öğretmenlerin kürtçe tabela önünde hareket çekmeleri
bugün de başkası adına utandık. işin kötüsü bu insanlar eğitimci...
devamını gör...
cehalet mutluluktur
sıkça kullanılan bir önerme, genelleme.
ingilizce’deki (bkz: ignorance is bliss) önermesinin türkçe çevirisidir aynı zamanda.
kullanan kişinin hayata karşı karamsar bir bakış açısı olduğunu gösterir. çünkü bir seviyeden sonra edinilecek yeni bilgilerin ancak taşıması zor yük, acı, boşluk veya anlamsızlık getireceğine inanmaktadır. tabii bir de kendisinin cahil olmadığına.
karşıt görüşlüler ise şöyle cevap verebilir:
eğer cehalet mutluluksa neden etraf mutlu insanlarla dolu değil? - stephen fry
ilk önermeyi savunan kişi buna “cahilin mutsuzluğuyla benim mutsuzluğum bir mi” diyebilir tabii, ama kim karar verebilir ki bu sorunun doğru cevabına? ne bilge olan cahilin mutsuzluğunu bilir, ne cahil olan bilgenin.
edit: ayrıca (bkz: dunning-kruger etkisi). birebir olmasa da “biliyor olma hissi” veya özgüvenin mutluluk getirdiğini varsayarsak oldukça ilişkili bir etki
ingilizce’deki (bkz: ignorance is bliss) önermesinin türkçe çevirisidir aynı zamanda.
kullanan kişinin hayata karşı karamsar bir bakış açısı olduğunu gösterir. çünkü bir seviyeden sonra edinilecek yeni bilgilerin ancak taşıması zor yük, acı, boşluk veya anlamsızlık getireceğine inanmaktadır. tabii bir de kendisinin cahil olmadığına.
karşıt görüşlüler ise şöyle cevap verebilir:
eğer cehalet mutluluksa neden etraf mutlu insanlarla dolu değil? - stephen fry
ilk önermeyi savunan kişi buna “cahilin mutsuzluğuyla benim mutsuzluğum bir mi” diyebilir tabii, ama kim karar verebilir ki bu sorunun doğru cevabına? ne bilge olan cahilin mutsuzluğunu bilir, ne cahil olan bilgenin.
edit: ayrıca (bkz: dunning-kruger etkisi). birebir olmasa da “biliyor olma hissi” veya özgüvenin mutluluk getirdiğini varsayarsak oldukça ilişkili bir etki
devamını gör...
misafirin günlerce kalması
misafirin iyisi gelir geçer bir kuş gibi
misafirin kötüsüyse oturur baykuş gibi.
misafirin kötüsüyse oturur baykuş gibi.
devamını gör...
öldürmeyip süründüren şeyler
belirsizlik.
devamını gör...
iltifat mı hakaret mi olduğu belli olmayan cümleler
devamını gör...
10 yıl önceki kendimize söylemek istediklerimiz
ben söylerim de o anlar mı bilemem.
devamını gör...
bir evin huzurlu olduğunu gösteren detay
bir evde ki anne huzurlaysa o ev huzurunda ötesinde, cennetten bir köşedir.
devamını gör...
alberobello kasabası
italya'nın puglia bölgesi’nde yer alan alberobella kasabası bildiğimiz italyan kasabaları gibi deniz kıyısında olmayıp otantik bir havaya sahiptir. küçük, beyaz ve koniye benzeyen trulli evleriyle ünlüdür ve bir masal kasabasını andırır. evlerin konik şekillerde olması bizdeki harran evlerine benzetilir.
1797'de napoli kralı ıv. ferdinand bu kasabaya “kraliyet şehri” unvanı vermiş. kasaba 1996’da unesco tarafından dünya mirası listesine girmiş.
şimdi trulli evleri hakkında birkaç bilgi verelim;
evlerin duvarları beyaz ve gri renklerle harmanlanmış olup taşların arasında harç bulunmamaktadır.
duvarların harçsız yapılmasının nedeni de bir rivayete dayanıyor. rivayet şöyle ki; dönemin hükümdarı kendisinden izinsiz yerleşim yeri kurmayı yasakladığı için halkı yüksek vergiye tabi tutuyor ve halk da yüksek vergiyi ödemek yerine harçsız duvarlara sahip evini yıkıyor. ortada sadece dört duvar kalınca da vergiyi ödemekten kurtuluyor.*
tabi böyle kalmamış, gel zaman git zaman evler sağlamlaştırılmış ve günümüze kadar uzanmış.
evlerin çatılarında yer alan farklı sembollere bakarak evlerin içerisinde yaşayan insanların mesleklerini anlaşılabiliyor. örneğin büyücü, din adamı gibi insanların evlerinin sembolleri birbirinden farklı oluyor.
kendi halinde tatlı bir kasaba olan alberobello kasabası şimdilerde turistlere ev sahibi yapmaktadır.




görsel ve bilgi kaynağı: alberobello alberobelloo
1797'de napoli kralı ıv. ferdinand bu kasabaya “kraliyet şehri” unvanı vermiş. kasaba 1996’da unesco tarafından dünya mirası listesine girmiş.
şimdi trulli evleri hakkında birkaç bilgi verelim;
evlerin duvarları beyaz ve gri renklerle harmanlanmış olup taşların arasında harç bulunmamaktadır.
duvarların harçsız yapılmasının nedeni de bir rivayete dayanıyor. rivayet şöyle ki; dönemin hükümdarı kendisinden izinsiz yerleşim yeri kurmayı yasakladığı için halkı yüksek vergiye tabi tutuyor ve halk da yüksek vergiyi ödemek yerine harçsız duvarlara sahip evini yıkıyor. ortada sadece dört duvar kalınca da vergiyi ödemekten kurtuluyor.*
tabi böyle kalmamış, gel zaman git zaman evler sağlamlaştırılmış ve günümüze kadar uzanmış.
evlerin çatılarında yer alan farklı sembollere bakarak evlerin içerisinde yaşayan insanların mesleklerini anlaşılabiliyor. örneğin büyücü, din adamı gibi insanların evlerinin sembolleri birbirinden farklı oluyor.
kendi halinde tatlı bir kasaba olan alberobello kasabası şimdilerde turistlere ev sahibi yapmaktadır.




görsel ve bilgi kaynağı: alberobello alberobelloo
devamını gör...
ingilizceden sonra öğrenilmesi gereken dil
tabi ki javascript
devamını gör...
sıfır takipçisi olan bir yazarı ciddiye almak
takipe takip. hashtag takip diye başlık açılırsa şaşırtmayacak başlık. yav iki dakka rahat durun dedirten durum
devamını gör...
dinlerin tek cümlelik özeti
amacından sapalı yıllar olan cehalet kaynağı
devamını gör...
normal sözlük yazarlık rütbeleri
memati ne ya memati ne?
hani beni tanımasalar bilmeseler tamam diyecegim ama eti puf yiyen insanım ben! ne demek memati.
hani beni tanımasalar bilmeseler tamam diyecegim ama eti puf yiyen insanım ben! ne demek memati.
devamını gör...
mağara alegorisi
platon'un "devlet" adlı eserinde değindiği alegori. hakkında birkaç şey söylemek isterim:
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
devamını gör...
street hoop
atari salonunda oynaması müthiş keyifli oyunlardan biri.
çünkü kapışma olayı var!


bu oyun, 3'e 3 oynanan bir sokak basketbolu oyunu.
ülkeler var;
abd, fransa, italya, tayvan, çin, japonya, ingiltere, almanya, ispanya ve güney kore...
bunlardan birini seçiyorsun, oyuna başlamadan önce.
oyundaki güç sıralaması ise ilginç.
tayvan en güçlü takım olarak bilinir mesela. hızlıdır, üçlükleri iyidir.
sonra fransa gelir. fransa'nın da üçlükleri çok iyidir.
abd'yi bu iki takımın arkasına alabiliriz rahatlıkla. hızı çok iyi değil, üçlük olayı tamamen şans... ama pota altında ve bloklarda çok iyi.
diğer takımlar pek tercih edilmezler.
ben hep abd'yi seçerdim, biriyle oynarken.
çünkü mevzuyu kolaylaştırmak isteyen tipler, tayvan ve fransa'yı seçerlerdi hep.
üçlük ata ata maçı kazanacaklarını zannederler.. hehehe..
ben abd ile imanlarını gevretirdim her seferinde.
2'şer dakikalık 2 devre oynuyorsun ve maçı kazanman şart.
yenilirsen ya da berabere kalırsan, maçı kaybetmiş sayılıyorsun. sonra gelsin yeni jeton.
oyunun renkleri, grafikleri falan bence mükemmel.
seslendirme ve efektler de muazzam.
olsa da oynasak şimdi...
çünkü kapışma olayı var!


bu oyun, 3'e 3 oynanan bir sokak basketbolu oyunu.
ülkeler var;
abd, fransa, italya, tayvan, çin, japonya, ingiltere, almanya, ispanya ve güney kore...
bunlardan birini seçiyorsun, oyuna başlamadan önce.
oyundaki güç sıralaması ise ilginç.
tayvan en güçlü takım olarak bilinir mesela. hızlıdır, üçlükleri iyidir.
sonra fransa gelir. fransa'nın da üçlükleri çok iyidir.
abd'yi bu iki takımın arkasına alabiliriz rahatlıkla. hızı çok iyi değil, üçlük olayı tamamen şans... ama pota altında ve bloklarda çok iyi.
diğer takımlar pek tercih edilmezler.
ben hep abd'yi seçerdim, biriyle oynarken.
çünkü mevzuyu kolaylaştırmak isteyen tipler, tayvan ve fransa'yı seçerlerdi hep.
üçlük ata ata maçı kazanacaklarını zannederler.. hehehe..
ben abd ile imanlarını gevretirdim her seferinde.
2'şer dakikalık 2 devre oynuyorsun ve maçı kazanman şart.
yenilirsen ya da berabere kalırsan, maçı kaybetmiş sayılıyorsun. sonra gelsin yeni jeton.
oyunun renkleri, grafikleri falan bence mükemmel.
seslendirme ve efektler de muazzam.
olsa da oynasak şimdi...
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
evernevergreen geldi tam oldu
ortalık biraz toz duman, gözler buğulu
pek atışmaya alışık olmasanda
kolla kendini laflar geliyor sağlı sollu.
ortalık biraz toz duman, gözler buğulu
pek atışmaya alışık olmasanda
kolla kendini laflar geliyor sağlı sollu.
devamını gör...
tanışır tanışmaz sataşmaya başlayan insanlar
tanışıklık durumu fazla ileriye gittiğinde daha da beter olacağından ötürü vakit kaybetmeden şutlanması gereken insandır.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
kafa radyonun nerde olduğunu dün gördüm.
oda bir moderatör sayesinde.
dünden beri kendime gülüyorum.
oda bir moderatör sayesinde.
dünden beri kendime gülüyorum.
devamını gör...
brodie raporu
bir jorge louis borges kitabıdır.
borges bir okuldur. mezun olma ihtimalimizin olmadığı ama bunu istemeyi bile aklınızdan geçirmeyeceğiniz bir okul.
borges karanlık bir kütüphaneye aydınlık gözleri ile ışık saçan bir edebiyat tanrısıdır. borges bir yol göstericidir. borges korku dolu gözleriyle fırtınanın ortasında bir umut arayan yitik denizcilere soluk aldıran bir deniz feneridir. borges hayalimizdeki cenneti kurgulayan bir kurtarıcıdır. borges kitapların kağıt parçaları olarak kalmasına müsade etmeyen bir ruhun üfleyicisidir.
borges okumak düşsel bir seyahat esnasında kaybolup kendini bulmaktır. borges okumak metrelerce altına dalıp okyanusun, nefes alabildiğini fark ettiğinde duyulan mutluluktur. karanlık bir gecede korku içinde dolanırken bir ormanda kapısındaki huzurlu ışığın altında oynayan çocuklar olan bir eve rastlamaktır borges okumak. borges okumak kalabalık bir caddede kimsesizliğinizi iliklerinize kadar hissederken eski bir dosta rastlamaktır. borges okumak yıllar önce kaybolduğunu sanıp ardından günlerce üzüntü çektiğiniz eski bir oyuncağınıza rast gelmektir beklenmedik bir anda. bunların hepsidir borges okumak, belki de hiçbiri değildir.
bu yazdıklarımın hepsini 11 kez yaşayabilirsiniz bu kitapla.
borges bir okuldur. mezun olma ihtimalimizin olmadığı ama bunu istemeyi bile aklınızdan geçirmeyeceğiniz bir okul.
borges karanlık bir kütüphaneye aydınlık gözleri ile ışık saçan bir edebiyat tanrısıdır. borges bir yol göstericidir. borges korku dolu gözleriyle fırtınanın ortasında bir umut arayan yitik denizcilere soluk aldıran bir deniz feneridir. borges hayalimizdeki cenneti kurgulayan bir kurtarıcıdır. borges kitapların kağıt parçaları olarak kalmasına müsade etmeyen bir ruhun üfleyicisidir.
borges okumak düşsel bir seyahat esnasında kaybolup kendini bulmaktır. borges okumak metrelerce altına dalıp okyanusun, nefes alabildiğini fark ettiğinde duyulan mutluluktur. karanlık bir gecede korku içinde dolanırken bir ormanda kapısındaki huzurlu ışığın altında oynayan çocuklar olan bir eve rastlamaktır borges okumak. borges okumak kalabalık bir caddede kimsesizliğinizi iliklerinize kadar hissederken eski bir dosta rastlamaktır. borges okumak yıllar önce kaybolduğunu sanıp ardından günlerce üzüntü çektiğiniz eski bir oyuncağınıza rast gelmektir beklenmedik bir anda. bunların hepsidir borges okumak, belki de hiçbiri değildir.
bu yazdıklarımın hepsini 11 kez yaşayabilirsiniz bu kitapla.
devamını gör...

