battlestar galactica (2004)

dizinin müziği senaryosunun kilidi olmuştur. sırf bu yüzden bile çok iyi iş yaptıklarını söyleyebiliriz. bilim kurgu namına artık böyle dizilerin yapıldığını göremiyoruz. haliyle geçmişte kalmış bir eserdir.

amazon prime'da 4 sezon arz-ı endam etmekte. müthiş ve emsalsiz buluyorum bu yapımı. normalde sci-fi serilerde az biraz fantastik ögeler vardır. battlestar galactica çok gerçektir, karanlık bir distopya etkisi bırakır üzerinizde. sosyal bilimler üzerine ders niteliğinde bölümleri mevuttur. örneğin : terörizmin kitleler üzerindeki etkisi ve meşrulaştırılmasına giden yol, sürü davranışı, asker-sivil ilişkisi... vb.

1978 yapımlı orijinali 1982 senesinde trt de oynamıştı. kaçırmadan, nefes almadan izlerdim. sonradan çekilenin efektleri vb süper olsa da ilkinin tadını alamadım. belki de son dönemde bilimkurguya doyurduklarındandır.

edit:

orjinal ve mordern olarak iki ayrı serisi bulunan efsane bilimkurgu dizisidir. insan, hayvan, cylon, çamaşır makinesi, buzdolabı ayırt etmeden seven aşk insanı doktor gaius baltar dan gönlümün ekip lideri kara starbuck thrace e nice efsane karakteri içinde barındırır. trivia olarak eklemek isterim ki starbuck karakteri orjinal seride erkektir ve dizinin en sevilen karakteridir. yeni seride bu karakteri kadın yapmak oldukça cesur ve bence harika olmuş bir karardır.

orijinal dvd box setine sahip olmaktan gurur duyduğum dizi. (modern versiyon)
dizide, kaptan adama'ya isyan konusu işleniyordu bir bölümde. gerilimli bir bölümdü.
bölüm bitti. tv'ye geçtik, o da ne, boğaz köprüleri tutulmuş, uçaklar uçuyor, sokaklarda tanklar.
acayip bir akşamdı 15 temmuz 2016 akşamı.

oluk oluk, buram buram bir bilim kurgu. bir bilim kurgu efsanesi. finali gelmiş geçmiş en iyi finallerdendir. cylon tanrısını, cylonların insanlara niye baş kaldırdıklarını merak ediyor iseniz spin off dizisi caprica'yı da izlemelisiniz. şunu da bırakayım gelmişken:

bear mccreary'nin müziklerini yaptığı dizi. all along the watch tower yorumu dillere destan.
içim karardığında, her şeyden sıkıldığımda rastgele bir bölümünü açıp izlediğim dizi.
üzerine bir de cila niyetine queen şarkılarından birini açıp f. mercury'nin eşsiz sesini dinledin mi terapi gibi oluyor.

birey, toplum, uygarlık, teknoloji, inanç, mitoloji, tanrı, din, felsefe, vicdan, aşk, ihanet, militarizm, ırk, evren, siyaset, yaşam, doğa, ego, af, ittifak, savaş, barış, ateşkes, bağlılık, ilkellik, mekanizm, ruh, insan, insan ve insan adına her şeyi masaya yatırıp içini oyan dizi. basit bir uzay-bilim dizisi değildir. çok ciddi sosyolojik noktaları dürter. ve tüm bunları yaparken o kadar gerçekçidir ki -bunlar gerçekte olamaz be- diyeceğiniz hiçbir şey bulamıyorsunuz. her bir dizi karakterleri ve unsurunun sembolize ettiği bir şey var. her biri insanoğlunun doğası düşünüldüğünde ''mümkün'' görünen ihtimalleri içeriyor. bu sebeple dizinin şahane metaforlarla destekli olan alt metni fazlasıyla yoğun.

üstelik bugün, yaşadığımız çağda; senaryodaki kurguya yakın bir gerçekliğe doğru sürüklendiğimizi söylememek için hiçbir sebep yok.

- ve insanoğlu ölümsüzlüğü yarattı (caylon yeniden diriliş teknolojisi gibi):
- ve insanoğlu hür irade sahibi robotları yarattı (cylon centurionlarını yarattığı gibi):


en saf haliyle insan'a dair ne varsa insan neye sahipse ve değilse köküne kadar her şeyi seyir halinde sorgulayabileceğiniz bir yapımdır bu. izlerken kendi uygarlığınıza dair en başından beri bildiğiniz her şeyi kabul etmek zorunda kalıyorsunuz. çünkü onlar gerçek. -bahsettiğim şey kurgu ya da senaryo değil- bahsettiğim şey yakalanan bütün detayların bugün de bünyemizde, kafamızda, uygarlığımızda var olması... değinilen her nokta sahip olduklarımızdan fazla ya da eksik değil.

en acilinden izlemeyen herkesin izlemesini öneririm. özellikle kesin yargıları olan insanların... ateislerin, dindarların, seksistlerin, sosyalistlerin, ırkçıların, milliyetçilerin, fizikçilerin, askerlerin, politikacıların, çocukların, yaşlıların, düşünsel fonksiyonları aktif halde olan her insan evladının izlemesini öneririm evet. insanoğlunun bütün iğrençliği ve mükemmelliği adına... çünkü bu yaşamın neresinde olduğumuzu bilmiyoruz. ve öğrenmek için hiçbir şansımız yok.

ardından dönüp şöyle diyeceğim; ''tüm bunlar daha önce olmuştu, yine olacak.''

bir bilim kurgu dizisi. ben hiç izlemedim, hakkında çok fazla bilgim yok ama bir arkdaşımın düşüncelerinin değişmesine etkili olmuş. bahsi geçen insana kişisi son derece faşist bir çevrede büyümüş ve yetiştirilmiş. dolayısıyla o da aynı düşünce kafa yapısına sahip olmuş. fakat bu dizi nasıl olduysa o faşist düşüncelerinden arınmasına, kendi tabiriyle insan olmasına sebep olan en büyük etkenlerden biriymiş. diziler nelere kadir azizim.

muhtemelen eşi benzeri daha önce çekilmemiş muhteşem bir dizi. tam da şu aralar tekrar izlesem mi diye düşünüyordum. bir de yazarlar sendikasının grevine rastlayan ve çoğu kişinin beğenmediği finali ben beğenmiştim. gözlerim dolmuştu hatta ah ah.

amiral adama'nın askerleriyiz!

akşam solda görünce, gece gece sevdiğim birkaç bölümü açıp izleyeyim dedim, iyi halt etmişim neredeyse tüm 4. sezonu tekrar izledim diyebilirim, sabah oldu.

4. sezon 13. ve 14. bölüm adeta efsane. siz kimsiniz de amiral adama'yı devirmeye çalışıyorsunuz ulan!

ayrıca (bkz: all along the watchtower)

politikanın en şiddetli şekilde uygulandığı dizidir diyebiliriz. iyi kötü çizgisinin ötesinde düşmanla ittifak fikrinin aslında o kadar da kötü olmadığını, birlikte yaşamanın da mümkün olduğunu vurgulamıştır. şüphesiz ki bunda düşünenler için büyük mesajlar vardır.

bilim kurgu deyip burun kıvıran çok şeyi göz ardı ediyordur. müziği de güzeldi. kadın erkek ilişkileri eşitliği konularında acayip bir konumu da vardı.

sözlükten öğrenip izlemeye başladığım şahane dizi. iki günde ikinci sezonu bitirmek üzereyim. her şeyi ile hayran kaldım gerçekten. direk ilk bölümden başlarsanız olmuyor ama. önce iki bölümlük bulması biraz zor bir mini dizileri var. oradan başlamanız gerekiyor. iyi ki sözlükte özel mesaj ile izleme rehberi hizmeti veren yazara denk gelmiştim de izledim.

baştan açıp izleme kararı aldım, insanın cidden canını çektiriyorsunuz, ama dizi içinde çok uyuz olduğum bir yer vardı ki orayı tekrar izlemekten çekiniyorum. isimleri tam olarak hatırlayamasam da, ayağını kaybetmiş ya da ayağı sakatlanmış bir askeri harcıyordu adama ve adamları. spoiler vermemek için fazla yazmıyorum, kim olduğunu sadece izleyenler bilebileceği için. o yapılan haksızlık o derece içime oturmuş ki hala unutamamışım.

tum zamanlarimin bir numarasi. admiral adama ol desin olurum, vur desin vururum.

bilimkurgu adi altinda politik ve sosyolojik temalar isleyen bir eserdir bsg aslinda. abuk subuk cok bir sey yoktur, akla mantiga yatar.

muzikleri de ayri nefistir.

okuduğum kitapları, izlediğim film/dizileri unutmak gibi beni çoğunlukla mahcup eden bir sorunum var. ne var ki gördüğüm, duyduğum, hissettiğim her şeyi özümserim. o her şeyden bana kalan öz asla kaybolmaz.

ve bu diziden özümsediklerim oldukça geniş bir yer tutar bende. neden? çünkü bu diziyi dizi yapan tüm argümanlar kusursuz ve dopdoludur.

bitirdikten sonra üzerine caprica'yı izleyin, eğer fanıysanız bu dizinin. tek sezonluk vasatı aşamamış bir dizi olsa da, hayvani bir finalle bsg hayranlarına orgazm etkisi yaratan bir son veriyor.

her bölümde amiral adama'nın askerleriyiz şeklinde tempo tuttuğum diziydi. tarihin en iyi dizilerinden biridir bu arada. mal mal şeyler izleyeceğinize bunu izleyin yavrularım.

4 sezonluk efsane seri öncesi 2 bölüm, 1.5 saatten oluşan bir mini seri var onu izleyip başlayın. cylon işgalinin başlangıcını, nasıl yaptıklarını ve halo'nun gezegende (caprica) niye mahsur kaldığını anlatıyor çünkü mini seri. şunu da bırakalım;