hypnotized narcissist yazar profili

hypnotized narcissist kapak fotoğrafı
hypnotized narcissist profil fotoğrafı
rozet
karma: 6693 tanım: 411 başlık: 73 takipçi: 71
One has to kill a few of one's natural selves to let the rest grow – a very painful slaughter of innocents.

son tanımları | başucu eserleri


yazarları bugün mutlu eden olaylar

- bir süredir uyuz olduğum bir karaktere sevdiğim insanların da uyuz olduğunu öğrendim. yazılı olmayan bir anlaşma varmış gibi hakkında konuşmamaya çalışıyorduk ama risk alıp bi laf attım ortaya ve eteklerdeki taşlar döküldü. dedikodu denen nanenin lezzetini unutmuşum. bu açıdan seviyorum sizi, uyuz herifler.

- yetişmemin çok çok zor olduğu bir yere talihli bir denk geliş dizisi sonrası zamanında varabildim. metro bile hızlıca geldi ve doğru dürüst beklemeden hareketlendi. bi an ufak kasaba dolmuşları gibi kapılar açıkken hareketlenip yolda kapatacak diye korktum hatta (öyle bir şey mümkün de olmayabilir ama korktum. ya yapsaydı? gerçi eğlenceli olurdu lan. neyse mutluydum işte).

- salataya nar ekşisini uzun zamandır denk getiremediğim kararda, tam ideal miktarda koyabildim (dökebildim?).

- üç yıl aradan sonra halı saha maçına çıktım ve ölmeden tamamladım.
devamını gör...

yazarlara ait gökyüzü fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hiperenflasyon temelli bi daha mı gelicezcilik

iktisat profesörlerine diplomalarını yırttıracak bir bilimsel anlatı ile tasvir etmeye yeltendiğim fenomen.

amiyane tabirle, alım gücünün tavaya atılan bir parça margarin gibi cızır cızır eridiği, birikimler ile satın alınabilecek mal ve hizmetlerin hızla azaldığı dönemde insanların normalde tenezzül etmeyeceği harcamaları gerçekleştirme * eğilimine girmesinden kaynaklanan bu olgu, ülkemizde son yıllarda sıklıkla gözlemlenebilmektedir. üstüne faiz oranlarının da bel bükücü seviyelerde olduğu şu zamanlarda kredi çekerek yüksek meblağda borçlanmaya çekinen bu insancıklar, maaşlarının önceleri hiç tahmin edemeyeceği bir yüzdesini ıvır zıvır alışverişlere, kısa vadeli zevk * veren kalemlere ayırmaya başlar.

örneğin bundan bi 10-15 sene önce wap aracılığıyla interneti gramla kullandığım nokia 6300 telefonumda "oyunu hızlı indireyim ki çok internet gitmesin" diyerek hızlı hızlı menüleri arşınladığım dönemlerden artık sırf reklam çıkmasın diye saçma sapan uygulamaların dahi paralı sürümlerini satın aldığım bir mentaliteye girdiğimi fark ettim. bir fotoğraf düzenleme uygulamasında hoşuma giden efekt/filtre mi gördüm? almaktan imtina etmiyorum. eskiden günah sayacağım bir harcama, artık sıradan bir çarşamba günü aktivitesi. o uygulamaya çok gördüğüm para ile markete gitsem iki cips bir aysti şeftali anca alıyorum nasılsa, neden çekineyim ki?

bir restoranda ikinci meşrubatı talep etmenin günde periyodik olarak viski yudumlayan vehbi koç havası uyandırdığı zamanlar da geride kaldı mesela. bas temassızı al baba, keyfine bak. para takip bile edilemeyen, pos cihazında öylece beliren anlamsız birkaç pikselden ibaret. bir ürün 800 lira iken o etikette 400 de yazsa 1200 de yazsa aynı şaşkınlıkla bakacağımı düşünüyor, biraz olsun ihtiyacım olan bir şeyse kucaklayıp kasaya götürmeye yelteniyorum artık. harcama alışkanlıklarıymış, marjinal tüketim eğilimiymiş, kim takar.

