regl
twitter'a, sözlüğe, instagrama duyurmadan da aylık döngümü sorunsuz yaşayabiliyorum. sürekli konuşmaya mecbur değilsiniz yani sıktı çünkü. vücutta gerçekleşen normal bir olay. sindirmek tuvalete gitmek gibi. ne ayıplayıp ezikçe bir şeymiş gibi muhabbetini yapın ne de insanlara saldıran bir tavırla yüceltin.
devamını gör...
bütün çaylaklara artı oy vermek
çaylak- yazar ayrımı yapmadan okursun. okuduklarında kayde değer bulduklarını oylar daha çok beğendiklerini favorilersin. oylamak için okumadan veya beğenmeden artı oy vermeyi doğru bulmuyorum. bana yapılması da hoşuma gitmiyor.
devamını gör...
düşün ki kedin bunu okuyor
ben dışında herkesi darp etmekten vazgeç artık. yabancılar illa düşman olacak diye bir kaide yok.hem öyle bir ihtimal olsa ben senin yarım metre yakınından bile geçirtir miydim şeko?
devamını gör...
babayla girilen diyaloglar
kavga vardır ve yok olası vicdanım haklı tarafı tutmaktadır;
-annem haklı baba.
+seni annen mi doğurdu? ne diye tutuyorsun onun tarafını?
-!..
beni annem mi doğurdu? vay be!
önca yıldan sonra ya denizatı olduğumuzu öğrendim ya da üvey evladım.
-annem haklı baba.
+seni annen mi doğurdu? ne diye tutuyorsun onun tarafını?
-!..
beni annem mi doğurdu? vay be!
önca yıldan sonra ya denizatı olduğumuzu öğrendim ya da üvey evladım.
devamını gör...
continuum
aksiyon ve macera dolu bir bilim kurgu dizisi. sürükleyici bir yapım.
idama mahkum edilen insanların mahkemenin olduğu esnada garip bir şekilde ortadan kaybolmasıyla gelişen olayları anlatıyor.
idama mahkum edilen insanların mahkemenin olduğu esnada garip bir şekilde ortadan kaybolmasıyla gelişen olayları anlatıyor.
devamını gör...
moderasyon konuşuyor
hele minnoşlar. ne güzel anlatıyorlar bıcır bıcır.
devamını gör...
ateşin insan evrimine etkileri
konuya ilgisi olanların okuması gerekendir.
ateş, insanın evriminde çok büyük bir öneme sahiptir. öncelikle sizlerle ateşin geçmişine bir göz atalım:
şimdiye kadar keşfedilmiş olan en eski ateş kalıntısı günümüzden 476 milyon yıl önce, karaları işgal eden bitkilerin yandığı orta ordovisyen dönem'e aittir. bu tarih önemlidir, çünkü bu zamanlardan önce atmosferdeki oksijen oranı oldukça düşüktü ve yanmaya kolay kolay izin vermiyordu. zaten karalarda da yoğun bir yanıcı madde birikintisi olmadığından, alevli yanma tepkimesine pek rastlanmıyordu. ancak ne zaman ki karalar bitkiler tarafından işgal edilmeye başladı ve oksijen oranları %13 ve üzerine ulaştı, işte o zaman bildiğimiz anlamıyla alevli tepkimeler ve hatta geniş alanlara yayılan yangınların izlerine rastlamaya başladık. keşfedilen ilk geniş çapta yangın kalıntısı, günümüzden 420 milyon yıl öncesine, geç silüryen devre aittir. bu zamanlardan sonra ise her dönemde yanma tepkimesi görülebilmiştir.
tarih sahnesine oldukça geç evrimleşmiş bir tür olarak çıkan insanlar ise, ateşi bilinçli olarak kontrol altına alabilmiş tek türdür. bu da ateşi bizler için daha anlamlı yapmaktadır. diğer türlerde ateşle birlikte evrimleşme söz konusu olabilse de, ateşi bilinçli kontrol edebilen başka bir hayvan türü tespit edilememiştir. örneğin avusturalyalı ateş şahini, yangın kavramının bilincindedir ve özellikle yangın olan bölgelerde, alevlerden kaçan hayvanları avlayarak beslenir. abd'de bolca bulunan uzun yapraklı çam gibi bitkiler, tohumları alev almaksızın çimlenemez. dolayısıyla yangınlar, bir yandan birçok canlıyı yok ederken, bir diğer yandan evrimsel süreçte sıklıkla gördüğümüz yangınla paralel bir evrim geçirmiş canlıları hayata bağlamaktadır. ancak hiçbir tür, yemek hazırlamadan tarıma, avcılardan korunmaktan avlanmaya, maddeleri işlemekten sağlığa, kimyasal çalışmalardan ısınmaya, dini kavramlardan mağara resimlerine, sanata, felsefeye ve daha nice konuya dahil ettiğimiz ateşi, biz insanlar kadar kapsamlı olarak algılayamaz ve kullanamaz. bu da, beynimizin evriminin önemli sonuçlarından biridir.
burada anlattığımız gibi, ateşi birçok farklı iş için kullanmaktayız. bunlara burada girerek sizleri sıkmak istemiyoruz, zaten ne amaçlarla kullanıldığını gayet iyi bilmektesinizdir. ancak burada bahsetmek istediğimiz, insan türlerinin evrimlerinin hangi noktasında ateşi kontrol altına alabildiğidir.
ne yazık ki bu konuda kesin bir yargı bulunmamaktadır. en net bulgularla konuşacak olursak, ateş günümüzden 400.000 yıl kadar önce homo erectus tarafından kontrol altına alınmıştır. 125.000 yıl kadar önce ise, birçok farklı insan türünün net bir şekilde ateşi kontrol edebildiğini biliyoruz. ancak bazı bilim insanları, ateşin kontrolünün 1.7 milyon yıl kadar öncesine gittiğini iddia etmektedirler. açıkçası bu iddialar çoğunlukla çürütülmüş veya yalanlanmıştır, çünkü bu dönemlere ait ateşin kontrolüne dair bulgular ya aşırı belirsizdir ya da düzmecedir. dolayısıyla bilim camiası bu konuda oldukça hassas ve titiz çalışmaktadır. küçük çapta bile olsa yangınlar çok yaygın ve aşırı sık olan olaylar olarak araştırmacıların kafalarını karıştırabilecek birçok iz arkada bırakabilmektedirler. önemli olan bu izlerden hangilerinin gerçekten kontrollü bir ateşe ait olduğunu tespit edebilmektir.
ateşin kontrolüne dair bulgular kesin olmadığı için, bu konudaki tartışmalara burada pek fazla girmeyeceğiz. ancak kabaca 400.000 yıl kadar önce, daha ortada homo sapiens türüne, yani bize ait hiçbir iz yokken atalarımızın ateşi kontrol altına aldığını söyleyebiliriz. peki bu bizim evrimimizi nasıl etkiledi? ateşi kontrol etmenin evrimimiz ile alakası nedir?
ateşin kontrolünün ilk etkilerinin davranışsal olduğu düşünülmektedir. çünkü kontrollü bir ateş, insanların diledikleri zaman ışık yaratabilmeleri anlamına gelmektedir. böylece gündüzcül (gündüz avlanan) bir hayvan türü olan insan, aktivitelerini gün ışığı ile sınırlandırmak zorunda kalmamaya başlamıştır. üstelik eskiden korktuğu avcılarının (yırtıcı kediler gibi) ve rahatsız edici misafirlerin (birçok böcek ve omurgasız türü) ateşten korkarak uzak durduğunun keşfi, insana çok ciddi bir evrimsel avantaj sağlamaya başlamıştır.
tüm bunlar bir yana ateş, insanın giderek etçilleştiği (baskın meyvecil diyetten, etçile kayan hepçil bir diyete geçtiği) ve bu sebeple beyin evrininin hızlandığı bir dönemde, sindirimi zor olan besinlerini pişirmesine yaramıştır. beslenme tipinin değişmesi, bir türün evrimsel değişimine etki eden en önemli özelliklerden biridir. hele ateşte pişen bir yemekte özellikle nişastaya dayalı karbonhidratlar bulunuyorsa, ateşin etkisiyle bu kimyasallar parçalanır ve insanlar bu ürünleri çok daha kolay sindirebilirler. bu sayede çok daha verimli ve yüksek bir enerji kaynağı elde etmiş olurlar. işte bu sebeple de evrimsel ekonomilerine ciddi katkılar sağlamış olurlar. yani evrimsel patikaları, hiç beklenmedik bir şekilde değişmeye başlar.
burada yanlış bir anlaşılma da sıklıkla yapılmaktadır: sanki ateşin kontrolü ve yemeklerimizi pişirmemiz, sadece et ürünleri ile alakalı bir durummuş gibi lanse edilmektedir. bu, ciddi bir hatadır. az önce belirttiğimiz yazımızda da sıklıkla vurguladığımız gibi insan türleri, evrimsel süreç içerisinde meyvecil bir diyetten ete ağırlık veren omnivor (hepçil) bir diyete geçmiş olsalar bile bu, yeşil beslenmeden uzak durdukları veya bu tip beslenmenin sona erdiği anlamına gelmemektedir. tam tersine, ateşin kontrolü sayesinde yüz binlerce ve milyonlarca yıldır sindiremedikleri bazı bitkisel ürünleri tüketebilmeye başlamışlardır. çünkü daha basit şekerler ve karbonhidratlardan oluşan çiçekleri, tohumları ve etli meyveleri sindirebilsek de; özellikle ham selüloz içeren bitki gövdeleri, yetişkin yapraklar, genişlemiş kökler ve bitki tüberlerini apandiksimiz evrimsel süreçte köreldiği için sindirememekteydik. ancak ateş sayesinde bu bitki kısımlarını pişirerek selülozu kısmen de olsa parçalayabilmeye ve bir miktar sindirebilmeye başladık (halen de ateş olmadan sindiremeyiz). üstelik ham haliyle zehirli olan bazı tohumlar ve bitki kısımları, ateşte pişirme sayesinde zehirsiz hale getirilebilmeye başladı. bu da diyetimize ciddi anlamda etki etti ve evrimsel sürecimize adeta yön verdi.
bazı bilim insanları ateşin insan beyninin evrimine etki etmediğini iddia etseler de, evrimsel biyologların ezici bir çoğunluğu bunun doğru olmadığını, ateşin beslenmemizi doğrudan etkilediğini, beslenmemizin de evrimsel değişimimizi doğrudan etkilediğini, bu yüzden de ateşin evrimimizde çok önemli bir rolü olduğunu belirtmektedirler. öyle ki, beslenme tipimizin değişmesi sebebiyle sadece beynimiz irileşmekle kalmadı (tabii ki bundaki tek sebep beslenme etkisi deği), aynı zamanda yüz ve çene yapımız da değişmeye başladı. vücudumuzdaki en belirgin körelmiş organlar olan 20 yaş dişlerimizin varlığı bile , bu durumu göstermeye yetmektedir.
tüm hatlarıyla baktığımızda, ateşin insan evrimi için oldukça önemli olduğunu görmek mümkündür. diyetimizi etkilemediğini varsaysak bile, davranışsal olarak çok ciddi etkileri olduğunu, dolayısıyla evrimsel avantajlarımıza doğrudan etki ettiğini söylememiz hiç hatalı olmayacaktır.
kaynak
ateş, insanın evriminde çok büyük bir öneme sahiptir. öncelikle sizlerle ateşin geçmişine bir göz atalım:
şimdiye kadar keşfedilmiş olan en eski ateş kalıntısı günümüzden 476 milyon yıl önce, karaları işgal eden bitkilerin yandığı orta ordovisyen dönem'e aittir. bu tarih önemlidir, çünkü bu zamanlardan önce atmosferdeki oksijen oranı oldukça düşüktü ve yanmaya kolay kolay izin vermiyordu. zaten karalarda da yoğun bir yanıcı madde birikintisi olmadığından, alevli yanma tepkimesine pek rastlanmıyordu. ancak ne zaman ki karalar bitkiler tarafından işgal edilmeye başladı ve oksijen oranları %13 ve üzerine ulaştı, işte o zaman bildiğimiz anlamıyla alevli tepkimeler ve hatta geniş alanlara yayılan yangınların izlerine rastlamaya başladık. keşfedilen ilk geniş çapta yangın kalıntısı, günümüzden 420 milyon yıl öncesine, geç silüryen devre aittir. bu zamanlardan sonra ise her dönemde yanma tepkimesi görülebilmiştir.
tarih sahnesine oldukça geç evrimleşmiş bir tür olarak çıkan insanlar ise, ateşi bilinçli olarak kontrol altına alabilmiş tek türdür. bu da ateşi bizler için daha anlamlı yapmaktadır. diğer türlerde ateşle birlikte evrimleşme söz konusu olabilse de, ateşi bilinçli kontrol edebilen başka bir hayvan türü tespit edilememiştir. örneğin avusturalyalı ateş şahini, yangın kavramının bilincindedir ve özellikle yangın olan bölgelerde, alevlerden kaçan hayvanları avlayarak beslenir. abd'de bolca bulunan uzun yapraklı çam gibi bitkiler, tohumları alev almaksızın çimlenemez. dolayısıyla yangınlar, bir yandan birçok canlıyı yok ederken, bir diğer yandan evrimsel süreçte sıklıkla gördüğümüz yangınla paralel bir evrim geçirmiş canlıları hayata bağlamaktadır. ancak hiçbir tür, yemek hazırlamadan tarıma, avcılardan korunmaktan avlanmaya, maddeleri işlemekten sağlığa, kimyasal çalışmalardan ısınmaya, dini kavramlardan mağara resimlerine, sanata, felsefeye ve daha nice konuya dahil ettiğimiz ateşi, biz insanlar kadar kapsamlı olarak algılayamaz ve kullanamaz. bu da, beynimizin evriminin önemli sonuçlarından biridir.
burada anlattığımız gibi, ateşi birçok farklı iş için kullanmaktayız. bunlara burada girerek sizleri sıkmak istemiyoruz, zaten ne amaçlarla kullanıldığını gayet iyi bilmektesinizdir. ancak burada bahsetmek istediğimiz, insan türlerinin evrimlerinin hangi noktasında ateşi kontrol altına alabildiğidir.
ne yazık ki bu konuda kesin bir yargı bulunmamaktadır. en net bulgularla konuşacak olursak, ateş günümüzden 400.000 yıl kadar önce homo erectus tarafından kontrol altına alınmıştır. 125.000 yıl kadar önce ise, birçok farklı insan türünün net bir şekilde ateşi kontrol edebildiğini biliyoruz. ancak bazı bilim insanları, ateşin kontrolünün 1.7 milyon yıl kadar öncesine gittiğini iddia etmektedirler. açıkçası bu iddialar çoğunlukla çürütülmüş veya yalanlanmıştır, çünkü bu dönemlere ait ateşin kontrolüne dair bulgular ya aşırı belirsizdir ya da düzmecedir. dolayısıyla bilim camiası bu konuda oldukça hassas ve titiz çalışmaktadır. küçük çapta bile olsa yangınlar çok yaygın ve aşırı sık olan olaylar olarak araştırmacıların kafalarını karıştırabilecek birçok iz arkada bırakabilmektedirler. önemli olan bu izlerden hangilerinin gerçekten kontrollü bir ateşe ait olduğunu tespit edebilmektir.
ateşin kontrolüne dair bulgular kesin olmadığı için, bu konudaki tartışmalara burada pek fazla girmeyeceğiz. ancak kabaca 400.000 yıl kadar önce, daha ortada homo sapiens türüne, yani bize ait hiçbir iz yokken atalarımızın ateşi kontrol altına aldığını söyleyebiliriz. peki bu bizim evrimimizi nasıl etkiledi? ateşi kontrol etmenin evrimimiz ile alakası nedir?
ateşin kontrolünün ilk etkilerinin davranışsal olduğu düşünülmektedir. çünkü kontrollü bir ateş, insanların diledikleri zaman ışık yaratabilmeleri anlamına gelmektedir. böylece gündüzcül (gündüz avlanan) bir hayvan türü olan insan, aktivitelerini gün ışığı ile sınırlandırmak zorunda kalmamaya başlamıştır. üstelik eskiden korktuğu avcılarının (yırtıcı kediler gibi) ve rahatsız edici misafirlerin (birçok böcek ve omurgasız türü) ateşten korkarak uzak durduğunun keşfi, insana çok ciddi bir evrimsel avantaj sağlamaya başlamıştır.
tüm bunlar bir yana ateş, insanın giderek etçilleştiği (baskın meyvecil diyetten, etçile kayan hepçil bir diyete geçtiği) ve bu sebeple beyin evrininin hızlandığı bir dönemde, sindirimi zor olan besinlerini pişirmesine yaramıştır. beslenme tipinin değişmesi, bir türün evrimsel değişimine etki eden en önemli özelliklerden biridir. hele ateşte pişen bir yemekte özellikle nişastaya dayalı karbonhidratlar bulunuyorsa, ateşin etkisiyle bu kimyasallar parçalanır ve insanlar bu ürünleri çok daha kolay sindirebilirler. bu sayede çok daha verimli ve yüksek bir enerji kaynağı elde etmiş olurlar. işte bu sebeple de evrimsel ekonomilerine ciddi katkılar sağlamış olurlar. yani evrimsel patikaları, hiç beklenmedik bir şekilde değişmeye başlar.
burada yanlış bir anlaşılma da sıklıkla yapılmaktadır: sanki ateşin kontrolü ve yemeklerimizi pişirmemiz, sadece et ürünleri ile alakalı bir durummuş gibi lanse edilmektedir. bu, ciddi bir hatadır. az önce belirttiğimiz yazımızda da sıklıkla vurguladığımız gibi insan türleri, evrimsel süreç içerisinde meyvecil bir diyetten ete ağırlık veren omnivor (hepçil) bir diyete geçmiş olsalar bile bu, yeşil beslenmeden uzak durdukları veya bu tip beslenmenin sona erdiği anlamına gelmemektedir. tam tersine, ateşin kontrolü sayesinde yüz binlerce ve milyonlarca yıldır sindiremedikleri bazı bitkisel ürünleri tüketebilmeye başlamışlardır. çünkü daha basit şekerler ve karbonhidratlardan oluşan çiçekleri, tohumları ve etli meyveleri sindirebilsek de; özellikle ham selüloz içeren bitki gövdeleri, yetişkin yapraklar, genişlemiş kökler ve bitki tüberlerini apandiksimiz evrimsel süreçte köreldiği için sindirememekteydik. ancak ateş sayesinde bu bitki kısımlarını pişirerek selülozu kısmen de olsa parçalayabilmeye ve bir miktar sindirebilmeye başladık (halen de ateş olmadan sindiremeyiz). üstelik ham haliyle zehirli olan bazı tohumlar ve bitki kısımları, ateşte pişirme sayesinde zehirsiz hale getirilebilmeye başladı. bu da diyetimize ciddi anlamda etki etti ve evrimsel sürecimize adeta yön verdi.
bazı bilim insanları ateşin insan beyninin evrimine etki etmediğini iddia etseler de, evrimsel biyologların ezici bir çoğunluğu bunun doğru olmadığını, ateşin beslenmemizi doğrudan etkilediğini, beslenmemizin de evrimsel değişimimizi doğrudan etkilediğini, bu yüzden de ateşin evrimimizde çok önemli bir rolü olduğunu belirtmektedirler. öyle ki, beslenme tipimizin değişmesi sebebiyle sadece beynimiz irileşmekle kalmadı (tabii ki bundaki tek sebep beslenme etkisi deği), aynı zamanda yüz ve çene yapımız da değişmeye başladı. vücudumuzdaki en belirgin körelmiş organlar olan 20 yaş dişlerimizin varlığı bile , bu durumu göstermeye yetmektedir.
tüm hatlarıyla baktığımızda, ateşin insan evrimi için oldukça önemli olduğunu görmek mümkündür. diyetimizi etkilemediğini varsaysak bile, davranışsal olarak çok ciddi etkileri olduğunu, dolayısıyla evrimsel avantajlarımıza doğrudan etki ettiğini söylememiz hiç hatalı olmayacaktır.
kaynak
devamını gör...
