ya bu azgın azınlık muhabbetinden de öyle bir tiksiniyorum ki… ben azgın azınlık falan değilim. ben bu evin sahibiyim, hane sahibi benim! bunu anlamıyorsun, en büyük problemin bu. hane sahibi olduğumu bir türlü kabul etmiyorsun. len ev benim! yıllardır buradayım ben! hani ülkenin ana unsuruyum ben. makedon dağlarından inmiş kurucu unsurum. 70 milyon benim gibi var bu ülkede. kalanı farklı meselelerden, farklı etnisitelerden arkadaşlarımız, kardeşlerimiz. ama çoğunluk benim! nasıl azgın azınlık olabilirim? nasıl ikinci sınıf vatandaş olabilirim? üstelik orta gelir grubunun biraz üstündeyim, üsküdar taraflarında oturuyorum. avantajlı bir pozisyondayım. kendimi niye ezdireyim? azgın azınlık da neymiş! ben ev sahibiyim, anladın mı?
bana hakaretler ediyorsun, neler neler söylüyorsun. siz zaten de facto haklısınız. teknik olarak haksız çıkamıyorsunuz. sanki ellerinizde bir ahit sandığı var, her zaman haklısınız. minarelerin mimarisini eleştirsen, “çok iyi değil” dersin, o bile haklı çıkar. her konuda haksız olsan da bir kiraz seçer, “bu mor” dersin, mesele biter. ama şunu da söyleyeyim: bu ülkede anayasa var, hukuk var. kimseyi inancı yüzünden dışlayamazsın. madde 66 der ki, “bu ülkede yaşayan herkes türktür.” bu etnik bir mesele değil, kanun önünde eşitlik meselesi. ulus devlet böyle tasarlanmış. ister “tombikler cumhuriyeti” de, bağlı olan herkes eşit.
ben bu kültürü cemaleddin afgani'den, reşit rıza'dan, muhammed abduh'dan öğrenmedim. onlardan öğrenip bana yerlilik-millilik satıyorsunuz, bu ne absürt bir şey! yerli ve milli olan biziz. sokağa çık çoğunluğun duruşu bu. ekstra bir durumum yok. alt komşum nasıl müslümansa, üst komşum nasıl yurttaşsa ben de öyleyim. uzaydan gelen bir şey yok. sizinki dışarılı, bunu bilerek söylüyorum, kızdırmak için söylüyorum. çünkü beni çok kızdırdınız. ayak kokulu yurtlarda, fulllll erkek ekibinizle numan ali han, hamza yusuf izleyip şakşaklayabilirsiniz. ama bu yerli-millilik değil. zakir naik'lerden, yarı ingilizce yarı pakistanca konuşan “brother”lardan din öğrenmek yerlilik değil. sokağa çıkın, adım başı türbe var. yerel müslümanlık budur. bana müslümanlık satmayın!
kara meraksınız millete zımmi muamelesi yapmaya… sizin en “gavur” dediklerinizin bile 10 kuşak öncesi müslüman. sağda solda “azgın azınlığız slayyy” takılan arkadaşlara da sesleneyim, bu kadar kendinize diskur çektirilmesine izin vermeyin.
o kadar tarih okuyoruz, bu ülkede hangi inançtan olursa olsun, türk çocuğu atalarının dinine, kültürüne saygı duysun isterim. nefret etmesin, okusun, öğrensin. tabii ki bu kültürün parçası olursa başım üstüne. ama senin derdin bu değil. sen beni aşağılamak, boynumu kırmak için bu nefsani arzuyu tatmin ediyorsun. o çocukların zımmi olmasına kapı aralıyorsun. bana kız, küfret, şikayet et, mani ol, sorun değil. ben tek başıma bir kadınım. çok üstüme gelirsen susarım, o da olur. ama senin can yakıcı problemin çevre, işçi hakları. hayır hasenat yapıyorsunuz, depremde ön saftasınız, allah razı olsun. ama bir kere de orman talanına, kıyılara villa yapılmasına itiraz edin. soma'da maden işçilerinin sırtını sıvazlayın. yoksulların, ezilenlerin, kurdun, kuşun, böceğin, ağacın hakkını sormayan din nasıl din olur? latin amerika'da sosyalist papazlar grevlerde yürüyor, sırbistan'da papazlar halkı kutsuyor. bir kere de nefret etmek yerine itirazları dinleyin, çocukların sırtını sıvazlayın, anlayın.
islam tarihi hep kurumsal, siyasi güçle geldi. incil'de fahişenin isa'nın ayağını yağla meshettiği hikayeler var, bizde yok. ya da varsa ön plana çıkarılmıyor. bizde hep “yendik, vurduk, kırdık, cihat” hikayeleri. bireyin hayatında yoksunuz. maneviyatı olmayan din olur mu? gazali'yi, 1000 sene önceki alimleri anlatıyorsunuz, bugünün derdine ne diyorlar? şeriat diyorlar, peki şeriat ne? el kesmek, dört karı almak mı? bu özelliklere sahip ülkelerde din, mal, can, namus, ırz korunuyor mu? 2025'e ne diyorsun, onu anlat. reform yapma, ama bu beş şeyi nasıl koruyacaksın, bir anlat.
osmanlı havalı bir hayal alemi kurmuşsunuz. ne osmanlısı? osmanlı sizi sahne semazen terlikçi yapmazdı. osmanlı'yı ne zannediyorsunuz? kaftanlar, kılıçlar, hep yükseliş devri! sanatın, bilimin en iyisi osmanlı'daydı diyorsunuz. ne biliyorsunuz osmanlı sanatı hakkında? polyester kaftan giyip, parlak fes takıp, eminönü'nde fotoğraf çektiriyorsunuz. osmanlı'yla dalga geçiliyor orada. mithat paşa'ya “mürtet” diyorsunuz, lanet okuyorsunuz. mithat paşa'yı biliyor musunuz? taif'te hıfzını tamamlamaya çalışırken öldürüldü. nakşibendi halifesiydi, anayasayı yenikapı'daki tekkede yazdı. osmanlı aptal değildi, dünyanın gerçeğine dair fikri vardı. derviş vahdeti'yi yunus emre diye satıyorsunuz, yemezler. osmanlı, kadızadeliler hareketini 18 yıl dışında hep ezdi. siz osmanlı'yı derviş vahdeti'lerle ölçüyorsunuz, mithat paşa'nın osmanlısını istemiyorsunuz.
endülüs emevileri'ni anlatıyorsunuz, ne alakanız var? hakem'in sarayında 200.000 kitap, zarif sanat, müzik, kalem işi vardı. hatay ibn şaprut gibi bir yahudi'yi vezir yapıp ondan istifade edecek akıl var mı sizde? yok. ortak kültür, müzik, paylaşım yapacak dünya algınız var mı? yok. miras yedi gibi babaların kurduğu medeniyeti anlatıyorsunuz. ii. bayezid, sefaradları buraya getirdi. siz ne yapıyorsunuz? müslümanlık anlatıyorsunuz. önce yaşadığın dünyayı tanı, sonra konuşalım. sınıf kinini müslümanlık zannediyorsun.
senin dünyan da yabancı değil bana he…. fatih kahvelerinde, caddebostan sahilinde oturdum. bir mahalleden değilim allah'a şükür. sen çıkmadığın için korkuyorsun. seküler yaşayanlar her akşam wolf of wall street gibi partilemiyor. onlar da senin benim gibi. 40 yılın başı bir içki alır, çerez yer, o kadar.
çalışma masamda, ziya paşa'nın beyti karşımda. böyle bir hanede, mutlu bir ailesi olan, dilediğini yiyip içen, her meşrepten insanla oturan biriyim. balık isimlerini, aş isimlerini bilirim. hayatım var, dangoz gibi gelmedim. musikiden, tiyatrodan, resimden, heykelden zevk alıyorum. fırsat buldukça tiyatroya giderim, karides yerim. allah'ı görmek istiyorsan, her yerde hazır. caravaggio tablosunda, sabah rüzgarında, bodrum'da denizin sessizliğinde o ulviliği görüyorum. sizin gibi basur olmuş softalardan allah'ı öğrenmeye ihtiyacım yok.
ilim yayma cemiyeti'nde ayak kokusuyla secde etmenin tadını bilmeyeceğim, sen de körfezde batan güneşi seyredip “ahh be” demenin zevkini bilmeyeceksin. ikimizin de bilmediği şeyler var. ama sen kendini herkesten üstün görüyorsun. namaz kılmayandan, az kılardan üstün. zillullah-ı fil alemsin sanki! tahkiki iman diyorsun, delailül hayrat okuyarak mı tahkiki imana erilir? nezih yücel'in anlattığı bektaşi fatma bacı'nın evi yanmış, ağlamamış, kızmamış. o tahkiki imana ermiş. fetva için para alan hoca mı ermiş?
örnek verdiğim insanlar kim? boğazın sularına atılmış ismail maşuki, zincirde can vermiş dervişler. mısri, “her bir ayak basmak gerek” demiş. müslüman, kafir ayırmamış. mescitte, meyhane'de, kabe'de, puthane'de dostu çağırmış. mısri sizin gibi her şeyden emin değil. allah'la kavga etmiş, çünkü sizin kadar emin değil. siz bitirmişsiniz, ızdırap yaşamıyorsunuz, tereddüt yok, “acaba” demiyorsunuz. her şeye hazır cevabınız var, alimsiniz ya! ama alim öyle yetişmez. 1300 senelik cevapları ezberleyip söylüyorsun. soru sorman lazım, cevap değil.
nefret ediyorsun benden, söv, hakaret et, sorun değil. insanlığımı ispat etmek zorunda değilim. benim olayım bu, bazen küsüyoruz, bazen barışıyoruz. senin allah'ın farklı, kızıyor. emri bil maruf, nehyi anil münker mi yapıyorsun? sövüp döverek mi? başörtülü kıza hakaret eden sensin. “koca bulmaya mı gittin, sürtük” diyorsun. bu ne ya? kızın sana ne borcu var? bu ülkenin müslüman çocuklarına sesleniyorum: kimseye borcunuz yok. çok istiyorlarsa, kollarını alsınlar, diyetimizi versinler. mafya mı bunlar? allah'ı mahallenize kitlemişsiniz, dışarı çıkanın topuna sıkıyorsunuz.
yerli-millilik diyorsun, benim bildiğim müslümanlık evi lavanta kokan, akra fm dinleyen hacı teyze; ölüsüne mevlit okutan esnaf dayı; telli baba, kısmet arayan kız. sen bildiğim müslümanlardan değilsin, yeni gördüm senin gibisini. mahalle dediğim getto değil. mahalle, erik çalan çocuğa merhamet edenlerin yeri. senin getton taş atanların yeri. şerif mardin'in tarif ettiği mahalleleri bilmiyoruz, o gettolarda büyümedik. bizi salın, sizinle alışverişimiz yok. allah'a inanacaksak da, inanmayacaksak da kendimiz karar veririz, senin mahallende olduğumuz için değil. farklı düşünen çocuklara diskur çekiyorsunuz, hırpalıyorsunuz. karşı mahalleye saldırdıklarında, “iyi çocuk” deyip hizalanıyorsunuz. maşanız mı bu çocuklar? bu ülke bu kadar bölünmüş değil. aynı topraklarda, aynı düğünlerde, aynı adetlerle yaşıyoruz. ama siz ittiriyorsunuz, sonunda insanlar dini de atıyor önüne: “al lan dinini!” bunun kabahati sizde.
karşı görüşün hatalarını konuşalım, istiyorsanız tartışalım. ama sizin abileriniz, gazete sahipleri, dergi sahipleri, kahvehane abileri korkuyor. çatlak büyümesin diye beni susturmaya çalışıyorlar. doğru söylediğimi biliyorsunuz, ağlayın, zırlayın, beni atın. belediye işinden korkmayın, iftar programlarınız, duygusal şiirler devam eder. şakşaklamaya devam edin. kırmızı pantolonları çekin, “spinoza, heidegger, en büyük medeniyet bizim” deyin. efes harabeleri var bu topraklarda, haberiniz yok. harezmi sıfırı bulmuş, diyorsun. sıfırı nasıl bulmuş, anlat. ibn heysem optik yapmış, mirasçısı kopernik, galileo. sen nargile fokurdatıyorsun, ibn heysem'le alakan yok.
eski müslümanlar sizin gibi kompleksli değildi. neoplatonizm, aristoculuk, pisagor'un harmoniler teorisini almış, devam etmiş. gavurun ilmi demediler. ama senin modern bilimle elin ayağın dolanıyor. kupa çektiriyorsun, ibn sina'nın mirasçısı batıdaki bilim adamları. ne doğuda, ne batıda. allah'ın yüzü her yerde. sen dünyayı zart diye bölmüşsün, mazi hayallerinde yaşıyorsun. ibn sina'nın el-kanun fi't-tıb'ıyla iyileştir bakalım. aklını başına devşir, zeytin yağıyla ölümsüzlük peşinde koşma.
ibn sina'lar bu topraklarda sevilmedi. yapmamak bir seçim, ama yapıyormuş gibi yapmak sinir bozucu. kendine tatmin arıyorsun, hiç sahip olmadığın şeylerle övünüyorsun. ibn sina senden çıkmadı, 30 senedir sende ibn sina görmedik. fokur fokur nargile, tam saadet-i ebediye bile yok. genellemeler yanlış, istisnalar var, ama sorun bu…
oh be söyledim de rahatladım. abi beni salın, ingiliz casusu muamelesi yapmayın. “biz yapacaktık, siyonistler engelledi” diyorsun, ciddiye alıyorum. kumruname okuyamadın diye ilimden mahrum kaldın he, zavallım! osmanlıca öğren, mezar taşlarını oku, “el-merhum vel-mağfur, hacı mehmet efendi'nin ruhu için fatiha” yazıyor. hubanname, hamamname okuyamadık, belki bahname okusak kamasutra'ya muhtaç olmazdık! 200 sene önce de okumuyordun, okuyan sınıfta değildin. bugün binlerce makale yazılıyor, kaçını okuyorsun? hayal alemindesin.
devamını gör...