kişisel gelişemeyenlerin kişisel gelişemeyenler için yazdığı kişisel gelişime neden olması düşünülemeyecek safsatalardır.

kitap okuyarak elbette gelişir insan, bunun aksini iddia etmek eşyanın tabiatına aykırı ama bunu sağlayacağını bu kadar fütursuzca iddia eden kitaplara tamamen ön yargılı yaklaşılmalı bence.

her zaman yaptığım gibi konuyu somutlaştırmak için iki örnek anlatacağım. vaz geçemiyorum bu huyumdan.

ilk anım üniversite zamanından. yine alttan aldığım bir derste hocamız derse girer girmez bizim kişisel gelişimimizi sağlayacağını düşündüğü bir kitap aldırdı bize. arabasından ben taşıdım kitapları. ticaret işi bittikten sonra kişisel gelişmeye başladık zaten.

sonra dedi ki: “ eğer bir barda oturuyorsanız ve orda beğenmediğiniz bir kadın varsa, o ne içiyorsa ondan söyleyin, o nasıl oturuyorsa öyle oturun, o ne söylüyorsa aynı konudan bahsedin.”

ben derslerden kalmak için sınav notuna ihtiyacım olmadığı için el kaldırıp “ daha karaktersiz olmamız içim başka yapmamız gereken bir şey var mı hocam” diye sorunca bu örnek taca çıktı ve konu başka bir boyuta taşındı.

dedi ki saygıdeğer hocamız: “ kendinizi kötü hissedince gözlerinizi kapatın.” kapattı tabii ki herkes çünkü bu ders yüzünden gerçekten kötü hissediyorduk. “ sonra kendinizi bir kumsalda yürürken hayal edin, dalgalar ayaklarınıza dokunsun.”

ben kalmayı kafaya koyduğum için herkesin içinde bulunduğu trans anını mahvetmek pahasına “ hocam gökdelenlerde mi yaşıyoruz? ülkenin üç tarafı denizle çevrili, kötü hissedersem gider ayağımı sokarım.” dedim. aslında kurduğum mantık tam doğru sayılmazdı ankara’da olduğumuz için ama belirtmek istediğim noktayı açıkça ortaya koymuştum.

ders sonunda bir mucize oldu ve hoca beni yanına çağırıp artık derse gelmememi, dersi geçtiğimi söyledi. böylelikle kişisel gelişimim en azından bu konuda tamamlanmış oldu.

ikinci anım ise meslek hayatında yaşadığım bir anı. bir sabah evden çıkmadan önce özgür mumcu’nun bir yazısını okudum. yeni yönetici tipi hakkında bir yazı idi bu. ve bunların hepsinin masalarının üzerinde kişisel gelişim kitapları tuttuğundan bahsediyordu. yetersizliklerini böyle maskelediklerinden bahsederken de birkaç madde daha sıkıştırmıştı araya.

okula vardığımda okulun yeni müdürü beni odasına çağırdı. okulda ilk günü olduğu için öğretmenlerle tanışıyormuş ve tabii ki ilk beni görmek istedi. zira ben okulun en ters, en muhalif, en sevilen öğretmenlerinden biriydim.

içeri girince gözüme çarpan ilk şey masanın üzerinde üst üste duran kişisel gelişim kitapları idi. kahkaha atmaktan kendimi alamadım, çok gençmişsiniz hocam diyerek üstünü örttüm tabii ki kahkahanın. ve özgür’ün ne kadar haklı olduğunu müdürümüz bana zaman içinde kanıtladı. cemaatçilere öğretmenler odası balkonunda yemek verdikten iki ay sonra sokakta türk bayrağı sallayıp demokrasi nöbeti tutarken gördüm kendisini.

özetle şunu anlatmak istiyorum, kişisel gelişecekseniz bunu kendi başınıza yapabilirsiniz. kimsenin ticari hedefi olmayın.
devamını gör...

her içeceğe göre bir bardak tasarlanmış. çay için ince belli bardak, su için su bardağı, kahve için fincan, neskafe için porselen kupa, şarap için kadeh, bira için arjantin bardak, meşrubat için de uzun bardak vs.
yani su bardağında çay içmek ya da çay bardağında su içmek, o içeceğin tadına dahi etki ediyor.
devamını gör...

bu mecrada fikirleri ciddiye almak için takipçi sayısının olması mı gerekli dedirten bir başlık.
devamını gör...

içinde bulunduğum durumdur. pandemi şartlarından dolayı bir miktar kısıtlanmış olsak da hala uzun yolculukları sevmekteyim.
devamını gör...

bi kedi alırım, dileyen de anasını çağırsın artık napam.
devamını gör...

bir kişilik kategorisidir. genel populasyonun oldukça az bir yuzdeligini oluştururlar. "intj-a" ve" intj-t" çeşitleri mevcuttur. kısaca genel özellikleri:

*"mastermind" olarak bilinirler.
*megaloman denebilirler.
*çoğunluğundan bilim insanı çıkar.
*çok yönlü düşünme ve güçlü sezgi sahibidirler.
*bilgiye değer veren, sürekli öğrenme içinde olan ve çoğunlukla insanlardan kaçıp kendi halinde kendini bulanlardir.
*lider ruhludurlar.
*genellikle hayattaki motivasyonlari para değildir.
*insanlığa hizmet etmek kendilerini bir nebze tatmin edebilir.
*türkiye'ye göre değillerdir efendim.
devamını gör...

bilinçaltında olan şeylerin suyun yüzüne çıkması hadisesidir.
bendeki gülmeli, ağlamalı.. hüngürt foşurt gerçekleşir.
devamını gör...

sen geçen biz bir fingirdeş bir fingirdeşşş öldük vallaa!
devamını gör...

eyluling çok tatlı ama azıcık (miniminnacık) reklam kokan bir portakalımsı ses kaydıyla baskınını yaptı. tatlı bir şaşırtma oldu bence.
devamını gör...

devamını gör...

videodaki sesten soyutlanip ne dendigini dahi anlayamadim. lgs sinavina hazirlik kurs reklami izliyorum sandim kendimi.
devamını gör...

anonim ortamların, insanları, meraka ve gözde büyütmeye yöneltebilen ortamlar olmasıyla alakalı bir olay olduğunu düşünüyorum. merak dediğin şey hayranlığa giden yollardan biri. hormonlar arşa çıkar bu merak edilene ulaşma isteğiyle. hele bir de duygusal açlığın varsa tutulursun.

sozluk ortamlarinda takilip da sosyal medyaya eskisi gibi bakmadığını belirten kişilerin yazılarını okumuşluğum var. sebebi gizemin bagimlilik yapici etkisi, bir ekranın icinde binlerce insan konusuyor ve cogu da birbirini tanimiyor. bu enteresan bir olay degil mi?

işin ucunda bir çuval patates de bulabilirsin.
devamını gör...

giriş gelişme sonuç...bunlara oturtun kafanızdakileri önce. sonra bir şeyler yazın, deneyin. bir taslak olsun. karalayıp durun. devamı gelecek gibiyse yardırın gitsin efendim. benim de kafamda 2 uzun tanım girmek var ama daha kafamda toparlayamadım.
devamını gör...

(bkz: safra bastırmak) yani ''sadece açlığı bastırmak için yemek yemek'' .

tanım: az bilinen deyimleri paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...

hayriye hanım karakterini oynayan güven hokna'nın yerel seçimlerde dsp' den"aman ağzımızın tadı kaçmasın üsküdar" sloganıyla belediye başkanı adayı olması olayını hala aşamıyorumdur.
devamını gör...

büyük bir keyifle ve merakla dinlediğim, sunuculuğunu supportgirl’ün yapmış olduğu harika program. yayın başladığı andan itibaren dinlemedeydim.gözüm yollarda her hafta çarşamba gününü bekleyeceğim. bu yayında emeği, fikri geçen herkese teşekkürlerimi iletmek isterim. iyi ki varsınız...*

bir de sevgili uykusuzkahve’nin o minnoş sesini geçsem olmazdı, kendisi kadar tatlı bir sesi olacağını tahmin ediyordum*
devamını gör...

hiç unutamıyorum kadınların kapanması gerektiğini söyleyen hocaya biz niye kapanalım erkekler bakmasın demiştim hoca da senin önünde çilekli pasta olsa canın çekmez mi demişti....wait... what....
devamını gör...

aşkommmm.. o nasıl itici bir söyleyiştir..
devamını gör...

anlatış sekline göre değisendir. ne kitaplar okuduk da katile empati yaptık. ama bir kitap vardı bir ara sosyal medyada çok göz önüne gelmişti. "zümrüt apartmanı" bu kitapta bir bebeğe yapılan tecavüz anlatılıyor. öyle bir anlatılıyor ki neyin ne olduğu apaçık ortada. bu kitabı eleştirdiğimiz için kitabı basan yayıncılığın müdürü tarafından "karga beyinli" olmuştuk. hâlbuki müdürün söylediğine göre bu yazar türkiye'nin yetiştirdiği ender kalemlerdenmiş de biz anlayamamışız. eğri oturalım doğru konuşalım. tabii ki edebiyat iyiliği de kötülüğü de dile getirir fakat tiksindirmek vardır özendirmek vardır. bu ince çizgiyi kaçırırsanız biz de sizi -hele ki bu olayların üstüne- yerden yere vururuz. benim aklıma direkt bu kitap geldiği için bu şekilde eleştirdim. benim igrendiğim icin dile getiremediğim cümleleri siz onlarca insanın önüne sunamazsınız. insanın psikolojisi ile ilgili ilgilenmekten keyif alan bir insan olarak tamamen anlatılış sekline göre değişeceğine inanıyorum. o insanın psikolojini yazabilirsiniz ama bunu sapıklığa özendirerek yapmamalısınız.
devamını gör...

dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümünün ismi ihsan'dır. ihsan, mümtaz'ın ağabeyi, amcasının oğludur. bu bölümde mümtaz karakterinin ayaklarını bastığı yer anlatılır. mümtaz'ı bu güne getiren arka plan göz önüne serilir. anlatıcı bu bölümde mümtaz ile arasında bir cam yerleştirmiştir ve bu camın ilerleyen bölümlerde gittikçe inceldiğini ve "o'nun" "biz" olduğunu hiddetli anlarda görmek mümkündür. fakat şimdilik anlatıcı ile mümtaz bütünleşik olamaz. asli görevi mümtaz'ın gerçeklerini anlatmaktır. diğer karakterlerin neden ve nasıl'ını anlamak için de bu bölüm önemlidir. mümtaz'ın düşünce dünyasını bu bölümde anlatır. geçmiş ve gelecek arasında bir sarkaçtır huzur. "ilk defa doğuracak bir kedi yavrusunun sancılı telaşıyla * , okunur bu bölüm. pek çok şey insan'ın rahatsızlığı etrafında çerçevelenir. toplumsal meselelere giriş niteliğinde bir altyapı oluşturulur.

ikinci bölüm nuran'dır. "bu, dünyanın en basit, adeta bir cebir muadelesini hatırlatacak kadar basit bir aşk hikayesidir." cümlesiyle başlar ikinci bölüm. tanpınar'ın musiki bilgisini gözler önüne serer, bir kilim gibi dokur tanpınar romanında musikiyi. insan ilişkilerini özenle inceler. tabiatımızın anlatmaktan yoksun olunan yönlerini su akar yolunu bulur misali anlatır. tanpınar'ın betimlemelerinin zirveye ulaştığı nokta benim için insan ilişkileri ve insan doğası hususundadır. bir nakış gibi. tanpınar bunu nasıl yapıyorsa okuduğum her eserinde hayret ederim. insan ilişkilerini de memleket meselelerini de bu bölümde okuyucunun zihninde yapılandırmaya başlar. dostları ile bir masa etrafında tartışmaya giren mümtaz, günümüzün memleket problemlerine sığlığını gösterir. a, b, c partilerini tartışmanın çok ötesindedir bu tartışma. insan ilişkileri konusundaki betimlemeleri sırlı bir kalem gibidir. tanpınar'ın dili başka bir evren. dili günümüz insanının da yazarı ve hata entelektüel kimliğinin de ne denli fakir bir biçimde kullandığı tanpınar'ın tek cümlesiyle bir fotoğrafa dönüşür. büyük küçük yok diyor tanpınar, her şey ve herkes var.

bu her şeyin ve herkesin mekan edindiği istanbul, bir çağlayan gibi akıyor bu esere. bazen mekan insanla bazen de insan mekan ile var oluyor. nuran hayaletinde kadını anlatıyor tanpınar. bir kadının hayatını çoğu zaman nasıl kendi seçimlerine aykırı şekillendirdiğini gösteriyor nuran. eski kocası ve kendi hayatı göz önüne alındığında bu adaletsizlik daha da belirgin hale geliyor. nuran aydın bir kadın olmasına rağmen, kendi hayatının iplerini tutuyor olmasına rağmen yılıyor. nuran, nuran'ı değil nuran olmamayı gösteriyor. bunun yanında önemsiz veya sevimli bir adam olan suat'ın mümtaz için nasıl korkunç bir adama dönüştüğünü görürüz. mümtaz tereddütleriyle, iç sıkıntısıyla o kadar meşguldür ki aşkının yerini bu tereddütleri almaktadır.

üçüncü bölüm suat'tır, mümtaz bu bölümün başlangıcında tereddütlerinin yersizliğiyle rahatlar. umduğu nuran'a ve "huzur"a kavuşmasına ramak kalmıştır. romanın ismi olan huzur sözcüğünün ne kadar kıt kullanïldığı, adeta harcanmaktan sakınıldığı dikkate değer olsa benim için bunun bir adım fazlası romanda dikkatimi çeken tek huzur sözcüğüdür. anlatıcı mümtaz'ın hayatında öyle bir çaba huzur'u eklemiştir ki bu dikkat ve ihtimam insanı çarpar. oysa defalarca tadarız bu huzuru. nuran mümtaz'ın kollarında veya ağaçların ismini sayarken kokusu gelir. hayır, tanpınar huzur'u bu biçimde konumlandırmıştır. huzur, hakiki huzur yalnız o anadır veya o andan sonra başlar huzur'un yokluğu. mümtaz aldığı kararı, bu sert duvarı tek bir cümleyle ifade eder. oysacbiz günlerce senin nuran'a dair şüphelerini, heyecanlarını paylaşmadık mı mümtaz?

tanpınar'ın zamanla ilişkisi bir acayiptir. bu bölümde de en sıradan görünen anların içine zamanla ilgili ipuçları bırakmıştır. ikinci bölümde olduğu gibi yine yaşam, zaman, ölüm konuları iç içe geçmiş durumdadır. mümtaz'ın, zamanla bir derdi vardır. bu derdin tek sahibinin mümtaz olmadığı ise gün gibi ortadadır. ses, musiki, an! yine de bu bölüm için bunları söylemekle yetinmek esere büyük bir haksızlık. üstelik bu yalnız bu bölüme has değil. insan tanpınar okumadan kendine ve insana nasıl yaklaşabilir şaşarım bazen. suat ile mümtaz'ın karşı karşıya geldiği bu bölümde benim için bir iç muhasebedir. mümtaz ve suat taban tabana iki zıt karakter ve yaşam adamıdır. ne yazık ki suat, nuran ve mümtaz'ın ayrılığını ölümüyle sağlayacak ve geride bir mektup bırakacaktır.

dördüncü bölüm ise nihayet mümtaz'dır. bize suat'ın mektubundan bir bölümden bahsedildiğinde suat'ın hayaletinin mümtaz'ın yakasına yapıştığı ve bırakamadığı anlaşılır. koskoca bir an içinde geçen zaman, ihsan'ın yatağı başında oturur. artık türkiye değil, dünyadır mesele. suat bir hayalettir mümtaz'ın yanında. bir zihinde yaşadığı için artık daima güzel kalacaktır, zihinde yaşayanlar bu biçimde kalırlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim