1.
albastı, türk dünyasının farklı bölgelerinde ve boylarında varlığı anlatılan kötücül bir varlıktır. albastı veya alkarısı, kabuslara ve karabasana sebep olan, hamile, lohusa ve çocuklara zarar veren çirkin bir kötücül ruhtur. yaşlı, çirkin bir kadın olarak resmedilir. bazı anlatı ve inançlarda kan emdiğinden de bahsedilir. albastı genelde terk edilmiş yelerde, pis akarsularda, gübreli tarlalarda yaşar ve insanların karşısına farklı şekillerde çıkabilir, gece vakti ortaya çıkar ve şafak vakti kaybolur. uyku esnasında insanların üstüne çöker ve onları boğmaya çalışır. köpek ve horoz sesinden korkup kaçan albastı insanları ezerek kanlarını içmeye çalışır. günümüzde özellikle çocukları korkutmak için kullanılan yaygın bir motiftir.
devamını gör...
2.
kuyularda yaşadığı düşünüldüğü için anadolu'nun bazı coğrafyalarında ''kuyu kızı'' olarak bilinen kötü ruhtur. albız olarak da bilinir.
erlik tarafından demir dövülerek yaratılmıştır.
albız yaptığı kötülüklerden zevk alan bir yaratıktır. yaptığı kötülüklere ise ''albasmak'' denir.
lohusa kadınlara ve çocuklara musallat olur. lohusa kadınları korumak için yastığının altına veya odasına demir eşyalar koyulur. çünkü albız demirden ve demirciden korkar. bunun nedeni ise albız'ın erlik han tarafından demir örsle dövülerek yaratılmasından kaynaklıdır.
ancak yalnızca lohusa kadınlara ve çocuklara musallat olmaz.
erkeklere, genç kızlara ve atlara musallat olan türleri de vardır.
tabii ki albız'ı yakalamak da mümkündür. göğsüne bir iğne saplandığında albız kaçamaz, insan şeklini alır.
insan şeklini alan albız kendini evin hizmetine adar.
hatta bir anlatıya göre hizmet ettiği ev için kuyuya su getirmeye giden albız, kuyunun başında oynayan çocuklardan birini göğsündeki iğneyi çıkartması için kandırır. göğsünden iğne çıkarılınca yedi yıl boyunca hizmet ettiği eve bakarak beddua eder ve kuyuya atlar. bunun üzerine suyun üstü kan ile dolar. kendi kabilesi insanlara hizmet ettiği için albız'ı öldürmüştür.
not: coğrafyamızda bazı insanlar kendisini gördüklerini anlatırlar. hatta bir arkadaşımın babaannesi şöyle anlatırdı:
arkadaşın dedesi albız'ı ahırda atın kuyruğunu örerken görmüş. onu iğne ile yakalamış ve bir daha onların sülalesine bulaşmaması için yemin ettirmiş.*
erlik tarafından demir dövülerek yaratılmıştır.
albız yaptığı kötülüklerden zevk alan bir yaratıktır. yaptığı kötülüklere ise ''albasmak'' denir.
lohusa kadınlara ve çocuklara musallat olur. lohusa kadınları korumak için yastığının altına veya odasına demir eşyalar koyulur. çünkü albız demirden ve demirciden korkar. bunun nedeni ise albız'ın erlik han tarafından demir örsle dövülerek yaratılmasından kaynaklıdır.
ancak yalnızca lohusa kadınlara ve çocuklara musallat olmaz.
erkeklere, genç kızlara ve atlara musallat olan türleri de vardır.
tabii ki albız'ı yakalamak da mümkündür. göğsüne bir iğne saplandığında albız kaçamaz, insan şeklini alır.
insan şeklini alan albız kendini evin hizmetine adar.
hatta bir anlatıya göre hizmet ettiği ev için kuyuya su getirmeye giden albız, kuyunun başında oynayan çocuklardan birini göğsündeki iğneyi çıkartması için kandırır. göğsünden iğne çıkarılınca yedi yıl boyunca hizmet ettiği eve bakarak beddua eder ve kuyuya atlar. bunun üzerine suyun üstü kan ile dolar. kendi kabilesi insanlara hizmet ettiği için albız'ı öldürmüştür.
not: coğrafyamızda bazı insanlar kendisini gördüklerini anlatırlar. hatta bir arkadaşımın babaannesi şöyle anlatırdı:
arkadaşın dedesi albız'ı ahırda atın kuyruğunu örerken görmüş. onu iğne ile yakalamış ve bir daha onların sülalesine bulaşmaması için yemin ettirmiş.*
devamını gör...
3.
albastı (albız) ile ilgili en enteresan yönlerden birisi. onun kan içen bir yaratık olarak betimlenmesidir.
misal; tatar türklerinin inanışına göre albastı cüsseli ve kilolu bir yaratık olarak tasvir edilmiştir. genelde uyuyan insanlara musallat olur. onların göğüslerini ezer ve boğar. gece vakti ortaya çıktığına inanılır. insanları boğmasının yanında, onların kanını da içer. bu noktadan baktığınızda batıda ki ''vampir miti'' ile benzerlik gösterir ki, bu inanışın temeli çok daha eskilere dayanır.
iğne mevzusu ile ilgili de, göğsünün haricinde gözüne iğne saplanması halinde de yakalandığından bahsedilir. ancak yine temel olarak göğse iğne saplanmasından bahsedecek olursak, vampir mitinde göğse kazık sapladığınızda vampiri yok edersiniz. albızın ise göğsüne iğne sapladığınızda onun artık size musallat olmasını engellersiniz. burada da ilginç bir benzerlik var. yani iki mistik ögenin de, en zayıf noktaları göğüsleri ve her ikisi de kan içiyor.
abdulhakim mehmet’in ''çın tömür batur'' adlı eserinde albastı ile ilgili şöyle iki hikaye var mesela;
albastı yaşlı bir nine kılığındadır, ateş aramaya gelen kadına bir köz verir ve kadının eteğine kül koyar. kadın giderken küller dökülür ve albastı bu külleri takip ederek kadının evine gelir. büyük, beyaz bir köpeğe biner. elinde bir yalak vardır. birisi büyük, ikisi küçük olmak üzere üç başlıdır, korkunç ve sert suratlıdır. eve girip kadının karşısına oturur ve gözlerini kapattırır. saçından bir iğne çıkarıp kadının alnına ve kollarına batırır. açtığı deliklerden üç başındaki üç ağzıyla kadının kanını emer. kadın bayılır. albastı kadının ayaklarına iğne batırıp yalağı kan doldurur ve köpeğine de kan içirir.
albastı insan eti yiyerek ve insan kanı içerek beslenir. bembeyaz bir nine kılığındadır, çadırda yaşar ve siyah beyaz bir köpeği vardır. üç başlıdır ve dudağından çıkan bir dişi vardır. kadının başından bir tabakla yarım tabak kan alıp içer, ayağından yarım tabak kan alıp köpeğine içirir ve öbür ayağından da yarım tabak kan alıp yere döker, çadırına geri döner. her gün gelip kadının kanını içer.
görüldüğü üzere bu hikayelerde de kan içtiğinden bahsediliyor.
karadeniz'de, çepni anlatılarında da bu hikayelere yakın söylemler mevcuttur.
bir başka benzerlik bağını da şekil değiştirme üzerinden kurabiliriz. albız'ın farklı şekillere girerek insanlara zarar verdiğinden bahsedilir. vampirler de, farklı şekillere girebilir ki en bilineni yarasaya dönüşmeleridir.
ikisinin de gece vakti ortaya çıktığını unutmamak gerek.
tabi şunun altını çizmek lazım; albız köken olarak çok daha eski ve mitolojik bir varlıktır. çıkış noktasını erlik han'a dayandırabiliyorsunuz ve türk mitolojisinin temel yaratıklarından bir tanesi olduğunu biliyorsunuz. vampir mitinin dayandığı kökler ise daha yakın zamanlara denk gelir. bu sebeple ortada bir esinlenme var ise; bu esinlenme tamamen batı dünyası kaynaklıdır.
şimdi vampir severler düşünsün*
misal; tatar türklerinin inanışına göre albastı cüsseli ve kilolu bir yaratık olarak tasvir edilmiştir. genelde uyuyan insanlara musallat olur. onların göğüslerini ezer ve boğar. gece vakti ortaya çıktığına inanılır. insanları boğmasının yanında, onların kanını da içer. bu noktadan baktığınızda batıda ki ''vampir miti'' ile benzerlik gösterir ki, bu inanışın temeli çok daha eskilere dayanır.
iğne mevzusu ile ilgili de, göğsünün haricinde gözüne iğne saplanması halinde de yakalandığından bahsedilir. ancak yine temel olarak göğse iğne saplanmasından bahsedecek olursak, vampir mitinde göğse kazık sapladığınızda vampiri yok edersiniz. albızın ise göğsüne iğne sapladığınızda onun artık size musallat olmasını engellersiniz. burada da ilginç bir benzerlik var. yani iki mistik ögenin de, en zayıf noktaları göğüsleri ve her ikisi de kan içiyor.
abdulhakim mehmet’in ''çın tömür batur'' adlı eserinde albastı ile ilgili şöyle iki hikaye var mesela;
albastı yaşlı bir nine kılığındadır, ateş aramaya gelen kadına bir köz verir ve kadının eteğine kül koyar. kadın giderken küller dökülür ve albastı bu külleri takip ederek kadının evine gelir. büyük, beyaz bir köpeğe biner. elinde bir yalak vardır. birisi büyük, ikisi küçük olmak üzere üç başlıdır, korkunç ve sert suratlıdır. eve girip kadının karşısına oturur ve gözlerini kapattırır. saçından bir iğne çıkarıp kadının alnına ve kollarına batırır. açtığı deliklerden üç başındaki üç ağzıyla kadının kanını emer. kadın bayılır. albastı kadının ayaklarına iğne batırıp yalağı kan doldurur ve köpeğine de kan içirir.
albastı insan eti yiyerek ve insan kanı içerek beslenir. bembeyaz bir nine kılığındadır, çadırda yaşar ve siyah beyaz bir köpeği vardır. üç başlıdır ve dudağından çıkan bir dişi vardır. kadının başından bir tabakla yarım tabak kan alıp içer, ayağından yarım tabak kan alıp köpeğine içirir ve öbür ayağından da yarım tabak kan alıp yere döker, çadırına geri döner. her gün gelip kadının kanını içer.
görüldüğü üzere bu hikayelerde de kan içtiğinden bahsediliyor.
karadeniz'de, çepni anlatılarında da bu hikayelere yakın söylemler mevcuttur.
bir başka benzerlik bağını da şekil değiştirme üzerinden kurabiliriz. albız'ın farklı şekillere girerek insanlara zarar verdiğinden bahsedilir. vampirler de, farklı şekillere girebilir ki en bilineni yarasaya dönüşmeleridir.
ikisinin de gece vakti ortaya çıktığını unutmamak gerek.
tabi şunun altını çizmek lazım; albız köken olarak çok daha eski ve mitolojik bir varlıktır. çıkış noktasını erlik han'a dayandırabiliyorsunuz ve türk mitolojisinin temel yaratıklarından bir tanesi olduğunu biliyorsunuz. vampir mitinin dayandığı kökler ise daha yakın zamanlara denk gelir. bu sebeple ortada bir esinlenme var ise; bu esinlenme tamamen batı dünyası kaynaklıdır.
şimdi vampir severler düşünsün*
devamını gör...
4.
devamını gör...
5.
halk dilinde karabasanda denilen nefessiz bırakan bir kabus. tıp dilinde uyku felci olarak geçiyor. nefesin kesiliyor, korkuyorsun, bağırıyorsun kimse seni duymuyor, kıpırdayamıyorsun. sanki biri boğazına yapışmış boğuyor. son gayret uyandığında şiddetli bir kalp çarpıntısı, vücutta uyuşukluk ile kendine geliyorsun. bazen seni boğanı görüyorsun bazen göremiyorsun. işin ilginç yanı, gözlerin açık, odanın içini görüyorsun, odada gezenleri bile görüyorsun ama ses veremiyor, kıpırdayamıyorsun. gücün yeterde ayetel kürsi duasını sonuna kadar okursan, ayak baş parmağını hareket ettirip kabustan çıkabiliyorsun. (beni ayetel kürsi duası kurtarıyor.) bi başladı mı günlerce aynı saatte olur. bazan ara verir. felan filan. tıp bazı vitamin eksiklikleri diyor. ama büyükler karabasan, albastı diyor. bişey basıyor o sırada ama ney onu bilmiyorum. bildiğim bişey var ki, uyanınca attan düşmüş gibi oluyorsun. kimse yaşamaz inşallah
devamını gör...
6.
albastı türk mitolojisinde birçok isim almış, özellikle lohusa kadınlara ve bebeklere musallat olmuş bir varlıktır. ama aslında albastı bize yabancı bir kavram değildir.
önce biraz umay’dan bahsetmek gerekiyor. umay ana, özellikle hamile kadınları, lohusa kadınları ve bebekleri koruyan mitolojik bir varlıktır. buraya kadar güzel… ama çocuk ölümleri ve/ veya doğumda ölen kadınların ölümü nasıl açıklanacaktı? bu suçu(!) koruyucu bir tanrıçaya atamazlardı elbette. o zaman buny olsa olsa umay ana’nın kötü ikizi yapabilirdi. umay beyazlıkla sembolize edilirken, kötü ikizi siyah olmalıydı. umay güzel bir kadın olarak düşünülürken, kötü ikizi ise memeleri sarkmış çirkin bir varlık olmalıydı. umay insanları korurdu, bu nedenle bebeklere ve hamile kadınlara zarar veren olsa olsa onun kötü ikizi olurdu. yani albastı dediğimiz şey aslında umay’ın kötü ikizidir. hatta ona (bkz: kara umay) deniyor. yani kara umay/ albastı/ karabasan vb bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkıyor. türk mitolojisinde de ( diğerlerini henüz incelemedim, yorumum yok) insanlar anlamlandıramadığı olaylar için anlamlı varlıklar ortaya atmışlardır. kara umay da bunun sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
günümüzde de lohusa kadınların başlarına bağlanan kırmızı kurdele ile hala farkında olmadan kara umay’dan korunmaya çalışıyoruz.
önce biraz umay’dan bahsetmek gerekiyor. umay ana, özellikle hamile kadınları, lohusa kadınları ve bebekleri koruyan mitolojik bir varlıktır. buraya kadar güzel… ama çocuk ölümleri ve/ veya doğumda ölen kadınların ölümü nasıl açıklanacaktı? bu suçu(!) koruyucu bir tanrıçaya atamazlardı elbette. o zaman buny olsa olsa umay ana’nın kötü ikizi yapabilirdi. umay beyazlıkla sembolize edilirken, kötü ikizi siyah olmalıydı. umay güzel bir kadın olarak düşünülürken, kötü ikizi ise memeleri sarkmış çirkin bir varlık olmalıydı. umay insanları korurdu, bu nedenle bebeklere ve hamile kadınlara zarar veren olsa olsa onun kötü ikizi olurdu. yani albastı dediğimiz şey aslında umay’ın kötü ikizidir. hatta ona (bkz: kara umay) deniyor. yani kara umay/ albastı/ karabasan vb bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkıyor. türk mitolojisinde de ( diğerlerini henüz incelemedim, yorumum yok) insanlar anlamlandıramadığı olaylar için anlamlı varlıklar ortaya atmışlardır. kara umay da bunun sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
günümüzde de lohusa kadınların başlarına bağlanan kırmızı kurdele ile hala farkında olmadan kara umay’dan korunmaya çalışıyoruz.
devamını gör...