yahu allah kahretsin bir yerde para üstü beş lira verildiğinde bile strese girer oldum. yanında birkaç arkadaşı daha olmadan kendisini harcayabileceğim herhangi bir mecra kalmadı zira. kağıda bakıyorum, o bana bakıyor. git diyorum kızım, ben sana iyi gelmem. daha iyilerine layıksın. 'daha birkaç sene önce dolmuş parandım, unutmak bu kadar kolay mıydı' diyor. gözümden bir damla yaş süzülürken buruş buruş koyuyorum cüzdanıma. cebimde ütü izi çıktığı muntazam zamanlarını hatırlamak istemiyorum.
devamını gör...

birdenay

ışığını kesen şey.

ne ayıp.
devamını gör...

belirsizliğin yarattığı iç sıkıntısı

l'hôpital ile çözülmesi mümkündür.

ver eyleyin türevi ağzına gözüne, elinizi korkak alıştırmayın.

bu nüktedan ve ziyadesiyle boktan metaforu ciddiyete bindirme vazifesini üstlenecek olursak;

türev alırken anlamaya çalıştığımız şey bir değişim. hayatınızda değişen (veya değişmesini istediğiniz hızda değişmeyen) şeylerin bir belirsizlik yaratması kuvvetle muhtemel olduğundan, odağınızı bu değişime ve onun bağlı olduğu değişkenlere kaydırmak, ve bununla ilgili neler yapabileceğinizi kurcalamak, belllki biraz daha net bir bakış açısı sunabilir.

ha, içinizi sıkan belirsizlik elinizde olmayan şeylerin değişmesi/değişmemesinden kaynaklanıyorsa da zaten yapacak bir şey yok. zaman bizim irademizden çok daha uzak, çok daha güçlü ve çok daha nüfuz edilemez bir konumda. ona güvenin, o hepsini çözecektir.

dt'yi sevin.

(devlet tiyatroları değil, zamana bağlı değişimi temsil eden operatörü. devlet tiyatrolarını da sevin tabii. bu devirde 40-50 liraya dahil olunabilecek sanatsal etkinlik mi kaldı allaşkına)
devamını gör...

yazarların çakmakları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bizzat acun abi verdi.

"galatasaraylılar çakmak lobisinde feci algı döndürüyor kardeşim, uyanık olmalıyız" diyip koşar adımlarla uzaklaştı.

"abi iyi de hani 5 yıldız nerde?" diye seslendim arkasından, duymadı.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çizimleri

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

dijital dalgalandım da dijital duruldum*.
devamını gör...

die with a smile

lisede ilginç bir sıra arkadaşım vardı.

daha doğrusu, o zamanlar ilginç der geçerdim. otizm spektrumunda yer alma ihtimalini fark etmem yeni sayılır.

her hafta cuma günü son derste, halihazırda ezberinde olan haftanın virgin radio top 20 listesinden test ederdi beni. test derken, mesela "lana del reyy... geçen hafta 17. sıradan giriş yapmıştı listeye... sence bu hafta kaç numaradadır?" diye sorup heyecanla cevabımı beklerdi. başlarda yabancı pop müziğe pek hevesli olmadığımdan "ne biliyim anunnaki" düşünceleri eşliğinde 1'den 20'ye bir sayı sallar ve onun yüzündeki tebessümü zerre eksiltmeksizin gizemli gizemli "13 mü? hayırrr... tahmininden bile daha iyi bi performans göstererek bu hafta ilk 10'a girdi" demesini ve akabinde lana ablanın ismini masasının sağ üst köşesinde kurduğu 20 maddelik listeye yerleştirmesini izlerdim.

