(bkz: hakikat şeyh bedreddin) adlı filmin fragmanını izledim de bir iki kelam etme ihtiyacı hissettim.
(bkz: varidat) adlı eserini okumuştum. vahdet-i vücut görüşünü savunan bir mutasavvıftır, alimdir. mülkiyetin eşit paylaşımını savunmaktadır. ancak bu görüş onu sosyalist yapmamaktadır. zira o, dünya malının insanı, allah'tan uzaklaştırdığını ifade etmektedir. yani kurmak istediği devlet, özel mülkiyetin olmadığı teokratik bir devlettir.

bir hakim/kadı (veya kazasker) neden devlete karşı isyan eder? bu bakımdan ilginç bir hayatı vardır.
sultan ı. mehmed, isyanını bastırdığında onun alim olduğundan hareketle hemen idam etmek istemez, alimlerden bir heyet kurulmasını emreder.
şeyh bedreddin'e karşı iki suçlama yöneltilir:
1- dinden çıkmak (mürtedlik)
2- devlete karşı isyan.
alimler heyetinin yaptığı yargılama sonucunda ilginç şekilde şeyh bedreddin'in dinden çıkmadığına kanaat getirilir. ne de olsa kendisi de alimdir.
yargılama sırasında kendisine "devlete karşı isyanın hükmü (cezası) nedir?" diye sorulur. o da hiç eğip bükmeden "idamdır" diye söyler.
serez çarşısında 1420 yılında idam edilir. ulema sınıfına ait olduğundan malına ve eserlerine dokunulmaz. bu yüzden eserleri toplatılmamış ve medreselerde okutulmaya devam etmiştir.
devamını gör...

özellikle de volume 2'si fena saran parça. evdeki saat'tir bu güzelim müziğin sahibi. gece vakti açtığınızda ister istemez bir şeyler karalıyorsunuz, sonra kafa sözlük'te kafa şişirirsiniz benim gibi.

buradan
devamını gör...

sözlükte reenkarnasyon varmış.
tercihen gitmiş olanlar, geri dönmüş....
hg.*
devamını gör...

bazen günlerce sözlüğe uğramıyorum, bazen 1-2 gün gözümü sözlükten alamıyorum.
bazen de bir şey varmış gibi 10dk da bir girip akışı yenileyip göz atıp kaçıyorum.
bazen saatlerce online kalabiliyorum.
bazen napıyom lan burda diyip kapatıyorum, bir nevi bukalemun durumu ruh hali sebepli.
devamını gör...

işten dönmüş ve her zamankinin aksine yemek bile yemeden yatmıştım.
gece üç gibi aniden uyandım ve karanlığın ortasından pencereden yüzüme vuran turuncu bir ışık gördüm.
nasıl uyandığımı bile anlamamıştım. biri sanki dürtmüştü.
yatağımda doğrulup oturdum. telefonu elime aldım. hep bildiğim bir sayfaymış gibi sözlüğe girdim.
ve aniden bir ses duydum.
orası sana ait bir yer diyordu...
devamını gör...

efendim ben bu favorileme işini doğru yaptığımı düşünüyorum o yüzden içinde bulunmadığım sürüdür.

yeri gelmişken de şunları belirtmek isterim;
öncelikle bir tanımın beğendiğim herhangi bir özelliği varsa beğenmekten imtina etmem.
hatta az önce bir başlıkta isim vermeden eleştirdiğim bir yazarın başka bir tanımını beğenmekten çekinmedim.
dahası sevmediğim yazarların beğeniyi hak eden tanımlarını da beğenmeden edemiyorum*.

favorilemek ise bazen çok beğenmeyi,
bazen beğenmeseniz bile etkilenmeyi,
bazen bak bu tanımı unutmayayım döner okurum demeyi,
ve nihayet bazen de tanım sahibi yazarı gıcık etmeyi amaçlıyor olabilir.
şu sonuncusuna katılmayabilirsiniz. şahsen, bana üstü kapalı laf atan yazarların tanımlarını favorilemek hoşuma gidiyor.
devamını gör...

adını mezarın derinliğinden alan, 2001 yapımı kara mizah bir dizi.
cenaze evi işleten bir ailenin, babalarının ölümüyle birlikte değişen hayatlarının, aile fertlerinin birbirlerini yeniden tanıyışlarının, yüzeysel ilişkilerin bir hikayesi. her biri ayrı bir absürt karakter olan oyunculara sahiptir. fragman
2006 yapımı olan dexter'da başrolü oynayan michael c hall için izlediğim, benim için kült dizilerden biri.
devamını gör...

(bkz: tom ve jerry)
(bkz: şirinler)
(bkz: marsupilami)

ayrıca:
(bkz: anime)
devamını gör...

3 harfliler biziz hepimiziz dediğim şahıs zamirleridir.

ben.
sen.
biz.
siz.

hep 3 harfliyiz. (bir tek o farklı)
devamını gör...

bostancı / eski tren istasyon / kafe / çok fazla eski / baharmış

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bisiklet yolunda yürüyen insan kadar sinir edici bir tiptir.
devamını gör...

çok sevdiğim bir filmdir. özellikle savaş tamtamlarının çalındığı şu günlerde, barışı idame ettirmek için insanların duygularından arındırılması fikri üzerine kurgulanmış bu filme dair birkaç kelam etmek lazım; 3. dünya savaşı patlak vermiş ve ortalık dümdüz olmuştur. insanoğlu savaş illetinden kurtulmak için farklı yollara meyleder. kanaat önderleri, insanın bu vahşi ve ilkel yönünü törpülemek için kimyasal bir ilaç kullanmaya karar verir. bu ilacın adı ''prozium'''dur. barış için ödenen küçük bir bedel (!) insanoğlu bu ilaç sayesinde kin ve nefret duygusundan kurtulmuştur. ve diğer tüm duygulardan... insanların ilaçlarını muntazaman kullanması rejimin idamesi için çok önemlidir. bunun takibi ve sürüden ayrılan koyunları tespit edebilmek içinse gramaton rahipleri adlı bir güvenlik teşkilatı kurulmuştur. bu abiler kendilerini dövüş sanatlarında inanılmaz şekilde geliştirmişlerdir. duygudan yoksun oldukları için ölümcül bir cezalandırıcı haline gelmişlerdir. korkutucu ve caydırıcı bir etkinliğe sahiplerdir.

film aslında birkaç distopyanın başarılı bir şekilde sentezlenmesiyle oluşturulmuştur diyebiliriz. misal ''peder'' adı verilen toplum lideri 1984'deki propaganda yollarını kullanır; dev ekranlardan ulusa sesleniş modeli... ''prozium'' bir cesur yeni dünya esinlenmesi gibi değerlendirilebilir. sanat eserlerinin, kitapların ve insana dair tüm kültürel ögelerin yakılarak yok edilmesi ise fahrenheit 451'i anımsatır. ortaya karışık bu kurgunun başarılı olmasının sebebi ise kanımca filmin bu çoklu kurgu içerisine monte ettiği kendi kurgusu ve oyunculuklardır. film her ne kadar john preston karakteri çerçevesinde ilerlese de benim için filmin en vurucu sahnesi ve ruhu emily watson'ın canlandırdığı mary o'brien karakterinin son bakışlarında gizlidir. o sahne cidden muazzam bir sahneydi. ipucu olmaması adına onunla ilgili ayrıntı vermeyeceğim. * john preston karakterinin uğradığı değişim ve gelişim ise izlenmeye ve takip edilmeye değerdir. orada christian bale'de muazzam bir iş çıkarmış. başlangıçta vermesi gereken o donuk ve ruhsuz ifadeyi o kadar sağlam bir şekilde veriyor ki filmin sürükleyici unsurlarından birisi de bizatihi bu oyunculuk başarısıdır. aynı zamanda benim için filmdeki en muazzam sahnelerden birisi olan yavru köpek sahnesi ile birlikte değişimi ve gelgitleri ile ilgili pik noktaya ulaşıyor. bahsettiğim iki sahnenin bana hissettirdiği duyguyu çok az filmde yakalamışımdır ki o yüzden bu film benim için ziyadesiyle değerlidir.

ortaya karışık bir kurgunun normal şartlarda tarafımdan eleştirilmesi lazımken her defasında filmi izlediğimde tam tersi bir ruh haline bürünüyorum. bunu yakalamış olması bile benim için filme iyi bir filmdir demek için yeterli. *

bu filmi beğenmeyenlere bakışım görseldeki gibidir;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

aslında üzerine söylenebilecek çok fazla şey var lakin filmi izlemeyenler olduğunu düşünerek keyif kaçırmadan tadında bırakayım diyorum.

ha unutmadan halen gülüyor musun brandt? son gülen iyi güler demişler paşam. *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

su içmeyi unutmamalıyım. sen de unutma.*
devamını gör...

arabesk + flamenko karışımı ilginç bir 90'lar şarkısı, kader'den...

devamını gör...

çok ilginç bir şekilde, eğer loopa girecek olursanız ve hayatınız pek iyi gitmiyorsa ve motivasyonunuzu da kaybetmişseniz, onca yazmaya, düzeltmeye, alıntılamaya; hatta ve hatta artistik copy + paste'lere rağmen ilerlemeyendir.
devamını gör...

bir sevgi, bir de sevgisizlik insana her şeyi yaptırabilir.
boğazım düğümlendi okurken. bilmiyorum detaylarını ama ailesini yanında hissetse, ailesi tarafından sevilse buna kalkışmazdı sanırım. bu tarz bir mektubu yazan insan çevreden çok ailesine içerlemiştir. ne acı! gencecik bir evlat gitti, kalbi kırık öldü.
hiçbirimiz mükemmel değiliz. çocuklarımız için de mükemmel olmaya çalışmak yerine çocuklarımızı sevdiğimizi, onlara, onların yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz. tüm gayretim, ileride oğlum büyüyüp bir yetişkin olduğunda "annem-babam beni çok sevdi, sevilerek büyüyen bir çocuktum" desin. bu insanın hayatta yaşadığı zorluklar karşısındaki direncidir, dayanma gücüdür, kendini iyileştirmesi için elindeki şifa kaynağıdır.
çocukluk döneminde alınan sevginin yerini hiçbir şey tutmuyor maalesef. yaş ilerledikçe, çabaladıkça üstesinde geliyorsun bir şeylerin ama diğer insanlardan çok daha fazla gayret etmek, içsel yolculuk yapmak zorunda kalıyorsun.
devamını gör...

masturbasyon yaptıktan sonra müzik dinleyerek sigara içmektir.
oh yalnızlık o kadar da kötü değil yahu düşüncesine kapılırsınız.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaşarkende insanın hevesi kaçıyor. bazen saatleri dolduruyoruz sadece bitse de gitsek modundayız. burada da geçerli bir durum normal.
devamını gör...

kirpi bile yavrusunu pamuğum diye severmiş sözünün ispatıdır . annesinin yakışıklı dediği oğluşu:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim