1.
çıkalı tam* 20 sene geçmiş muse albümü.
20. yılına özel bir kutu hazırlayıp 17 kasım'da satışa çıkaracaklarını duyurdu bugün grup.
haliyle yanınızda yörenizde, ne yapacağınızı bilmediğiniz ve aşırı refahtan cebinizde fazlalık yapmaya başlamış bir 148 euro 99 sentlik birikiminiz mevcutsa bana gönderebilirsiniz. (şaka tabii, 148 euro gönderseniz yeter, 99 cent'i eş dost borç harç ayarlarım diye düşünüyorum).
---
absolution, objektif düşünüldüğünde en kaliteli muse albümü olmaya aday*. grubun diskografisine ekseriyetle işleyen "merkez tema" ile onu mikro (sevgili) ve makro (devlet, otoriter güçler, toplum beklentileri) ölçeklerde harmanlama formülünün bana kalırsa en başarılı örneği. gerek şarkı sözleri, gerek o sözleri taşıyan melodi gerek vokal/arka plan dengesi derken her saniyesini çok ince bir çalışmaya borçlu olduğunu hissettiriyor.
özellikle yapım aşaması çeşitli mantarlarla çeşnilenmiş olan origin of symmetry'nin ardından grubun "tamam artık, biraz daha ciddileşmeliyiz" evresinin başlangıcı olan albüm, tanrıya ve onun varlığına (yokluğuna?) dair ilginç sorular, sitemler, kabullenişler ve hızını alamayıp yeniden isyan etmeler barındırıyor.
blackout, fury, ruled by secrecy, sing for absolution gibi her açıdan karanlık ve ürkütücü bir güzellik barındıran şarkılara, melodisi ile çaktırmasa da sözleriyle aynı karamsarlığı devam ettiren thoughts of a dying atheist, the small print, time is running out gibi şarkılar eşlik ediyor ve ortaya yükseldiğinde uçuracak, düştüğünde ise yerin dibine sokacak güçte, ayakları yere albüm kapağındaki adam kadar sağlam basan bir derleme çıkıyor.
bir dizi sezonunun merakla beklenen finali misali megalomania ile kapanan oos'nin ardından tam olarak aynı temayı takip ederek gelmesi gibi hoş bir tesadüf de grubun hikayesine güzel bir detay katıyor.
lafı fazla uzatmadan şarkı listesini ne kopyalayarak ne de yapıştırarak, istiklal marşı'nın ikinci kıtasından sonrasını ilk kez ezberlediğim günkü gururla hafızamdan yazıyorum:
1 - intro
albümün yapım videosunda tuvalette zıplayarak bu sesi elde eden üç genci düşününce karizması biraz sarsılıyor ama olsun, hoş bir giriş.
2 - apocalypse please
son bir yıl içinde türkiye'de ne kadar çok olaya, ne kadar kolay bir arka plan oldu bu şarkı kulaklarımda... üzücü.
3 - time is running out
hiçbir şeyi olmasın -ki çok şeyi var- sadece ve sadece "asphyxiation" gibi havalı bir kelime öğrettiği için bile severim bu şarkıyı.
4 - sing for absolution
yazacağımı şarkının başlığında yazmışım vaktinde. klavyeler eskimesin.
5 - stockholm syndrome (şarkı)
yine hazır ve nazır bir tanımım mevcut.
6 - falling away with you
hızla sallanan bir salıncaktan aniden atlamış birisinin ardından kamera salıncağa yaklaşıyor. salıncak kendi kendine sallanmaya devam ediyor. gökyüzü lacivert ve siyah tonları arasında. havada yağmur öncesi boğuculuğu var. bu şarkı tam olarak o "an" gibi hissettiriyor. neden bilmiyorum.
7 - interlude
ilk dinlediğimde adagio for strings tınılarını duyar duymaz "yapma be kardeşim, anısı var bu şarkının anısı!" triplerine girdiğimi hatırlarım. beklenmedik bir geçiş, gelmekte olana enfes bir hazırlık.
8 - hysteria
nice alarm denedim, bu şarkıyı alarm kurduğum zamanlardaki kadar hızlı hiç uyanamadım. ne var ki tiksinti gelir diye uzun süre devam edemedim. evet. zor kararlar.
9 - blackout
underrated kelimesi diye bir şey icat edilmemiş olsaydı dahi blackout, varlığından haberdar olduğum en underrated şarkı olabilirdi.
10 - butterflies and hurricanes
yapılabilecek en gaz rock şarkılardan birini yapıyorsun ve sonra şarkının ta orta yerinde 40 saniyelik nefis bir piyano solosu atıyorsun, sanki "durun bir nefes alın sonra koşmaya/tehlikeli bir hızda araba sürmeye devam edersiniz" der gibi. sevmeyelim de ne yapalım...
söz konusu kısma dair düşüncelerim ve ciddiyetim de ektedir:
11 - the small print
yazarı tarafından bu kadar "zorbalanan" başka şarkı olmamıştır herhalde. albüm çıkmadan önce fury ile bu şarkı arasında gidip gelen grup üyeleri oylama yapıyor. matt albüme fury'i koymak istiyor, dom ve chris ise the small print'i tercih ediyor ve karara varılıyor. matt ise daha sonra her fırsatta çıkıp the small print'e dair "olm yaaa fury'i koyacaktık bak.. bu ne böyle bok gibi şarkı.. şaka şaka.." şeklinde pasif agresif pişmanlıklar sergiliyor. yani ben olsam ben de fury'i tercih ederdim ama bu şarkı da az buz değil be kardeşim. alternatife bak, böyle alternatif mi olur.
12 - endlessly
pek geniş çevrelere ulaşamamış olmasına rağmen covid dönemi sanrılarında, ewan mcgregor tarafından coverlanmış olması bu şarkıya dair aklıma gelince gülümseten en önemli bilgi. obi wan ağabey de eski muse'culardanmış, vesilesiyle öğrenmiş olduk.
13 - thoughts of a dying atheist
sanki sözlerindeki koyu karamsarlıktan etkilenmeyelim, gerilmeyelim diye melodisini olabildiğine neşeli yapmışlar. his karmaşası, anlam veremeyiş ve anladıktan sonra gelen hüzünlü bir gülümseme...
14 - ruled by secrecy
piyanoyu modern rock şarkılarında bu kadar güçlü bir "yükseltici" olarak kullanan şarkı çok nadirdir herhalde. üç dakika sakinliği takip eden iki dakika delilik.
ve b-side'lar
15 - fury
tek kelime ile şaheser.
n>1 kelime ile, albümün ana fikrini temeline kadar irdeleyen, adeta ekmekle sıyıran ve bunu yer yer göz yaşartıcı bir çaresizlikle yapan şarkı. en iyisi mi bilemiyorum ama çok iyi çok.
16 - eternally missed
yazdık bunları... hep yazdık...
17 - the groove
yine dolu bir bkz. albüme alınmayan şarkılara aile ve sosyal hizmetler bakanlığı çalışanı gibi politika geliştirmişim adeta. enteresan.
20. yılına özel bir kutu hazırlayıp 17 kasım'da satışa çıkaracaklarını duyurdu bugün grup.
haliyle yanınızda yörenizde, ne yapacağınızı bilmediğiniz ve aşırı refahtan cebinizde fazlalık yapmaya başlamış bir 148 euro 99 sentlik birikiminiz mevcutsa bana gönderebilirsiniz. (şaka tabii, 148 euro gönderseniz yeter, 99 cent'i eş dost borç harç ayarlarım diye düşünüyorum).
---
absolution, objektif düşünüldüğünde en kaliteli muse albümü olmaya aday*. grubun diskografisine ekseriyetle işleyen "merkez tema" ile onu mikro (sevgili) ve makro (devlet, otoriter güçler, toplum beklentileri) ölçeklerde harmanlama formülünün bana kalırsa en başarılı örneği. gerek şarkı sözleri, gerek o sözleri taşıyan melodi gerek vokal/arka plan dengesi derken her saniyesini çok ince bir çalışmaya borçlu olduğunu hissettiriyor.
özellikle yapım aşaması çeşitli mantarlarla çeşnilenmiş olan origin of symmetry'nin ardından grubun "tamam artık, biraz daha ciddileşmeliyiz" evresinin başlangıcı olan albüm, tanrıya ve onun varlığına (yokluğuna?) dair ilginç sorular, sitemler, kabullenişler ve hızını alamayıp yeniden isyan etmeler barındırıyor.
blackout, fury, ruled by secrecy, sing for absolution gibi her açıdan karanlık ve ürkütücü bir güzellik barındıran şarkılara, melodisi ile çaktırmasa da sözleriyle aynı karamsarlığı devam ettiren thoughts of a dying atheist, the small print, time is running out gibi şarkılar eşlik ediyor ve ortaya yükseldiğinde uçuracak, düştüğünde ise yerin dibine sokacak güçte, ayakları yere albüm kapağındaki adam kadar sağlam basan bir derleme çıkıyor.
bir dizi sezonunun merakla beklenen finali misali megalomania ile kapanan oos'nin ardından tam olarak aynı temayı takip ederek gelmesi gibi hoş bir tesadüf de grubun hikayesine güzel bir detay katıyor.
lafı fazla uzatmadan şarkı listesini ne kopyalayarak ne de yapıştırarak, istiklal marşı'nın ikinci kıtasından sonrasını ilk kez ezberlediğim günkü gururla hafızamdan yazıyorum:
1 - intro
albümün yapım videosunda tuvalette zıplayarak bu sesi elde eden üç genci düşününce karizması biraz sarsılıyor ama olsun, hoş bir giriş.
2 - apocalypse please
son bir yıl içinde türkiye'de ne kadar çok olaya, ne kadar kolay bir arka plan oldu bu şarkı kulaklarımda... üzücü.
3 - time is running out
hiçbir şeyi olmasın -ki çok şeyi var- sadece ve sadece "asphyxiation" gibi havalı bir kelime öğrettiği için bile severim bu şarkıyı.
4 - sing for absolution
yazacağımı şarkının başlığında yazmışım vaktinde. klavyeler eskimesin.
5 - stockholm syndrome (şarkı)
yine hazır ve nazır bir tanımım mevcut.
6 - falling away with you
hızla sallanan bir salıncaktan aniden atlamış birisinin ardından kamera salıncağa yaklaşıyor. salıncak kendi kendine sallanmaya devam ediyor. gökyüzü lacivert ve siyah tonları arasında. havada yağmur öncesi boğuculuğu var. bu şarkı tam olarak o "an" gibi hissettiriyor. neden bilmiyorum.
7 - interlude
ilk dinlediğimde adagio for strings tınılarını duyar duymaz "yapma be kardeşim, anısı var bu şarkının anısı!" triplerine girdiğimi hatırlarım. beklenmedik bir geçiş, gelmekte olana enfes bir hazırlık.
8 - hysteria
nice alarm denedim, bu şarkıyı alarm kurduğum zamanlardaki kadar hızlı hiç uyanamadım. ne var ki tiksinti gelir diye uzun süre devam edemedim. evet. zor kararlar.
9 - blackout
underrated kelimesi diye bir şey icat edilmemiş olsaydı dahi blackout, varlığından haberdar olduğum en underrated şarkı olabilirdi.
10 - butterflies and hurricanes
yapılabilecek en gaz rock şarkılardan birini yapıyorsun ve sonra şarkının ta orta yerinde 40 saniyelik nefis bir piyano solosu atıyorsun, sanki "durun bir nefes alın sonra koşmaya/tehlikeli bir hızda araba sürmeye devam edersiniz" der gibi. sevmeyelim de ne yapalım...
söz konusu kısma dair düşüncelerim ve ciddiyetim de ektedir:
11 - the small print
yazarı tarafından bu kadar "zorbalanan" başka şarkı olmamıştır herhalde. albüm çıkmadan önce fury ile bu şarkı arasında gidip gelen grup üyeleri oylama yapıyor. matt albüme fury'i koymak istiyor, dom ve chris ise the small print'i tercih ediyor ve karara varılıyor. matt ise daha sonra her fırsatta çıkıp the small print'e dair "olm yaaa fury'i koyacaktık bak.. bu ne böyle bok gibi şarkı.. şaka şaka.." şeklinde pasif agresif pişmanlıklar sergiliyor. yani ben olsam ben de fury'i tercih ederdim ama bu şarkı da az buz değil be kardeşim. alternatife bak, böyle alternatif mi olur.
12 - endlessly
pek geniş çevrelere ulaşamamış olmasına rağmen covid dönemi sanrılarında, ewan mcgregor tarafından coverlanmış olması bu şarkıya dair aklıma gelince gülümseten en önemli bilgi. obi wan ağabey de eski muse'culardanmış, vesilesiyle öğrenmiş olduk.
13 - thoughts of a dying atheist
sanki sözlerindeki koyu karamsarlıktan etkilenmeyelim, gerilmeyelim diye melodisini olabildiğine neşeli yapmışlar. his karmaşası, anlam veremeyiş ve anladıktan sonra gelen hüzünlü bir gülümseme...
14 - ruled by secrecy
piyanoyu modern rock şarkılarında bu kadar güçlü bir "yükseltici" olarak kullanan şarkı çok nadirdir herhalde. üç dakika sakinliği takip eden iki dakika delilik.
ve b-side'lar
15 - fury
tek kelime ile şaheser.
n>1 kelime ile, albümün ana fikrini temeline kadar irdeleyen, adeta ekmekle sıyıran ve bunu yer yer göz yaşartıcı bir çaresizlikle yapan şarkı. en iyisi mi bilemiyorum ama çok iyi çok.
16 - eternally missed
yazdık bunları... hep yazdık...
17 - the groove
yine dolu bir bkz. albüme alınmayan şarkılara aile ve sosyal hizmetler bakanlığı çalışanı gibi politika geliştirmişim adeta. enteresan.
devamını gör...