sözlüğümüzün en yılmaz, en azimli ve de istikrarlı okuyucularından birisi olduğunu düşünüyorum. iyi bir okur olmanın hakkını veren değerli yazarın tanımlarını da daha sık paylaşmasını temenni ederim.
devamını gör...

filtre kahve... ilk içtiğimde "bu ne ya zift gibi tadı var, ben de kahve müdavimiyim ama bu kadar da ağırını içmem" demiştim ama şimdi onun da müdavimi oldum.
devamını gör...

zaman zaman hissettiğim durumdur. hayat bir rpg bilgisayar oyunu gibi. mesela işten çıkmışım bir ağacın altında sigara içiyorum. sarı sarı yapraklar ağacın altına dökülmüş, güzel grafikler diyorum. sağa sola araba ev asset'i kondurmuşlar. loş sarı bir ışık vuruyor. bir bakıyorum bir tane eleman var arabaya yaslanmış sigara içerken göz ucuyla bana bakıyor. hangi görevdesin, kaç levelsin diye sorasım geliyor. vazgeçiyorum sigaram bitmiş çöpe atıyorum. ardından eve yöneliyorum. ev nedir akşamları görev bittiğinde herkese ayrı tahsil edilmiş ve oraya gidilen kutucuklar. orada başka başka şeyler yapıyor herkes. sokakta kalan yok pek kalanlar da evsiz onlar hard modda oynuyor. tabi para diye bir parametre de koymuşlar ne kadar görev yaparsan çoğalıyor gibi, bazen de elinden gidiveriyor sebepsiz o da oyuna heyecan işte olum. oyuna sağlık ta koymuşlar, mesela bazen karakter halsiz hisseder, öksürür. doktor diye iksir, item yazan biri var. ona gidiyorsun verdiği iksirleri içiyorsun, bazen canın eski haline dönüyor yani yükseliyor bazen de dönmüyor. %70te kalıyor mesela. bir de herhalde karakterler sıkılmasın diye depresyon, anksiyete gibi bir takım psikolojik sağlığı düşüren parametreleri basmışlar. onda da karakterin fiziksel olarak can seviyesi iyi, ortada bir sorun da görünmüyor ama psikolojik canı kendi kendine düşüyor, fiziksel canı da negatif etkilenebiliyor. yalnız bu oyunda ölünce ne olacağı belirsiz. işte o can sıkıcı, insan bir metin verir elimize. ha kutsal kitaplar var tanrı'dan geldiği düşünülen. o metinler de birtakım şeyler söylüyor, bazı vaatlerde bulunuyor. metinde yazanlara göre ekstra görev yapmak lazım ama sonuç olarak metin yanlış olabilir. o zaman boşa yapmış olursun gibi. neyse kısaca hayatı çok ciddiye almaya başlayınca bir bakıyorum aynı oyun yav. o kadar da kafaya takmamak lazım diyorum sonra, geçiyorum.
devamını gör...

tabii ki zekâ, sanat, ilham ve barış tanrıçası olan athena'dır.
savaş ve bilgeliğin dışında, edebiyat, şiir, müzik ve felsefe diyince de akıllara gelen ilk isimlerden biridir.
onun asil duruşu hakkında ne şiirler yazıldı.
devamını gör...

batıyı örnek alalım derken meksika'yı örnek alacağımızı hiç düşünmezdim.
devamını gör...

bu kadar uzun uzadıya tartışılacak bir konu değil. el cevap; biz uzun yazmaya devam edeceğiz. ha bu arada bize uzun gelmiyor. * size uzun geldiği için o şekilde söyledim. yoksa ben genelde özetin özetinin özetini geçiyorum. * fotoğraf tanrısına dua etmeyi unutmayınız. kabuk dolusu selamlar.
devamını gör...

benimdir .insanlığın ilk sürümü gibiyim. belki damak tadı, o da yetenekten sayılırsa.
devamını gör...

radara yakalanmış sözlük yazarının kokpitinde yazan ibare.
devamını gör...

yurdum insanının bunaltanlara ettiği beter eden beddualar.
allah dert versin kaşımaya tırnak vermesin.
devamını gör...

lütfen adım yazılmasın diye takip ettiğim başlık. bana itici gelen bir isim olmadı sanırsam..
devamını gör...

en kötüsü de açacağın başlıkla ilgili bir sürü araştırma yapıp okumuşsundur, bir yere kaydedip sonra yayınlarım diyorsun. tam başlığı açarken görüyorsun ki başlık açılmış, usulca terk ediyorsun bölgeyi.
devamını gör...

açık ara en iyi filmi pulp fiction olan, özellikle uzak doğu sineması ve 80 'li yılların olmazsa olmazı istismar sinemasından çok fazla etkilenmiş, reservoir dogs filminden tüm zamanların en iyi final hesaplaşması sahnelerinden birini çeken, kill bill 'de yarı fantastik, yarı komedi fazlasıyla kanlı bir film yapan, birçok filminde 10-15 saniyede olsa görünmeye çalışan, desperado filminde kurye rolüyle dudaklarda hoş bir tebessüm bıraktıran, django unchained filmiyle vahşi batı 'yı anlatan ve spagetti western öğelerine göz kırpan, olması gerekeni değil, düşündüğünü ve hayal ettiğini çeken, modern zamanların en karmaşık ve eğlenceli yönetmeni.

pulp fiction ve kill bill filmlerindeki ani yakın çekimleri ve filmin bütünlüğüne çok da bir katkısı olmayan, sabit kamera ile çektiği uzun konuşma sahneleri adeta kendi imzası olmuştur. reservoir dogs filminde bütün kötü adamların yanyana ağır çekimde yürüdüğü bir sahne vardır mesela, birçok filmde (hatta yılmaz erdoğan 'ın organize işler filminde bile) taklit edilmiştir. pulp fiction 'daki uma thurman-john travolta dans sahnesi şimdiden klasikler arasına girmiştir bile. kısacası iyi yönetmendir bu abimiz, çok iyidir hatta..
devamını gör...

buna mı üzüldün?

hem üzülmüşüm, hem üzüldüğüm şey beğenilmemiş. hemde küçümsendiğimle kalakalmışım. daha ne olsun, mahşerin üç atlısı mübarek.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

başlığı yukarıda tutalım.
devamını gör...

1975 yılının başlarında, arista records'a adının duyuran, sokaklarda ve yeraltının yüksek barlarında ve publarında sahne alan, herkesin "çok çirkin bir erkek!" dediği bu güzel kadın, arista records'tan john cale ile bir albüm anlaşmasına varmıştı.


her şey olduğundan daha hızlı ve daha güzel ilerliyordu. ama ortada çok büyük bir eksiklik vardı; şarkılar, sözleri ve besteleri!
elinde 2 adet şarkı bulunan patti, bir şekilde bunu 8'e çıkarması için john'dan baskı görüyordu. şarkı sözü yazmak ve bestelemek bir gecede yapılabilecek bir iş değildi.

patti'yi gerçekten yıpratacak ama bir o kadar da olgunlaştıracak bir nisan ayı ufukta görülmüştü.

nisanın ilk günü, evine kapanan patti, eline aldığı kalemi ve düşlediği rimbaud'u ile, ilk eserlerini vermeye başlamıştı. aklına bir arada en yakın dostlarından biri, nam-ı diğer çiçek adam geldi!

allan ginsberg!

allen'in patti üzerinde büyük bir etkisi vardı. savaş karşıtı olan bu çiçek adam, bizlere ilkokul rehberlik öğretmeni mottolarını hatırlatır cinsten şiirlere sahipti.
sahi, ne diyorlardı bize bu rehberlik öğretmenleri?
"sana taş atana sen gül at!" 


şarkılarına savaş karşıtlığı, ufak tefek hipsterlıklar eklemeyi göz ardı etmeyen bu kadın, çıtayı biraz daha yükseltmeye karar vermişti. şimdi de sırada, en sevdiği şairin, en vurucu kısımları yer almaya başlayacaktı.
ne diyor patti?

"go rımbaud, go rımbaud!"
kimdi bu rimbaud?!rimbaud, bilindiği üzere sembolizmin en büyük şairlerinden, en katkı veren ruhlarından biriydi.
rimbaud'u bu kadar ilahlaştıran, şiirlerinin yepyeni bir edebiyat devrimine yol açması olarak görülebilir. bir anda, kansız ve acısız olan bu devrim, edebiyatın bazı akımlarının önünü kesmiş, bazılarını yok etmiş ve onların kalan ruhlarından da fazlası ile beslenmişti.

aynı zamanda kendisi ateşli bir paris komünü savunucusu, sessiz bir devrimci ve harika latince bilen cambaz idi.
ama genelde edebiyatla ilgilenmeyip bu adama denk gelenler için akıllarda en kalan kısım, kendisinden 10 yaş büyük olan verlain ile aşk yaşaması olabilir velhasıl.
sahi nerede kalmıştık? evet! patti ve rimbaud…
tarih 13 aralık 1975'i gösterdiğinde, patti ablaımızın ilk albümü çıkmış, bir anda amerika'nın hipster camiasını dolaşmış, underground kültürü talan etmiş ve patti kadar albüm de bir ikon haline gelmişti.
punk müziğin önünü açmış, edebiyat şöleninin dinlenme zevkine erişmesini sağlamıştı.
60 kuşağının önemli ikonlarından olan patti ablamızın, rimbaud hayranlığı öylesine büyüktü ki, jim morrison onun için "rimbaud'un reenkarne olmuş hali!" sözlerini, horses albümü ile boşa çıkarmamış, land, kimberly, elegie ve birdland şarkıları ile, adeta rimbaud'un düzelerine yakın şarkı sözleri ile bizlere edebiyatı dinletmeyi başarmıştı.


uzun lafın kısası, patti'nin ilk albümü olan horses, hala büyük başarısının gözardı edilmeyeceği bir dönemde olmaya devam ediyor.
dinleyelim, dinlettirelim.
devamını gör...

kin + haset
devamını gör...

geliyorlar...

kaynak için sizi buraya alalım.

2013 yılında rock'n coke'ta izlemek nasip olmuştu, beklediğimden daha iyi bir sahne performansları vardı, umarım bu konsere de gitmek nasip olur diye iç geçiriyorum ama zor, çok zor hem de.

zira, konser biletleri bizim korkunç ekonomimizden dolayı 500-600 lirayı bulur gibime geliyor, o zaman da asıl soru ister istemez beynimizde yankılanacak; "o kadar paraya değer mi?"

zamanında, özellikle 2009-14 zaman diliminde birçok festivale çok uygun fiyatlarla katıldığımdan dolayı bana bu çok yüksek bir miktar olarak gözüküyor, şahsen bence değmez, 600 liraya george harrison ve john lennon'u diriltip beatles'ı tekrar birleştirip getirseler dahi vermem lakin verebilecek arkadaşlar olursa şimdiden iyi izlemeler.
devamını gör...

saygi gormek için buna hak kazanmak onemlidir,herkes saygıyı hak etmez diyoruz lakin tanımadığımız birine de saygımı kazanacak bir şey yapmadı diye kalkıp pide kuyruğunda önüne geçmemize gerek yok bence hani
devamını gör...

en sevdiğim sözlük yazarı değil yazarları var. ama hepsini tek tek yazmayacağım onlar kendilerini biliyorlar şimdi yazarsam birini unuturum ayıp olur. hepsinin yeri bende ayrı. bebeklerim benim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim