alacakaranlık

başlığı görünce aklına alaca karanlık kuşağı gelen bir ben miyim? öyleyse yaşlanmışım. (bkz: alfred hitchcock) yapımı her bölümü birbirinden bağımsız bilim kurgu dizisidir (bkz: twilight zone).

tanım: alaca karanlık şafak ile gün doğumu ve gün batışı ile gün kararması arasındaki zamandır.

yönetmenliği catherine hardwicke tarafından üstlenilen başrollerinde robert pattison, kristen stewart, taylor lautner gibi ünlü oyuncuların yer aldığı 2008 yıllında ilk filmi yayınlanan fantastik seridir. ayrıca film konusunu stephenie meyer tarafından aynı adla yazılan seriden uyarlanmıştır. serinin ingilizce orijinal adı ise ''twilight'' .

dün itibariyle netflix'e geldiğini öğrendiği için açtım ve izledim. gerçekten o yıllarda yeni filmi çıksın diye nasıl beklemişim hala hayret ediyorum. kardeşim o görsel efektler nedir allah aşkına lego gibi kopan kafalar falan aman allahım dedim ya. kristen stewart oyunculuk sektörüne yeni bir tanım kazandırmış adeta bir ''oynayamayıcı''. robert pattison ise günümüzde de içinden ben bu seride nasıl oynadım a...... ya diyordur.

ergenliğimin en karanlık dehlizlerinden biri olup, bütün filmlerini dümdüz bir suratla izleyip tek bir kitabını kusa kusa okuduğum seridir. wattpadd kitaplarının yanında adeta elit kalan bir yanı da yok değildir. bu arada daha ilk filmde jacobu görüp ileride buna kızlar düşecek dediğimde bana kimse inanmamıştı... sonrası hep kavga döğüş.

yazıldığı tarihte her ergen kızın elinde gördüğüm kitaptan uyarlanan, tek filmde tüm konu bağlanacakken ebesinin hörekesi kadar uzatılan senaryoya sahip filmdir. konusu vasattır, grinin elli tonu gibi leş yapıtların önünü açmıştır. ama izleyerek karar vermek lazım. o seriden nefret ediyorum çünkü kardeşim her yıl en az bir kere serisini onunla izlemem için başımın etini kemiriyor.

küçük çocukken bir ablam öve öve anlatmıştı diziyi. daha sonra izleyip fanatiği olmuştum. izlediğim en iyi vampir filmi diyebilirim çünkü diğerleri gerçekçi gelmedi hiç. hele de bizim vampir dizimiz var ya neydi adı "yaşamayanlar" berbat ötesi..bir bölüm bile dayanamamıştım. alacakaranlık bazı sahneler ne kadar cringe gelse de türk yapımı izleyeceğime gider onu izlerim daha iyi.neyse..
robert pattinson bir röportajında çok mantıklı bir film olmadığını kendisi de kabul ediyordu.
bir ara gerçekten sevgili oldukları için öpüşme sahneleri de gerçek oluyormuş ve çoğu zaman yönetmenler beklemek zorunda kalıyormuş. *

hayatımda izlemessem olmaz dediğim ama aynı zamanda sevmediğim bir film serisidir. oyuncuların o zamanki kötü oyunculukları olsun, konusu olsun kötüdür benim için. ama izlemekten de pişmanlık duymam.

ortaokulda fazlasıyla hoşuma giden,yaaa edward gibi biri de beni sevse dediğim sonrasında bella uyurken edward'ın odaya girmesinin fazlasıyla korkutucu olduğunu fark ettiğim fantastik(?) kitap/film serisi.

jacop team ve edward team diye ikiye bölmüştü hayranlarını. siz hangi taraftaydınız? ben jacop'un tarafındaydım. alçak bebeğe tutuldu sonra. püü böyle karakterin. bak yine sinirlendim.
küçük bir anı: serinin dördüncü filmi için sinemaya gitmiştim önümüzdeki kızlar yalanım varsa çapılayım. kolunun altındaki kıl olayım jacop diye bağırıyorlardı.

kimileri için harry potter, kimileri için lotr serisi ne ise benim için de alacakaranlık serisi odur. çok özeldir. evet dünyanın en iyi serisi değildir kimilerine göre farkındayım ama seksen yaşıma da gelsem bende yeri hep ayrı olacaktır.
kitaplarını ne kadar çok seviyorsam filmlerini bir o kadar sevmiyorum. oyunculuklar, kitaplarındaki bilgilerin çoğunun aktarılmamış olması, kitapta kendini sevdiren bella'nın filmde tam bir sersem olması... resmen cringe oluyorum izlerken lâkin her sene bir kez baştan sona izlemeden de edemiyorum.
sürekli bu seriyle dalga geçen ve nefret eden bir kitle var. onlara karşı alacakaranlık avukatlığı yapmaktan asla bıkmayacağım. kim ne derse desin, insan sevdiği şeyi savunmalı ve başka fikirlerle hareket etmemeli, değer verdiği şeyleri korumayı bilmeli.

insanların neden bu kadar sene geçmesine rağmen bıkmadan eleştirdiğini anlamadığım bayat ve ergenleri kendine çekmek için tasarlanmış bir aşk hikayesidir. ilişkideki toksiklikleri tabi ki görmezden gelemeyiz ancak bundan daha kötü ve toksik ilişkiye sahip eserler bu kitap-film kadar yerin dibine sokup çıkarılmıyor.

bir dönem tüm genç kızların penceresini açık bırakarak uyumasına vesile olan aşk ve vampir temalı sersinin ilk filmidir. kitabının yazarı stephenie meyer bile bu kadar okunup izlenileceğini tahmin etmemiştir.
yıllar geçse de hepimizin aklında tek bir soru bırakmıştır.
"yaklaşık 107 yaşında olan edward neden okula gidiyor?"

robertımız pattisonumuzu ergen kızlara peşkeş çektikleri, vampir lore'unun içinde gezdiren rezalet bir kitap serisinin en az hikaye kadar leş filmi. reisi (bkz: the lighthouse)'da izledik de anca kendimize geldik.

annesiyle babası ayrılmış kız olan bella efendim babasının alaska da gözlerden uzak hatta sürekli yağmurlu olan babasının yanına gider okumaya.
hayalleri vardır bella nin. babası da malum abd filmlerinde şerif polis falan işte.
bella okula başlarken okulda bir yunan heykeli gibi bir genç görür. pattinson efendim bu. daha sonra kendisi ile hem filmde hem film dışında sevgili olacaklardır. ama bella yani kristen stewart robert pattinson u rupert sanders adlı yaşlı yönetmenle aldatacakti. kaderin cilvesi işte.
işte bella okula gitti ki edward yunan heykeli gibi oğlan. içi düştü tabi. ama edward baktı bu kezbana ulan dedi türkiye de bundan çok vardı..abd ye geldik yine bunlar. ama bella işte bir turk kızı gibi alttan alta önce sadece seni severim aşkim. sade bir nikah ha çocukta severim.
yav bende çalışırım nolcak derken. düğün salonu altın saçma bence derken derken edward i kandıracakti.

edward işte vampir yarasa olduğu için ailesi de öyle. gerçek ailesi değil. bella ya bir gün araba carpacakti ki edvard koştu koştu bella yi kurtardı.
bella o gün suphelendi bu kim di. kimdi bu yiğit. zaten okulda başka boşta oğlan da yoktu yakışıklı
gizemli. tam bir türk kezbani gibi kendisini köpek yerine koyan edvard i düşündü.
araştırmaya başladı.

edvard olmaz dur dese de. edvard da tam bir pornocu çıktı. bayağı arşivi varmış üstelik kızı pencereden girip takip ediyormuş. fantezi sahibi yani. sapıklıkta var..vampir ama doymamış.

bella ile ormanda gezerken aslında olay baskaydi ama öyle dediler. bella onun vampir olduğunu öğrendi.
edward ailesiyle tanıştırdı bella yi. filmin en iyi sahnesi oydu zaten. bella espri yaptı. merak etmeyin sirriniz ortaya çıkarsa yemek ben olurum ha.

işte birgün bunlar beyzbol oynarken başka vampirler geldi ve bella yi yemek istediler.

insanların izledim demeye çekindiği alacakaranlık serisinin ilk filmi.

kitabı vakti zamanında internete sızan versiyonu dahilinde okumuş biri olarak öncelikle robert pattinson ismiyle hayal dünyamdaki edward’ı yıkanlara selamlar gönderiyorum. yine bu gün ışığında parıldama olayını karakterin her yerini elmas taşla bezeme olayına dönüştürenlere de sevgilerimi iletiyorum.

böyle bir mıy mıy bella, sürekli sarhoş gibi göz deviren ve acı çekmeye çalışan edward, saçlarını blendax reklamı gibi salan jacob yüzünden yeterince kırıldık. bunu da bir yerde yazasım varmış demek ki. *

dizi olarak yeniden çekilmesi planlanıyormuş. hem de lionsgate tarafından. şu an için platform veya yayın tarihi belli olmamakla birlikte senaristi bellidir. şahsım adına tam bir guilty pleasure eser olan alacakaranlık serisi hakkında haber duymak şaşırttı. bu yaştan sonra izler miyim peki? tabisi. *

stephen meyer kitaplarından uyarlama fanstastik/ aşk türünde yer alan filmdir.
başrolde kristen stewart
robert pattinson yer alıyor.

yeni ay
şafak vakti gibi serilerden oluşuyor.
babası ile yaşayan bir genç kız olan bella ile vampir olan edward'ın tanışmasını ve yaşadıkları aşkı konu ediniyor.

