barış atay'ın özlenen türkiye'den anısını paylaşması

bir türk milliyetçisi olarak yanıt veriyorum; iç çekerek özlenmiyor o günler.

ve metin göktepe'nin öldürülmesi sonrasında kızılay / konur sokak'ta yaptığımız ve olayı tel'in ettiğimiz basın açıklaması sonrasında aradan 2-3 hafta ya geçti ya geçmedi, her iki tarafında sürgülü kapıları olan beyaz bir minibüs tarzı araç ile silah zoruyla kaçırıldım. 24 saate yakın kendilerinin polis olduğunu söyleyen kişiler tarafından hakarete maruz kaldım, dayak yedim.

peki neydi suçum?

o zamanlar türk ocakları mensubuyum.

mhp'nin islamcı politikalarına karşı çıkıyor, ".. din arabın, hukuk sizin, harp türklüğündür .." diyorduk. hatta mhp'nin ülkü ocakları o dönem bize diş biliyor onlarla kavga ediyor ancak sol sosyalist yapılar ile oturup medeni şekilde tartışabiliyorduk.

bize nasyonal sosyalist diyenler de oldu, faşist diyenler de, dinsiz allahsız kitapsız diyenler de; ama 1996'da ankara kızılay konur sokakta insan hakları anıtı önünde o basın açıklamasını okurken görüşlerim her neyse, bugün aynı şekilde devam ediyor. omurgam yerinde.

".. din arabın, hukuk sizin, harp türklüğündür .."

tabutluklarda tepelerinde bilmem kaç mumluk ampulle günlerce ayakta seslerini bastırmak için mehter marşı eşliğinde işkence edilen, hayalarına kimi zaman elektrik bağlanıp kimi zaman coplanarak kısır bırakılan milliyetçilerin olduğu bir türkiye'de geçen bir anı. neden size terörist diyorların cevabı değil. gavura kızıp oruç bozmaya benzemez vatan sevdası efenim.

programın fragmanında gördüm bu anıyı. bunlar yaşanmıştır doğrudur, olmadı diyemem kanıtım yok. yapılan doğrudur da diyemem gerçekten anlattığı gibiyse. barış atay'a bir garezim de yok. zaman zaman denk geldiğim bazı konuşmalarını beğendim. ancak bir fragmanda önceki konuklara gem vurarak ben onlar gibi laf çarpıtmam diyip sonra bir anıyla soru çarpıtmış olması ve konuları manipüle etmesi pek içime sinmedi.
16 yaşında işkence gördüğünü söylüyor. bunun sonucunda da pkk haklı mı oluyor şimdi? terör örgütü diyemedikleri pkk kendisinin işkence gördüğünü söylediği yaştan 2 yaş daha ufak olan eren bülbül'ün hayatını çaldı, bir ilkokula bile bomba koydu, bankada hamile eşinin yanında adamı şehit etti, mesleğini yapmak için orada olan gencecik öğretmenleri katletti mesela buna ne diyor umarım tüm programda bunu da görürüz.

özlenen türkiye'den ziyade ''sahalarda görmek istediğimiz türkiye''ye kanalize olmamız lazım...
nacizane...

zira, geçmişe şööyle bir baktığımızda, toplumun tüm kesimlerinin mutlu mesut yaşadığı bir türkiye'ye denk gelmiş miyiz hiç biz?
gelmemişiz...
işte bu noktada, herkesin ''özlenen'' türkiye'si kendine oluyor tabii sonuçta...
senin özlenenin ile benimkisi tutuyor mu bakalım bir kere?
tutmaz...
gördük, tutmuyor...
ben bu noktada, kemal kılıçdaroğlu'nun, iyi bir yol çizdiğini düşünüyorum kendisine.
''helalleşme'', ''kucaklaşma'', ''barışma..''

bunlar önemli temalar...
''sahalarda görmek istediğimiz'' türkiye'ye ulaşma noktasında...
bir de şu bira olayın el atarsa, tamam..*