1991 çıkışlı aynı isimli romandan uyarlanan film 2000 yılında yayımlandı. genç ve iyi görünümlü patrick bateman, ürkütücü fantezileri olan seri bir katil olarak hayatını sürer. normal görünümlü bir insanın zihin sorunlarını ortaya koyan ve psikopat egoyu anlatan bir yapım. imdb: 7.6
yönetmen:
mary harron
oyuncular:
christian bale
willem dafoe
jared leto
samantha mathis
justin theroux
josh lucas
chloe sevigny
reese witherspoon
mary harron
oyuncular:
christian bale
willem dafoe
jared leto
samantha mathis
justin theroux
josh lucas
chloe sevigny
reese witherspoon
*devre topluluk ödülleri (2000)- başrolde en iyi erkek oyuncu: christian bale
*chlotrudis ödülleri (2001)- en iyi uyarlama senaryo: mary harron guinevere turner
*chlotrudis ödülü - en iyi aktör: christian bale
film, toplam 8 ödüle sahiptir.
*chlotrudis ödülleri (2001)- en iyi uyarlama senaryo: mary harron guinevere turner
*chlotrudis ödülü - en iyi aktör: christian bale
film, toplam 8 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "yiğit beğ" tarafından 08.08.2022 17:29 tarihinde açılmıştır.
1.
türkçeye amerikan sapığı olarak çevrilmiş pek bilinmedik bir yönetmenden pek bilindik bir film. başlığın açılmıştır diyordum. yanılmışım!
protagonistimiz sapık mıdır? evet, sapıktır. ama kime göre? psikopat mıdır, belki. benim için patrick bateman bir manyaktır orası aşikar. ama neticede varoluşunu anlamlandıramayan bir manyaktır. bu yönden benzeşiyoruz da, delilik babında da belki. kendisi belki de deliydi film boyunca. hay hay... ne olmuş yani? muhtemelen adapte sorunu yaşıyordu. hem bizi şekillendiren hep normlar olmamış mıdır?
patrick bateman kimdir, nedir, neden sapıktır, neden sapık olmayabilir bunun cevabını epilog verir:
--- spoiler ---
"artık aşılacak engeller yok. tek ortak yanım kontrol edilemez bir akıl hastası olduğum. kötü ve şeytaniyim. tüm sebep olduğum olayları ve onlara aldırmaz tavrımı artık geride bıraktım. acım sürekli ve keskin. hiç kimse için daha iyi bir dünya dilemiyorum. hatta acımı başkalarına yüklemek istiyorum. kimse kaçamasın istiyorum. tüm bunları itiraf ettikten sonra bile kötülükten arınamıyorum. cezalandırılmaya devam ediyorum. kendimle ilgili daha derin bir bilgi edinemiyorum. anlattıklarımdan elde edilecek yeni bir anlam yok. bu itirafın anlamı yok."
--- spoiler ---
filmdeki vahşet beni tatmin etti mi? evet, etti. aşırıya kaçmaması iyi olmuş dedim. denge iyi sağlanmış.
yukarıda patrick kendi kendine itiraf ediyor aslında. ben deliyim diyor. soralım öyleyse: deli olduğunun bilincinde olan bir kişi deli midir sahiden? veyahut davranışlarını, benliğini tarif edebilen kişiye deli denebilir mi? acısı sürekli ve keskinmiş! gülelim buna sevgili sözlük, gülelim! yüklemek istiyormuş diğerlerine acısını! sen de zevk alıyor olmayasın acından sayın bateman?
protagonistimiz sapık mıdır? evet, sapıktır. ama kime göre? psikopat mıdır, belki. benim için patrick bateman bir manyaktır orası aşikar. ama neticede varoluşunu anlamlandıramayan bir manyaktır. bu yönden benzeşiyoruz da, delilik babında da belki. kendisi belki de deliydi film boyunca. hay hay... ne olmuş yani? muhtemelen adapte sorunu yaşıyordu. hem bizi şekillendiren hep normlar olmamış mıdır?
patrick bateman kimdir, nedir, neden sapıktır, neden sapık olmayabilir bunun cevabını epilog verir:
--- spoiler ---
"artık aşılacak engeller yok. tek ortak yanım kontrol edilemez bir akıl hastası olduğum. kötü ve şeytaniyim. tüm sebep olduğum olayları ve onlara aldırmaz tavrımı artık geride bıraktım. acım sürekli ve keskin. hiç kimse için daha iyi bir dünya dilemiyorum. hatta acımı başkalarına yüklemek istiyorum. kimse kaçamasın istiyorum. tüm bunları itiraf ettikten sonra bile kötülükten arınamıyorum. cezalandırılmaya devam ediyorum. kendimle ilgili daha derin bir bilgi edinemiyorum. anlattıklarımdan elde edilecek yeni bir anlam yok. bu itirafın anlamı yok."
--- spoiler ---
filmdeki vahşet beni tatmin etti mi? evet, etti. aşırıya kaçmaması iyi olmuş dedim. denge iyi sağlanmış.
yukarıda patrick kendi kendine itiraf ediyor aslında. ben deliyim diyor. soralım öyleyse: deli olduğunun bilincinde olan bir kişi deli midir sahiden? veyahut davranışlarını, benliğini tarif edebilen kişiye deli denebilir mi? acısı sürekli ve keskinmiş! gülelim buna sevgili sözlük, gülelim! yüklemek istiyormuş diğerlerine acısını! sen de zevk alıyor olmayasın acından sayın bateman?
devamını gör...
2.
patrick bateman, aileden zengin bir adamdır. gençliği ve yakışıklı olması, kendisine hem işinde hem de sosyal hayatında avantajlar sağlamaktadır. oldukça sıradan bir hayata kapılıp gidiyormuş gibi görünen bateman'ın hayatının karanlık tarafın ise oldukça derinliklidir. bateman, insanları sebepsiz yere öldürmekten hoşlanan ve öldürdüğü insanların vücutlarından hatıra olarak aldığı parçaları evinde saklayan bir akıl hastasıdır. film'de patrick'in elindeki testereyle koşma sahnesi akıllarda iz bırakmıştır.
filmin sonu benim için başarılı değildi ama kendini izlettirdi tabii ki de sayın bale'nin sayesinde. bu filmde ona aşık olmayanda ne bilim. crissstiin sen öyle değilsin bebeğim, tatlı pelteğim.
devamını gör...
3.
rozetini gözüme hoş geldiği için aldığım ve daha sonra izlediğim bir film.
gerçekten de ismine uyumlu şekilde bir psikopatın başrolde olduğu bir film.
çok büyük bir firmada çalışan cool, yakışıklı bir adamın dışı ile içi arasındaki tutarsızlığı gözler önüne seriyor.
rol olarak christian bale'in harika oynadığını düşünüyorum.
filmdeki korkunç kadın cinayetleri ise insanı gerçekten soğutacak türden. hep zaten zengin insanların böyle garip, korkunç fikirlerinin olduğunu düşünmüşümdür,belki de bunun mesajını vermek isteyen bir filmdi kim bilir.
ek olarak özellikle başlangıçtaki yaptığı kişisel bakımı hiç bir kadın yapmıyordur diye düşünüyorum.
gerçekten de ismine uyumlu şekilde bir psikopatın başrolde olduğu bir film.
çok büyük bir firmada çalışan cool, yakışıklı bir adamın dışı ile içi arasındaki tutarsızlığı gözler önüne seriyor.
rol olarak christian bale'in harika oynadığını düşünüyorum.
filmdeki korkunç kadın cinayetleri ise insanı gerçekten soğutacak türden. hep zaten zengin insanların böyle garip, korkunç fikirlerinin olduğunu düşünmüşümdür,belki de bunun mesajını vermek isteyen bir filmdi kim bilir.
ek olarak özellikle başlangıçtaki yaptığı kişisel bakımı hiç bir kadın yapmıyordur diye düşünüyorum.
devamını gör...
4.
rahatsız edici sahnesi gerçekten bol fakat bir anlamda da komik kaçtığı için izlenebileceğini düşünüyorum ben de. ımdb parents guide'a bakarsanız bu yorumu siz de görebilirsiniz. onun dışında filmde gerçekten güzel oyuncular var, tanıdık simalar görmek filme içinizi ısındıran bir etmen; konusu da farklı olmaktan uzak ama ilgi çekici. iç diyaloglar, günümüz eleştirisi, insana bakış açısı vb. gerçekten sürükleyici ve ilginç.
izlememek bir şey kaybettirir mi bilemiyorum ama güzel vakit geçirmek için izlenebilir. özellikle de bu tür gerilim, dram, suç filmleri seviyorsanız. iyi seyirler
izlememek bir şey kaybettirir mi bilemiyorum ama güzel vakit geçirmek için izlenebilir. özellikle de bu tür gerilim, dram, suç filmleri seviyorsanız. iyi seyirler
devamını gör...
5.
american sapığı filmini christian bale’in mükemmel oyunculuğu sevdirmiştir. onun dışında 2000 yılında çekilmiş bir filmin günümüz dünyasını bu kadar iyi anlatması da ayrı bir olay. yönetmen vikingsteki kahin olabilir.
devamını gör...
6.
son zamanlarda patrick bateman gibi çok tip ürüyor. biraz popülizme kurban gidiyor b ufilm ama hala etkisi çok büyük. patrick bateman kafasında bişeyler yaşayan aptal bir tip. bunun aynısını yaşayıp patrick bateman ile aynı moda giren kişiler görmek günümüzde mümkün
devamını gör...
7.
amerikan yapımı en iyi filmdir, ana karakteri; iyi bir işe sahip, iyi eğitimli egoist bir iş insanı olan patrick batemandır fakat patrick, içten içe sadist bir psikopattır, filmin sonundaki sahnede; acaba her şey patrick'in hayali miydi diye sordurmuştur; film, ucu açık bir sonla bitmiştir.
devamını gör...
8.
kendini beğenmiş bir akıl yoksununun hikayesi..
her ne kadar rahatsızlık verici bir karakteri izlemiş olsam bile christian bale' in muhteşem ötesi oyunculuğuna şahit olduğumdan yapılanlara, pislik herif diyememiş, bu manyak adamın dikkat çekici canlandırmasıyla, ilizyona uğramama şaşırmamıştım. çünkü adam çok iyi oyuncu, bu bir gerçek.
filmde patrick katakteri egoist, narsist, ağır kişilik bozukluğu yaşıyor. çift karakter. bu kadar berbat bir adamı, tamam o iş ben de edasıyla üstlenen bale resmen döktürmüş. kendisine hayranlığımı bir kenara bırakıyor* filme dönüyorum.
yanılsama üzerine kurulan bir karakter: mükemmele yakın görünümünde olan genç ve zengin bir adam. özellikle kartvizitlere olan takıntısı kendi adının yazıldığı bir kağıt parçasına korkunç anlamlar yüklemesi, en iyi kartvizit gördüğünde kıskançlık krizine girmesi onun aşağılık kompleksi yaşayan, akıl yoksunu bir karakter olduğu gözler önüne seriyor. bu çılgın, herkes üzerinde otoritesini hissetmek istiyor. cinayetlerini ise zevk ve sefa içinde işliyor. bütün cinayetlerini ondan düşük olarak gördüğü, değerini onları öldürerek arttırdığı sanarak, zafer kazandığını düşünerek işliyor.
insanlardan soyutlanma isteği.. ben mükemmelim. onlar değersiz. ben onları alt ederek daha çok mükemmele kavuşurum. mükemmellik duygusunu hissetmek istemesinin sebebi, aslında içindeki hiçlik duygusunu bastırmak istemesinden kaynaklanıyor. hiçlik duygusuyla rekabet halinde. bu onu çıldırtıyor. hırsını insanlardan çıkarıyor. kendi yarattığı psikopat dünyanın esiri olan patrick başkalarınıda bu kabusa dahil ediyor.
aklımda kalan iki sahne var :
biri, yüzündeki maskeyi hırsla çıkardığı sahne. çift karakterli bir insanı anlatan simgesel bir sahne olduğunu düşünüyorum. bir de aynada kendi kaslarını incelediği komik bir sahne vardı. zavallı ve öfkeliydi. filmdeki bütün
karelerde hırçın, gaddar bir surat vardı.
patrick karakteri ilk olarak leonardo dicaprio ya sunuluyor. leo'nun role pek cesaret edemediğine dair dedikodular var.*
psikolojik gerilim sevenler zaten izlemiştir. bu başlık neden geç açılmış orayı çözemedim. ben de yeni farkettim. halbuki ilk rozetlerimden biriydi.*
her ne kadar rahatsızlık verici bir karakteri izlemiş olsam bile christian bale' in muhteşem ötesi oyunculuğuna şahit olduğumdan yapılanlara, pislik herif diyememiş, bu manyak adamın dikkat çekici canlandırmasıyla, ilizyona uğramama şaşırmamıştım. çünkü adam çok iyi oyuncu, bu bir gerçek.
filmde patrick katakteri egoist, narsist, ağır kişilik bozukluğu yaşıyor. çift karakter. bu kadar berbat bir adamı, tamam o iş ben de edasıyla üstlenen bale resmen döktürmüş. kendisine hayranlığımı bir kenara bırakıyor* filme dönüyorum.
yanılsama üzerine kurulan bir karakter: mükemmele yakın görünümünde olan genç ve zengin bir adam. özellikle kartvizitlere olan takıntısı kendi adının yazıldığı bir kağıt parçasına korkunç anlamlar yüklemesi, en iyi kartvizit gördüğünde kıskançlık krizine girmesi onun aşağılık kompleksi yaşayan, akıl yoksunu bir karakter olduğu gözler önüne seriyor. bu çılgın, herkes üzerinde otoritesini hissetmek istiyor. cinayetlerini ise zevk ve sefa içinde işliyor. bütün cinayetlerini ondan düşük olarak gördüğü, değerini onları öldürerek arttırdığı sanarak, zafer kazandığını düşünerek işliyor.
insanlardan soyutlanma isteği.. ben mükemmelim. onlar değersiz. ben onları alt ederek daha çok mükemmele kavuşurum. mükemmellik duygusunu hissetmek istemesinin sebebi, aslında içindeki hiçlik duygusunu bastırmak istemesinden kaynaklanıyor. hiçlik duygusuyla rekabet halinde. bu onu çıldırtıyor. hırsını insanlardan çıkarıyor. kendi yarattığı psikopat dünyanın esiri olan patrick başkalarınıda bu kabusa dahil ediyor.
aklımda kalan iki sahne var :
biri, yüzündeki maskeyi hırsla çıkardığı sahne. çift karakterli bir insanı anlatan simgesel bir sahne olduğunu düşünüyorum. bir de aynada kendi kaslarını incelediği komik bir sahne vardı. zavallı ve öfkeliydi. filmdeki bütün
karelerde hırçın, gaddar bir surat vardı.
patrick karakteri ilk olarak leonardo dicaprio ya sunuluyor. leo'nun role pek cesaret edemediğine dair dedikodular var.*
psikolojik gerilim sevenler zaten izlemiştir. bu başlık neden geç açılmış orayı çözemedim. ben de yeni farkettim. halbuki ilk rozetlerimden biriydi.*
devamını gör...
9.
abartıldığı kadar çok bir cacığı olmayan film , bazı diyaloglar çok sıkıcıydı atlayarak geçtim, birkaç yerde kahkaha attım özellikle kadınlara p.ç gibi sırıtarak ısrarla ben paul allen dediği kısım... oyunculuklar mükemmel ve willem dafoe'nin o mükemmel sayko gülüşünü bu filmde de gördük, filmi izlemeden önce willem reyizin oynadığını bilmiyordum, görünce liseli kızlar gibi yiiiaaaaa oldum . christian bale'in bazı yerlerde hareketlerini jim carrey'e benzettim acaba carrey oynasa nasıl olurdu ?
bu filmi de izledim demek için yada sırf oyunculuklar için izleyebilirsiniz zira onun dışında çok fazla bir özelliği bulunmuyor.
film gidişatı: 5/10
oyunculuk: 10/10
filme puanım 6.8/10
bu filmi de izledim demek için yada sırf oyunculuklar için izleyebilirsiniz zira onun dışında çok fazla bir özelliği bulunmuyor.
film gidişatı: 5/10
oyunculuk: 10/10
filme puanım 6.8/10
devamını gör...
10.
katil olmaya niyet etmiş bir okb'li. maskeler, serumlar, masajlar, solaryumlar ne için? görünen yüzünün parlatma çabalarıyla iç dünyasının harabiyetini gizle(y)meme faaliyetlerini içeriyor film. avukatına kendini ispatlamaya çalışırken ki çaresizliği, öfkesi ve başarısızlığı sn'lik dilimlerde yüzüne yansıtan bale yerine iyi ki dicaprio oynanmış dedirtti. marka takıntısı, aynı dış görünüşe sahip olma akımı, yemek yediğin yerle bile diğerlerine fark atmam tutkusu 80'ler beri artarak ve bayalaşarak devam ettiğini gözler önüne sermiş. gerçek- hayal dünyası ayrımını kimi dialoglarda farkedilmezken kimisinde de eşeğin gözüne çöp sokmak süretiyle gösterilmiş.
devamını gör...
11.
23 yıl önce bugün bizi patrick bateman isimli ezik karakterle tanıştıran film. sosyal medya ortalama yeni nesil üzerine biraz fikir veriyor aslında. sürekli internette özellikle amerikan gençleri tarafından bir erkek tipi, ezilmiş ancak sonradan yükselmiş bir erkek tipi olarak lanse edilen bateman, filmde ezik sıfatının da ötesinde bambaşka bir ezikliğe sahip.
sigma male tanımı olarak, basit bir karşılık olan yüksek özgüvenli, yüksek özsaygılı, sonsuz özgürlüğe sahip kalıbı karşımıza çıkıyor. yeni neslin kavramlara uzaklığı da zaten tam olarak burada kendini belli ediyor; bateman sigma male kalıbına 3 ışık yılı uzak bir tip. fakat adeta posterlere, videolara konu olan bir ikon haline gelen bateman, shakespearean bir bakışla "hayallerinizdeki erkeği filmdeki karakterlere yerleştiriyorsunuz" yorumu yapılabilecek kadar kötü şekilde günümüz 15-20 yaş arası gençleri tarafından seviliyor. sevdikleri erkek tipi ile, filmdeki erkek tipi bambaşka. filmdeki erkeği sevdikleri erkek tipi zannediyorlar. çünkü anlatılan şeyin derinliğini anlamak yerine havalı, pahalı kremler, şampuanlar kullanan, pahalı takım elbiseler giyen bir adamın aslında ne olduğunu anlamak yerine gördükleri paket üzerinden yorumlar yapıyorlar.
filmde görüldüğü üzere, insanların ne dediğine fazlaca önem gösteren, sürekli daha iyisini yapma zorunluluğu altında ezilmiş, sıfır özgürlüğe sahip olan, akşam yediği yemekten iş için olan toplantıda söyleyeceklerine kadar belli; bulunduğu ortamdan bir türlü ayrılamayan(arkadaş çevresi çok dar ve tekdüze), kendi sanrılarında kaybolan ve özsaygıya hiç sahip olmayan, hayat kadınları üzerinden ego tatmini yapabilecek bir zavallı olan bateman var.
yani amerikan gençleri arasında meşhur olan bu kültüre tamamen ters olan bir karakterin içinin bomboş olması durumu var. filmle ilgili fotoğraf koymuyorum çünkü belirli süre sonra kaybolma ihtimali var.
aşağısı ise tamamen spoiler.
iş hayatındaki sıkışmışlık, tyler durden'ın "ıkea mobilyaları alıp tahmin edilen şekilde yaşıyorsunuz. erkekliğin dibine kibrit yağı döktünüz. erkeklik ölmek üzere. modern insan erkekliğin düşmanı" temalı eleştirilerine destek verir gibi modern erkeğe dönüşmüş bir erkek patrick bateman.
zavallı bir erkek olarak manikür pedikürden uzak durmayan, yüzünün yağ oranına, içtiği suyun ph oranına dikkat ederken bir diğer yandan da sosyopat ve acımasız bir katil olmanın hayalini kurarken yine de modern new york erkeği halinde kalan bir beyaz yaka. mide bulandırıcı seviyede her şeyi belirli ve her şeyi etrafındaki insanlara konumlu. örneğin bölgenin en pahalı ve ulaşılması en zor yerinde akşam yemeği ayarlamak için verdiği mücadele bile acınası haline bir örnek. bütün bunlara rağmen karşı tarafın duygularını önemsemeyecek ve onu öldürebilecek kadar acımasız olan bir seri katil olmayı arzu ediyor. hiçbir zaman olamayacağı bir erkek olmak için mücadele veriyor ama diğer yandan da tam tersi şekilde yaşamaya devam ediyor. zaten rezervasyon sahnesinde sonuca ulaşamayınca sigma male kalıbından uzak olduğunun sağlaması yapılmış oluyor.
filmdeki iş hayatında yükselme, beyaz yakaların yaşamları üzerine eleştiriler harika. muhtemelen bunun en büyük sebebi kitap. film yönetmenlik ve hikaye açısından ortalama bir seviyede. willem dafoe'nun muhteşem oyunculuğu sayesinde güzel bir gerilim var ama bateman avukatını aradığında da, olayların gerçek olmadığını yani ortada bir katil olmadığını anladığınız ilk anda da bu gerilim zaten boşa düşüyor. dafoe'nin kısa süreli göründüğü sahneler çok güzel.
sigma male tanımı olarak, basit bir karşılık olan yüksek özgüvenli, yüksek özsaygılı, sonsuz özgürlüğe sahip kalıbı karşımıza çıkıyor. yeni neslin kavramlara uzaklığı da zaten tam olarak burada kendini belli ediyor; bateman sigma male kalıbına 3 ışık yılı uzak bir tip. fakat adeta posterlere, videolara konu olan bir ikon haline gelen bateman, shakespearean bir bakışla "hayallerinizdeki erkeği filmdeki karakterlere yerleştiriyorsunuz" yorumu yapılabilecek kadar kötü şekilde günümüz 15-20 yaş arası gençleri tarafından seviliyor. sevdikleri erkek tipi ile, filmdeki erkek tipi bambaşka. filmdeki erkeği sevdikleri erkek tipi zannediyorlar. çünkü anlatılan şeyin derinliğini anlamak yerine havalı, pahalı kremler, şampuanlar kullanan, pahalı takım elbiseler giyen bir adamın aslında ne olduğunu anlamak yerine gördükleri paket üzerinden yorumlar yapıyorlar.
filmde görüldüğü üzere, insanların ne dediğine fazlaca önem gösteren, sürekli daha iyisini yapma zorunluluğu altında ezilmiş, sıfır özgürlüğe sahip olan, akşam yediği yemekten iş için olan toplantıda söyleyeceklerine kadar belli; bulunduğu ortamdan bir türlü ayrılamayan(arkadaş çevresi çok dar ve tekdüze), kendi sanrılarında kaybolan ve özsaygıya hiç sahip olmayan, hayat kadınları üzerinden ego tatmini yapabilecek bir zavallı olan bateman var.
yani amerikan gençleri arasında meşhur olan bu kültüre tamamen ters olan bir karakterin içinin bomboş olması durumu var. filmle ilgili fotoğraf koymuyorum çünkü belirli süre sonra kaybolma ihtimali var.
aşağısı ise tamamen spoiler.
iş hayatındaki sıkışmışlık, tyler durden'ın "ıkea mobilyaları alıp tahmin edilen şekilde yaşıyorsunuz. erkekliğin dibine kibrit yağı döktünüz. erkeklik ölmek üzere. modern insan erkekliğin düşmanı" temalı eleştirilerine destek verir gibi modern erkeğe dönüşmüş bir erkek patrick bateman.
zavallı bir erkek olarak manikür pedikürden uzak durmayan, yüzünün yağ oranına, içtiği suyun ph oranına dikkat ederken bir diğer yandan da sosyopat ve acımasız bir katil olmanın hayalini kurarken yine de modern new york erkeği halinde kalan bir beyaz yaka. mide bulandırıcı seviyede her şeyi belirli ve her şeyi etrafındaki insanlara konumlu. örneğin bölgenin en pahalı ve ulaşılması en zor yerinde akşam yemeği ayarlamak için verdiği mücadele bile acınası haline bir örnek. bütün bunlara rağmen karşı tarafın duygularını önemsemeyecek ve onu öldürebilecek kadar acımasız olan bir seri katil olmayı arzu ediyor. hiçbir zaman olamayacağı bir erkek olmak için mücadele veriyor ama diğer yandan da tam tersi şekilde yaşamaya devam ediyor. zaten rezervasyon sahnesinde sonuca ulaşamayınca sigma male kalıbından uzak olduğunun sağlaması yapılmış oluyor.
filmdeki iş hayatında yükselme, beyaz yakaların yaşamları üzerine eleştiriler harika. muhtemelen bunun en büyük sebebi kitap. film yönetmenlik ve hikaye açısından ortalama bir seviyede. willem dafoe'nun muhteşem oyunculuğu sayesinde güzel bir gerilim var ama bateman avukatını aradığında da, olayların gerçek olmadığını yani ortada bir katil olmadığını anladığınız ilk anda da bu gerilim zaten boşa düşüyor. dafoe'nin kısa süreli göründüğü sahneler çok güzel.
devamını gör...
12.
christian bale'in oyunculuğunun taşıdığı film. geçen gene izledim, gecenin yarısı beyaz yakalılarla karşılaşma ihtimaline karşın çantada baltayla dolaşmak gerektiğine karar verdim. yahu, bir insan bir insanı niye kartviziti daha güzel diye öldürür?
ha öldürmemiş, orası ayrı konu
ha öldürmemiş, orası ayrı konu
devamını gör...
13.
izlemediyseniz kesinlikle izlemeniz gereken, eksiksiz tatminiyat veren bir filmdi. izledikten sonra da bir gram bile film analizi yapsanız çok mutlu olursunuz çünkü ne kadar ince işlenmiş bir film olduğunu anlamış da oluyorsunuz.
öncellikle ana karakter christian bale rolünü döktürmüş. çok çok iyiydi, resmen bu rol ile doğduğundan beri yatıp kalkmış. kendini hem fiziksel hareketleriyle, hem de bakışlarıyla hem de duygu aktarımında nokta atışı ifade etmiş.
özellikle sevişirken aynada sadece kendine bakarak tatmin olduğu sahne öff. o sahnede hem adamın içindeki hiçliği görüp ona acıyorsunuz hem de kendini bu kadar beğendiğini görünce sahne boyunca kıkır kıkır gülesiniz geliyor.
bana sorarsanız film hem psikolojik gerilim hem de komedi. özellikle kartvizitlerini yarıştırdıkları sahne. 80lerdeki materyalistliği temiz bir kara komedi ile anlatmışlar. çok sevdim. ha bir de karşılaştırdıkları şey kartvizit olduğu için aralarında nerdeyse hiçbir fark yok ama patrick'in ruhu o kadar sığ ve boş ki en iyi kartizite sahip olmayı en iyi uyum sağlayan, görünür kişi olmaya bağlıyor ve ufacık bir detay gördüğünde çok fena takıyor ve inanılmaz terlemeye başlıyor. çok iyi.
ayrıca american psyho 80ler dönemini anlattığı için çok doğru bir mekan ve isim. çünkü 80lerde walkmannler, marka takımlar, kravatlar havada uçuşuyor. wall street journal'da çalışan "yuppie"ler oluyor bunlar. zenginler ve ruh dışında her şeye sahipler ve tek umursadıkları maddiyat.
mesela bazen arkadaşları ile sohbet ederken laf arasında cinayetten, öldürmekten bahsediyor ama kimse bu cümleleri dikkatte almıyor, sanki duymuyorlar bile. tek umursadıkları kendileri, kendi sahip oldukları şeyler. ve patrick'in uyum sağlamak için yanıp tutuştuğu ortam da bu.
cinayetler kurgu mu değil mi diye soracak olursanız? bence çoğu kurgu. özellikle sokak ortasında sürekli sinek öldürür gibi, polis veya sivil ödürmesi, kızı tüm apartman boyunca kanlar içinde testere ile kovalaması ve sonra merdivenlerin en tepesinden aşağı atarak kadına isabet ettirebilmesi. bence bunlar net kurgu.
zaten patrick'i ara sıra bu sahneelri çizerken, veya çizmiş halde görüyoruz. bence bu sahneelrin veriliş amacı seyirciyie krugu olduğunu anlatmak.
peki neden sekreterini ve ona ilgi duyan homoseksüel arkadaşını hayalinde öldürmedi? bence onlarda kendini sevdiğini gördü. başkalarının patrick'e koşulsuz cinsel veya duygusal sevgisi patrick'in sisteminde hata verdi ve onlar hayalinde ölmedi.
öncellikle ana karakter christian bale rolünü döktürmüş. çok çok iyiydi, resmen bu rol ile doğduğundan beri yatıp kalkmış. kendini hem fiziksel hareketleriyle, hem de bakışlarıyla hem de duygu aktarımında nokta atışı ifade etmiş.
özellikle sevişirken aynada sadece kendine bakarak tatmin olduğu sahne öff. o sahnede hem adamın içindeki hiçliği görüp ona acıyorsunuz hem de kendini bu kadar beğendiğini görünce sahne boyunca kıkır kıkır gülesiniz geliyor.
bana sorarsanız film hem psikolojik gerilim hem de komedi. özellikle kartvizitlerini yarıştırdıkları sahne. 80lerdeki materyalistliği temiz bir kara komedi ile anlatmışlar. çok sevdim. ha bir de karşılaştırdıkları şey kartvizit olduğu için aralarında nerdeyse hiçbir fark yok ama patrick'in ruhu o kadar sığ ve boş ki en iyi kartizite sahip olmayı en iyi uyum sağlayan, görünür kişi olmaya bağlıyor ve ufacık bir detay gördüğünde çok fena takıyor ve inanılmaz terlemeye başlıyor. çok iyi.
ayrıca american psyho 80ler dönemini anlattığı için çok doğru bir mekan ve isim. çünkü 80lerde walkmannler, marka takımlar, kravatlar havada uçuşuyor. wall street journal'da çalışan "yuppie"ler oluyor bunlar. zenginler ve ruh dışında her şeye sahipler ve tek umursadıkları maddiyat.
mesela bazen arkadaşları ile sohbet ederken laf arasında cinayetten, öldürmekten bahsediyor ama kimse bu cümleleri dikkatte almıyor, sanki duymuyorlar bile. tek umursadıkları kendileri, kendi sahip oldukları şeyler. ve patrick'in uyum sağlamak için yanıp tutuştuğu ortam da bu.
cinayetler kurgu mu değil mi diye soracak olursanız? bence çoğu kurgu. özellikle sokak ortasında sürekli sinek öldürür gibi, polis veya sivil ödürmesi, kızı tüm apartman boyunca kanlar içinde testere ile kovalaması ve sonra merdivenlerin en tepesinden aşağı atarak kadına isabet ettirebilmesi. bence bunlar net kurgu.
zaten patrick'i ara sıra bu sahneelri çizerken, veya çizmiş halde görüyoruz. bence bu sahneelrin veriliş amacı seyirciyie krugu olduğunu anlatmak.
peki neden sekreterini ve ona ilgi duyan homoseksüel arkadaşını hayalinde öldürmedi? bence onlarda kendini sevdiğini gördü. başkalarının patrick'e koşulsuz cinsel veya duygusal sevgisi patrick'in sisteminde hata verdi ve onlar hayalinde ölmedi.
devamını gör...
14.
güzel bir filmdi ve her şeyin en sonunda patrick'in kafasında kurguladığını ve şizofren olduğunu, en sonda avukatıyla yaptığı konuşmadan ve paul allen'in dairesindeki tadilat sahnesinde anlayabiliyorsunuz. ayrıca filmde, dışarıdaki mekanlarda vuku bulan aksiyon ve cinayet sahnelerinin saçma oluşu beni en başta kuşkulandırmıştı. "ulan bi araba patlıyor kimsenin gıkı çıkmıyor, sokaklar bomboş kafasına göre cinayet işliyor, nedir ki bu?" diyor insan. fakat patrick'in şizofren olduğu gerçeği ortaya çıkınca bu olayları tamamen kurguladığı ortaya çıkıyor ve taşlar yerine oturuyor. genel olarak fena olmayan bir filmdi diyebilirim.
devamını gör...