eksik bir şey
terliklerimle gelsem sana, sonunda aşkı bulmuş gibi...
devamını gör...
kitab-ül hiyel
bir ihsan oktay anar kitabıdır.
bütün ihsan oktay anar kitapları gibi çok değişik ve çok güzeldir.
şu an tanım gireceğim için kitap önümde ve tebessümle bakıyorum.
ihsan oktay anarın en kısa kitabıdır ama kısa olduğuna aldırmayın çünkü diğer kitapları gibi çok yoğun ve okuması zor bir kitaptır. hırs ve zekanın ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini ne kadar kötü olabileceğini anlatır kitap.
ayrıca kitabı açar açmaz kitabın adını görürsünüz ve altında eski zaman mucitlerinin inanılmaz hayat öyküleri yazar.
ilgi çekici okunması gereken bir eserdir.
tanımımın bir şey anlatmadığının farkındayım zaten tanımım kitap hakkında bir şey anlatamazdı.
kitabın arkasında şöyle bir yazı var ve bu yazı bütün ihsan oktay anar kitapları için geçerlidir.
okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı, hayal gücünün sınırsızlığını gösteren çizimleriyle insanın birileriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan kitab-ül hiyel.
bende sizinle paylaşmak istedim sayın yazarlar.
--- alıntı ---
insanoğullarının hayatları da hayalden çok hiylelerle dolu olduğu için eserine kitab-ül hiyel adı verdiğini rivayet etmiştir.
--- alıntı ---
bütün ihsan oktay anar kitapları gibi çok değişik ve çok güzeldir.
şu an tanım gireceğim için kitap önümde ve tebessümle bakıyorum.
ihsan oktay anarın en kısa kitabıdır ama kısa olduğuna aldırmayın çünkü diğer kitapları gibi çok yoğun ve okuması zor bir kitaptır. hırs ve zekanın ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini ne kadar kötü olabileceğini anlatır kitap.
ayrıca kitabı açar açmaz kitabın adını görürsünüz ve altında eski zaman mucitlerinin inanılmaz hayat öyküleri yazar.
ilgi çekici okunması gereken bir eserdir.
tanımımın bir şey anlatmadığının farkındayım zaten tanımım kitap hakkında bir şey anlatamazdı.
kitabın arkasında şöyle bir yazı var ve bu yazı bütün ihsan oktay anar kitapları için geçerlidir.
okuyanın okumayanlara kolay anlatamayacağı, hayal gücünün sınırsızlığını gösteren çizimleriyle insanın birileriyle paylaşmak isteyeceği romanlardan kitab-ül hiyel.
bende sizinle paylaşmak istedim sayın yazarlar.
--- alıntı ---
insanoğullarının hayatları da hayalden çok hiylelerle dolu olduğu için eserine kitab-ül hiyel adı verdiğini rivayet etmiştir.
--- alıntı ---
devamını gör...
insana verilmiş üç mucize
doğum, yaşam ve ölüm. üçü de mucize. acı bir mucize.
devamını gör...
mutsuzken ders çalışmak
işkence gibi gelse de sınavınız varsa mecburen yapmanız gereken bir şeydir.
devamını gör...
anayasamız kuran olsun
bir ülkede olabilecek tüm yanlış şeylerin yönetim şeklinden değil, hak, hukuk ve adalet kavramından uzak olan kişilerden kaynaklandığını anlamak istemeyen kimselerce yapılan talebe ilişkin etiket.
inançlı biriyim. lakin bir yasa, hakkıyla uygulanmayacak, insanlar iftiralara kurban gidecek, belirli bir kesime hiç dokunulmayacak olduktan sonra, ister kraliyet yasası olsun, ister cumhuriyet, ister şeriat... konu insanda bitiyor. insan profili de ortada zaten, sayfalarca anlatmaya gerek yok.
inançlı biriyim. lakin bir yasa, hakkıyla uygulanmayacak, insanlar iftiralara kurban gidecek, belirli bir kesime hiç dokunulmayacak olduktan sonra, ister kraliyet yasası olsun, ister cumhuriyet, ister şeriat... konu insanda bitiyor. insan profili de ortada zaten, sayfalarca anlatmaya gerek yok.
devamını gör...
biri hiçbiri binlercesi
italyan oyun ve öykü yazarı luigi pirandello tarafından 1909 yılnda yazmaya başladığı ancak 1926 yılında tamamlayıp yayımladığı felsefi ve mizahi bir roman. kitabın ana kahramanı vitangelo moscarda' nın bir gün aynada yüzünü incelerken karısının ona burnunun sağa doğru yamuk olduğunu söylemesi ile hayatı altüst oluyor ve içsel bir buhranın başlangıcı oluyor. 28 yıl boyunca hiç bu eğriliği fark etmeyen moscarda insanın varoluşundan bu yana kendine bakış açısı ile diğer insanların bakış açısının ve gördüğü şeylerin birbirinden farklı olduğunu anlıyor. sorgulamaya başlıyor ve her insan için farklı bir moscardo olduğunun ama aslında asıl moscardo'nun kim olduğunun bilincine varıyor. oldukça ilginç ama bir o kadar da akıcı olan bu kitapta bu sorgulamaya ve buhrana şahit oluyor ve ara ara okuyucuya da kendini ve benlik kavramını sorgulatıyor.*benlikler arasında kaybolan delirmiş bir moscardoyu okuyoruz ve yazar bize moscardo ile şu soruyu sorgulatıyor:
"insan bir midir. hiç midir, yoksa binlerce midir?"
başkalarının bende birini gördüğü ama o birinin de benim tanımadığım bir ben olduğu; başkalarının ancak bana ait olmayan gözlerle dışarıdan bakarak görebildikleri ve tanıyabildikleri o birisine, benim içimde ve onlara göre benim görüntüm olduğu hâlde( demek ki 'benim' dediğim aslında benim için değildi!!) bana hep yabancı olarak bir görüntü atfedecek olmaları; onlara göre benim olan bu hayatın içine giremeyeceğim düşüncesi, benim huzurumu kaçırıyordu.
"insan bir midir. hiç midir, yoksa binlerce midir?"
başkalarının bende birini gördüğü ama o birinin de benim tanımadığım bir ben olduğu; başkalarının ancak bana ait olmayan gözlerle dışarıdan bakarak görebildikleri ve tanıyabildikleri o birisine, benim içimde ve onlara göre benim görüntüm olduğu hâlde( demek ki 'benim' dediğim aslında benim için değildi!!) bana hep yabancı olarak bir görüntü atfedecek olmaları; onlara göre benim olan bu hayatın içine giremeyeceğim düşüncesi, benim huzurumu kaçırıyordu.
devamını gör...
süleyman soylu'nun istifa edeceği iddiası
ne istifası yegenim adam pegaga yı bitirdi yigit adam! yalan o videolar fotoşog yegenim! git şurdan iki simit al da gemirelim zabahtan beri gahvede çay çay içim gıyıldı valla!
devamını gör...
yks 2021
uykumu kaçıran sınavdır
devamını gör...
ask aak
katı cumhuriyetçi bir abimizdir. star wars evreninde cumhuriyeti onun kadar ateşli savunan bir zat göremezsiniz. egemenlik kayıtsız şartsız milletindir şiarını bildiğiniz kendisine rehber edinmiştir. yalnız ayrılıkçı hareket güçlenince, fabrika ayarları biraz bozulmuş, ille de tepelerine binelim diye tutturmuştur. malastare gezegeninde yaşayan gran ırkının üyesidir. senato da onları temsilen yer almıştır. ayrıca sadıklar komitesi üyesidir. jediler'e cumhuriyet ordusunun kullanılması için çokça baskı yapmıştır. işin aslında bakarsanız adam üç gözlü olduğu için geleceği yoda d'kana'dan daha iyi görmüştür. kendisine itibar edilse ve bir kaç kelle alınsaydı jedilerin yaşadığı dramlar belki de yaşanmayacaktı. tüm evren şen mutlu şen mutlu şarkısını söylerek zevki sefaya dalacaktı. neyse olmuşla, ölmüş çare yok demişler...
ayrıca kendisi jar jar binks ile birlikte tip olarak en çok tuttuğum karakterlerden birisidir. şüphesiz star wars alemindeki en yakışıklı iki adam bunlardır. karizmanın ete kemiğe bürünmüş halidir her ikisi de. zaten ilk star wars figürlerimde bu arkadaşlar olmuştur. yalnız nasıl olmuşsa olmuş ask aak figürü, klozete düşmüş ve annemin dalgınlıkla (ya da bilinçli bilemiyorum) sifonu çekmesiyle birlikte başkentin kanalizasyon sisteminde gezintiye çıkmıştır. tabi ben bu figürleri ilk aldığımda, annem ask aak figürünü görünce ona tiksinir bir bakış atmıştı. sonra da her seferinde ''ay o ne çirkin şey'' diye beni resmen darladı. bu sebeple sevgili anacağım benim için halen olağan şüpheli konumunda bulunuyor. ha olayın üzerinden yıllar geçti. sorsam hatırlamaz bile. ama bendeki acısı halen taze.
bakar mısınız şu yakışıklılığa. yazık günah değil mi? elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin.

ayrıca kendisi jar jar binks ile birlikte tip olarak en çok tuttuğum karakterlerden birisidir. şüphesiz star wars alemindeki en yakışıklı iki adam bunlardır. karizmanın ete kemiğe bürünmüş halidir her ikisi de. zaten ilk star wars figürlerimde bu arkadaşlar olmuştur. yalnız nasıl olmuşsa olmuş ask aak figürü, klozete düşmüş ve annemin dalgınlıkla (ya da bilinçli bilemiyorum) sifonu çekmesiyle birlikte başkentin kanalizasyon sisteminde gezintiye çıkmıştır. tabi ben bu figürleri ilk aldığımda, annem ask aak figürünü görünce ona tiksinir bir bakış atmıştı. sonra da her seferinde ''ay o ne çirkin şey'' diye beni resmen darladı. bu sebeple sevgili anacağım benim için halen olağan şüpheli konumunda bulunuyor. ha olayın üzerinden yıllar geçti. sorsam hatırlamaz bile. ama bendeki acısı halen taze.
bakar mısınız şu yakışıklılığa. yazık günah değil mi? elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin.

devamını gör...
uzun boylu olmanın zararları
her şeyin azı karar çoğu zarar kapsamında değerlendirilecek zararlardır ama asıl soru şu standart olarak neyi alıyoruz mesela ülkemizde 1.70 uzun sayılabilirken bir slav ülkesinde 1.70 boy bodur muamelesi görebilir.
zararına gelince daltonlar diyeyim zararını siz anlayın artık.
zararına gelince daltonlar diyeyim zararını siz anlayın artık.
devamını gör...
tablolarını satamayan ressam
biri de benimdir. kendime tam anlamıyla ressam demesem de resimleri para kazanma amacı güderek yapmıyoruz . ama yeni tuvaller boyalar malzemeler için satmak şart .
devamını gör...
lityum
ilaç olarak ilk başta gut hastalarında kullanılmış.sonradan çok çeşitli hastalıklarda kullanılmış tabii. bir dönem hipertansif hastalarda sofra tuzu yerine bile kullanılmış.1949 yılında da john cade tarafından bipolar bozuklukta etkili olduğu bulunmuş.yani hepimizin bildiği kullanım amacına gelene kadar baya bir süreçten geçmiş :) tabii eski yaygınlığı kalmadı artık birçok ilaç keşfedildi ama bipolar diyince hepimizin aklına direkt lityum geliyor
tekrarlayan depresyonda da kullanılabiliyor.
tekrarlayan depresyonda da kullanılabiliyor.
devamını gör...
anne babanın sürekli kavga etmesi
sürekli kaçma ihtiyacı hissedersiniz. lisede yurda, üniversitede başka şehre. arkadaşlarınız aileleriyle ağlayıp eve gitmeyi dört gözle beklerken siz onları kırgın bakışlar, kırık tebessümlerle izlersiniz. evliliğe inancınız kalmaz.
en kötüsü, aileniz neden böyle olduğunuzu anlamaz, anlasa da görmezden gelir.
en kötüsü, aileniz neden böyle olduğunuzu anlamaz, anlasa da görmezden gelir.
devamını gör...
emekli olup köye yerleşmek isteyen insan
benim ama hayatı boyunca cihangir ya da nişantaşında yaşayıp, bir kez olsun saldırgan sokak köpeği görmediği halde, köpekler sokaklarındır korkuyorsanız dışarı çıkmayın diyen pembe popolu arkadaşlar gibi yerleşmek istemiyorum. onlar bahçe kazıyıp organik sebze yiyeceğini falan sanıyor. 3 gün sonra köylülerin ne kadar acımasız olduğunu görüp ağlıyorlar.
daha girişte hem köylülere, hem şehirlilere hem de sokak köpeklerine sallamayı başardım. biraz sakinleşelim. şiir yazıyorum. okurken derin bir nefes alıp her şeye tekrar başlıyoruz.
avcumda unutulmuş binlerce gölge
yeraltında öldürülmeyi bekledim
günışığı vururken gözüme
ölmeyecektim
katilim yoktu,
katilim çok
babamların köyü yok. hepsi elinden hiçbir iş gelmeyen, anca para kazanmayı bilen, kavga çıkaran erkek görünce kaçan istanbul çocukları. babam hiç köy görmemiş, kibarliktan çıldırıyor. tokat atılınca ihihi yaaaaa biraz daha sert vur falan diyor. kusura bakmasın ama öyle. bir gün durup dururken biri beni itekledi, döndü o kişiden özür diledi. 19 yaşında arkadaşların köyüne gittim meraktan. karadeniz'i karış karış gezdik. gece vardık, sabah kalktık, gezmeye gidelim dediler, 10 cm topukluyu giydim çıktım köy yoluna. beni görenler orada istanbullular maldır düşüncesini kaptı. akşam geldim, bir domuzu köpeklere parçalattıkları görüntüleri kahkahalar eşliğinde izlediklerini görünce ağlama krizine girdim, oradan ben başka bir düşünceyi kaptım. burada söylemeyeyim.
biz oradan buralara gezerken gördüklerimi bir gün kitap haline getirmeyi düşünüyorum. kafama sıkıp intihar süsü vermesinler diye ölmeden 1 hafta önce yayınlayacağım.
sonra ben köyü istanbul ve yakını şehirler ile sınırlı bıraktım. çanakkale ile birkaç kez münasebetimiz oldu, bayılırım. ıstanbul köylerine yine bayılırım ama yerlilerine çok bulaşmam. bi yakınım yaşıyor istanbul'da köyde, kızcağız bir gün taksiyle eve gelmiş, taksici ile adı cıkmış. çamaşır astım bir gün kapısından geçen ipe, gelen geçen adımı beceriksize çıkardı. milletin canı sıkılıyor. kahvenin önünden 2 kez geçince kendini onlara göstermek için bunu yaptığını düşünüyorlar. köyler böyledir. köylerde yaşayıp böyle olmadığını iddia edenlere ya he diyorum.
haliyle ben zevkime uygun döşenmiş müstakil villa, birkaç italyan yardımcı, bahçemin içinde gezinen at ve midilliler ile sınırlı bir köy yaşamı çok istiyorum. böyle 10 metrelik duvarlar yaptırırım ki korkup gelmesinler. çok önemli bu kısım.
bu yazdıklarım sizlere şımarıklık gibi mi geliyor?
şuraya taş bırakıyorum, dilerseniz fırlatabilirsiniz. ama yüzüme gelmesin, yüzümle para kazanıyorum.
editiminişi: sokaklar köpeklerindir o. belki de köpekler sokaklarındır. disleksi çünkü.
daha girişte hem köylülere, hem şehirlilere hem de sokak köpeklerine sallamayı başardım. biraz sakinleşelim. şiir yazıyorum. okurken derin bir nefes alıp her şeye tekrar başlıyoruz.
avcumda unutulmuş binlerce gölge
yeraltında öldürülmeyi bekledim
günışığı vururken gözüme
ölmeyecektim
katilim yoktu,
katilim çok
babamların köyü yok. hepsi elinden hiçbir iş gelmeyen, anca para kazanmayı bilen, kavga çıkaran erkek görünce kaçan istanbul çocukları. babam hiç köy görmemiş, kibarliktan çıldırıyor. tokat atılınca ihihi yaaaaa biraz daha sert vur falan diyor. kusura bakmasın ama öyle. bir gün durup dururken biri beni itekledi, döndü o kişiden özür diledi. 19 yaşında arkadaşların köyüne gittim meraktan. karadeniz'i karış karış gezdik. gece vardık, sabah kalktık, gezmeye gidelim dediler, 10 cm topukluyu giydim çıktım köy yoluna. beni görenler orada istanbullular maldır düşüncesini kaptı. akşam geldim, bir domuzu köpeklere parçalattıkları görüntüleri kahkahalar eşliğinde izlediklerini görünce ağlama krizine girdim, oradan ben başka bir düşünceyi kaptım. burada söylemeyeyim.
biz oradan buralara gezerken gördüklerimi bir gün kitap haline getirmeyi düşünüyorum. kafama sıkıp intihar süsü vermesinler diye ölmeden 1 hafta önce yayınlayacağım.
sonra ben köyü istanbul ve yakını şehirler ile sınırlı bıraktım. çanakkale ile birkaç kez münasebetimiz oldu, bayılırım. ıstanbul köylerine yine bayılırım ama yerlilerine çok bulaşmam. bi yakınım yaşıyor istanbul'da köyde, kızcağız bir gün taksiyle eve gelmiş, taksici ile adı cıkmış. çamaşır astım bir gün kapısından geçen ipe, gelen geçen adımı beceriksize çıkardı. milletin canı sıkılıyor. kahvenin önünden 2 kez geçince kendini onlara göstermek için bunu yaptığını düşünüyorlar. köyler böyledir. köylerde yaşayıp böyle olmadığını iddia edenlere ya he diyorum.
haliyle ben zevkime uygun döşenmiş müstakil villa, birkaç italyan yardımcı, bahçemin içinde gezinen at ve midilliler ile sınırlı bir köy yaşamı çok istiyorum. böyle 10 metrelik duvarlar yaptırırım ki korkup gelmesinler. çok önemli bu kısım.
bu yazdıklarım sizlere şımarıklık gibi mi geliyor?
şuraya taş bırakıyorum, dilerseniz fırlatabilirsiniz. ama yüzüme gelmesin, yüzümle para kazanıyorum.
editiminişi: sokaklar köpeklerindir o. belki de köpekler sokaklarındır. disleksi çünkü.
devamını gör...
normal sözlük’ün muhafazakar bir sözlük olması
muhafazakarın anlamını bilmiyor herhalde? dediğim başlık.
devamını gör...
sözlüğün kendi dilinin oluşması
(bkz: alüminyüm) malum kelime yerine kullanılabilecek en iyisi.
devamını gör...
the leftovers
açılış müziği harika olan dizilerdendir. hatta içerdiği konular ve havası ile tek örneğidir diyebilirim. karakterlerin ağır dramlarını da konunun kendisine iyi yedirdiklerini düşünüyorum. bazen sırf uzatmak için bu dramları artırıyorlar ama her karakterin yaşadığı sıkıntı bir ucundan anlatılmak mesaj ile örtüşüyordu. rahip ile tanrı olduğunu iddia adam konuşması falan efsanedir mesela:
devamını gör...









