acaba 2000'lerde de yaşantı böyle miydi sorunsalı
başlık "henrywadsworth" tarafından 29.07.2021 13:00 tarihinde açılmıştır.
1.
90'lar, 80'lar, 70'ler şeklinde çeşitlendirilebilecek, şu an çekilen sıkıntıların, yapılan sorgulamaların yine varolup olmadığını merak etmeyi barındıran, çözüm arayan. sözde sorunsal.
belki daha da kötüydü? kim bilir? kıdemliler tabi.
belki daha da kötüydü? kim bilir? kıdemliler tabi.
devamını gör...
2.
değildi. sadece ama sadece çocukluğumdan bile hatırladığım, türkiye o zamanlar şimdiden fersah fersah öndeydi.
devamını gör...
3.
yaşantı dediğin için biraz bahsedeyim. 2000 yılına girdiğimizde gölcük depreminin şoku üzerimizdeydi. marmara bölgesinde yaşayan biri olarak o depremin psikolojiyi çok kötü etkilediğini söyleyebilirim. hala bir çok insanın bilinç altına yerleşmiş ve bir şekilde gün yüzüne çıkmayı bekliyor olabilir. 2000 yılına girildiğinde her şeye milenyum adı konuyordu. milenyum internet cafe gibi. 2000 yılında balkanlarda karışıklı ve çatışmalar sürüyordu. o yıl galatasaray uefa kupasına yürüyerek insanları birleştirip sevindirmişti. o zaman insanlar, tutmadıkları takımları avrupada daha çok desteklerdi. bu arada 1999 yılında internet cafeler çoğalmıştı. 2000'de katlanarak arttı. bir internet cafeye girdiğinde herkes cs oynardı. kulaklıkta yoktu. hoparlörler açık içerisi savaş alanı gibi olurdu. herkes aynı server'a girer çatışırdı. neyse 1990'lı yıllarda sürekli seçim olur iktidar değişirdi. zaten kötü olan ekonomi bu istikrarsızlıktan kötü etkileniyordu. sonra nisan 1999'da üçlü koalisyon ile bir hükümet kuruldu. ağustosta deprem oldu. hükümetin başında yaşlanmış bülent ecevit vardı. deprem ekonomiyi çok kötü vurdu. 2000 kasım ayında bankacılık krizi yaşandı ve ekonomi bir darbe aldı. şubat 2001'de ise cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer, bülent ecevit ile tartışmasında anayasa kitapçığını fırlattı ve büyük bir ekonomik kriz yaşandı. dolar birden bire fırladı. bazı bankalar ve şirketler battı. ülkenin birikiminin çoğu eridi. 2001 krizinden sonra gazetelerde, haberlerde misyonerlik faaliyetlerini okur-dinler olduk. akabinde tv programlarında islam ve hristiyanlık tartışılıyordu. 11 eylül 2001 de new york ikiz kulelere ve pentagona saldırı oldu. amerika'da yaşanan bu olay türkiye ekonomisini de kötü etkiledi. sonra abd, afganistan'a girdi. 2002'de insanlar bu sefer türkiyenin dünya üçünlüğü ile neşe buldu. kasım 2002'de erken seçime gidildi ve akp hükümete geldi. yere düşmüş türkiye ekonomisi düşen herkes gibi toparlanıyor ve ayağa kalkarken gelen bu hükümet bu kalkışın üzerine kondu. 1990'larda terör ile uğraşan ordunun başlattığı birçok projenin sanki akp hükümetince yapılmış gibi gösterdikleri gibi bunu da kendilerine yonttular. 2003 mart ayında abd, ırak'a savaş açtı. bu aylarda kurtlar vadisi dizisi başladı. 1998'de deli yürek 1999'da yılan hikayesi ile bir mafya dizisi furyası başlamıştı. bu iki diziden başka başarısız mafya dizileri yapılmıştı. bu iki dizi bittiğinde mafya dizisi modası bitti diye düşündük ama kurtlar vadisi mafya dışında devlet-mafya ilişkisi ve istihbarat konularını da işliyordu. sonrasını zaten az çok biliyorsunuz. 2003 yılında önceki bir iki yılda artan cep telefonu kullanıcı sayısı renkli ekranlı telefonların gelmesiyle hızla arttı. internet ve bilgisayar kullanımı da hızla arttı. ilerleyen yıllarda bu teknolojik gelişmeler ile akp hükümeti daha kolay sistemler kurdu. yaptıkları en iyi şeylerden biri dağınık olan sağlık sistemini tek bir yerde toplamak oldu. ondan önce ssklının hastanesi ayrı, emeklinin ayrı, demir yolu işçisinin ayrı gibi bir mantık vardı. belki çok büyük birşey değil ama böylesi iyi oldu. bu dönemde merkez bankası döviz rezervlerini genişletti. ekonomi biraz geliştiği için borçlanma da arttı böylece daha iyi bir ekonomimiz olduğu izlenimi yaratıldı ancak 2008'de abd'de patlayan ekonomik kriz ile dolar 1.05 seviyesinden 1.85 seviyelerine fırladı. bir çok kişi yine işsiz kaldı. bu dönemde akıllı telefon ve sosyal medya yavaş yavaş başlamıştı ama hayatımıza o kadar da girmemişti. ergenekon, balyoz gibi davalar ile akp gücüne güç kattı. daha fazla düşman yaratıp korku saldı iktidarını güçlendirdi. açılım süreci ile kürtlerin de oylarını almaya başladı ama pkk'yı düşman tutmasını bildi. bu stratejiyi iyi yaptı. mesela chp pek beceremiyor. bunda akp'nin dezenformasyon yapması da katkı sağlıyor. gördüğünüz gibi o zamanlarda ekonomik sıkıntılar vardı. ancak hayat daha farklıydı tabi. film - dizi izlemek. müzik dinlemek daha zordu. şimdi istediğin yerde istediğin zamanda bunları yapabiliyorsun. ayrıca herkese daha rahat ulaşabiliyorsun.
tanım: 2000'lerde insanlar, hükümete karşı söyleyeceklerinden bu kadar korkmazlardı. bu nedenle yaşantı şimdikinden biraz daha özgürdü diyebileceğim sorunsal.
tanım: 2000'lerde insanlar, hükümete karşı söyleyeceklerinden bu kadar korkmazlardı. bu nedenle yaşantı şimdikinden biraz daha özgürdü diyebileceğim sorunsal.
devamını gör...
4.
türkiye'de öyleydi. burada hangi devirde doğarsa doğ hep mutsuz olacaktın.
devamını gör...
5.
39 yaşında bir insan olarak söyleyebilirim ki;
90'lar ve 2000 lerde de ve muhtemelen daha önceki yıllarda da insanlar
"nerde o eski bayramlar?"
"zamane gençleri çok saygısız mirim",
"bu hükümet gitmedikce hiç bir şey düzelmez"
"bunlar hep amerikan'nin oyunları"
"ekmek aslanın ağzında"
"köprüde dayın yoksa sana her yer kapalı"
"dişi köpek kuyruk sallamasa erkek köpek peşinden gitmez."
"açık saçık giyindiginiz için depremler oluyor"
"bu kadar dindarsan yallah arabistan'a" gibi söylemler
ve şimdi aklıma gelmeyen daha pek çogunu en az şimdiki kadar söyleniyordu. o zamanlar da kadın cinayetleri, çocuk gelinler, homofobi, taciz tecavüz olayları vardı. tek fark bunu duyabileceğiniz medya kanalları ve internet olmadigindan kısıtlı bir çevrede duyuluyor ve toplumun tepkisi farkedilmiyordu. şimdi ülkemizde bulunan buyukelciliklerde gazeteciler klozetler den atiliyorsa o zamanlar kardeş kardeşe kirdiriliyor, aydınlar şairler diri diri yakılıyordu. alevi sünni kavgası müslüman olmayanlar tarafından kopurtuluyordu. değişmeyen enn onemli şey ise anneler ya şehit olan ya terörist olan evlatlarina ağlıyordu.
şu dönemle aynı olarak o zaman da siyasetçiler banka hortumluyor, insanlari ayristiriyor, torpille adam kayırma ile jet hızı ile kararnameler yayinliyordu ama farklı olarak insanların hükümete olan eleştirilerini dile getirebileceği, gazını alan bilinclendirmeye çalışan pek çok karikatur dergisi, mizah programları olduğu için küfür etmeden de insanlar siyasetçileri eleştiriyor ya da en azından eleştirilerini tek bir parti baskanina yansitmadan daha uzun ve açıklayıcı cümleler kurabiliyordu. siyasetçiler de bir masanın başında oturup açık oturum programları ile birbirine hakaret etmeden tartisabiliyordu. hiç bir şey değişmese de en azından insanlar onları aynı masada görebiliyordu. o zamanın mafya babaları erasmus'dan girip bakanlardan çıkmıyor, kapalı kapılar ardında (bir kamyon kazası ile ortaya çıkacak şekilde) ciddi ve bürokratik işlerle ilgileniyordu. insanlar o zamanlar hem mafyadan hem devletten hem siyasetçilerden korkuyor ama aynen şimdiki gibi eline fırsat çıkınca da ya da işi düşünce de birisinin tarafına geçmek de bir beis görmüyordu. cumhuriyet yuruyusleri ile hükümete tepki gösteriliyor ama sandıktan yüzde 50 üzeri oy çıkınca şener şen'in züğürt ağa filmi gibi kim verdi lan bu oyları diye sonuçsuz tartışmalara giriyordu.
yalnız yaşama, bilgiye ulaşma, kişisel özgürlük, kurumsallaşma, hizmet kalite kriterleri, vatandaşlık hakları,devlet memurunun itiraz hakki, vizyon,misyon, inovasyon,ar-ge gibi kavramlar bazilari icin cok uzak bazıları için yavaş yavaş öğrenilen kavramlardı. üniversitelerin sayısı az, kalitesi dünyaya göre düşük, şimdiki haline göre çok daha yüksekti.
günümüz gençliğinin aksine sorgulama, hak arama, gelecek için hayal kurma, farklı bir yol seçme gibi seçenekler daha kısıtlı bir alanda gerçekleşiyordu. gençlerin en büyük derdi okulu bitirip sigortalı işe girmek ve evlenmekti.
aile kavramı simdikine göre çok çok daha gelenekçiydi. bu nedenle kişiler kendilerini daha güven alanında hisseden ama daha az "özdenetim ve özgüvenli" olabilen durumdaydı.
90'lar da ebeveynler çocuklarının halen anne ve babasıydi ama 2000'ler de anne babalar çocuklarının arkadaşıydı ve bunun yanlış olduğunu kısa süre sonra acı tecrübeler ile ogreneceklerdi.
2000'ler aynı zamanda sıradan hayatların tv ekranlarında görülmeye başlandığı bbg evi, popstar gibi survivor öncüsü yarışmaların ve müge anlı tarzı programların başladığı yıllardı. yani tv artık size dünyayı göstermiyor, dünyanızı içine kabul ediyordu.
akp iktidarı ile eş zamanlı olarak her ne sebeple olursa olsun duzelen ekonomi ve gelişen teknoloji insanların sekulerlesmesine, her şeyi kendine hak görmesine, bilgi ve materyale ulaşım ve erişimin kolaylasmasina neden oldu. muhafazakar ve eğitim olanakları kısıtlı olan kesim önce paraya sonra imkanlara kavustu ama statü atlamaya oranla olgunlaşma seviyesi olması gereken düzeye hiç ulasamadı. 90 ve 2000 lerin en önemli sorunu (hiç kimsenin farkında olmayıp uğur mumcu ve bir kaç aydının bağıra çağıra haykirdigi ve bunun için canından olduğu) cemaat ve tarikatların ülkeye nifak tohumları ektiği idi.
sonuç; parasız, çalışkan ama kandirilmaya ve yoldan çıkmaya da müsait insanlarin yerini parali, tembel, eleştiren ve kandıran insanlar aldı.
tanım: geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam edecek din,ırk, para sorunlarının içeriği degil dozu ve rengi değişti.
90'lar ve 2000 lerde de ve muhtemelen daha önceki yıllarda da insanlar
"nerde o eski bayramlar?"
"zamane gençleri çok saygısız mirim",
"bu hükümet gitmedikce hiç bir şey düzelmez"
"bunlar hep amerikan'nin oyunları"
"ekmek aslanın ağzında"
"köprüde dayın yoksa sana her yer kapalı"
"dişi köpek kuyruk sallamasa erkek köpek peşinden gitmez."
"açık saçık giyindiginiz için depremler oluyor"
"bu kadar dindarsan yallah arabistan'a" gibi söylemler
ve şimdi aklıma gelmeyen daha pek çogunu en az şimdiki kadar söyleniyordu. o zamanlar da kadın cinayetleri, çocuk gelinler, homofobi, taciz tecavüz olayları vardı. tek fark bunu duyabileceğiniz medya kanalları ve internet olmadigindan kısıtlı bir çevrede duyuluyor ve toplumun tepkisi farkedilmiyordu. şimdi ülkemizde bulunan buyukelciliklerde gazeteciler klozetler den atiliyorsa o zamanlar kardeş kardeşe kirdiriliyor, aydınlar şairler diri diri yakılıyordu. alevi sünni kavgası müslüman olmayanlar tarafından kopurtuluyordu. değişmeyen enn onemli şey ise anneler ya şehit olan ya terörist olan evlatlarina ağlıyordu.
