kaynak
habertürk yazarı murat bardakçı rusya-ukrayna savaşını köşesine taşımış ve
"rusya-ukrayna didişmesi, bizim azerbaycan ile savaşmamız gibidir. çaldıran’ı hatırlayın!" diyerek başladığı yazısına şu şekilde devam etmiş;

tarihi boyunca savaşlara, işgallere, yıkımlara, parçalanmalara ve çeşit çeşit dertlere maruz kalan ukrayna şimdi yeni bir felâkete, rus işgaline uğradı...

tv’lerde haftalardır ahkâm kesen ekran gevezelerine göre rusya ile ukrayna arasındaki anlaşmazlıklar silâhlı çatışmaya kadar uzanmayacaktı, mesele bir-iki tavizle ve diplomatik yollarla halledilecekti ama tahminlerinin ve söylediklerinin tam tersi çıktı, ruslar birkaç koldan ukrayna’ya girdiler...

neticenin böyle olacağı zaten işin tâ başından itibaren belli idi: her iki ülkenin geçmişini bilenler rusya’nın ukrayna’yı öyle kolayca batı’nın kucağına atmayacağının, nato yahut batı bloğunun diğer kurumları ile cilveleşmesine müsaade etmeyeceğinin farkında idiler ve anlaşmazlığa geleneksel yöntem ile, yani güç kullanarak son vereceği ânın gelmesini bekliyorlardı.

iki ülke düşünün: dilleri birbirine çok yakın olsun, halkın ekseriyeti aynı dine mensup bulunsun ve daha da önemlisi aynı kökten gelsinler...

ukrayna ile rusya’nın vaziyeti böyledir. her ikisi de bazı telâffuz farkları ile aynı slav dilini konuşurlar, ukraynalıların çoğunluğu ruslar gibi ortodokstur, rusya’nın ilk kurulduğu yer de ukrayna’dır ama asırlar boyunca yaşananlar ortaya aslında birbirine çok yakın fakat ayrı olduğu iddia edilen ulusal kimlikler çıkartmıştır.

gerilimin işgal ile neticelenmesine kadar uzanan gelişmeler aslında batı’nn, özellikle de amerika’nın rusya’yı stratejik bakımdan sıkıştırabilmek maksadı ile 2000’lerin başında ukrayna’yı kendi bloğuna dahil etme çabaları ile başladı. vaad üstüne vaadlerde bulundular fakat hiçbir vaadlerini tam olarak yerine getirmediler, “sizi nato’ya alacağız” dediler ama bir türlü almadılar, yani sadece ümit verdiler, daha doğrusu gaza getirdiler.
iki ülke arasında rus işgaline kadar uzanan gerilimi daha iyi anlayabilmek için kendi tarihimizi, yavuz sultan selim ile şah ismail’in mücadelesini ve 1514’teki çaldıran savaşı’nı hatırlayın...

her iki hükümdar ve teb’aları aynı milletin mensubu, yani türk idiler; aralarında ufak lehçe farkları olan aynı dili konuşuyorlardı, hattâyavuz selim şiirde farsça’yı tercih ederken şah ismail “şâhın bahçesinde men garip bülbül / efkârım artmakta hâlim pek müşkül / koparmadım asla kokladım bir gül / kâfir oldum ise imana geldim” misâli nefis türkçe şiirler söylüyordu.

bugün elimizde bulunan “hatayî” mahlâsı ile yazılmış şiirler hakikaten şah ismail’e ait ise, safevî devleti’nin kurucusu olan bu hükümdar, aynı zamanda türk edebiyatı’nın da zirve isimlerinden biri demektir...

ama hem mezhep hem de dış politikadaki farklılıklar, meselâ şah ismail’in memlükler, dülkadirliler ve hattâ hristiyan dünyası ile ittifak arayışları osmanlılar ile şah ismail’in safevî devleti’ni can düşmanı yaptı; neticede aynı milletin mensubu olan ve aynı dili konuşan iki devletin orduları 1514’de çaldıran’da karşı karşıya geldiler ve yavuz selim’in askerleri şah ismail’in başkenti tebriz’e kadar ilerledi...
rusya’nın ukrayna’yı işgali ile bugün türkiye ile azerbaycan’ın allah göstermesin, bir savaşa tutuşmaları arasında pek fark yoktur!

meselenin bir başka taraf daha var:

rusya’nın ukrayna’ya saldırısı üç kesimi perişan etti: öncelikle tabii ki işgale uğrayan ukrayna’yı; sonra çok güçlü, özgürlükler ile demokrasilerin bekçisi ve koruyucusu olduğu zannedilen nato’yu ve nihayet haftalardan buyana hemen her akşam ukrayna krizinin ne şekilde seyredeceği konusunda tv’lerde saatler boyunca ahkâm kesen ekran gevezelerini...

rus işgali sonrasında beni en fazla düşündüren gelişme ise, ukrayna’nın sivillere silâh dağıtması oldu...

işgale uğrayan bir memleketin halkı saldırıyı defedebilmek için her türlü çabayı tabii ki gösterecektir ama silâhlı direnişlere sivillerin de katılmaları hâlinde, silâhları kullanacak olanların ciddî şekilde eğitilmeleri şarttır.

zira, karşılarında genç-yaşlı, kadın-erkek farkı gözetmeden buldozer gibi ilerlemesiyle bilinen rus ordusu vardır ve bu ordunun 1956’daki macar ihtilâli ile 1968’deki çekoslovakya olaylarını bastırabilmek için sivilleri bile gözünü kırpmadan biçmiş olması hâlâ hatırlardadır.


devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bardakçı'nın çaldıran'ı hatırlayın yazısı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim