akşam yemeğinden sonra içilen çay
başlık "bir bilen" tarafından 11.11.2020 19:09 tarihinde açılmıştır.
1.
tüm günün stres ve yorgunluğunu yemek yedikten sonra atmanın en iyi yollarından biri. resmen iç organların saunaya girmesi gibi bir olay.
devamını gör...
2.
kurşun atar kurşun yerim...
devamını gör...
3.
sabırsızlıkla bekledigim andır..gun icinde hemen aksam olmasını isterim,keyif cayı icebilmek icin.
devamını gör...
4.
size içinde bulunduğunuz sınıfsal statüyü unutturur.
devamını gör...
5.
günün kapanışı yavaş yavaş yaptığını anlarsın, koltuğunda uzanır rahat rahat keyifle çayını yudumlarsın.
devamını gör...
6.
rahatlatır insanı..
devamını gör...
7.
günde üç öğün yemek gibi su içmek gibi normal bir ihtiyaçtır. hakkında çok da güzelleme yapmak gerektiğini sanmıyorum, gündelik hayatın akışı içerisinde olmazsa olmazdır o kadar.
devamını gör...
8.
çok iyi geliyor, tüm günün yorgunluğunu alan bir şey var sanki o çayda.
devamını gör...
9.
a haber izleyip de içilirse daha bir iyi oluyor. güllük gülistanlık haberlerle leziz çay çok süper gidiyor. ne psikolojik olaylar, ne de stres hiç bir şeyiniz kalmaz. nervium, xanax, lustral halt etsin, o kadar yani.
devamını gör...
10.
küçük bir tavsiye, yemeklerden 1 saat önce ve sonra içeceğiniz çay-kahve demir emilimini engellediği için vitamin değerlerini almanıza mani oluyor. hemen sonra çay içmek yerine mineralli maden suyu tercih edilebilir.
devamını gör...
11.
yatma vakti gelesiye kadar aileyi bir araya toplayan bir nevi aktivite.
devamını gör...
12.
eskiyen soba kültürünün tortusu, hane ısınma sisteminin liberalleşmesiyle (bkz: kalorifer) yemek masası kültürü gibi yiten kolektif etkinlik.
devamını gör...
13.
akşamı lezzetli kılar. yanında gofret ile iyi gider.
devamını gör...
14.
çok iyi bir mahlas olacağını düşündüğüm olay. aşırı güzel!
devamını gör...
15.
ülkenin tamamı günün stresini böyle atıyor.*
devamını gör...
16.
günün en keyif alınarak içilen çayıdır. gün bitmiştir, yemek yenmiş kafa rahata etmiştir. güzel bir program veya futbol maçı açıkken içilir..
devamını gör...
17.
küçükken her evde yemekten sonra mutlaka çay bisküvi/çerez faslı olur sanıyordum. bizde her akşam olurdu çünkü. olur da.
şimdi yemekten sonra çay içilen bir eve gittiğimde kendimi daha bir evde hissediyorum. daha yakın hissediyorum.
şimdi yemekten sonra çay içilen bir eve gittiğimde kendimi daha bir evde hissediyorum. daha yakın hissediyorum.
devamını gör...
18.
yemeğin cilası gibidir. olmazsa olmazımdır.
devamını gör...
19.
hiçbir zaman böyle geleneksel adetlerim olmadı.
aileden görmedim yani. şimdi düşününce yemekten sonra napıyorduk diye, hiçbir fikrim yok. lisenin vermiş olduğu ergenlikle zaten akşam yemek saatlerini kaçırır olmuştum.
sokaktan eve yarı ayık kafayla dönmenin daha mantıklı geldiği yaşlarından geçmekte olan her şeyden biraz deneyimlemek isteyen, evde canı sıkılan manyak ruhlu biri.. tabi o tarihlerde ne olduğumu bilemeyecek yaşlardaydım. ben masumane sevgiliyle bineceği otobüs durağında gidene kadar sap sap bekleyen, son bir öpücük peşinde koşan tipik caka satan ergen irisiydim.,
insan hayret ediyor. koca lise romeo taklidi yapmakla geçti. ankara gibi mahalle kültüründe harmanlandığımız için illa aşk meşk olaylarımız olması bekleniyordu en azından bizim okulda. halbuki beni akranlarımdan ayıran en önemli özelliğim her hafta birine aşık olmamdı. arkamdan p.ç demelerini istemediğimden herhalde. aşıkmışım, onsuz yapamazmışım gibi davranıyordum. oysa bütün kadınlarla sevişmek istiyordum sadece. egomu okşasınlar sevişmesek de olurdu.
herneyse kendimle tanışmam üniversite 1'de oldu. istanbul gece hayatı, insanın rahatça özünü keşfetmesine olanak tanıyordu. herkes rahattı. meğerse ankara'da olduğum gibi yalnız değilmişim bu konularda. kendim gibi pervasız insanlarla yollarımızın kesişmesi zor olmadı. arayan karanlıkta bile birbirini bulur neticede, öyle de oldu. iki kadeh içen yalnızlığını bölüşmek istiyordu bar köeşelerinde, gece patilerinde... aradığım bu'ydu. bende onu yıllar sonra evladına kavuşan baba gibi bağrıma bastım. yani kendimi. işte bu'ydum. yalandan nefret ederim çünkü. bunca yıl en çok kendime yalan söylemiştim. işte böylece rahatladım. içimdeki şeytanı hiç olmadığı kadar özgür bıraktım. gece hayatı ben, o da benim yarenim olmuştu. ilk vukuatım hemen barmenliğe soyunmak oldu. gerisi pamuk ipliği gibi sökülüp önüme düştü.
gelenek demiştim başta. benim de kendimden bir parça bırakmışsam insanlara, en büyük geleneğim hiçbir şeyi 'sallamamak' olacağına eminim.
adım lucifer. bir ekim ayının şimdilere nazaran daha soğuk bir ayında dünyaya geldi. bir temmuz akşamı kafası çok güzelken, sahil kasabasının birinde mutlu bir şekilde vefat etti.
aileden görmedim yani. şimdi düşününce yemekten sonra napıyorduk diye, hiçbir fikrim yok. lisenin vermiş olduğu ergenlikle zaten akşam yemek saatlerini kaçırır olmuştum.
sokaktan eve yarı ayık kafayla dönmenin daha mantıklı geldiği yaşlarından geçmekte olan her şeyden biraz deneyimlemek isteyen, evde canı sıkılan manyak ruhlu biri.. tabi o tarihlerde ne olduğumu bilemeyecek yaşlardaydım. ben masumane sevgiliyle bineceği otobüs durağında gidene kadar sap sap bekleyen, son bir öpücük peşinde koşan tipik caka satan ergen irisiydim.,
insan hayret ediyor. koca lise romeo taklidi yapmakla geçti. ankara gibi mahalle kültüründe harmanlandığımız için illa aşk meşk olaylarımız olması bekleniyordu en azından bizim okulda. halbuki beni akranlarımdan ayıran en önemli özelliğim her hafta birine aşık olmamdı. arkamdan p.ç demelerini istemediğimden herhalde. aşıkmışım, onsuz yapamazmışım gibi davranıyordum. oysa bütün kadınlarla sevişmek istiyordum sadece. egomu okşasınlar sevişmesek de olurdu.
herneyse kendimle tanışmam üniversite 1'de oldu. istanbul gece hayatı, insanın rahatça özünü keşfetmesine olanak tanıyordu. herkes rahattı. meğerse ankara'da olduğum gibi yalnız değilmişim bu konularda. kendim gibi pervasız insanlarla yollarımızın kesişmesi zor olmadı. arayan karanlıkta bile birbirini bulur neticede, öyle de oldu. iki kadeh içen yalnızlığını bölüşmek istiyordu bar köeşelerinde, gece patilerinde... aradığım bu'ydu. bende onu yıllar sonra evladına kavuşan baba gibi bağrıma bastım. yani kendimi. işte bu'ydum. yalandan nefret ederim çünkü. bunca yıl en çok kendime yalan söylemiştim. işte böylece rahatladım. içimdeki şeytanı hiç olmadığı kadar özgür bıraktım. gece hayatı ben, o da benim yarenim olmuştu. ilk vukuatım hemen barmenliğe soyunmak oldu. gerisi pamuk ipliği gibi sökülüp önüme düştü.
gelenek demiştim başta. benim de kendimden bir parça bırakmışsam insanlara, en büyük geleneğim hiçbir şeyi 'sallamamak' olacağına eminim.
adım lucifer. bir ekim ayının şimdilere nazaran daha soğuk bir ayında dünyaya geldi. bir temmuz akşamı kafası çok güzelken, sahil kasabasının birinde mutlu bir şekilde vefat etti.
devamını gör...
20.
türkiye'de bir anane, bir muhafazakarlık göstergesi. demlenmez ve içilmezse bir utanç vesikası...
+çay demliyorum sen ne yapıyorsun?
-niye çay demliyorsun?
+her akşam çay içeriz biz yemekten sonra.
-niye?
üff. daha geleneksel olmam lazım. otur eksi mast.
+çay demliyorum sen ne yapıyorsun?
-niye çay demliyorsun?
+her akşam çay içeriz biz yemekten sonra.
-niye?
üff. daha geleneksel olmam lazım. otur eksi mast.
devamını gör...