şu dönemle aynı olarak o zaman da siyasetçiler banka hortumluyor, insanlari ayristiriyor, torpille adam kayırma ile jet hızı ile kararnameler yayinliyordu ama farklı olarak insanların hükümete olan eleştirilerini dile getirebileceği, gazını alan bilinclendirmeye çalışan pek çok karikatur dergisi, mizah programları olduğu için küfür etmeden de insanlar siyasetçileri eleştiriyor ya da en azından eleştirilerini tek bir parti baskanina yansitmadan daha uzun ve açıklayıcı cümleler kurabiliyordu. siyasetçiler de bir masanın başında oturup açık oturum programları ile birbirine hakaret etmeden tartisabiliyordu. hiç bir şey değişmese de en azından insanlar onları aynı masada görebiliyordu. o zamanın mafya babaları erasmus'dan girip bakanlardan çıkmıyor, kapalı kapılar ardında (bir kamyon kazası ile ortaya çıkacak şekilde) ciddi ve bürokratik işlerle ilgileniyordu. insanlar o zamanlar hem mafyadan hem devletten hem siyasetçilerden korkuyor ama aynen şimdiki gibi eline fırsat çıkınca da ya da işi düşünce de birisinin tarafına geçmek de bir beis görmüyordu. cumhuriyet yuruyusleri ile hükümete tepki gösteriliyor ama sandıktan yüzde 50 üzeri oy çıkınca şener şen'in züğürt ağa filmi gibi kim verdi lan bu oyları diye sonuçsuz tartışmalara giriyordu.
yalnız yaşama, bilgiye ulaşma, kişisel özgürlük, kurumsallaşma, hizmet kalite kriterleri, vatandaşlık hakları,devlet memurunun itiraz hakki, vizyon,misyon, inovasyon,ar-ge gibi kavramlar bazilari icin cok uzak bazıları için yavaş yavaş öğrenilen kavramlardı. üniversitelerin sayısı az, kalitesi dünyaya göre düşük, şimdiki haline göre çok daha yüksekti.
günümüz gençliğinin aksine sorgulama, hak arama, gelecek için hayal kurma, farklı bir yol seçme gibi seçenekler daha kısıtlı bir alanda gerçekleşiyordu. gençlerin en büyük derdi okulu bitirip sigortalı işe girmek ve evlenmekti.
aile kavramı simdikine göre çok çok daha gelenekçiydi. bu nedenle kişiler kendilerini daha güven alanında hisseden ama daha az "özdenetim ve özgüvenli" olabilen durumdaydı.
90'lar da ebeveynler çocuklarının halen anne ve babasıydi ama 2000'ler de anne babalar çocuklarının arkadaşıydı ve bunun yanlış olduğunu kısa süre sonra acı tecrübeler ile ogreneceklerdi.
2000'ler aynı zamanda sıradan hayatların tv ekranlarında görülmeye başlandığı bbg evi, popstar gibi survivor öncüsü yarışmaların ve müge anlı tarzı programların başladığı yıllardı. yani tv artık size dünyayı göstermiyor, dünyanızı içine kabul ediyordu.
akp iktidarı ile eş zamanlı olarak her ne sebeple olursa olsun duzelen ekonomi ve gelişen teknoloji insanların sekulerlesmesine, her şeyi kendine hak görmesine, bilgi ve materyale ulaşım ve erişimin kolaylasmasina neden oldu. muhafazakar ve eğitim olanakları kısıtlı olan kesim önce paraya sonra imkanlara kavustu ama statü atlamaya oranla olgunlaşma seviyesi olması gereken düzeye hiç ulasamadı. 90 ve 2000 lerin en önemli sorunu (hiç kimsenin farkında olmayıp uğur mumcu ve bir kaç aydının bağıra çağıra haykirdigi ve bunun için canından olduğu) cemaat ve tarikatların ülkeye nifak tohumları ektiği idi.
sonuç; parasız, çalışkan ama kandirilmaya ve yoldan çıkmaya da müsait insanlarin yerini parali, tembel, eleştiren ve kandıran insanlar aldı.
tanım: geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam edecek din,ırk, para sorunlarının içeriği degil dozu ve rengi değişti.
devamını gör...
