nasılsın sorusu
nasıl mıyım? bahtsız bedeviden hallice işte buyrunnn;
mesaim olmadığı için sabaha karşı 5 gibi uyudum.
saat 9 da çok yoğun gel diye hastaneden aradılar.
kalktım gittim. ama hastane nasıl kalabalık, nasıl ana baba günü anlatamam. oturmadım desem yeridir. 5 - 10 dk ya oturuyorum, ya oturamıyorum.
saat 4 oldu mesaim bitti tam çıkmaya yeltendim, sistemsel bir sorunla karşılaştık ve onu o an halletmem lazım. yarım saat onun koşturmacasıyla uğraştım.
hastaneden çıktım, markete uğradım söylemesi ayıp tavuk aldım. sonra eve geldim. evde tavuğa bi baktım ana son tüketim tarihi bugün ve biz bugün tüketmeyeceğiz bunu.
atladım motora tekrar markete geldim. motoru park ettim tam bir adım attım baktım motor devriliyor. bir refleksle yakaladım . bi baktım motorun ayaklığı kırılmış * , neyse onu park ettim düzgünce, içeri girdim iade işlemleriyle uğraştım (markette nasıl kalabalık) 10 dk sıranın bana gelmesini bekledim).
çıktım marketten doğru motorcuya. abi dedim buna böyle bişi oldu adam da şaşırdı tabi allah allah bu nasıl olmuş yaawww falan diyor. dedim abi ne zamana olur sen bana onu söyle. 1 saate olur dedi. tamam dedim çıktım.
evle motorcu arası biraz uzak dedim ki git gel yapmayayım , yakınlarda bi tanıdığın evi var bi uğrayayım. kapıyı çalıyorum çalıyorum açan yok haydaaa. yine evi yakın sayılacak bir ablamı arıyorum , evdeyse ona gideceğim. telefonu açan yok. bu arada şarjım %1-2 falan ha bitti ha bitecek. neyse ablanın kardeşini aradım allaha şükür o açabildi, dedim evde misiniz ben geliyorum. gel gel evdeyiz dedi pıtı pıtı onlara gittim. 1 saat oturdum falan neyse geri motorcuya döndüm. bi baktım anca uğraşıyolar motorla , dediler 10-15 dk bekleticez seni. iyi dedim. yaktım bi sigara. ama nasıl yorgunum, nasıl bitmişim. en sonunda yapıldı motor, geri eve döndüm.
yani bir insan bir günde bu kadar şey yaşamamalı arkadaşlar.
nasıl mıyım?
yorgunluktan ölüyorum
mesaim olmadığı için sabaha karşı 5 gibi uyudum.
saat 9 da çok yoğun gel diye hastaneden aradılar.
kalktım gittim. ama hastane nasıl kalabalık, nasıl ana baba günü anlatamam. oturmadım desem yeridir. 5 - 10 dk ya oturuyorum, ya oturamıyorum.
saat 4 oldu mesaim bitti tam çıkmaya yeltendim, sistemsel bir sorunla karşılaştık ve onu o an halletmem lazım. yarım saat onun koşturmacasıyla uğraştım.
hastaneden çıktım, markete uğradım söylemesi ayıp tavuk aldım. sonra eve geldim. evde tavuğa bi baktım ana son tüketim tarihi bugün ve biz bugün tüketmeyeceğiz bunu.
atladım motora tekrar markete geldim. motoru park ettim tam bir adım attım baktım motor devriliyor. bir refleksle yakaladım . bi baktım motorun ayaklığı kırılmış * , neyse onu park ettim düzgünce, içeri girdim iade işlemleriyle uğraştım (markette nasıl kalabalık) 10 dk sıranın bana gelmesini bekledim).
çıktım marketten doğru motorcuya. abi dedim buna böyle bişi oldu adam da şaşırdı tabi allah allah bu nasıl olmuş yaawww falan diyor. dedim abi ne zamana olur sen bana onu söyle. 1 saate olur dedi. tamam dedim çıktım.
evle motorcu arası biraz uzak dedim ki git gel yapmayayım , yakınlarda bi tanıdığın evi var bi uğrayayım. kapıyı çalıyorum çalıyorum açan yok haydaaa. yine evi yakın sayılacak bir ablamı arıyorum , evdeyse ona gideceğim. telefonu açan yok. bu arada şarjım %1-2 falan ha bitti ha bitecek. neyse ablanın kardeşini aradım allaha şükür o açabildi, dedim evde misiniz ben geliyorum. gel gel evdeyiz dedi pıtı pıtı onlara gittim. 1 saat oturdum falan neyse geri motorcuya döndüm. bi baktım anca uğraşıyolar motorla , dediler 10-15 dk bekleticez seni. iyi dedim. yaktım bi sigara. ama nasıl yorgunum, nasıl bitmişim. en sonunda yapıldı motor, geri eve döndüm.
yani bir insan bir günde bu kadar şey yaşamamalı arkadaşlar.
nasıl mıyım?
yorgunluktan ölüyorum
devamını gör...
kafa sözlük
şikayet sebebi olarak: cinsiyetçi/ırkçı/ayrımcı üçlüsünün de gelmesinin güzel olacağını düşündüğüm çiçeği burnunda sözlük. her türlü ayrımcılığın karşısında olalım sözlük. deniz manzaralı, nezih bir yer olsun burası.
devamını gör...
depremlerin fuhuş yüzünden olması
dünya öküzün boynuzunda durduğundan, öküz hapşırınca deprem olur diye duymuştum ben.
devamını gör...
limonata
yönetmenliğini ali atay'ın yaptığı * başrollerini serkan keskin ve ertan saban'ın paylaştığı film.
--- alıntı ---
makedonya'da yaşayan suat eski bir tır şoförüdür ve ölümcül bir hastalık nedeniyle yatağa düşer. oğlu sakip'i yanına çağırır ve ölmeden önceki tek arzusunu açıklar. suat seneler önce istanbul'da imam nikahı kıyarak bir kadınla evlenmiştir ve bu evlilikten bir çocuğu olmuştur. ancak suat bebekken terk ettiği bu çocuğu hiç görememiştir. ölmeden önce tek dileği selim adındaki ikinci çocuğunu bulup ondan helallik istemektir. buna göre oğlu sakip'ten istanbul'a gidip kardeşini bulmasını ister. sakip babasının emektar arabasına atlayıp elinde yalnızca kardeşinin adı ve eski bir adresle istanbul yollarına düşer.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
makedonya'da yaşayan suat eski bir tır şoförüdür ve ölümcül bir hastalık nedeniyle yatağa düşer. oğlu sakip'i yanına çağırır ve ölmeden önceki tek arzusunu açıklar. suat seneler önce istanbul'da imam nikahı kıyarak bir kadınla evlenmiştir ve bu evlilikten bir çocuğu olmuştur. ancak suat bebekken terk ettiği bu çocuğu hiç görememiştir. ölmeden önce tek dileği selim adındaki ikinci çocuğunu bulup ondan helallik istemektir. buna göre oğlu sakip'ten istanbul'a gidip kardeşini bulmasını ister. sakip babasının emektar arabasına atlayıp elinde yalnızca kardeşinin adı ve eski bir adresle istanbul yollarına düşer.
--- alıntı ---
devamını gör...
iyi parti genel başkan yardımcısının homofobik tweet'e cevabı
iyi parti adalet ve hukuk politikaları genel başkan yardımcısı bahadır erdem'in, sahte bir twitter hesabı üzerinden gay pride'a katılmış kızları üzerinden kendisine saldıran anonim twitter kullanıcına verdiği cevaptır.




haberi alıntılamadan önce kişisel yorumumu söyleyecek olursam 2021'in türkiyesinde sırf cinsel yönelimlerinden ötürü insanların hedef gösterilmesi, siyasi rakiplerin bunun üzerinden vurulması kabul edilebilecek bir şey değildir. yabancı basını takip edenler türkiye'nin dışarıdan nasıl göründüğünü okuyorlardır zaten. koskoca türkiye cumhuriyeti devletinin içişleri bakanının (ki kendisini çok başarılı bulur ve severim) attığı bir tweet, twitter tarafından nefret söylemi gerekçesiyle engelleniyor. bunlar olmamalı. avrupa'da eşcinseller cayır cayır yakılırken osmanlı türkiyesinde eşcinsellik yasaldı. oralardan buralara gelmemeliyiz. insan hakları konusunda osmanlıdan daha da ileride olmamız lâzım.
reklamlar bitti. şimdi haberler:
sn. cumhurbaşkanının yeni bir anayasanın konuşulmasının vaktinin geldiğini söylediği gün ün. öğrencilerini başını indir yere bak diyerek bağırıp çağırıp üstüne yürüyerek tek tek almak boğaziçililere bilinçli eziyettir
erdem’in bu tweetine bir sosyal medya kullanıcısı kızlarının onur yürüyüşü’nden bir fotoğrafını paylaşarak, “bu kızlar sizinmi lgbt ne demektir bahadır bey” yorumu yaptı. erdem bunun üzerine ayrı ayrı dört tweetle şöyle dedi:
evet bu üç muhteşem kız benim evladım. allahın bana nimetleri üç pırıl pırıl, gözümün nuru kolej mezunu 2şer dil bilen, galasaray huk. koç huk. bitirmiş avukatlar
bmde çalışan hrwta çalışan büyük kızım 3 ay lübnandaki mülteci kamplarında tecavüz edilen erkekleri araştıran kızım
evet ben bu muhteşem kızların babasıyım her gün allaha böyle insan akıllı cesur aktivist akıllı kızları nasip ettiği için şükrediyorum
kızımın suriye savaşında tecavüze uğrayan erkek çocuklar, erişkinler ve lgbtliler için yazdığı rapor bütün dünyada bmde saygıyla takip izleniyor
lgbt hakları insan haklarıdır insan hakları savunucuları hukukçular senin haklarını savunduğu kadar onların da haklarını savunur
insan olarak sen hangi haklara sahipsen onlar da aynı haklara sahiptir
yiyorsa sen de git de lübnanda 3 ay mülteci kamplarında çalış benim kızım gibi.
bu arada üç kızımla ilgili tweetleri kimseye cevap olarak yazmadım
evlatlarıma ne kadar hayran olduğumu, takdir ettiğimi, evlatlarımı veren rabbime ne kadar şükrettiğimi ve her yaptıklarında bu dünyada da öbür dünyaya da göçsem dağ gibi arkalarında olduğu söylemek için attım




haberi alıntılamadan önce kişisel yorumumu söyleyecek olursam 2021'in türkiyesinde sırf cinsel yönelimlerinden ötürü insanların hedef gösterilmesi, siyasi rakiplerin bunun üzerinden vurulması kabul edilebilecek bir şey değildir. yabancı basını takip edenler türkiye'nin dışarıdan nasıl göründüğünü okuyorlardır zaten. koskoca türkiye cumhuriyeti devletinin içişleri bakanının (ki kendisini çok başarılı bulur ve severim) attığı bir tweet, twitter tarafından nefret söylemi gerekçesiyle engelleniyor. bunlar olmamalı. avrupa'da eşcinseller cayır cayır yakılırken osmanlı türkiyesinde eşcinsellik yasaldı. oralardan buralara gelmemeliyiz. insan hakları konusunda osmanlıdan daha da ileride olmamız lâzım.
reklamlar bitti. şimdi haberler:
sn. cumhurbaşkanının yeni bir anayasanın konuşulmasının vaktinin geldiğini söylediği gün ün. öğrencilerini başını indir yere bak diyerek bağırıp çağırıp üstüne yürüyerek tek tek almak boğaziçililere bilinçli eziyettir
erdem’in bu tweetine bir sosyal medya kullanıcısı kızlarının onur yürüyüşü’nden bir fotoğrafını paylaşarak, “bu kızlar sizinmi lgbt ne demektir bahadır bey” yorumu yaptı. erdem bunun üzerine ayrı ayrı dört tweetle şöyle dedi:
evet bu üç muhteşem kız benim evladım. allahın bana nimetleri üç pırıl pırıl, gözümün nuru kolej mezunu 2şer dil bilen, galasaray huk. koç huk. bitirmiş avukatlar
bmde çalışan hrwta çalışan büyük kızım 3 ay lübnandaki mülteci kamplarında tecavüz edilen erkekleri araştıran kızım
evet ben bu muhteşem kızların babasıyım her gün allaha böyle insan akıllı cesur aktivist akıllı kızları nasip ettiği için şükrediyorum
kızımın suriye savaşında tecavüze uğrayan erkek çocuklar, erişkinler ve lgbtliler için yazdığı rapor bütün dünyada bmde saygıyla takip izleniyor
lgbt hakları insan haklarıdır insan hakları savunucuları hukukçular senin haklarını savunduğu kadar onların da haklarını savunur
insan olarak sen hangi haklara sahipsen onlar da aynı haklara sahiptir
yiyorsa sen de git de lübnanda 3 ay mülteci kamplarında çalış benim kızım gibi.
