çoğu kendini ateist zanneden insanın ve aklını biricik rehber edinen feylesofların, dini inançlara saldırmak, akideleri eleştirmek için farkına varmadan ortaya koydukları tavırdır.

evet, biliyorum, günümüzde popüler olan, dini inançların eleştirilmesi ve sorgulanmasıdır. alkış alan, aferinlerle taltif edilen, kulağa hoş gelen davulun sesi, dinin inkârını ve buna gerekçe olarak bilimi göstermektedir. bu nedenle, takdir ve tahsinlerle sevindirilmeyeceğimi bildiğim halde, ''burada belki açtığım konuyla ilgili, olumlu ya da olumsuz yönde, nitelikli yorum ve açılımların kapısı aralanabilir'' düşüncesi çerçevesinde görüşlerimi kaydetme ihtiyacı duydum.

düşüncemi sıkıcı olmaması için uzatmadan, şöyle özetlemek istiyorum: bilimin işi, beş duyuyu, deney ve gözlem metodlarını kullanmak suretiyle varlık ve eşyaya dair tutarlı yasaları tespit etmek, düzenli, istikrarlı ve kesin bilgi elde etmektir. bilimin bu amaçlarını ben de kabul ediyorum. şüphesiz ki, bilim, insanlık tarihi boyunca pek çok yararlı bilgi kazandırmış, asırlar boyu insan düşüncesini olumlu anlamda etkilemiş, maddi dünyaya ait imkân ve şartların gelişerek değişimini, her dönemin insanına sağladığı az ya da çok konforun müessisi olan teknik ve teknolojik enformasyon ile mümkün kılmıştır. bilimi, bu denli faydalı yapan şey, onun kendi sahasının sınırlarını beş duyu ve akıl ölçülerini dikkate alarak çizmesi ve kendi konusu olmayan alanlara ilişkin ise en azından ''bilimsel ahlâk''ın bir gereği olarak susması ya da tereddüt ve temkin ile yaklaşması ve fakat asla kesin bir hüccet elde etmeksizin inkâr yoluna sapmamasıydı. nitekim ortaçağ karanlığını yaşayan batı'nın karşısında islâm medeniyeti genel itibariyle bilim ve düşünce sahasında doğuda parlayan bir coğrafya olmuş, inanç, burada bilimde yükselmek için inkâr edilmesi gereken bir değer gibi görülmemiştir.

fakat, gelgelelim günümüzün önde gelen kâfirleri, çeşitli fraksiyonlara imân eden deist ve ateistleri kendi yaşadıkları inanç buhrânını ithal etmek ve dinsizliği bir hayat nizâmı hâline getirmek için kendilerine şimdiye kadar insanlığa yararından başka bir şey dokunmayan bilimi, kötü emelleri doğrultusunda kullanma yolunu tutmuşlardır. tekrar etmek isterim ki, benim bilim ile bir sorunum yok. ancak inancın konusu ve bilimin sahası birbirinden farklı iken bilimin beş duyu ile gözlem metotlarını ortaya koyarak inancı yargılayamayacağını, aksi halde bilimin kendi eleştirdiği dogmatizm ile aynı noktaya geleceğini gözden kaçırmayalım, diyorum. bilim, maddi evrenin yasalarını araştırabilir, bunları sistemli bilgi hâline getirebilir, ama beş duyu ve sınırlı akıl donanımı ile dinin-inancın konularını tartamaz, diyorum.

halbuki, bilim dili ile konuştuğunu iddia eden ve inançsızlık hesâbına çalışan zihniyet, nedenlerini beş duyu, sınırlı akıl ve yöntemleriyle açıklayamadığı inancın konularını hemen inkâra yönelmekte ve bunu bilimin asla değişmez bir yasası gibi lanse edip tabulaştırmaktadır. işte yanlış olan budur, işte dogmatizm budur, işte skolastik bağnazlık budur. bilim, bugün nedenlerini açıklayamadığı bir olguyu inkâr ile reddetmek yerine, bilimsel ahlâkın bir gereği olarak buna temkin ile yaklaşmalı, ileriki günlerde veya asırlarda yasaları ortaya konulabilecek bir düşünce nazarı ile bakabilmelidir.

insanı farklı kılan inancıdır. aksi halde, bugün bilimi öne sürerek beş duyuyu yüceltenlerin gözlerinden daha keskini, meselâ kargalarda vardır. insan görüş kabiliyetinden yüzlerce, binlerce kat görme yeteneğine sahiptir kargalar. meselâ köpeklerin koku alma duyuları, insanınkinden onlarca kat yüksektir. fil kulağının insan kulağından kaç kat büyük olduğunu bileniniz var mı ? ama bu özellikleri, hayvanlara mânevi anlamda bir büyüklük kazandırmıyor. bir şeye inanmak, bir şeyi öğrenmek, kavramak onların yapacağı bir iş değildir. insana verilen akıl ve kalb ise insana, sadece bu dünyanın yasalarını öğrenmek için değil, çokluk gibi görülen evrenin müteâl bir akıl ve kudret ile terbiye edildiğini, onu yaratan, ona rızkını veren, duâsına cevap veren tek bir yüce yaratıcı'nın varlığını birlemek içindir.
devamını gör...
yapılmaması gerektiği son iki senede net ortaya çıkan durumdur. osuruktan virüs bulaşabilir diye halka korku salan tıp profları duydu bu kulaklar.
maske ve dezenfektanın çevreye olumsuz etkisi covid19'dan beterken, bilim tarafından dayatıldı.
aşının nasıl bir şarlatanlık olduğuyla ilgili skandallar patlıyor.

son tahlilde bilim, son iki senedir devletler halkları daha meşruu yöntemlerle boğsun diye araç olmuştur. şirketlerin kasası daha çok dolsun diye pişkinlik aygıtı yapılmıştır.
yakalanan 65 yaş altı nüfusun sadece yüzde 1.5 uğunu hasta eden siitiri dışkıdan bir virüs yüzünden neler ettiler.

lann hani bir de nüfusun yüzde 60'ı hastanınca ya da aşılanınca pandemi bitecekti? ölümler geçen seneyle aynı. eee tabii, trafik kazasında ölen 20 yaşında genci, normal kalp krizinden ölen 60 yaşında insanı da virüsten öldü yazmak alışkanlık oldu.

haaaa skkkttrrnnn!!!! diyorum.
devamını gör...
dini mi ilahlaştırsaydık anasını satıyım? zamanında ulu önder bile demiş, sözlerim bilimle zıt düşerse bilimi tercih edin diye. vallahi dinlere inanmaktansa, onlara tapmaktansa bilimi ilahlaştırırım daha iyi. no problem!
devamını gör...
ne ateist ne de deist olan biri olarak rahatça söyleyebilirim ki, baştan sona safsatadır efenim başlık tanımı.

said nursi vari havalı cümlelerle ortaya konulan çelişkili ve dahi cahil argümanlar biraz eğitilmiş gözlerce hemen göze batmaktadır. buradaki argümanları birkaç hafif fiske ile yıkmak çok kolaydır. ancak mümin bir kavrayışta çelişki olmadığı için kavrayamaz. kavrasaydı zaten kendini inkar ederdi.

sözgelimi üçüncü paragraftaki şu ibare:
bilimi, bu denli faydalı yapan şey, onun kendi sahasının sınırlarını beş duyu ve akıl ölçülerini dikkate alarak çizmesi ve kendi konusu olmayan alanlara ilişkin ise en azından ''bilimsel ahlâk''ın bir gereği olarak susması ya da tereddüt ve temkin ile yaklaşması ve fakat asla kesin bir hüccet elde etmeksizin inkâr yoluna sapmamasıydı

yazarımız bilim ile bilim felsefesini karıştırmış görünüyor, ki aslında bilim felsefesi de denemez buna ama neyse. bilimi “bilimsel ahlak”ın sınırladığını düşünmek bilim bilmemektedir. hele “kesin hüccet elde etmeden inkara sapmaması” bilimi hiç hiç bilmemek demektir. bilim hücceti (kanıt) olmayan şeyi değil inkar etmek, ciddiye dahi almaz, zaman kaybetmez.

yine aynı paragrafta:
nitekim ortaçağ karanlığını yaşayan batı'nın karşısında islâm medeniyeti genel itibariyle bilim ve düşünce sahasında doğuda parlayan bir coğrafya olmuş

yine günümüz müslümanlarının düştüğü kolaycılık ve ezbercilik. ortaçağ hakkında adam gibi tarih okumadan “karanlık çağlar” filan diye ahkam kesiyorlar. bir batılı ortaçağ için karanlık diyebilir ancak bir doğulu bunu diyorsa cahildir. ortaçağ’da amsterdam’da, paris’te, bolonya’da vs olup bitenler, ortaçağdaki islam dünyasını on defa cebinden çıkarırdı. zaten öyle olmasa, yani ortaçağ bahsedilen kadar iğrenç ve “karanlık” olsa hemen ardından reform, rönesans, sanayi devrimi filan yaşanması aklen mümkün olmazdı. batılıların özeleştiri yapıp karanlık olarak tanımladığı orta çağı yermeden önce biraz tarih okumak iyi gelecektir. ancak said nursi veya kadir mısıroğlu’ndan değil elbette.

dördüncü paragraftaki:
dinsizliği bir hayat nizâmı hâline getirmek için kendilerine şimdiye kadar insanlığa yararından başka bir şey dokunmayan bilimi
insanlığa yarardan başka derken? insanlığa fayda işte böyle küçümsenir mümin zihinlerce. aynaya bakmadan konuşmak böyle altı boş özgüven verir insana.

dördüncü paragraf yine:
benim bilim ile bir sorunum yok. ancak inancın konusu ve bilimin sahası birbirinden farklı iken bilimin beş duyu ile gözlem metotlarını ortaya koyarak inancı yargılayamayacağını
ya dini desteklemek için 2-3 cümle kurup da hristiyan argümanlarına yaslanmak zorunda kalmayan müslüman nadir bulunur. bı cümle bizzat islama terstir. bilimin inanç ile zerre ilgilenmediği doğrudur da, islam’a laiklik getirmek de ne bileyim, allah çarpar. islam hayatın her alanına (bilimine, uyumasına, tuvalete giriş çıkışına vs) her şeyine karışır. normalde hayat nizamı dersiniz, bilim sizi ezmeye başlayınca da “aklın yetmeyeceği şeylere karışmasan bari bilim abi, en azından oradan ekmek yiyelim” ılıklığı…

beşinci paragraf:
halbuki, bilim dili ile konuştuğunu iddia eden ve inançsızlık hesâbına çalışan zihniyet, nedenlerini beş duyu, sınırlı akıl ve yöntemleriyle açıklayamadığı inancın konularını hemen inkâra yönelmekte ve bunu bilimin asla değişmez bir yasası gibi lanse edip tabulaştırmaktadır.
saygı duyduğunu ilettiğin bilim tam olarak böyle var olmuştur. her önüne gelenin “hüccettsiz” iddialarına saygı duysa filan zaten kendi olmazdı. oh ne güzel istanbul, henüz bilimin açıklama getirmediği her alana “ahanda allah işte burada siz anlayamazsınız” tavrındaki silik kolaycılığı bir müminler göremez.

gelelim son paragrafa. buraya alıntı yapıp karşıt görüş belirtmeme bile gerek yok. yok fil kulağı, yok yarasa ayağı, yok bakire kanı. tutmasak büyü yapacağız. bu nasıl bir tümevarım veya tümden gelim yöntemidir. ilkokul müsameresinde mi yapıyoruz arkadaş!

neyse mümin bir zihinde çelişki olmaz, olsa zaten iman olmaz. onun yerine gönlü rahat bir şekilde büyük büyük konuşur konforlu döşeğinden.
devamını gör...
sözde ateist ve sözde deistlerin kabullenemedikleri ancak gerçekliği su götürmez bir inkâr tavrıdır.

''nitelikli yorum ve tanımları okuyup yararlanırım, bilgilenirim, sözlük müdâvimleri için de farklı bir zihin serüveni olur'' ümidiyle bir düşüncemi açıklamaya çalışmıştım. ''farklı düşünceleriniz varsa kaydedin ki bilmediklerimizi öğrenelim'' demiştim ki o da ne ? !, ''sen misin ''bilimi ilahlaştırmak'' adıyla konu açan, sen misin bilimi yargılamaya çalışan ? !'' şeklinde bir nefret söylemi almış başını gitmiş ! ne cahilliğim kalmış, ne hadsizliğim kalmış !...beni cahillikle itham edenlerden birisi, gâliba sonradan kantarın topuzunu fazla kaçırıp, bana karşı haksızlık veya en hafifinden bir nezâketsizlik olduğunu düşünmüş olmalı ki yazdıklarını kaldırma inceliğini sergilemiş.

öte yandan, bir başka tanımında ''kibrini sevdiğini'' söyleyen, yazdıklarından baştan aşağı bir ''kibir âbidesi'' olduğunu sezdiren ve yazdıklarımın ''bilim felsefesi'' ile ilgili olduğunu nihâyet anlayabilen ama, hâlâ ''bilim ahlâkı'' kavramından da bîhaber olduğunu saklama ihtiyacı duymayan bir başka ''çok bilgili !'' yazar, benim said nursî'nin havalı cümleleriyle buraya bir şeyler karaladığımı, yazdıklarımın cahilce argümanlar olduğunu söyleyerek düşüncelerimi itibarsızlaştırmaya gayretlenmiş. bunun, acaba said nursî hakkındaki düşüncelerimi, o'nun kitaplarını okuyup okumadığımı, o'nun düşünceleri hakkındaki fikirlerimi bilme imkânı var mı ? kesinlikle yok. öyle ise, yazısına neden düşman üslûbunu hâkim kılmış ? demek ki, konu hakkında kaydedebileceği az da olsa nitelikli bir aykırı görüşü yok. bunun yazdıklarından, ordan burdan aparılmış fikirciklerle, önyargı tuğlalarıyla inşâ edilmiş, farklı fikir ve düşüncelerle kesinlikle rahatsız edilmek istemeyen bir konforun insanı olduğu anlaşılıyor. yazdıklarıma doğru düzgün, incir çekirdeğini dahi doldurmaya yetecek bir tane karşılık verememiş ama yazdıklarımı parağraf parağraf alıp güya bana ders verdiği intibâını oluşturarak, o çok sevdiği kibrini kabartmaya uğraşmış, işi, gücü cerbeze olmuş.

yâ hu ! kendisini hiç görmediğiniz, donanımı, birikimi, neler okuduğu, akademik geçmişi, şahsî hayat tecrübesi hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir insan hakkında nasıl bu kadar aşağılayıcı bir dil kullanabiliyorsunuz ? utanmadan, sıkılmadan hiç tanımadığınız birine nasıl nefretinizi kusabiliyorsunuz ? doğrusu, çok şaşkınım ve üzgünüm. burada beni küçük düşürmeye çalışacağınıza, bildiklerinizi aradan saygıyı kaldırmadan anlatamıyor musunuz ? kompleks sahibi biri değilim, bilmediğini öğrenmeye açık olan bir insanım. açmış olduğum konu, bilmediğini öğrenme cesâretimi açıkça ortaya koyuyor.

kibir, şeytanın ahlâkıdır. kibir ile hiçbir şey öğrenemezsiniz de tartışamazsınız da... anca, bulunduğunuz yerden bir adım bile ileri gidemeden ''ona höt, buna zöt !...'' demekten başka elinizden bir şey gelmez.

konuya dair düşüncelerimi ilgili örneklemelerle daha da açmayı umuyordum. ancak, çok bilgili yazarlarımız sağ olsunlar, derin tahlilleriyle buna gerek bırakmamışlar.
devamını gör...
bu entry i 3 gün önce de okuduğumu hatırlıyorum.
devamını gör...
tam bir cahil söylemi. evde mikrodalga fırına tapıyoruz.
devamını gör...
bilime inanan insan yanılmayı kabul eder çünkü bilim bugün kanıtladığı şeyi yarın tersi sonuçta, aksine bi şey keşfedebilir.
istiyosan krem peynire tap, banane.
arada sorgulayın, kâfi.
devamını gör...
bilim yaşadığımız dünyaya dinlerden daha fazla ve yararlı katkı sunmuştur.

peki sen ne sundun diye sorarlar adama.
devamını gör...
öncelikle,

"...çeşitli fraksiyonlara imân eden deist ve ateistler..."

hangi fraksiyonlara iman ediyorsunuz lan allahsız tosbağalar?* bir yere üye olmayan bir ben kaldım herhalde.


"bilimin beş duyu ile gözlem metotlarını ortaya koyarak inancı yargılayamayacağını, aksi halde bilimin kendi eleştirdiği dogmatizm ile aynı noktaya geleceğini gözden kaçırmayalım, diyorum"


bilimin zaten "yargılamak" gibi bir vasfı yoktur fakat bahsedilen yöntemleri kullanarak sana inancın ne olduğunu, homo sapiens'in fiziksel ve psikolojik evriminin onu nasıl da kendi yarattığı hikayelere inanan bir tür olmaya ittiğini çok güzel açıklar. açıklamakla da kalmaz, deneylerle de sağlam kanıtlar getirir.

..."dinin inkârını ve buna gerekçe olarak bilimi göstermektedir"

bilimin, özü gereği tanımlayamayacağı tanrı'yı tartışma konusu yapmaktan kaçınması normal. cinler, melekler, godzilla hatta shrek'in var olup olmadığı meseleleri de hep aynı kategoridedir bilim açısından. fakat, yıl olmuş 2021. tanrının kelamı olduğu iddia edilen kutsal metinlerin ve bunlara dayanarak ortaya çıkartılan dinlerin alayının (bak alayının diyorum) insan yapımı olduğu kesindir. bu bilimsel faaliyete verilebilecek herhangi bir cevapları olmadığından yapılan eleştiriler de şundan ibaret: kalp gözü, gözlere inen perde, bilimum illuminativari din düşmanı dernekler, george soros, yahudi-evanjelist islam karşıtı yapılar, üst akıllar, derin devletler, gizli cemiyetler, şeytani planlar... bıkmadınız mı abi?

bilim, dinde girilmedik kale, zaptedilmedik tersane bırakmamış hala aynı masallar... antik yunan'da da böyle olmuştu. "yahu bu zeus nece bir tanrıdır, bizce bunlar masaldır" diyenleri "sen nasıl zeus yok dersin hain zerdüşt!" deyip idam ediyorlardı. o zeus, deus oldu, sonu da zeus gibi olacak merak etmeyin.
devamını gör...
bilimin güzelliği zaten yanlışlanabilir olmasında. yani düşün newton, klasik mekanik diye fizik yasaları yazıyor. yüzyıllarca bu doğru kabul ediliyor. sonra einstein diye bir herif çıkıyor ve bu tamamen yanlış aslında diyor. aga çok cahilsin kafanın içinde sibop var sanırım.
devamını gör...
geceleri einstein için kırk indirerek yatıyoruz biz, ya siz?
devamını gör...
bilimi değil de hiçbir dayanağı olmayan; araştırma, çalışma yapmamış (gerçekliği ispatlanamayan) bir kitabı ilahlaştırmak... yazık...
devamını gör...
yok öyle bir şey, bilim kendini her süreçte çürütür, ha siz buna ilahlaştırmak diye bakıyorsanız ben fitim.
ilahlaşıcaksa bilim ilahlaşsın, sizin mitolojik karakterleriniz değil.
devamını gör...
o değil de "bilim" ve "ilahlaştırmak" yan yana nasıl geldi, anlamadım. bir düşünce, yargı ilahlaştırılıyorsa bilimsel olmaz. bilim hiçbir şeyin değiştirilemez ya da mutlak olduğunu savunmaz. bilimsel bir araştırmanın yayınlanması ve kabul görmesi aşamalarına hakim olmayan biri ancak bilimin ilahlaştırıldığını söyler. günlük, kulaktan dolma bilgileri doğru kabul etmek bilim değildir.
devamını gör...
gecen 1 dinsizle tartisiyorum, anlattim falan.

bana dedi ki, bilim adamlari, allah'i bulmadan inanmam. bilim, allah'i kesfetmeli.

tam olarak bilimi ilahlastirmak boyle 1 seydir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bilimi ilahlaştırmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim