ak parti seçimi kaybettiğinde iktidarı bırakmaz ise olabilecekler
maalesef onu da yaparlar, ve yine her zamanki gibi çıkıp, saçma sapan bir bahaneyle, vatanımızdı milletimizdi, iradeydi, onlardı, böyle bir durumda öyle yapmak olmazdı... diye kendi kendilerine, hem sorarlar, hem karar verirler, haksızca, saçma, ve yine bunların mal sürüleri alkışlar... tipik klasik akp filmi bu...
şu an görünürde yiğitliğe nane sürdürmüyorlar ama, sandıktan sürekli bahsettiklerine göre, seçimi kazanacaklarını düşünüyor gibi görünüyorlar, tabi bu kasıtlı verilmiş bir görüntü de olabilir..
ben şahsen, yine öyle süslü laflarla rt nin bize okuması suretiyle, milli iradeydi, yerliydi, öyleydi böyleydi diyerek, osmanlıca kelimelerle, seçimi kaldırdık seçim filan yok demiycekler de, onun lacivertini anlatıcaklar gibi geliyor...
bunlar bu çeşmelerin başını bırakmaz...
alışmışlar, bırakamıyorlar,
para bağımlısı olmuşlar...
işimiz çok zor...
ha bırakmazlarsa, ortalık da karışır yani orası da ayrı, artık herkesin canına da yettiler bu da bir gerçek, konfor alanımız filan kalmadı, kendi evimin balkonunda otururken bile, yoldan geçen bekçi sürüsü bize palazlanarak bakabiliyor..
varlıklarını, baskılarını bu kadar hissettirmeleri, artık boğdu milleti, bir yerde patlıycak bu insanlar, inşallah iş oralara gelmez ama, kimse de normal bir mağlubiyet, insani ve yasal bir hareket de beklemiyor bunlardan maaaalesef....
şu an görünürde yiğitliğe nane sürdürmüyorlar ama, sandıktan sürekli bahsettiklerine göre, seçimi kazanacaklarını düşünüyor gibi görünüyorlar, tabi bu kasıtlı verilmiş bir görüntü de olabilir..
ben şahsen, yine öyle süslü laflarla rt nin bize okuması suretiyle, milli iradeydi, yerliydi, öyleydi böyleydi diyerek, osmanlıca kelimelerle, seçimi kaldırdık seçim filan yok demiycekler de, onun lacivertini anlatıcaklar gibi geliyor...
bunlar bu çeşmelerin başını bırakmaz...
alışmışlar, bırakamıyorlar,
para bağımlısı olmuşlar...
işimiz çok zor...
ha bırakmazlarsa, ortalık da karışır yani orası da ayrı, artık herkesin canına da yettiler bu da bir gerçek, konfor alanımız filan kalmadı, kendi evimin balkonunda otururken bile, yoldan geçen bekçi sürüsü bize palazlanarak bakabiliyor..
varlıklarını, baskılarını bu kadar hissettirmeleri, artık boğdu milleti, bir yerde patlıycak bu insanlar, inşallah iş oralara gelmez ama, kimse de normal bir mağlubiyet, insani ve yasal bir hareket de beklemiyor bunlardan maaaalesef....
devamını gör...
türkiyeli
türkiye cumhuriyeti bir ulus devlettir. ulus devlet, içinde tüm yöresel ve etnik gruplar kendi varlıklarını da koruyacak şekilde olmak üzere üst bir milli kimliği oluşturur ve ‘tek devlet’ olarak yapılanır. atatürk "türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür" diyerek ulus devlete vurgu yapmıştır. başka bir tanımla; yasama, yürütme ve yargı erklerini ulusal bir hükümet elinde merkezileştiren ve yurttaşların siyasal karar sürecine eşit koşullarda katılımını sağlayan devlet yapısıdır.*
yurttaşlık tanımı bütün anayasalarımızda yer almıştır. ırkçı bir amaç güdülmese de tartışma yaratır. osmanlı devleti olsaydık osmanlı yazacaktı bu maddede. anlatılmak istenen budur. kastedilen soy değildir. 1924 anayasası bu gerçeği daha net açıklamıştır. 1982 anayasasının tanımı anlamı zedeleyicidir.
özgün dile sahip ülkelerde yaşayan halka o ülkenin adı ile seslenilir. fransalı, rusyalı, ingiltereli, ispanyalı, almanyalı denmez. bu ülkelerin içinde de binbir çeşit halk vardır. ancak hiç biri çıkıp ben fransalıyım ya da rusyalıyım demez. bu sebeple türkiyeliyim demek hatalı bir söylemdir. buradan kavga çıkarıp tartışmak kimseye fayda sağlamaz. ilk tanımda ilber ortaylı'ya atfedilen sözler, odun kafalılar kısmı haricinde doğrudur. *
yürürlükteki 1982 tarihli anayasa'nın 66. maddesine göre, "türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür."
1961 anayasası'nın 54. maddesi;
türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür.
1924 anayasası'nın 88. maddesi;
türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “türk” denir.
not: bu tanım hiçbir şekilde milliyetçilik içermez. türk ya da kürt* kardeşlerim umarım açıklamayı yeterli bulmuştur.
yurttaşlık tanımı bütün anayasalarımızda yer almıştır. ırkçı bir amaç güdülmese de tartışma yaratır. osmanlı devleti olsaydık osmanlı yazacaktı bu maddede. anlatılmak istenen budur. kastedilen soy değildir. 1924 anayasası bu gerçeği daha net açıklamıştır. 1982 anayasasının tanımı anlamı zedeleyicidir.
özgün dile sahip ülkelerde yaşayan halka o ülkenin adı ile seslenilir. fransalı, rusyalı, ingiltereli, ispanyalı, almanyalı denmez. bu ülkelerin içinde de binbir çeşit halk vardır. ancak hiç biri çıkıp ben fransalıyım ya da rusyalıyım demez. bu sebeple türkiyeliyim demek hatalı bir söylemdir. buradan kavga çıkarıp tartışmak kimseye fayda sağlamaz. ilk tanımda ilber ortaylı'ya atfedilen sözler, odun kafalılar kısmı haricinde doğrudur. *
yürürlükteki 1982 tarihli anayasa'nın 66. maddesine göre, "türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür."
1961 anayasası'nın 54. maddesi;
türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür.
1924 anayasası'nın 88. maddesi;
türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “türk” denir.
not: bu tanım hiçbir şekilde milliyetçilik içermez. türk ya da kürt* kardeşlerim umarım açıklamayı yeterli bulmuştur.
devamını gör...
içki içen insanların ahirette vereceği hesap
hesabı verecek olan benim amq * sana ne ?
devamını gör...
olağanüstü bir gece
(bkz: stefan zweig) tarafından yazılmış mükemmel kitap. öncelikle şunu söylemem lazım ki iş bankası kültür yayınları modern klasikler serisinden okudum. ilk düştüğüm şey ise kapak tasarımıydı. tabi ki zweig'in hemen hemen bütün kitaplarını okumuşumdur. en beğendiğim kitabı (bkz: vicdan zorbalığa karşı ya da castellio calvin'e)
olağanüstü bir gece'ye dönecek olursak, evet zwieg'ın uzun öykülerinden birisi. sayfa sayısı az ve muhteşem akıcı anlatımından mütevellit tek seferde okunabilecek ve herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. kitap kalabalıklar içindeki yalnızlığı, aslında her şeyi olan zengin bir adamın dışarıdan bakıldığında mutlu gibi görünen hayatının pek de öyle olmadığını anlaması üzerine kurulu. yani diyor ki zweig her şey para pul zenginlik, partiler, danslar, eğlence değil. yaşamanın başka anlamları da var. ve kahramanımız bu anlamı kendince tarif ettiği o olağanüstü gecede fark ediyor. yine yeniden bütün büyük eserlerde ve yazarlarda olduğu gibi bu kitapta da varoluşçuluğun izlerini görüyoruz. yine konformist yaşam ve otantik yaşam arasındaki farkı görüyoruz. ve çıkardığımız anlam şu: bize sunulan hayatı yaşamak zorunda değiliz, bize sunulan senaryoya mahkum değiliz. konfor alanımızdan çıkmamız lazım. kendi tercihlerimizi kendi özgür irademizle yapmamız ve sorumluluğunu da kendimiz almamız lazım. kahramanımız da o yaşadığı olağanüstü geceden sonra yani konformizden kurtulduktan sonra o zamana kadarki bastırılmış duygularını özgürleştiriyor adeta zincirlerini kırıyor ve daha mutlu daha anlamlı bir hayat yaşamaya başlıyor. okuduğumuzda özdeşlik kurabileceğimiz bir hikaye. biz de kendi bastırılmış duygularımızı özgürleştirmek istiyoruz bu özdeşleşme üzerine. zweig en sevdiğim yazarlardan biri ve olağanüstü gece en iyi uzun öykülerinden biri
olağanüstü bir gece'ye dönecek olursak, evet zwieg'ın uzun öykülerinden birisi. sayfa sayısı az ve muhteşem akıcı anlatımından mütevellit tek seferde okunabilecek ve herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. kitap kalabalıklar içindeki yalnızlığı, aslında her şeyi olan zengin bir adamın dışarıdan bakıldığında mutlu gibi görünen hayatının pek de öyle olmadığını anlaması üzerine kurulu. yani diyor ki zweig her şey para pul zenginlik, partiler, danslar, eğlence değil. yaşamanın başka anlamları da var. ve kahramanımız bu anlamı kendince tarif ettiği o olağanüstü gecede fark ediyor. yine yeniden bütün büyük eserlerde ve yazarlarda olduğu gibi bu kitapta da varoluşçuluğun izlerini görüyoruz. yine konformist yaşam ve otantik yaşam arasındaki farkı görüyoruz. ve çıkardığımız anlam şu: bize sunulan hayatı yaşamak zorunda değiliz, bize sunulan senaryoya mahkum değiliz. konfor alanımızdan çıkmamız lazım. kendi tercihlerimizi kendi özgür irademizle yapmamız ve sorumluluğunu da kendimiz almamız lazım. kahramanımız da o yaşadığı olağanüstü geceden sonra yani konformizden kurtulduktan sonra o zamana kadarki bastırılmış duygularını özgürleştiriyor adeta zincirlerini kırıyor ve daha mutlu daha anlamlı bir hayat yaşamaya başlıyor. okuduğumuzda özdeşlik kurabileceğimiz bir hikaye. biz de kendi bastırılmış duygularımızı özgürleştirmek istiyoruz bu özdeşleşme üzerine. zweig en sevdiğim yazarlardan biri ve olağanüstü gece en iyi uzun öykülerinden biri
devamını gör...
alması vermesinden daha keyifli olan şeyler
söz, alması da vermesi de sıratta arafta bırakır.
veremediğin sözün efendisi ol, verdiğin sözün kölesi ol.
veremediğin sözün efendisi ol, verdiğin sözün kölesi ol.
devamını gör...
sen kimsin radyo yayını
konu miko olunca her sürprize açığım ancak bu yayında köylü yazardan ironiler ile bir araya geldikleri için emin olduğum tek şey bu yayının "samimi" ve "içten" bir yayın olacağı.
keyifli sohbetler diliyorum.*
keyifli sohbetler diliyorum.*
devamını gör...
artık ilişki istemiyorum diyen insan
yalnızlık iliklerine kadar gark olmuş insandır. elini kolunu kaldırıp yeni ilişki startını veremeyendir.
yahu hava da nasıl sıcak haklı yani şimdi insanlar.
aradığını bulamıyordur mesela. buldukları hep bir eksik kalıyordur veyahut.

beklentileri karşılamıyor da olabilir. bir süre sonra tercih edilmeyişini kabullenip kendine gard yapmıştır bu sözü.

benim böyle büyük sözlerim yok. bu konu da akışta. yani baya baya akışına bıraktım ama kahretsin akmıyor.
olması muhtemel ki ben ikinci gruptayım. *
ama gardımı almadım tabi. yoo yoo niye alayım. gelinliğim hemen yanı başımda. biri selam versin hadi biri selam versinde hadi giyip geleyim kendilerini.
geçen biri mesela yolda çevirdi yol soracağım ayağına hopp çıkardım gelinliği adam hemen topuk. sanırım ilişkiyi biraz ağırdan almak istiyordu.

bazen sadece neden budur. arkasına sığınır bu sözün. gerçekten haklı olabilirler. şimdi sen bana selam verdin diye ben hemen tasımı tarağımı alıp sana mı taşınayım?
aslında şimdi düşündüm fena fikir değil hee.
bekle geliyorum.

bazen de gerçekten tanımaya başladıkça sana uymadığını anlarsın. en başta seni saran o heyecan yerini hayal kırıklığına bırakır.
denk değildir işte bir şeyler.
kültür, zeka, bakış açısı, hayata aynı pencereden bakmak... kafanızı sıkıştırmayın aman derim pencere küçükse çünkü oluyor öyle şeyler.

ve en büyük nedeni budur.
uyumsuz çiftlerin inatla devam etmesi. arkadaşım olmuyor işte bir ayrılda gel niye inatla aynı kişide ısrar ediyorsun.
hayır kime elimizi atsak içi boşalmış ilişkilerin peşinden o yana bu yana savruluyor.
bakın olmaz böyle siz ayrılın ki piyasa biraz hareketlensin.
aman ilişmeyin boşver zaten çok sıcak.
yahu hava da nasıl sıcak haklı yani şimdi insanlar.
aradığını bulamıyordur mesela. buldukları hep bir eksik kalıyordur veyahut.

beklentileri karşılamıyor da olabilir. bir süre sonra tercih edilmeyişini kabullenip kendine gard yapmıştır bu sözü.

benim böyle büyük sözlerim yok. bu konu da akışta. yani baya baya akışına bıraktım ama kahretsin akmıyor.
olması muhtemel ki ben ikinci gruptayım. *
ama gardımı almadım tabi. yoo yoo niye alayım. gelinliğim hemen yanı başımda. biri selam versin hadi biri selam versinde hadi giyip geleyim kendilerini.
geçen biri mesela yolda çevirdi yol soracağım ayağına hopp çıkardım gelinliği adam hemen topuk. sanırım ilişkiyi biraz ağırdan almak istiyordu.

bazen sadece neden budur. arkasına sığınır bu sözün. gerçekten haklı olabilirler. şimdi sen bana selam verdin diye ben hemen tasımı tarağımı alıp sana mı taşınayım?
aslında şimdi düşündüm fena fikir değil hee.
bekle geliyorum.

bazen de gerçekten tanımaya başladıkça sana uymadığını anlarsın. en başta seni saran o heyecan yerini hayal kırıklığına bırakır.
denk değildir işte bir şeyler.
kültür, zeka, bakış açısı, hayata aynı pencereden bakmak... kafanızı sıkıştırmayın aman derim pencere küçükse çünkü oluyor öyle şeyler.

ve en büyük nedeni budur.
uyumsuz çiftlerin inatla devam etmesi. arkadaşım olmuyor işte bir ayrılda gel niye inatla aynı kişide ısrar ediyorsun.
hayır kime elimizi atsak içi boşalmış ilişkilerin peşinden o yana bu yana savruluyor.
bakın olmaz böyle siz ayrılın ki piyasa biraz hareketlensin.
aman ilişmeyin boşver zaten çok sıcak.
devamını gör...
şu an dinlenen şarkıdan bir cümle
"istemem melek falan bana bi kendi gelsin
yaşadığım o cennetimde cehennemimde sensin."
yaşadığım o cennetimde cehennemimde sensin."
devamını gör...
telegram mı signal mi sorunsalı
her 10 yazılımcıdan 9'u signali öneriyor.
devamını gör...
hecalet
utanma, çekinme anlamlarında kullanılan arapça kökenli bir söz.
hecalet etme, haydi buyur sofraya.
hecalet etme, haydi buyur sofraya.
devamını gör...
süngerbob çorabı giyen yiğido
güzel tanımlar giren, pek kültürlü taze kan yazardır. müzik konusunda yazdıklarını yakından takipteyim.
hoş gelmişler.
hoş gelmişler.
devamını gör...
ssuuddee
sırf meraktan geldim. kim bu sude. tüm yazar mecrası neden burada? ıvan bile safını belli etmiş. kavga mı var gençler.
devamını gör...
arkaik insan
(bkz: joseph campbell)
devamını gör...
sadece işi düşünce arayan tanıdığın hatır sorarkenki yapaylığı
10 yıl sonra beni arayıp, direkt sana isim düştü o yüzden aradım diyen akrabam. emret amadeyim. canımsın.
devamını gör...
celebrant’tan satılık kilise
yeni dünya düzeninde din işlerinin sekteye uğraması sebebiyle, papazı olduğumuz kiliseyi maddi sebeplerden ötürü satmaya karar verdik. ciddi alıcılar portakal atmak suretiyle ulaşabilirler.
okunmuş link
ps: pazarlık sünnettendir.
okunmuş link
ps: pazarlık sünnettendir.
devamını gör...
yazarlar şu an ışınlanacak olsa ışınlanacakları yer
2020 yılının temmuzuna ışınlanmak isterdim. hayatımda geçirdiğim en güzel tatillerden hatta günlerden birisiydi. hiçbiri ailem olmasa da beni hayatta gerçekten şanslı hissettiren çok tatlı bi grup insanla mükemmel bi gün yaşamıştım. istediğim her şey ordaydı. öyle bi an için gerçekten çok fazla şeyden vazgeçebilirim sanırım şuan. en kısa zamanda tekrarını yaşamayı umuyorum fazlasıyla*.
devamını gör...
yansıtma
benliğin savunma mekanizmalarından birisidir. narsistik savunma grubunda yer alır. kişinin kendisinde bulunan kusuru başkasında görmesidir veya suçluluk duyduğu bir konuda suçu başkasına atarak suçluluk hissinden kurtulmasıdır. bu kişilerdeki aşırı şüphe kendilerine karşı hissetikleri duyguları başkasına atıp bu duygulardan kurtulmak istemelerinden kaynaklanır.
devamını gör...
yazarların sevdiği yemekler
zeytinyağlı yaprak sarması
devamını gör...
ölüm denince ilk akla gelen şeyler
mezar ve toprak altında yalnız kalma düşüncesi.
devamını gör...