7 mart 2021 ziya selçuk'un istifa ettiği iddiası
artık bakanlar instagramdan istifa eder oldu.
devamını gör...
eski sevgiliye mesaj atmak için bahaneler
merhaba okan. nasılsın?
ya geçen hafta bakım ürünleri satan bi mağazadaydım. fransızlara ait. aşırı güzel ürünleri var, inanmazsın. bi ürünleri var mesela, ıslak makyaj öncesi kullanıyorsun, cilde ışıltı verip pürüzsüzleştiriyor. fiyatı 1400 lira ama bence fiyatını hak ediyor. bi serumları var, bir mantar türü ile son teknoloji hazırlanıyormuş, cildin savunma mekanizmasını güçlendiriyor. bana sorarsan bu ürünü bir tür askeri savunma sistemi olarak bile kullanmak mümkün. askerler mesela sürecek yüzüne, ciltlerinde savunma mekanizması güçlenecek, sonra kurşun isabet ederse falan koruyabilir diye düşünüyorum. böyle güzel ürünlerin sadece kadınlar için reklamını yapıyorlar, yanlış yapıyorlar. erkeklerin ihtiyacı yok mu? erkeklerin ciltleri önemi hak etmiyor mu?
yine de siz şanslısınız ya. mesela biz kadınlar günlük 21 farklı ürün sürüyoruz ama bebek poposu kıvamına gelmemiz zor. siz banyodan banyoya cildinizi temizliyorsunuz ama ciltleriniz genel anlamda müthiş görünüyor. sahiden inanılmaz varlıklarsınız. ya ne dicektim sana, o mağazadan çıkarken alarm çaldı tamam mı? çantamı aramak istediler, kabul etmedim, polis çağırdılar. sonra nasıl oldu hiç bilmiyorum, onları oraya kim koydu yemin ediyorum bilgim yok ama birkaç farklı ürün çıktı çantamdan. 8 ürün. ikisini cebime sokmuşlar oha. hâlâ şaşırıyorum aklıma geldikçe.
bir ara da biliyorsun yaşlı amcaları evlenme vaadi ile dolandıran biri zannetmişti müge anlı beni de programa çıkarmışlardı zorla. birkaç amca evet bu diyip yayına bağlanmıştı. o zamanlar ilişkimizi bu yanlış anlamayı sorgulamadan bitirmiştin. bu mağazanın yaptığı yanlış konusunda da arkamda duracağını düşünmüyorum. çünkü kimim ben? kimmmm. vur bana. al bu silahı sık topuklarıma. bir değerimin önemimin olmadığını biliyorum.
yine de iyi bir avukat olduğun için sana güvenerek mesaj yolluyorum. hakkımda dava açılmış, bu sefer kesin hapse girersin denildi. konuyla ilgili biraz konuşmak için sana geleyim mi? evde misin? aradım açmadın. haber bekliyorum. öpücük. mucuk mucuk.
ya geçen hafta bakım ürünleri satan bi mağazadaydım. fransızlara ait. aşırı güzel ürünleri var, inanmazsın. bi ürünleri var mesela, ıslak makyaj öncesi kullanıyorsun, cilde ışıltı verip pürüzsüzleştiriyor. fiyatı 1400 lira ama bence fiyatını hak ediyor. bi serumları var, bir mantar türü ile son teknoloji hazırlanıyormuş, cildin savunma mekanizmasını güçlendiriyor. bana sorarsan bu ürünü bir tür askeri savunma sistemi olarak bile kullanmak mümkün. askerler mesela sürecek yüzüne, ciltlerinde savunma mekanizması güçlenecek, sonra kurşun isabet ederse falan koruyabilir diye düşünüyorum. böyle güzel ürünlerin sadece kadınlar için reklamını yapıyorlar, yanlış yapıyorlar. erkeklerin ihtiyacı yok mu? erkeklerin ciltleri önemi hak etmiyor mu?
yine de siz şanslısınız ya. mesela biz kadınlar günlük 21 farklı ürün sürüyoruz ama bebek poposu kıvamına gelmemiz zor. siz banyodan banyoya cildinizi temizliyorsunuz ama ciltleriniz genel anlamda müthiş görünüyor. sahiden inanılmaz varlıklarsınız. ya ne dicektim sana, o mağazadan çıkarken alarm çaldı tamam mı? çantamı aramak istediler, kabul etmedim, polis çağırdılar. sonra nasıl oldu hiç bilmiyorum, onları oraya kim koydu yemin ediyorum bilgim yok ama birkaç farklı ürün çıktı çantamdan. 8 ürün. ikisini cebime sokmuşlar oha. hâlâ şaşırıyorum aklıma geldikçe.
bir ara da biliyorsun yaşlı amcaları evlenme vaadi ile dolandıran biri zannetmişti müge anlı beni de programa çıkarmışlardı zorla. birkaç amca evet bu diyip yayına bağlanmıştı. o zamanlar ilişkimizi bu yanlış anlamayı sorgulamadan bitirmiştin. bu mağazanın yaptığı yanlış konusunda da arkamda duracağını düşünmüyorum. çünkü kimim ben? kimmmm. vur bana. al bu silahı sık topuklarıma. bir değerimin önemimin olmadığını biliyorum.
yine de iyi bir avukat olduğun için sana güvenerek mesaj yolluyorum. hakkımda dava açılmış, bu sefer kesin hapse girersin denildi. konuyla ilgili biraz konuşmak için sana geleyim mi? evde misin? aradım açmadın. haber bekliyorum. öpücük. mucuk mucuk.
devamını gör...
susmayan araba alarmı
(bkz: öldürmeyip süründüren şeyler)
hele eviniz 5. kattaysa, apartmanda asansör yoksa ve sürekli dolu yağıyorsa. içim ürperiyor yine aynı kombinasyon olursa diye. kesin o gün 3 kilo vermisimdir.
hele eviniz 5. kattaysa, apartmanda asansör yoksa ve sürekli dolu yağıyorsa. içim ürperiyor yine aynı kombinasyon olursa diye. kesin o gün 3 kilo vermisimdir.
devamını gör...
şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler
doğrusu "şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler" şeklinde olan, sadrazam koca mehmet ragıp paşa'ya ait söz. "merd-i kıptî" de "çingenenin merdi" değil "çingenenin erkeği" demektir, farsça erkek anlamındaki "merd" kelimesidir kullanılan. sözün geçtiği gazeldeki kısım ise şöyledir:
"meyan-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun
şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler"
"meyan-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun
şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler"
devamını gör...
burcu biricik denince akla gelenler
ermişler.
devamını gör...
kitaplıkta olması utanç veren kitaplar
hakkındaki haberleri okur okur okumaz nefret ettiğim (bkz: hasan ali toptaş) kitabını kitaplığımdan aldım ve çöpe attım.
bol bol övülen yere göğe sığdırılamayan adamın kitabı orada gözümün önünde duramazdı, kimselere de vermezdim zaten.
bol bol övülen yere göğe sığdırılamayan adamın kitabı orada gözümün önünde duramazdı, kimselere de vermezdim zaten.
devamını gör...
lgbt
bunu bir hastalık, bir günah, bir ahlaksızlık olarak gören var ama lgbt'li olmak ne günahtır, ne hastalıktır, ne de ahlaksızlıktır. bu sonradan keyfi olarak tercih edilen bir yönelim değildir. doğuştan olan bir hormonal bir durumdur. buna günah diyenler, doğuştan olduğunu yani allahın öyle yarattığını bilmeleri gerek, buna ahlaksızlık diyenler kime göre, neye göre ahlaksızlık? asıl lgbt'li insanlara yapılan iğrenç ayrımcılıklar, kötü sözler, hakaretler, uygulanan fiziksel ve sözlü şiddetler ahlaksızlıktır, herkesin özel hayatı ve tercihleri sadece o kişiyi ilgilendirir. kimsenin aşkına kimse karışamaz.
devamını gör...
metiyonin
protein sentezini başlatan aminoasittir.
tek kodonludur.kodonu aug olarak bilinir.
atp'nin adenozil kısmını almasıyla genel metil verici olan s-adenozil metiyonin oluşur.
lizin ile birlikte karnitin yapısına katılır.
tek kodonludur.kodonu aug olarak bilinir.
atp'nin adenozil kısmını almasıyla genel metil verici olan s-adenozil metiyonin oluşur.
lizin ile birlikte karnitin yapısına katılır.
devamını gör...
bu şarkı aşka yazıldı
"iyileşmem vermem acımı. senden bir tek bu kaldı."
o zaman bu entry de aşka yazıldı. kalbimize kazınan bütün isimlere. *
dinlerken şöyle bir geriye doğru gittim içimde bir yer değil birçok yer yanmış. unutmuş muyum? hayır ama hepsi küllenmiş. uykusuz geçen her sabah güneş doğmuş. çektiğim her sanrı beni daha da güzelleştirmiş. bir bütün olmamışım hiç. ama bütün parçalar da bende değil mi? yapbozun bir parçası eksilse?.. unutsak o zaman asıl kaybederiz tamamlanma şansını. bu yüzden de "söndürmem sen yaktın, kalbimde açık yarasın kapatmam sen açtın." deyince cem adrian, haklısın üstat, iyileşmeyelim o zaman diyorum.
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
"ilhami abi sen soyle ben baska ilde miyim?"
devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
çocukluğumuzun geçtiği sokağa gidiyorum bazen,
hala bir yanım eksik
hatırlarsın iki katlı bir evimiz vardı
kapıdan adımını atar atmaz rutubet kokardı,
kırmızı boyalı duvarlar
merdivenleri aşardı.
parklar kahkahalarımızla inler
kediler oyunlarımızda hoplardı
saçlarınla oynar, ellerini severdim
gözlerin güven, sesin huzur verirdi
şimdi ne sesin var ne de nefesin
yakıyor yokluğunun ateşi
3 yıl gözlerimin önünde eridin
tutamadım ellerini
gözlerin karardı, nefesim kesildi.
bugün toprak selam verdi
yağmur yağdıktan sonra güzel kokmasının
meğer senmişsin sebebi
yokluğun her geçen gün büyüyor içimde
olmayan nefeslerin yakıyor yüreğimi
mezarına bile sarılamamak
yavaş yavaş tüketiyor bedenimi
saçlarım kısa gittiğinden beri
sigaralar ağzımda
bir yanım kara
yıllar geçti, yollar bitti
ve sen hala, aklımda...
dostum, bugün sen gideli 1 koca yıl daha doldu. içimdeki hasret büyüdü dağ oldu. bu yıl da gelemedim mezarına özür dilerim, affet beni. bundan seneler önce bugün ilk sigaramı yakmıştım, gidişinin şerefine. yine bu gece senin için içiyorum bu paketi. hayallerimiz ve ben sarılacağız bu gece. sen olmasan bile...
hala bir yanım eksik
hatırlarsın iki katlı bir evimiz vardı
kapıdan adımını atar atmaz rutubet kokardı,
kırmızı boyalı duvarlar
merdivenleri aşardı.
parklar kahkahalarımızla inler
kediler oyunlarımızda hoplardı
saçlarınla oynar, ellerini severdim
gözlerin güven, sesin huzur verirdi
şimdi ne sesin var ne de nefesin
yakıyor yokluğunun ateşi
3 yıl gözlerimin önünde eridin
tutamadım ellerini
gözlerin karardı, nefesim kesildi.
bugün toprak selam verdi
yağmur yağdıktan sonra güzel kokmasının
meğer senmişsin sebebi
yokluğun her geçen gün büyüyor içimde
olmayan nefeslerin yakıyor yüreğimi
mezarına bile sarılamamak
yavaş yavaş tüketiyor bedenimi
saçlarım kısa gittiğinden beri
sigaralar ağzımda
bir yanım kara
yıllar geçti, yollar bitti
ve sen hala, aklımda...
dostum, bugün sen gideli 1 koca yıl daha doldu. içimdeki hasret büyüdü dağ oldu. bu yıl da gelemedim mezarına özür dilerim, affet beni. bundan seneler önce bugün ilk sigaramı yakmıştım, gidişinin şerefine. yine bu gece senin için içiyorum bu paketi. hayallerimiz ve ben sarılacağız bu gece. sen olmasan bile...
devamını gör...