6.
valla ikibinleri hatırlıyorum 10lu yaşlarımdı. ve hatırladığım kadarıyla türkiye daha müreffehti, en azından toplumda umut vardı. tabiki dünyada o dönem daha az üretim vardı haliyle türkiye'de de az üretim vardı. ama diğer yandan talep de azdı. hâliyle kimse ekside değildi. şimdi bütün millet borç içinde. ve o dönem bir ev almak için emekli ikramiyesi yeterli idi. şimdi nah alırsın emekli ikramiyesi ile ev.
diğer yandan şimdi içi geçti insanların. daha iki yıl önce belediyeler erzak dağıtıyordu ekonomik krizden. insanlar artık geleceğe yönelik bir yatırım yapamıyor. sadece günü kurtaracak şekilde yaşıyorlar. ve korkarım bu daha da kötüleşecek ileri ki yıllarda.
diğer yandan şimdi içi geçti insanların. daha iki yıl önce belediyeler erzak dağıtıyordu ekonomik krizden. insanlar artık geleceğe yönelik bir yatırım yapamıyor. sadece günü kurtaracak şekilde yaşıyorlar. ve korkarım bu daha da kötüleşecek ileri ki yıllarda.
devamını gör...
7.
o kadar yorgun bir ülkede hatta o kadar yorgun dönemlerin insanıyız ki her dönem böyleymiş biz sadece güzel kısımlarını bilmek istemişiz. eski kitaplardan bile anlaşılıyor durum. şu anda bu kadar kötülüğü görme sebebimiz ise paylaşıma ve erişime daha çabuk ulaşmamızdan kaynaklanıyor.
devamını gör...
8.
kendi 80lerde doğmuş, 50lerde doğmuş ebeveynlerin çocuğu olan bir kişi olarak mutluluk seviyesi çok da farklı değildi diyeceğim sorunsal.
adettendir belirteyim, akpli değilim. ailem de değil, sülalem de değil. beyaz türk sayılabilecek chp tabanı bir sülalenin mensubuyum. dolayısıyla akpyi savunmak veya ona sövmemek için hakkaniyetli bir kişi olmak dışında hiçbir nedenim yok.
yurtdışına yerleşme imkanımız da var. özellikle kardeşimle, ki yüksek lisansını yurtdışında yaptı o mesela, benim. ancak gitmedik, en azından henüz.
çünkü ebeveynlerimizin de bize anlattığı üzere, bu ülke her zaman karışıktı. hiçbir zaman daha iyi bir durumda değildi. ancak ilginç bir şekilde halk çoğu zaman yavaş tepki verse de sağduyulu idi. çok zor dönemlerin arkasından da güneş hep doğardı, şimdi de doğacak.
belli amaçlara yönelik yapılan algı bombardımanlarına karşı biraz daha ayık olun gençler. fikirlerinizi değiştirin demiyorum ancak bu kadar da gaza gelmeyin. biraz geriden izleyin. oy zamanı da gelince kullanın ama.
adettendir belirteyim, akpli değilim. ailem de değil, sülalem de değil. beyaz türk sayılabilecek chp tabanı bir sülalenin mensubuyum. dolayısıyla akpyi savunmak veya ona sövmemek için hakkaniyetli bir kişi olmak dışında hiçbir nedenim yok.
yurtdışına yerleşme imkanımız da var. özellikle kardeşimle, ki yüksek lisansını yurtdışında yaptı o mesela, benim. ancak gitmedik, en azından henüz.
çünkü ebeveynlerimizin de bize anlattığı üzere, bu ülke her zaman karışıktı. hiçbir zaman daha iyi bir durumda değildi. ancak ilginç bir şekilde halk çoğu zaman yavaş tepki verse de sağduyulu idi. çok zor dönemlerin arkasından da güneş hep doğardı, şimdi de doğacak.
belli amaçlara yönelik yapılan algı bombardımanlarına karşı biraz daha ayık olun gençler. fikirlerinizi değiştirin demiyorum ancak bu kadar da gaza gelmeyin. biraz geriden izleyin. oy zamanı da gelince kullanın ama.
devamını gör...
"acaba 2000'lerde de yaşantı böyle miydi sorunsalı" ile benzer başlıklar
yaşantı
1