lisede ilginç bir sıra arkadaşım vardı.
daha doğrusu, o zamanlar ilginç der geçerdim. otizm spektrumunda yer alma ihtimalini fark etmem yeni sayılır.
her hafta cuma günü son derste, halihazırda ezberinde olan haftanın
virgin radio top 20 listesinden test ederdi beni. test derken, mesela "lana del reyy... geçen hafta 17. sıradan giriş yapmıştı listeye... sence bu hafta kaç numaradadır?" diye sorup heyecanla cevabımı beklerdi. başlarda yabancı pop müziğe pek hevesli olmadığımdan "ne biliyim anunnaki" düşünceleri eşliğinde 1'den 20'ye bir sayı sallar ve onun yüzündeki tebessümü zerre eksiltmeksizin gizemli gizemli "13 mü? hayırrr... tahmininden bile daha iyi bi performans göstererek bu hafta ilk 10'a girdi" demesini ve akabinde lana ablanın ismini masasının sağ üst köşesinde kurduğu 20 maddelik listeye yerleştirmesini izlerdim.
beklemediğim bir şekilde, zamanla bu iş beni de sardı. cuma günleri yalnızca tuhaf bir arkadaşımın gönlünü eğlemiyordum artık. bir yerde
david guetta şarkısı duyunca mirket gibi yerimde doğrulmaya,
sia'nın sesi kulağıma çalındığında dikkat kesilmeye başlamıştım. arkadaşım ise o zamanlar ne kadar etkileyici olduğunu fark etmediğim bir istikrarla 4-5 hafta önceki sıralamasını dahi hatırladığı şarkıların güncel performansından beni test etmeye devam etti.
artık can sıkıcı lise günlerimin pek parlak ilerlemeyen dersleri ve ergenlik buhranlarıyla sarmalanmış tatsız sosyal çevresinden ibaret hayatıma yeni bir renk daha eklenmişti.
ke$ha listede çıkış yapmaya başladığında yahut
pitbull -ki bilen bilir, o dönem bu keloğlan ne yapsa anında patlıyordu- düşüşe geçtiğinde sevinmeye başlamıştım. bir noktada şarkıların nabzını o kadar iyi tutar olmuştum ki artık
ercan saatçi misali arkama yaslanıp "hmmm
katy perry... geçen hafta kaçtaydı lan 10 falandı dimi? 12 mi? last friday night bomba iş abi, rahat bi 7'ye yükselmiştir" diyip arkadaşımdan kocaman bir tebessümle "helaaal" karşılığını almak ve
katy perry ismini 0.5 kalemiyle sırasına hakketmesini gururla takip etmek şaşırtıcı bir tecrübe olmaktan çıkmıştı.
gelelim bu şarkıya. geçen yıl ilk kez dinlediğimde çok sevdiğimi hatırlıyorum. şarkıyı tekrar tekrar dinledim, ama beni rahatsız eden bir detay vardı ve bir türlü anlayamıyordum. derken birkaç gün önce, mevzubahis "ilginç" arkadaşımla konuşma fırsatım oldu. bugün de youtube algoritması şarkıyı oy kullanan egemen bağış
rahatlığıyla önüme fırlatıverince birden her şey yerine oturdu. 2010'lar yabancı pop müziğine tahmin edemeyeceğim kadar hakim olduğum lise yıllarımın parlayan birer karakteriydi
bruno mars ve
lady gaga.
ve ben, ikisinin de ayrı ayrı nice şarkısını top 20 listesine oturtmuş ben, bu şarkıyı arkadaşımla hiç konuşamadım; o gizemli tebessüm eşliğinde şarkının listenin zirvesini kaç hafta işgal ettiğini öğrenemedim sözlük.
şarkıyı dinlerken beni rahatsız eden şey de beklediği kadar güzel bir gençlik geçiremeyen iki ergenin hayal kırıklığını perdelediği o günlere duyduğum özlemmiş meğer.
yeni fark ettim.
devamını gör...