kristen stewart'ın film boyunca kahverengi lens taktığı serilerden oluşan fantastik aşk filmi olup stephen meyer tarafından yazılmıştır.

oldukça zayıf, donuk yüzlü ve babasıyla yaşayan bella'nın 108 yaşındaki vampir edward ile tanışmasını ve aşklarını anlattığı söylenebilir.

baktığım her yerde onun yokluğunu görüyorum

"senden korkmuyorum, seni kaybetmekten korkuyorum"

bildiğimiz gibi stephen meyer romanlarından uyarlama ve 5 seriden oluşan fantastik/ romantik amerikan filmi; başrolde robert pattinson ve kristen stewart yer alıyor.
alacakaranlık, yeni ay, tutulma ve şafak vakti serilerinden oluşuyor.
ilk seride hikayenin giriş kısmı anlatılıyor, karakterleri yeni yeni tanıyoruz, yeni ay serisinde daha çok dövüş ve ayrılıklar var, tutulma ise bella'nın edward ve jakob arasında kalmasını konu ediniyor.
son serimiz ise hikayenin en can alıcı serisi olarak söylenebilir.
mâlum...

anne ve babası ayrı olan 17 yaşındaki öğrenci isabella swan'ın yeni okulunun ilk günlerinde 108 yaşındaki vampir edward ile tanışmasını, aralarındaki tuhaf büyüyü, aşkın birini değiştiren en öldürücü darbe olduğunu, aşk ve gerilim duygusunu, vampirlerin dünyasını anlatıyor.

isabella'dan başta nefret eder gibi olan edward ona ve bilhassa onun kokusuna karşı koyamıyor ve ondan etkilenmemesi elde değil, başta ondan uzak durmaya çalışan edward onu bir av olarak görse de zihni boş olduğu için zihnini okuyamadığı tek kişi olan bu kıza aşık olmaktan kendini alamıyor, bir kazada ışınlanır gibi onu kurtarıyor, ona alâka gösteriyor.

edward'ın ona aşık olduğu için onu av olarak görmekten vazgeçmesi etkileyici olsa da film boyu ona zarar verecek gibi durabiliyor, bella ise ondan korksa da ondan uzak duramıyor, etkileniyor, hoşlanıyor.

fantastik ve sürükleyici bir film olduğu söylenebilir.

spoiler

*bella'nın mutsuz olmasını ailesinin bölünmüş olmasına yordum, kardeşinin olmaması bu durumu bence pekiştiriyor.

en etkilendiğim sahne arabayı durdurduğu ve bella'yı diğer vampirlerden koruduğu sahne olduğunu söyleyebilirim.

vampir oldukları belirgin olsun diye pudra sürmekten cesede dönmüşler.
filmi genel olarak seviyorum, efektler fena değil, bazı dövüş sahnelerinin etkileyici olduğu bile söylenebilir, vampir ögesine uygun karanlık bir atmosferin yaratılması güzeldi.
ayrıca filmin müziklerini de fazlasıyla sevdim.
film temel olarak aşkın dönüştürücü gücünü, bella'nın insandan vampire dönüşümünü, vampir olmayı ele alıyor.

en sevdiğim replik; alice geleceği görebilir, ama gördükleri değişir, gelecek daima değişir.

seri olarak çekilen filmin diğer serilerinin de kendince ayrıca isimleri vardır ama tanınması için önüne mecburen adını da yazıyorlar sanırım. buna benzeyen bir dizide yapılmıştı yanılmıyorsam ama film ile hiç alakası olmayan bir diziden bahsediyor da olabilirim.

kesin izlediğim filmlerden ama artık bu tarz filmleri zekama hakaret olarak gördüğüm için izlemiyorum. korkutmak temalı filmler ilgimi çekmiyor artık ki zaten benim için bu tür filmler film kalıbından da uzaklar. gerçi bu türü yine en izlenebileceklerden ama ben bu türü bile kendimden uzak tutuyorum. zaten en güzeli de bu kendimi neden özellikle korkutmak için film izleyeyim ki. zaten içine korku temasını zeki bir şekilde koyup bunu gözümüze sokmadan yapan yüzlerce film var hatta izlediğim ve çok sevdiğim dizilerde de bu var ama korkuyu merkeze koymuyorlar ve böyle olunca o korkunun bir amacı ve verdiği bir haz oluyor. buna benzer sırf korku yaratmak ve insanları birbirine sarılması için yapılmış filmler hiç bir zaman bana göre olmadı. sarılmak isteyen sarılmak istediği için sarılsın ayrıca o nedir öyle başka sebepten bana sarılması falan. ne gömdüm be neyse. ben izlemeyin böyle şeyler demeye geldim. ve kaçtım.

çok sağlam pr yapılıp satılan film. ilk filmi izlerken aha şimdi bir şey olacak, yok şimdi olacak derken hayatınızdan 2 saat çalıyor. bu filmi izleyeceğime kutsal damacana filmini yeniden izlemeyi tercih ederim.