beklemediğim bir şekilde, zamanla bu iş beni de sardı. cuma günleri yalnızca tuhaf bir arkadaşımın gönlünü eğlemiyordum artık. bir yerde david guetta şarkısı duyunca mirket gibi yerimde doğrulmaya, sia'nın sesi kulağıma çalındığında dikkat kesilmeye başlamıştım. arkadaşım ise o zamanlar ne kadar etkileyici olduğunu fark etmediğim bir istikrarla 4-5 hafta önceki sıralamasını dahi hatırladığı şarkıların güncel performansından beni test etmeye devam etti.

artık can sıkıcı lise günlerimin pek parlak ilerlemeyen dersleri ve ergenlik buhranlarıyla sarmalanmış tatsız sosyal çevresinden ibaret hayatıma yeni bir renk daha eklenmişti. ke$ha listede çıkış yapmaya başladığında yahut pitbull -ki bilen bilir, o dönem bu keloğlan ne yapsa anında patlıyordu- düşüşe geçtiğinde sevinmeye başlamıştım. bir noktada şarkıların nabzını o kadar iyi tutar olmuştum ki artık ercan saatçi misali arkama yaslanıp "hmmm katy perry... geçen hafta kaçtaydı lan 10 falandı dimi? 12 mi? last friday night bomba iş abi, rahat bi 7'ye yükselmiştir" diyip arkadaşımdan kocaman bir tebessümle "helaaal" karşılığını almak ve katy perry ismini 0.5 kalemiyle sırasına hakketmesini gururla takip etmek şaşırtıcı bir tecrübe olmaktan çıkmıştı.

gelelim bu şarkıya. geçen yıl ilk kez dinlediğimde çok sevdiğimi hatırlıyorum. şarkıyı tekrar tekrar dinledim, ama beni rahatsız eden bir detay vardı ve bir türlü anlayamıyordum. derken birkaç gün önce, mevzubahis "ilginç" arkadaşımla konuşma fırsatım oldu. bugün de youtube algoritması şarkıyı oy kullanan egemen bağış rahatlığıyla önüme fırlatıverince birden her şey yerine oturdu. 2010'lar yabancı pop müziğine tahmin edemeyeceğim kadar hakim olduğum lise yıllarımın parlayan birer karakteriydi bruno mars ve lady gaga.

ve ben, ikisinin de ayrı ayrı nice şarkısını top 20 listesine oturtmuş ben, bu şarkıyı arkadaşımla hiç konuşamadım; o gizemli tebessüm eşliğinde şarkının listenin zirvesini kaç hafta işgal ettiğini öğrenemedim sözlük. şarkıyı dinlerken beni rahatsız eden şey de beklediği kadar güzel bir gençlik geçiremeyen iki ergenin hayal kırıklığını perdelediği o günlere duyduğum özlemmiş meğer.

yeni fark ettim.
devamını gör...

bir kedi fotoğrafı bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

birkaç ay önce, çok ayıp bir hareket yapmak üzereyken yakalandı.

o gün bugündür aramız limoni.
devamını gör...

bıkkınlık getiren sosyal medya içerikleri

bir tuvalin önce arkasını gösterip utana sıkıla ağır ağır çeviren, kitlesini bulmaya çalışan sanatçı tayfa.

film gibi'deki kapının açılması misali, tuvaldeki içerik güzel mi çirkin mi 20 saniye bekliyoruz yahu
devamını gör...

şartların olgunlaşmasını beklemek

bir tarafının fazla olgunlaşmaması için bazı şartların arada sırada ters çevrilmesini gerektiren bekleyiş.

eşit olgunlaşmalılar ki yıllar sonra dönüp bakıldığında sonuçlarına layığıyla katlanılabilsin.
devamını gör...

eh işte insanları tanıma senesi

şahsım adına 2025 olmasından şüphelendiğim sene.

ocak ayı ortalamama göre çok fazla insanla tanıştığım bir ay geçiriyorum. şu ana kadar ne hiçbirine dair ağız tadıyla olumsuz bir yargı geliştirebildim, ne de tanışır tanışmaz çok seveceğime dair sinyaller yakaladım.

düz, iyisiz kötüsüz insancıklar. keyifsiz.
devamını gör...

rutin

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

şöyle sakin bir çöküşün hazırlayıcısı.
devamını gör...

a real pain

kieran culkin'in buram buram roman roy kokmasına rağmen popüler tabirle "aurası" ile kurtardığı oyunculuğunun ön plana çıktığı, jesse eisenberg'in güzel yazıp fena da yönetmediği hoş film.
devamını gör...

dondante

bu aralar dini bir ritüeli yerine getirir gibi kulaklığı takar takmaz açıp dinlemeye başladığım dehşet şarkı.

touch me i'm going to scream pt. 2'de de böyle bir bağımlılık yaşadığımı hatırlıyorum. bu müziğin içine ne koyuyorsunuz be kardeşim. roofielendik resmen. ayıp.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

iyi yaşa

geçenlerde 'çok yaşa'nın daha tercih edilesi olduğunu iddia eden birinin videosunu görünce savunmaya karar verdiğim güzel temenni.

videodaki beyefendi "sen bana hapşırınca 'çok yaşa' de, nasıl yaşayacağıma ben karar vereyim" gibisinden bir açıklama getiriyordu. hayır efendim, o iş öyle değil. biraz düşünme becerisi olan herkes bu çıkarımda bulunabilir aslında ama yine de içinde olduğum cepheyi (bir "iyi yaşa"cı olarak) açıklamak isterim.

öncelikle "iyi yaşa" dileğindeki "iyi", bir fonksiyon değil. bunu anlamak lazım. "sabahları erken kalk. güneşi selamla. 7 litre kahve iç. güne enerjik başla ve yatağa girene kadar her saniyen dolu dolu geçsin" gibi bir tavsiye niteliği taşımıyor. orada kastedilen, ve kastedilmesi gereken, hapşıran bireyin kalan hayatının güzel geçmesi, onu mutlu etmesi. nitelik olarak iyi olması yani. doğru olan da bu, zira hayatının nasıl ilerleyeceği konusunda hiç kimse tam kontrole sahip değil.

bir insana çok yaşaması söylendiğinde ve bu gerçekleştiğinde, örneğin bir kaza sonucu felç kalan birini yatalak halde geçireceği 80-90 seneye mahkum etmiş oluyorsunuz "çok yaşa"cı bireyler. çok zor şartlarda geçmeye mecbur bir hayatın uzun sürmesi nasıl daha tercih edilesi bir temenni olabilir anlamıyorum. keşke herkesin hayatı güzel olsa ve o güzellik uzun sürse elbette ama içinde yaşadığımız gerçeklik buna pek izin vermiyor. dolayısıyla "iyi yaşa"cılar olarak aslında 'madem zamanımız kısıtlı, bari o zaman güzelliklerle dolu olsun" demek istiyoruz, ancak buna bile saçmasapan açıklamalar getirerek niceliği niteliğin önüne koyuyorsunuz.

böyle ince düşünülmüş bir temennide bulunuyoruz, onu da beğenmiyor insanlar. çok enteresan. tamam çok yaşayın hadi. en çok siz yaşayın.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çizimleri

özlemle...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

izleyecek film bulamamak

suçun bir kısmının dijital platformlarda, bir kısmının da insanları o platformlara yönelten kısıtlamalarda olduğu, gerçeği yansıtmayan çaresizlik.

oysa bir akşam oturup internette var olan tüm filmleri izlemeye karar veren birinin bu hedefe hayatı boyunca ulaşamayacağı kadar çok film çekildi bu gezegende.

biraz korsancı ruh, biraz aramaya inanmak yeterli her akşamın bir film akşamına dönüşmesi için. netflix, amazon, disney gibi platformlarda 20 dakika gezinip göze hoş gelen bir film görememek, o filmlerin izlenmek üzere bir kenarda sessizce beklediği gerçeğini değiştirmiyor.

biraz sabır. biraz dirayet.
devamını gör...

swordfish

kanal d'de yayınlanma sıklığı anlamında bir zamanlar ana haber bülteniyle kapışan film(di).

sonra kaybetti o mücadeleyi.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim