sessiz ve gözle okunduğunda daha hızlı oluyor. ama doğru telaffuz için sesli okumak şart.

bana göre çok okursanız zamanla hızlı da okursunuz.
devamını gör...

bir düğünde el yıkarken küçük bir kızın beni izleyip "abla çok güzel olmuşsun" demesi.
devamını gör...

(bkz: das kapital)

nereye okuyorsun onu da.
hayır nasıl bir kafa ile aldıysam.
devamını gör...

dance w ur ghost isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.

ingiliz bir şarkıcıdır. ben ilk defa rockabye isimli şarkıda dinlemiştim kendisini ve hayran oldum. sesi çok harika bence.
devamını gör...

“ama güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar”
varolmanın dayanılmaz hafifliği
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı
devamını gör...

minimalizmi benimserseniz bir şey almadan önce sürekli şu soruyu sormanız gerekir: “buna gerçekten ihtiyacım var mı?“. aldığınız şeyleri düşünün, bir çoğuna gerçekten ihtiyacınız yoktur aslında; yani basit gibi görünse de uygulaması zordur, oldukça sedelik gerektirir ve bir çok kişiye de hitap etmez bu yüzden.
devamını gör...

bu nemrut herif sonunun z kuşağının elinden olacağını iyi biliyor.
her şeyi bitirdi şimdi z kuşağına bir şeyler anlatmaya geldi sıra.
yemezler ağam yemezler, z kuşağı akıllıdır, sen yavaştan kendine kaçacak bir ülke ara.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

polis çevirmesi, gümrük kontrolü, geç kalınmış toplantı odası gibi şeylerdir.
devamını gör...

özellikle dünden beri dikkatimi çeken durum. sözlükte big data ile ilgili bir bilgi yokken, kıllı kadınlar ve kıllı erkekler hakkında tanımlar giriliyor. umarım en kısa zamanda kalite eski haline döner. ben elimden geleni yapıyorum.
devamını gör...

gerçekçi olmayan bir şekilde yüksek standartlar koyma ve bireyin değerini bu standartları karşılama becerisiyle ölçme eğilimi olarak tanımlanır. özelliklerine bakacak olursak
-yüksek standartları vardır, bunlar karşılanmadığında ciddi sıkıntı yaşarlar.
-hep ya da hiç bakış açısına sahiptirler.
-mükemmellik kabul edilebilir tek başarı seviyesi olduğundan ve gerçekte kimse mükemmel olmadığından bu insanlar içten içe kendilerini başarısız görürler.
-özünde koşullu kendilik değeri duygusu vardır. onlara göre onlar sadece son başarıları kadar iyidirler.
-daha iyi olmaya bitmek tükenmez dürtüyle kendilerini paralarlar. elestirel iç seslerinin "daha fazla uğraşmalıydım" gibi şeyler söylediğini görürüz.
-olumsuz değerlendirmeye odaklanma ve ondan korkma. o mükemmel kabuğun altında bolca hayal kırıklığı ve endişe vardır.
-yanlış bir seçim yapmaktan korktukları için çok kararsızdırlar.
julia cameron şöyle söylemiş: "mükemmeliyetçilik en iyisini aramak değildir. mükemmeliyetçilik bize yaptığımız şeyin hiçbir zaman yeteri kadar iyi olmayacağını, yeniden denememiz gerektiğini söyleyen, en kötü tarafımızın pesinde olmak demektir. "
birden fazla mükemmeliyetçilik tanımı vardır. aslında böyle olan insanlar çoğu zaman bunun farkında bile olmazlar. farkına varılıp üstüne gidildiğinde aşılabilecek bir sorundur. hayat kalitesini düşürür. ben kendimi asla mükemmeliyetçi olarak nitelendirmezdim ancak bununla ilgili bir kitap okuduğumda fark ettim ki öyleymişim. önemli olan kısım fark edebilmek. fark ettikten sonra müdahale edebiliyorsun ancak. hayatının her aşamasında insan kendine objektif bakabilmeli. eleştirel olmalı bu kendini geliştirir ancak bunu yaparken şefkatli olmayı da unutmamalı. yoksa hiçbir şey onu tatmin etmez.
devamını gör...

bir süredir traş olduğum berberim mustafa ile yaşadığım kısa süreli gerginliktir.

uzun süre sabit kalmakta zorlandığım ve ben otururken başımda birilerinin dikilmesinden hoşlanmadığım için berber koltuğunda oturmak benim için başlı başına bir gerginlik nedenidir.

bugün üzerimde bu ön gerginlikle berbere girdiğimde mustafa’ya acelem olduğunu özellikle belirttim ve mustafa da bana “ hemen hallederiz” dedi. bana böyle şeyler söylemesin, neden biliyor musunuz? inanıyorum.

mustafa beni cam kenarındaki koltuğa yönlendirdikten sonra içeride oturan ve hayatta elde etmek istediği hiçbir şeyi elde edememiş gibi bir yüz ifadesi takınmış olan yaşlı akrabasına instagram üzerinden bir reels videosu izletti. mustafa videoya çok güldü, amca ise mutsuzluğuna eklemlenen bu saçmalığa kahrederek uykuya daldı.

daha sonra yanıma gelen mustafa’nın zaman algısındaki sorun devam etmekteydi. çünkü bir süre şarj aleti arayıp telefonu şarja koyduktan sonra tuş takım sesini kapatmadığı telefonu ile mesajlaşmaya başladı. benim acelem devam etse de beklemeye karar verdim.

sonunda sıra bana gelmişti. ancak mustafa elindeki örtüyü 1789 yılından beri sakladığı için boğazımı koparmak amacıyla sıkarken televizyonda açık olan anadolu yurdum tv’de bir adam afrikalı çocuklara gönderdiğimiz kuran’ların ömrünün altı ay olduğunu anlatmaya başladı. çünkü program bir doğrudan satış reklamı idi ve kur’an satıyordu. yani altı ayda bir gönderirsek bu kitabı okuyan çocukların sevapları kendilerinden eksilmeden bize de ekleniyordu. bu uhrevi win-win durumu üzerine uzun yorumlar yapan mustafa konuşurken beni traş edemediği için hiç rahatsız değildi.

bu konu da tatlıya bağlandıktan sonra en sonunda en günahsız olan ilk makası vurdu. içime bir ferahlık geldi. kervan yolda düzülürdü. ve ben düzülmek fiilinin benim zaman algım üzerinde bambaşka bir anlamda kullanılacağını bilmiyordum.

birkaç makas darbesinden sonra mustafa gündüz vakti ışığın yetersiz olduğuna karar verdi. ve ışıkları yakacak olan kumanda arandı bir süre. bulunduğunda benim zaman algım yara almıştı ama olsundu. mustafa kumanda ile ışıkları yaktı ve sadece aynaların etrafındaki turuncu led ışıklar yandı ve o esnada da daha önce bahsettiğim yaşlı amca elinde bir bardakla içeri girdi. hemen aynadan elindeki bardağa baktım ve çay olduğunu görünce rahatladım zira viski olabilirdi ve şartlar nuri alço için oldukça uygundu.

zaman akıp giderken benim için, mustafa sanki zamanı bükme hevesinde idi. bir süre traş etmeye devam etti beni ama sonra saç kurutma makinesine ihtiyaç duydu ve tabii ki makinenin kablosu karışmıştı. bu düğümün çözülmesi de aylar sürdü elbette.

sıkılmaya başladığımı anlayan mustafa “ hocam senin saçlarda işçilik çok” dedi. o an mustafa’ya kafama toki konutları yapmasına gerek olmadığını anlatmaya çalıştım ama nafile. mustafa michelangelo titizliği ile kafamdaki her saç köküyle ayrı ayrı uğraşmaya yeminli idi.

arada bir de kenan doğulu’nun konserlerinde yaptığı elinde mikrofon çevirme hareketinin bir benzerini makasla yapıyordu mustafa. bu da bize her hamle de saniyeler kaybettiriyor ve ben içimden kurşun adres sormaz ki, mustafa demek istiyordum.

traşın sonuna geldiğimizde mustafa saçlarımı haşlamaya da karar verdi. kendimi öğrenci evinde haşlanan makarna gibi hissettiğim anlarda mustafa dışarıdan gelen cıvıltılı genç kız seslerine dalmıştı bile. kafam kulak memesi kıvamına geldiğinde ve ben şahika encümen’in dalış rekorunu kırdığımda mustafa beni hatırladı ve kafama döktüğü şampuanla etrafa bir buhar yayıldı.

bunu da atlattıktan sonra koltuktan kalktım. acelem olduğunu söylemediğimde kırk dakika süren traş, acelem olduğu için bir buçuk saat sürmüştü. saatleri ayarlama enstitüsü kitabındaki mübarek isimli saati mustafa’nın kafasında kırma isteğini bastırdım. ve mustafa’ya borcumun ne kadar olduğunu sordum. mustafa da benim elli lira vermemin yeterli olduğunu söyledi. cömertliği kursağımda kalmasa güzel olacaktı. çünkü fiyat çizelgesinde saç sakal elli lira yazıyordu. yani her kim ki elli lira verir, bu berber işin yeterli olurdu.

çok kızgın, geç kalmış bir halde berberden çıkınca önümüzdeki ay mustafa’ya acelem olduğunu söylememe kararı aldım. zira zaman algılarımızın arasındaki fark mustafa’da olmasa bile bende büyük bir gerginlik yaratıyordu. allahtan çok yakışıklı oldum da mustafa’ya o kadar kızgın değilim şu an.
devamını gör...

gönül isterdi ki vergi cenneti bir ülke olalım. lakin git gide pedofili cenneti(!) haline geliyoruz.
devamını gör...

bu başlığa asla prim vermek istemiyorum dostlar. çünkü bunda rahatsız olacak hiçbir şey yok. tamamen linç amaçlı bir başlık olduğunu düşünüyorum. gayet hoş ve insanı mutlu eden bir fotoğraf. şu zihniyetten bir an önce kurtulmanız dileğiyle.
devamını gör...

en çok para yedirdiğim sağlık çalışanı gurubu.
devamını gör...

kızılay'a 10 lira bağışlayacağıma bunlara 1000 lira bağışlarım.
devamını gör...

herkes istemek yoldaştan bir şey, ama kimse sormamak yoldaş nasıl. naber yoldaş?
devamını gör...

izlediğim bir filmde* şöyle bir replik geçiyordu:

"bu dünyada ne bir insan ne de bir nesne sonsuza dek yaşar. fakat öleceğimiz bilgisi yalnızca bize bahşedilmiştir. ve bu dünyadaki en değerli lütuftur. ızdırabımız ve hazinemiz olan bu hayatın sürekliliği yoktur. bu sadece denizde bir dalga. bir dalgayı kurtarmak için tüm dalgaları dindirebilir misin?"

hayat bir bütün ve ölüm de bunun bir parçası. sonun geleceği bilgisi ise insana mahsus. insan ölümü inkâr etmemeli ve kabullenmeli. aydınlığa yüz çevirip sadece karanlıkta karamsar bir şekilde yaşamamalı. ancak bu şekilde ölüm bilgisini hazineye çevirebilir. ölümden korkmak abes. fakat ömrüm boyunca arkamda bir eser bir fikir insanları etkileyecek herhangi bir örnek teşkil edecek kişilik ve duruş bırakmadan veya bırakamadan bir hayvan veya sıradan bir vatandaş gibi ölmek ölümden korkmama sebebiyet verir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim