmiş ne yazık ki kendisi de annesi gibi kanserden hayatını kaybetmiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hayat boyu annesizlik acısı çekerken aynı acıyı bu sefer de kızı yaşayacaktır, hem de ömür boyu, ne yazılsa da bu trajik kaderin cilvesini tam olarak yansıtamaz, o denli üzücüdür.

şimdi ise kitaba geçmek istiyorum;

ah'lar ağacı ve bu kitabı daha önce okuduğumu anımsasam da onun yazdıklarını yeniden okumak istedim, anısını yaşatmayı bir borç bilirim.

bu kitabındaki şiirler bence ah'lar ağacı'ndaki kadar duygusal veya sarsıcı değil, elbette sarsıcı ama bence diğer kitabına nazaran müthiş sarsıcı değil, bu kitabında annesizlik duygusu o kadar yoğun değil, keskin bir gözlem gücüne sahip olduğu her dizesinden anlaşılır iken yine de duygulardan arındırılmış bir kitap olduğu galiba söylenemez.

hayatını etkileyen duyguları kendine has bir şiir diliyle yansıtıyor her zamanki gibi, onun şiiri salt kelimelerden müteşekkil değil nazarımda, merhametini de, isyanını da, acısını da, mutluluğu da, hüznü de, onu o yapan her duyguyu onun şiirlerinde görürüz.

mizah anlayışı bile kendine hastır onun, taklit edilemez bir kadındır didem madak

belki şimdi bu dünyada değildir ama sadece bedenen burada değil, sevdiklerimizin varlığı hep bizimle olamaz bazen hayatta ama yokluğu daima bizimledir, nereye gitsek bizimle gelir yoklukları, didem madak'da keza öyle.

tekrar okumak iyi geldi, bazı dizeleri bırakarak burada bitiriyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


bu davada maykıl ceksın gibi aklanırsın inşallah!

kelimelerin mezarlığında gece bekçisiydim
dirilecekleri günü bekledim.

bazı geceler uyanıp sigara içiyorum
annemin ölümünü eskiciye satacaktım.

on yıl demli çaylar içmiş ve merak etmişti beni.

yüzümde oluşacak haritayı silemezdim bir daha.

galiba kör oldum.

acı çekmeyi öğrendiğimde
ismimi de öğrendim.

hatıralarımın patronuna son kez baktım.

iyilik dolu akşamlarım olsun istemiştim
başım
bir kristal avizeye çarpmış gibi şıngırdasın.

içime dokunan bir hâlin vardı
yalnızlığını kazısam
altından vahşi bir puhu kuşu çıkardı.

devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim