orijinal adı: hvite niggere
yazar: ingvar ambjörnsen
yayım yılı: 1986
yazarın yaşamına dair çok fazla ayrıntının kitaba dahil olduğu, bir yandan coşkuyu, karşı koyma gücünü, direnci hissettirirken diğer yandan da hüzünlendirebilen, görülmek istenmeyen, yaşam tarzı veya görüntüsü nedeniyle ötekileştirilen insanlara dair sarsıcı bir eser.
yazar: ingvar ambjörnsen
yayım yılı: 1986
yazarın yaşamına dair çok fazla ayrıntının kitaba dahil olduğu, bir yandan coşkuyu, karşı koyma gücünü, direnci hissettirirken diğer yandan da hüzünlendirebilen, görülmek istenmeyen, yaşam tarzı veya görüntüsü nedeniyle ötekileştirilen insanlara dair sarsıcı bir eser.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "taytlı kamyon şöförü" tarafından 13.11.2020 10:38 tarihinde açılmıştır.
1.
beyaz zenciler norveç doğumlu ingvar ambjornsen isimli yazarın en ünlü ve kültleşmiş kitaplarından birisinin adıdır.bu kitap uzun süre boyunca, jack kerouac'ın "yolda" isimli beat kuşağının kültleşmiş kitabının 90'lardaki karşılığı olarak ele alınmış denilebilir.
bu kitap toplumdan dışlananları değil toplumun dışında olmayı seçmiş beyaz zencileri anlatır. eğer şuana kadar bir şeylere ses çıkarmamış ve çıkarmak istemiyorsanız okumayın yahut eğer oksijen yerine azotun tadına bakmak istiyorsanız kesinlikle okuyun.
bir de yeraltı edebiyatını sadece palahniuk'tan ibaret sananlara okutulması/gözlerine sokulması gereken kitap.
--! spoiler !--
''konuşamadıktan sonra insanlarla biraraya gelmenin, karda kışta kilometrelerce yol gidip, bir sürü yakınma ve duygusal sözler dinlemenin anlamı neydi? yoktu. hiçbir anlamı yoktu!''
--! spoiler !--
bu kitap toplumdan dışlananları değil toplumun dışında olmayı seçmiş beyaz zencileri anlatır. eğer şuana kadar bir şeylere ses çıkarmamış ve çıkarmak istemiyorsanız okumayın yahut eğer oksijen yerine azotun tadına bakmak istiyorsanız kesinlikle okuyun.
bir de yeraltı edebiyatını sadece palahniuk'tan ibaret sananlara okutulması/gözlerine sokulması gereken kitap.
--! spoiler !--
''konuşamadıktan sonra insanlarla biraraya gelmenin, karda kışta kilometrelerce yol gidip, bir sürü yakınma ve duygusal sözler dinlemenin anlamı neydi? yoktu. hiçbir anlamı yoktu!''
--! spoiler !--
devamını gör...
2.
unutulmaz ingvar ambjörnsen romanı.
romanın bütün ideal ve ideolojilere karşı güvensizlik, düzen karşıtlığı, kaos seviciliği, yeraltı yaşantısı, yerüstündeki yaşamın bayatlığı gibi konular üzerinden sert bir dille anlatımı vardır. kaldı ki bu herif zaten ''ambjörnsen'' lan! insan ister istemez şöyle bir durup düşünüyor.
--- arka kapak ---
beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları ve bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler: onları en iyi polisler tanır. beyaz zenciler, mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler... beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler: bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler.
--- arka kapak ---
kitabın ayrıntı yayınları basımının çevirisi oldukça sorunsuzdur, rahatlıkla tavsiye edebilirim.
romanın bütün ideal ve ideolojilere karşı güvensizlik, düzen karşıtlığı, kaos seviciliği, yeraltı yaşantısı, yerüstündeki yaşamın bayatlığı gibi konular üzerinden sert bir dille anlatımı vardır. kaldı ki bu herif zaten ''ambjörnsen'' lan! insan ister istemez şöyle bir durup düşünüyor.
--- arka kapak ---
beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları ve bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler: onları en iyi polisler tanır. beyaz zenciler, mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler... beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler: bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler.
--- arka kapak ---
kitabın ayrıntı yayınları basımının çevirisi oldukça sorunsuzdur, rahatlıkla tavsiye edebilirim.
devamını gör...
3.
yeraltı edebiyatının amiyane tabirle en 'temiz' kitaplarındandır ve iyi bir başlangıçtır. bataille'in şiddetli ruh halleri, bukowski'nin 'pislik'leri, burroughs'un madde kullanım yelpazesi olmadan görece 'normal'lenmiş bir norveç alt kültürü yaşantısıdır gözler önüne serilen. yaratıcı (yazar, şair, ressam, müzisyen) gençlerin hayatından olağan kareler gibi görünür olan biten. bir de güzel bir sarıcı, kapsayıcı atmosferi vardır. ne ara aldınız ne ara bitirdiniz fark etmeden kaptırıp gidebilirsiniz rahatça. yolculuktayken, kamptayken, dağda bayırdayken, ya da hayatınız çok hızlı akıyorken okunması çok keyif verebilir.
alışılageldik orta sınıf veya küçük burjuva hayatına, sadece yaşayarak tokat gibi yanıt veren bir avuç insan. yaptıkları, gittikleri yerlerdeki normcu insanlara yer yer şaşırtıcı, yer yer iğrendirici genelde 'görmezden gelinmesi gereken' bir yığın saçmalık ya da ahlaksızlık gibi görünür. işin eğlenceli kısmı da buradadır. okurken yer yer sesli kahkahalar attırabilir kişisine göre.
bu arada karakterlerin bu eğilimleri çoğu kimsenin zannettiğinin aksine zorlama bir marjinallik çabası, 'hadi şöyle olalım' diye üzerine düşünülüp kurulmuş bir planlı hareketten çok, beyaz zencilerin her şeysi gibi doğaçlamadır, içtendir öylece o an filizlenir ve uygulanır. üzerine ne ertesi gün ne de önceki gün konuşulmaz sadece 'yaşanır'
genelde öyküyü, olay akışı modunda aktarmayı sevse de yer yer aşağıdaki gibi paragraflara da yer vermiş ambjörnsen :
''o gece boyunca ılık bir bahar yağmuru yağdı. kaldırımlardaki it boklarının, hani şu sadık iyi dostlarımıza ait güzel atıkların arasından zikzaklar çizerek yürürken, ilkbaharın soyunma zamanı olduğunu düşünüyordum. durup sokaktaki ışığın güzelliğine, karanlığın yumuşak aurasına hayran oluyordum. kentin doğusuna doğru ilerlerken tüm duygularım şiirselleşmişti. her şeyi, evlerin cephelerini, arabaları, telefon kulübelerini, sosis satan büfeleri, tramvay raylarını gerilerdeki bir başka şeyin ifadesi, bir ruhun belki de tanrının mistik bir manifestosu olarak düşünüyordum. insan yaratıcılığının eseri, evet tamam. ama nereden geliyordu düşünceler, itkiler? ve niçin aramızdan yalnızca bazılarına doğuştan armağandı düş gücü? arayıp bulma tutkusu? çünkü böyleydik biz; çok uzaklarda çılgınlığın savanlarında çıktığımız yaşam boyu sürecek olan safaride, varlığına derinden inandığımız altın gergedanın peşinden koşan bir çete.''
birr alıntı da arka kapaktan:
---beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları veya bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler; onları en iyi polisler tanır! beyaz zenciler mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler. beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler. bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler. beyaz zenciler gerçekten 'düzen karşıtı'dırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler. onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada 'imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat' yaşamayı seçmişlerdir. ---
alışılageldik orta sınıf veya küçük burjuva hayatına, sadece yaşayarak tokat gibi yanıt veren bir avuç insan. yaptıkları, gittikleri yerlerdeki normcu insanlara yer yer şaşırtıcı, yer yer iğrendirici genelde 'görmezden gelinmesi gereken' bir yığın saçmalık ya da ahlaksızlık gibi görünür. işin eğlenceli kısmı da buradadır. okurken yer yer sesli kahkahalar attırabilir kişisine göre.
bu arada karakterlerin bu eğilimleri çoğu kimsenin zannettiğinin aksine zorlama bir marjinallik çabası, 'hadi şöyle olalım' diye üzerine düşünülüp kurulmuş bir planlı hareketten çok, beyaz zencilerin her şeysi gibi doğaçlamadır, içtendir öylece o an filizlenir ve uygulanır. üzerine ne ertesi gün ne de önceki gün konuşulmaz sadece 'yaşanır'
genelde öyküyü, olay akışı modunda aktarmayı sevse de yer yer aşağıdaki gibi paragraflara da yer vermiş ambjörnsen :
''o gece boyunca ılık bir bahar yağmuru yağdı. kaldırımlardaki it boklarının, hani şu sadık iyi dostlarımıza ait güzel atıkların arasından zikzaklar çizerek yürürken, ilkbaharın soyunma zamanı olduğunu düşünüyordum. durup sokaktaki ışığın güzelliğine, karanlığın yumuşak aurasına hayran oluyordum. kentin doğusuna doğru ilerlerken tüm duygularım şiirselleşmişti. her şeyi, evlerin cephelerini, arabaları, telefon kulübelerini, sosis satan büfeleri, tramvay raylarını gerilerdeki bir başka şeyin ifadesi, bir ruhun belki de tanrının mistik bir manifestosu olarak düşünüyordum. insan yaratıcılığının eseri, evet tamam. ama nereden geliyordu düşünceler, itkiler? ve niçin aramızdan yalnızca bazılarına doğuştan armağandı düş gücü? arayıp bulma tutkusu? çünkü böyleydik biz; çok uzaklarda çılgınlığın savanlarında çıktığımız yaşam boyu sürecek olan safaride, varlığına derinden inandığımız altın gergedanın peşinden koşan bir çete.''
birr alıntı da arka kapaktan:
---beyaz zenciler uyku tulumları, sırt çantaları veya bira kasalarıyla çingene hayatı yaşayan dumancılar, beyazcılar, asitçilerdir... beyaz zenciler şairdir, çılgındır, düş kurmayı ve küfretmeyi severler; onları en iyi polisler tanır! beyaz zenciler mahkum edildiğimiz rezil, yoz televizyon dizilerine benzeyen hayatlardan; eğitim, kariyer, başarı ve benzeri cüce düşüncelerden nefret ederler. beyaz zenciler sevgi edebiyatı yapmazlar, severler. bütün enerjilerini kendilerini garantiye almak için harcayanların hiçbir zaman anlayamayacağı kadar çok severler. beyaz zenciler gerçekten 'düzen karşıtı'dırlar, tüm ideallere ve ideolojilere karşı ihanet içindedirler. onlar toplum dışına atılmamışlardır, orada 'imkansızın kıyısında öfkeli ve eğri bir hayat' yaşamayı seçmişlerdir. ---
devamını gör...
4.
bir norveç anısı olmasına karşın pek norveç ile alakası olmayan roman.
döneminde avrupa'nın hemen her ülkesinde yaşanan parasız , pulsuz, tıpsız komünal hayatları, bunların anti- müzikten, kaotik kolajlardan mükellef sanatlarını, salma odaklı ebeveynliklerini anlatıyor.
ha o zamanlar türkiye'de bunları ne şekilde yaşarlardı, güzel bir düşünce deneyi olabilir.
döneminde avrupa'nın hemen her ülkesinde yaşanan parasız , pulsuz, tıpsız komünal hayatları, bunların anti- müzikten, kaotik kolajlardan mükellef sanatlarını, salma odaklı ebeveynliklerini anlatıyor.
ha o zamanlar türkiye'de bunları ne şekilde yaşarlardı, güzel bir düşünce deneyi olabilir.
devamını gör...
5.
ilk okuldayken okuduğum roman. bir adam var kendisi zenci değil ama şeyi zenci; ona buna saplıyor işte. aklımda kalan bu kadar. çocuk aklı işte ne yaparsın amcası/teyzesi, aklında bu kalmış.
devamını gör...