zulkelam yazar profili

babasının kim olduğunu kendisi de bilmemektedir

tamamen paşa gönlümün bilmesi yeterli sebep

kahve dediğimiz şeyi kahve dediğimiz şey olarak kabul edip kahveyi şerbete çevirmeyen insanların toplanıp keyif yaptıkları duman altı tarikatın adıdır

o kişi benim. ne yapalım abi bütün duyguları bazen yazarak aktaramıyorsun

baş ağrıtır yahu

ölüm ve yaşam, aman sanki ölen tek kişi biziz de ortalığı velveleye veriyoruz. arkadaş senden önce senin gibi milyar tane insan yaşaddı ve öldü. kasma bu kadar be, sal gitsin. nefes aldıktan sonra vermekten korkuyor musun

büyük birader gibidir. gözü hep üstündedir, bu durum sürekli olarak kavga etmenize yol açacaktır. tez zamanda kurtulmanız dileğiyle.

tarih eğer tekerrür ise ki öyle olduğunu düşünüyorum ab ye girmemize gerek olmaya bilir. eğer çin düşünüldüğü kadar tehlikeli ise medeniyet tekrardan doğu'nun eline geçecektir. zira tarih boyunca bilim- sanat- zenginlik-uygarlık bir doğu toplumlarına bir batı toplumlarına geçmiştir. ikisinin aynı anda nüksettiği çok dönem olmuştur elbette ama ikisinde de aynı seviyede olduğu dönem hiç olmamıştır. eğer böyle devam ederse dahi avrupa da belki 100 yıl içerisinde doğu göçmeni avrupalılar hakim olmaya başlayacaktır. zira pek çok konudaki rahatlık nüfuz düşüşüne sebebiyet veriyor. sanırım insanlar moralleri bozukken daha çok çocuk yapma eğiliminde. bu topraklarda yaşayan insanlar da medeniyetin merkezi olarak gördükleri avrupa ülkelerine göç ediyor. şuan asyalı ve afrikalı göçmen nüfusu aşırı artmış durumda.

dönem dönem bazı din-kültür grupları bilimde aşırı yükselir sonra da düşerler. bunun bence asıl nedeni müreffeh bir yaşamdır. şöyle düşünelim; yaşamını idame edebilmek için ağır işlerde çalışmak zorunda olan insanlar bütün enerjilerini geçim sağladıkları işlere yönelttiklerinden ötürü yapacak ekstra bir şeye ihtiyaç duymazlar. ancak maddi açıdan durumu zenginlik ile ziyade bulmuş kişiler kendilerine yeni yeni uğraşlar bulma eğilimindedir. böyle şahıslardan oluşan bir toplulukta bilim ve sanat aynı anda gelişim gösterir. zira ikisi de aslında hobidir. adam bütün gün yıldızları inceler zira beyin durgunluğa isyan ediyor, yeni meraklar yeni uğraşlar arzuluyor. teessüf ki (500 yıl çok abartı olmuş) son bir kaç yüz yıldır islam alemi müreffeh değil. zira dünyanın ticaret merkezi, kaynak merkezi değişmiş, zenginlik batıya doğru kaymıştır. bu durum bizi orta çağ avrupası'na doğru tekamül ettirdi ve ettiriyor. dubai yahut bae ye baktığımızda büyük üniversitelerin kurulup bilme yatırım yapıldığını görüyoruz. bu arap ülkelerinin ortak özelliğinin başta zikr ettiğim mevzu olduğunu söylememe bile gerek yok. avrupalılar ne zaman amerika'yı keşfedip oradaki gümüş madenlerini, şekeri, tütünü, kakaoyu buraya ithal etti ise o zaman zenginleşmeye, zenginleşince de estetik zevkler edinmeye başlamıştır. rönesans ressamları bu dönemde himaye edilmiş, sanata ve bilme merak artmıştır.

ülkemizde kadınlar sevdikleri insanlara doğru hamle yapınca namussuz gözüyle yargılandıkları için o kadar eleştirilecek bir durum değil. türkiye'de acilen şu ilişki meselelerinin düzelmesi lazım. olay çok kötü yerlere doğru seyirtiyor.

türkiye cumhuriyeti'nin, yanlı tarih anlayışı tarafından sürekli kurcalanan bir vakadır. maalesef tarihe bir ilim adamı gözüyle yaklaşamadığımız için ''ne oldu?'' sorusundan çok ''kim haklıydı?'' sorusunu sorup dururuz. halbuki bu olay da diğer olaylar gibi bizim sorumlu olmadığımız ölmüş gitmiş insanların memleket yanarken saçını taramasına örnek bir vakadır. haklı kimdir? haklı yoktur. herkes kendi çıkarına göre yahut ''devletin çıkarına olur'' düşüncesiyle hareket etmiş ve sultan abdülhamit tahtan indirilmiştir. böylece osmanlı devleti ittihat ve terakki partisinin tam kontrolüne geçmiş, balkanların ayrılışı-sarıkamış-çanakkale- hatta istiklal savaşı ve cumhuriyetin kuruluşuna kadar olan hadiseler silsilesi vuku bulmaya başlamıştır.

neredeyse hiçbir filozof ile kafam yakın değil, ama bazı konularda ayn rand, nietszche, deskartes gibi kişileri söyleyebilirim. ne alaka derseniz verecek cevabım yok...

yabancı tarihçiler ve arkeologlar tarafından alay konusu edilmesine rağmen türkiye'deki bazı islam karşıtları tarafından ön plana çıkartılan ''kabe aslında petradadır'' argümanının sahibi.

pirimiz üstadımız hacı tolkien veli hazretlerinin buyurduğu üzere ''ikincil yaratıcılar'' olarak adlandırabileceğimiz bir grup insanın, dünya denilen heykeli toz haline getirip, su karıştırıp, yoğurup yepyeni bir dünya oluşturdukları, edebiyat dediğimiz denizdeki benim gözümle en zengin adadır fantastik edebiyat.

oğuzlar, uzlar yahut guzların çekik gözlü olmaması gibi bir durum yoktur. eğer en ırkçı tabirle safkan bir oğuz bulursanız ki anadolu da bunlardan vardır, onların gözlerinin halen daha çekik olduğunu görürsünüz. ayrıca oğuz türkleri girdiği her tolumun rengini alabilen bir kavimdir. dolayısı ile türkiye'de yahut azerbaycan gibi hazar denizi'nin batısındaki türk devletlerinden çekik gözlü olmasını beklemeyiz. bunlar araplar, farslar, ermeniler, kürtler, ruslar, gürcüler gibi toplumlar ile kaynaşıp benzeşmiş milletlerdir. peki bu kötü müdür? asla.

arapçadaki nebi kelimesinin çevirisidir. muhtemelen türklerin islam ile tanıştıkları coğrafyanın iran'a olan yakınlığı bu kelimeyi günümüze kadar tıpkı namaz kelimesini kullandığımız gibi kullanmamıza yol açmıştır. farsça bir kelime olup ''haber getiren kimse'' demektir. bir diğer arapça karşılığı olan resul kelimesi ise ''gönderilen, irsal edilen, elçi'' gibi anlamlara gelir.

öğrenmekten ziyade haklı çıkmak için yapılan bir tartışma zaten etiğe uygun değildir. etik dışı şeylerinde kültürde yer alması zararlıdır. dolayısı ile türkiye tartışma kültürü adeta bir kanser gibidir.

-eskilerden pek bir şey kalmadı, zira hatırlayanlardan yaşayan yok artık
-bilbo'yu durduran ona acımasıydı, yaşayanlardan pek çoğu ölümü hak eder, ölülerden pek çoğu da yaşamayı. yaşamı onlara verebilir misin?

izledikten sonra insanı arif-ül ürefa yapan, aşırı güzel, ama nasıl aşırı güzel, izlemeyenin cenaze namazını kılmadıkları filmdir.

yazıldığı tarihte her ergen kızın elinde gördüğüm kitaptan uyarlanan, tek filmde tüm konu bağlanacakken ebesinin hörekesi kadar uzatılan senaryoya sahip filmdir. konusu vasattır, grinin elli tonu gibi leş yapıtların önünü açmıştır. ama izleyerek karar vermek lazım. o seriden nefret ediyorum çünkü kardeşim her yıl en az bir kere serisini onunla izlemem için başımın etini kemiriyor.