bbc’nin paylaştığı türkiye’de dışarı çıkabilenler fotoğrafı

öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya sözlerini akla getiren görüntü.

normal bir fotoğraftır. çünkü burası türkiye.

diyecek hiçbir şeyin kalmadığı haberdir.

utanç duydum .
türkiye de mülteci olunca el üstünde tutuluyorsun haklarının sınırı yok
turist olunca her şey sana serbest sen bacasız sanayisin sana yasak yok
arap kökenli isen arsa ev al sat limit yok.

turist çözümdür diyenlere şunu söylemek istiyorum. turizm çözümdür evet ama bunun sebebinde bir başka problem yatar o da ne kur. çünkü turistler burayı çok ucuz diye tercih ediyorlar. haliyle bize ucuz değil çünkü biz euro dolar cinsinden kazanmıyoruz. peki turistin getirdiği para nedir geçici paradır. o parayla tarladaki insan beslenir mi beslenmez. olsa olsa dolaylı yoldan otel tarladan ürününü alır yeni oteller açılır. turistlerin sezonu geçtiğinde de turistsiz kalırsınız. yani ondan turizm çözümmüş gibi bahsetmeyelim çünkü değil.

ciddiye alınamayacak kadar sefil bir haberciliktir. zekayla alay etmektir.

çünkü fotoğraftaki çalışanın neden maskesiz olduğu konusu, masadakilerin oturma düzeninden başlayıp fotoğrafın tarihiyle devam edebilecek uzun bir açıklama gerektirir.

ek: fotoyu ben çektim diyen de dersim katliamı falan diye zırvalayan biri. buradan dediğine göre basın kartı da yıllardır incelemede. özet: çekmeye yetkili olmadığı bir fotoyu bbc'ye çektim diyerek servis eden tip disk grevini de hunharca destekleyen

insana kendi memleketinde dışlandığını dibine kadar hissettiren fotoğraftır

tüm insanlar eşittir ama turistler daha eşittir demiştir ülkemizi yöneten zat-ı şahaneler. kendi vatanımızda gurbetçi olduk anasını satayım.

rahatsız ettiysek biz çıkalım ülkeden?

bunun gibi onlarca fotoğraf çekmek istiyorsanız sıradan bir günde cadde üzeri alışveriş merkezlerinin birinin çatısına çıkın ve burger king mc donalds gibi yerlerin teras bölümüne çıkın. tek fark masadaki şarap olacaktır.

öz yurdunda garipsin
öz yurdunda parya dizelerinin resmini yapmışlar dedirten fotoğraflar

rezalet gibi rezalettir.

aslında çok dar bir perspektif den bir bakış açısı sunuyor. ama gerçeği ortaya koyuyor.

işin en kötüsü bu fotoğrafa bakıp hepimizin aynı şeyi anlaması. yani bu duruma alışmış ve kaniksamiş olmamız.

fotoşop olan resimdir. ah alamanya ah bıhmadın bizi gısganmaktan, gomplolardan!

fakir bir ülkeyiz. bizim iyi narlar ihraç edilir, biz iran’dan daha az kaliteli, ucuz nar alıp yeriz. raman petrollerini jet yakıtı üretmeleri için amerika’ya gönderir, biz ırak’tan alırız. gençleri ülkede tutamayız, göç ederler. şehirlerimiz plansız gelişmiş, çirkin, depreme dayanıksız yapılarla dolu. beton tabutlarda kuzu kuzu depremi bekliyoruz. israil daha 3. faz çalışmaları onaylanmadan aşı siparişi verdi, parasını da peşin gönderdi. biz aşı için hem daha az para verebiliyoruz hem seneye ödeyeceğiz. adamlar veresiye alana değil peşin alana satmak istiyor. amerikan ilaç şirketlerine 3 milyar dolara yakın borcumuz var. ülke olarak tek maaşlı dar gelirli aileler gibiyiz. restoranda yemek yiyemiyoruz ama restoran camından içeriyi izleyen evsiz de değiliz. öyle bir fakirlik işte...
yine de çok umutsuz değilim. potansiyelimiz var. o fakir ailenin zeki ve çalışkan çocuğu...

oturup saatlerce ağlasam mı? yoksa yasak var cöp poşeti alıp elime dışarı mı çıksam? nasılsa çöp atmak da yasak degil ya yasak anlayışımızın böyle filizlenmesi ve turistlerin sahillerde rahatlıkla tatil yapması parasi olana korona bulaşmıyor be dünya beynimi göçürecegim bu gidişle

sınıfsal eşitsizlik.

pandemi olmasa o şen kahkahaları atan sen, ben olacaktık. bu fotoğraf da hiç bir haber değeri taşımayacaktı. o masaya sen oturamadığın için mi kızgınsın bu kadar?

normalde o masada kendisi oturduğunda çalışanı görmeyen kişilerin, hşşt garson diye koca koca adamları çağıranların duyarlılığı canımı sıkıyor.

almanlar bizi kıskanır, mısır ayağını denk almalıdır, hollandalıları zaten portakal keserek kınadık. günün sonunda gerçeğin yüzümüze vurulması hoşumuza gitmedi.

not: fotoğraftakiler ukraynalı. bu da gereksiz bir bilgi olarak dursun burada.