bu arada üç kızımla ilgili tweetleri kimseye cevap olarak yazmadım
evlatlarıma ne kadar hayran olduğumu, takdir ettiğimi, evlatlarımı veren rabbime ne kadar şükrettiğimi ve her yaptıklarında bu dünyada da öbür dünyaya da göçsem dağ gibi arkalarında olduğu söylemek için attım
devamını gör...
normal sözlük kulüp başkanlığı müracaatları
başkan olmak isteyip de yoğunluktan basvuramadığım durum.
devamını gör...
uzaylı zekiye
güneşteki patlamaların süpersonik etkisinin, dünya üzerindeki milyarlarca insan arasından gelip yarım akıllı zekiye'yi bulması ve ismi gibi gözlerinden kırmızı ışıklar çıkan zehir zemberek zeki birisine dönüştürmesi macerasıdır.
10 bölümlük bu dizi trt arşiv kanalında yer alıp sonra kaldırılmış ve başka birileri tarafından tekrar youtube'a yüklenmiş, görüntü kalitesi düşük olmasına rağmen izlenilebilir.
10 bölümlük bu dizi trt arşiv kanalında yer alıp sonra kaldırılmış ve başka birileri tarafından tekrar youtube'a yüklenmiş, görüntü kalitesi düşük olmasına rağmen izlenilebilir.
devamını gör...
dobby artık özgür
of ya çok pis kıskandım. keşke ben alsaydım bu nicki. hoşgelmişsiniz, kahve/çiko alır mıydınız? ya da asa? belki çorap?
devamını gör...
zamir
hakan günday, her kitabı okunacak bir yazar değil bence. bir dönem, bazı kitapları okunur ve bir noktada kendisinden sıyrılınır kafasında bir intiba var bende. kinyas ve kayra eksiklerine rağmen epey iyi bir romandı. daha, iyiydi. filmi de iyiydi. şahsiyet'in senaryosunu hakan günday'ın yazmış olmasına da çok şaşırmıştım. yine de bu kitabını okuyacağımı sanmıyorum ama kitabın ilk sayfası bence gayet dikkat çekici.
demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. ve genişlemekte olan, aslında bir şarapnel bulutu. bu yüzden gökadalar ve her şey birbirinden uzaklaşıyor. bu yüzden evren
aynı anda her yöne şiddetle ilerliyor. er ya da geç bir şeylere, bir yerlere çarpmak için. er ya da geç yok etmek ve
yok olmak için. demek ki samanyolu ve içindeki güneş ve
etrafındaki dünya ve üzerindeki insan ve aklındaki her
şey bir şarapnel. düşüncesi, inancı, duygusu, icadı, hepsi. demek ki insan insana saplanmak için var. çünkü öyle
olmasaydı... eğer insana dair her şey gerçekten de bir şarapnel olmasaydı, bundan 40 yıl önce türkiye-suriye sınırında kurulu el-aman mülteci kampındaki o patlama asla yaşanmazdı. böylece altı günlük bir bebek bir çelik bilye sağanağı altında kalmaz ve o küçük yüzü asla parçalanmazdı. ama parçalandı. üç kor misket gömüldü yumruk kadar başına. biri sol yanağından, diğeri sağ gözünün altından, öbürü de çenesinden girdi etine. karşılarına çıkan her hücreyi tek tek erittiler ve üç derin alev kuyusu açtılar yüzünde. demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. zaten öyle olmasa bu kitap olmazdı.
bir podcast programına konuk olduğunda aşağı yukarı şöyle bir cümle kurmuştu; "yeterince uzun yazılırsa hikayenin sonunda herkes ölüyor zaten. bu sebepten kitaplarımın sonlarını pek düşünmem ve genelde özensiz olur. ben daha çok romanların başlangıçlarıyla ilgileniyorum" demişti.
bu kitabın ilk sayfası tam olarak bu motivasyonun ürünü gibi gerçekten ki arka kapağa da buradan bir alıntı konulmuş.
demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. ve genişlemekte olan, aslında bir şarapnel bulutu. bu yüzden gökadalar ve her şey birbirinden uzaklaşıyor. bu yüzden evren
aynı anda her yöne şiddetle ilerliyor. er ya da geç bir şeylere, bir yerlere çarpmak için. er ya da geç yok etmek ve
yok olmak için. demek ki samanyolu ve içindeki güneş ve
etrafındaki dünya ve üzerindeki insan ve aklındaki her
şey bir şarapnel. düşüncesi, inancı, duygusu, icadı, hepsi. demek ki insan insana saplanmak için var. çünkü öyle
olmasaydı... eğer insana dair her şey gerçekten de bir şarapnel olmasaydı, bundan 40 yıl önce türkiye-suriye sınırında kurulu el-aman mülteci kampındaki o patlama asla yaşanmazdı. böylece altı günlük bir bebek bir çelik bilye sağanağı altında kalmaz ve o küçük yüzü asla parçalanmazdı. ama parçalandı. üç kor misket gömüldü yumruk kadar başına. biri sol yanağından, diğeri sağ gözünün altından, öbürü de çenesinden girdi etine. karşılarına çıkan her hücreyi tek tek erittiler ve üç derin alev kuyusu açtılar yüzünde. demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. zaten öyle olmasa bu kitap olmazdı.
bir podcast programına konuk olduğunda aşağı yukarı şöyle bir cümle kurmuştu; "yeterince uzun yazılırsa hikayenin sonunda herkes ölüyor zaten. bu sebepten kitaplarımın sonlarını pek düşünmem ve genelde özensiz olur. ben daha çok romanların başlangıçlarıyla ilgileniyorum" demişti.
bu kitabın ilk sayfası tam olarak bu motivasyonun ürünü gibi gerçekten ki arka kapağa da buradan bir alıntı konulmuş.
devamını gör...
yavuz çetin
“bir gitar, bir köprü ve son bir şarkı. “
eylül 1970 samsun doğumludur. 2001 yılında henüz 31 yaşında, müzikal anlamda en verimli olacağı bir dönemde, geride bir gitar, bir şarkı “yaşamak istemem artık” bırakarak, bir köprüden kendisini mavi boşluğa bırakarak hayata veda etti.
intiharından bir hafta önce, yaşadığı ağır depresyon nedeniyle hastanede kaldı. çıktığında acılarına son verdi.
ülkemizin elektro gitar virtüözü; çocukluk döneminde önce cura, sonra bağlama çalmayı öğrenir. ilk gençlik yıllarında gitar ile tanışır ve bir daha bırakmaz. marmara üniversitesi müzik bölümünü, elinde gitarı ile bitirmiştir.
70’li yılların blues şarkılarını cover olarak yeniden dinleyicilere sunan blue blues band adlı grubu kurar. geniş kitlelerle tanışması bu grup aracılığıyla olur. mfö ve erkan oğur gibi ünlü müzisyenler ile çalışır. sözü ve müziği kendisine ait şarkılar yapar.
ilk albümü 1997 yılında çıkar ve albümün adına “ilk” der. ikinci albümü “satılık” ise ölümünden sonra dinleyicilerle buluşur. stüdyo kayıtlarını tamamlayan yavuz çetin, geride bir intihar notu bırakmaz ama bir şarkı kayıt eder. “yaşamak istemem artık” ona ait bildiğimiz son sözlerdir.
son sözleri ile;
eylül 1970 samsun doğumludur. 2001 yılında henüz 31 yaşında, müzikal anlamda en verimli olacağı bir dönemde, geride bir gitar, bir şarkı “yaşamak istemem artık” bırakarak, bir köprüden kendisini mavi boşluğa bırakarak hayata veda etti.
intiharından bir hafta önce, yaşadığı ağır depresyon nedeniyle hastanede kaldı. çıktığında acılarına son verdi.
ülkemizin elektro gitar virtüözü; çocukluk döneminde önce cura, sonra bağlama çalmayı öğrenir. ilk gençlik yıllarında gitar ile tanışır ve bir daha bırakmaz. marmara üniversitesi müzik bölümünü, elinde gitarı ile bitirmiştir.
70’li yılların blues şarkılarını cover olarak yeniden dinleyicilere sunan blue blues band adlı grubu kurar. geniş kitlelerle tanışması bu grup aracılığıyla olur. mfö ve erkan oğur gibi ünlü müzisyenler ile çalışır. sözü ve müziği kendisine ait şarkılar yapar.
ilk albümü 1997 yılında çıkar ve albümün adına “ilk” der. ikinci albümü “satılık” ise ölümünden sonra dinleyicilerle buluşur. stüdyo kayıtlarını tamamlayan yavuz çetin, geride bir intihar notu bırakmaz ama bir şarkı kayıt eder. “yaşamak istemem artık” ona ait bildiğimiz son sözlerdir.
son sözleri ile;
devamını gör...
yalnızlığın en çok dokunduğu an
yalnızlık, camdan aşağı baktığında bir arada olanları görünce,
telefonun çalması için gözünü ayıramayınca,
en çok da sarılacak, sığınacak, gönlü paylaşacak biri olmayınca dokunur.
telefonun çalması için gözünü ayıramayınca,
en çok da sarılacak, sığınacak, gönlü paylaşacak biri olmayınca dokunur.
devamını gör...
sinemaların açıldıktan 1 gün sonra kapanması
devletin nasıl yönetildiğinin en basit göstergesidir.
sinema deyip geçecek aveller mutlaka olacaktır.
sosyal hayat müzik eğlence sinema tiyatro bunlar çok önemli şeyler. bilmezler. bilemeyecekler.
sinema deyip geçecek aveller mutlaka olacaktır.
sosyal hayat müzik eğlence sinema tiyatro bunlar çok önemli şeyler. bilmezler. bilemeyecekler.
devamını gör...
sanat ve sanatçılar üzerine
leonardo, sakin ve barışsever yaradılışından ötürü tüm düşlmanlık ve didişmelerden kaçışıyla dikkati çeken biriydi. kim olursa olsun karşısındakine her zaman yumuşaklıkla ve sevecenlikle davranırdı. et yemeye yanaşmaz, pazardan satın aldığı
kuşlara özgürlüklerini bağışlamaktan ayrı bir zevk duyardı. savaşları ve kan akıtmaları hoş karşılamaz, insanı hayvanlar aleminin efendisi değil, yırtıcı canavarların en azgını diye nitelerdi. ama duygularındaki kadınsı incelik, idama götürülen mahkumların peşine takılmaktan, onların korkuyla büzülmüş yüzlerindeki ifadeyi inceleyerek bunları not defterine resmetmekten leonardo'yu alıkoyamıyor, en amansız saldırı silahlarının planlarını çizmekten ve savaş başmühendisi göreviyle cesare borgia'nın18 hizmetinde çalışmaktan onu geride tutamıyordu. çokluk iyi ve kölü değerlendirmelerini umursamaz bir tutum takınıyor ya da davranışlarının özel bir teraziyle tartılmasını istiyordu....
(bkz: sigmund freud)un leonardo da vinci, dostoyevski, michelangelo, shakespeare eserleri üzerinden baba katlini incelediği eseridir.
kuşlara özgürlüklerini bağışlamaktan ayrı bir zevk duyardı. savaşları ve kan akıtmaları hoş karşılamaz, insanı hayvanlar aleminin efendisi değil, yırtıcı canavarların en azgını diye nitelerdi. ama duygularındaki kadınsı incelik, idama götürülen mahkumların peşine takılmaktan, onların korkuyla büzülmüş yüzlerindeki ifadeyi inceleyerek bunları not defterine resmetmekten leonardo'yu alıkoyamıyor, en amansız saldırı silahlarının planlarını çizmekten ve savaş başmühendisi göreviyle cesare borgia'nın18 hizmetinde çalışmaktan onu geride tutamıyordu. çokluk iyi ve kölü değerlendirmelerini umursamaz bir tutum takınıyor ya da davranışlarının özel bir teraziyle tartılmasını istiyordu....
(bkz: sigmund freud)un leonardo da vinci, dostoyevski, michelangelo, shakespeare eserleri üzerinden baba katlini incelediği eseridir.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
benim seven ve benim sevdiğim arasında kaldım! *
seven insanın gözünün içine bakmıyor mu memnun olunsun diye...birşey istesin de yapayım diye..
ama gönül bu.ille sevmeyen olacak.
sevmeyenin peşinde koşacak,kendinden ödün vereceksin.
olmayacak olsa dahi insan çırpınmıyor mu,içler acısı (kalbim sızlıyor)*
seven insanın gözünün içine bakmıyor mu memnun olunsun diye...birşey istesin de yapayım diye..
ama gönül bu.ille sevmeyen olacak.
sevmeyenin peşinde koşacak,kendinden ödün vereceksin.
olmayacak olsa dahi insan çırpınmıyor mu,içler acısı (kalbim sızlıyor)*
devamını gör...
ilk tanışıldığında herkesin süper iyi olması
bakıştır, iyi niyettir, kredidir.
kimi insan tanıdıkça sever,
kimi insan önce sever sonra tanır.
kimi insan tanıdıkça sever,
kimi insan önce sever sonra tanır.
devamını gör...
javier pena
bir zamanlar 'iyi ve kötü'nün mutlak çizgi ile ayrıldığı bir yer altı dünyasında gri renkli bir adama denk gelinmiş.
insanlar şaşkın bir biçimde konuşmaya başlamışlar. iyiler, ya bu adam bizim tarafımızda olmasın kötülük ile savaşımızda ona nasıl güvenicez olmaz derken; kötüler, adam akıllı fesat düşüncelere sahip bile değil bizimle işi olmaz bunun diyerek dışlamışlar.
peki herkesin kesin bir çizgiyle ayrıldığı bu hayatta javier pena nasıl olmuştu da gri bir renge sahip olmuş? bir çok evre, çıkılan basamak, yaşanılan hayat ama en önemlisi bir kadın. o hayatındayken her şey dupduru ve güzel geliyormuş pena'ya. siyahların peşinden koşuyor, her bir kötülüğün cezasını sonsuzluk ateşinin içine atıyormuş. bitmek bilmez savaşın gururlu temsilcisi imiş.
sonra bir gün gitmiş kadın. yok olmuş. pena hiçbir iz bulamamış, anlamlandıramamış da bu trajedinin sebebini. kendini milkshake vermiş, sabahlara kadar kederden içiyormuş. işte o ara asil ajanlık işini de boşlamış. başlarım böyle dünyaya demiş. iyiliğin düsturunu kaybetmiş. ama yüreğinde bir yerde inanç olduğu için de kötü de olamamış.
bu sebeptendir ki ünlü ajan javier pena o günden sonra gri renkli yalnız bir adam olmuş.
insanlar şaşkın bir biçimde konuşmaya başlamışlar. iyiler, ya bu adam bizim tarafımızda olmasın kötülük ile savaşımızda ona nasıl güvenicez olmaz derken; kötüler, adam akıllı fesat düşüncelere sahip bile değil bizimle işi olmaz bunun diyerek dışlamışlar.
peki herkesin kesin bir çizgiyle ayrıldığı bu hayatta javier pena nasıl olmuştu da gri bir renge sahip olmuş? bir çok evre, çıkılan basamak, yaşanılan hayat ama en önemlisi bir kadın. o hayatındayken her şey dupduru ve güzel geliyormuş pena'ya. siyahların peşinden koşuyor, her bir kötülüğün cezasını sonsuzluk ateşinin içine atıyormuş. bitmek bilmez savaşın gururlu temsilcisi imiş.
sonra bir gün gitmiş kadın. yok olmuş. pena hiçbir iz bulamamış, anlamlandıramamış da bu trajedinin sebebini. kendini milkshake vermiş, sabahlara kadar kederden içiyormuş. işte o ara asil ajanlık işini de boşlamış. başlarım böyle dünyaya demiş. iyiliğin düsturunu kaybetmiş. ama yüreğinde bir yerde inanç olduğu için de kötü de olamamış.
bu sebeptendir ki ünlü ajan javier pena o günden sonra gri renkli yalnız bir adam olmuş.
devamını gör...
kırmızı pazartesi
gabriel garcia marquez tarafından yazılan, kitabın başında sonunu anlatmasına rağmen okunmaya değer kılan bir akıcılıkla, o merak ögesini en güzel şekilde yansıtmış bize.
biraz da spoilerle anlatacak olursam eğer;
işleneceğinin herkesce bilindiği halde kimsenin bir şey yapmadığı küçük bir kasabada insanların basiretlerinin nasıl bağlandığını, başından sonu belli olan bir susuşun cinayetini soğukkanlılıkla anlatmış bize marquez. santiago nasar'ın ölüme gidişini diğer karakterlerle beraber resmen yaşadım.. ve sürekli uyarmak geldi, çaresiz kaldım, susmasınlar istedim,bitmesin istedim.
bir solukta okunacak muhteşem kitaplardan bir tanesi.
ve joker'in bir repliğini anımsattı bana marquez;
"her şey bir plana göre gittiğinde kimse paniklemiyor. plan korkunç olsa bile..."
biraz da spoilerle anlatacak olursam eğer;
işleneceğinin herkesce bilindiği halde kimsenin bir şey yapmadığı küçük bir kasabada insanların basiretlerinin nasıl bağlandığını, başından sonu belli olan bir susuşun cinayetini soğukkanlılıkla anlatmış bize marquez. santiago nasar'ın ölüme gidişini diğer karakterlerle beraber resmen yaşadım.. ve sürekli uyarmak geldi, çaresiz kaldım, susmasınlar istedim,bitmesin istedim.
bir solukta okunacak muhteşem kitaplardan bir tanesi.
ve joker'in bir repliğini anımsattı bana marquez;
"her şey bir plana göre gittiğinde kimse paniklemiyor. plan korkunç olsa bile..."
devamını gör...
olası bir leopar saldırısında yapılacaklar
başlığı açan yazarımızın dediği gibi ağaca çıkın. leoparlar avlarını ağaçta daha büyük bir keyifle yerlermiş.
devamını gör...
bir kedinin öğrenmesi gereken şeyler
genel olarak kedilerin hepsi en az bir bilgide uzmanlaştıklarını düşünüyorum. bazıları sanki meslek öğrenir gibi kendini o konuda geliştiriyorlar.
kimisi yerde yuvarlanmakta ve sevimli hareketler yapmakta uzmanlaşmışken, bir diğeri kelebek, sinek vb. uçan canlıları yakalama konusunda uzman. bir başkası tek zıplamada dolap üzerine çıkmak konusunda uzmanken, bir öteki iki ayak üzerinde durup elleriyle bir şeyler istemek konusu üzerinden ilerlemiş. yani olay bence kedisine göre değişiyor.
ben buradan abimin kedisine seslenmek istiyorum. gayet donanımlı, kendini geliştirmiş, eğitimli ve aklı başında bir sarman olarak senden memnunuz fakat mesela insan kulağının yenmeyecek bir şey olduğunu öğrenmen lazım artık.
kulağımı yalayıp ısırmaya başladığında seni sırtımdan almamın sebebi bu işte. yoksa cidden kişisel değil.
not: bir de ters ters bakıyor neden ağzımdan aldın kulağı diye. sanki kulak onunmuş da elinden rızkını almışım gibi davranıyor.
kimisi yerde yuvarlanmakta ve sevimli hareketler yapmakta uzmanlaşmışken, bir diğeri kelebek, sinek vb. uçan canlıları yakalama konusunda uzman. bir başkası tek zıplamada dolap üzerine çıkmak konusunda uzmanken, bir öteki iki ayak üzerinde durup elleriyle bir şeyler istemek konusu üzerinden ilerlemiş. yani olay bence kedisine göre değişiyor.
ben buradan abimin kedisine seslenmek istiyorum. gayet donanımlı, kendini geliştirmiş, eğitimli ve aklı başında bir sarman olarak senden memnunuz fakat mesela insan kulağının yenmeyecek bir şey olduğunu öğrenmen lazım artık.
kulağımı yalayıp ısırmaya başladığında seni sırtımdan almamın sebebi bu işte. yoksa cidden kişisel değil.
not: bir de ters ters bakıyor neden ağzımdan aldın kulağı diye. sanki kulak onunmuş da elinden rızkını almışım gibi davranıyor.
devamını gör...
