1.
toplmcu-gerçekçi akımın getirilerinden biri. fransız edebiyatı 19. yy karmaşasından yeterince nasibini alırken, toplumun kaosunu ve o kısır döngüyü anlatma işi tamamen toplumcu-gerçekçilere kalmıştır. bu noktada realizm o karmaşanın içinde kendi yerini bulmaya başlamıştır. realizm akımının öncülüğünü yapan isim ise madam bovary'nin babası flaubert olmuştur. romanın bitişinde romantizm çağının kapanıp gerçekliğin realizme kapılarını açtığını görüyoruz. duygu ve hayallerin iç içe geçmesine olanak veren romantizmin ''yasak aşk'' kavramı realistlerce irdelenmeye başlamıştır. dönemin kadınları çılgıncasına bu romanları okuyup ciddi şekilde etki altında kalmış ve gerçek yaşamın getireceği hikayeleri yüzde yüz romantizm etkisi altındaki yasak aşk hikayeleri ile özdeşleştirmişlerdir. ancak söz konusu yasak aşk kavramını okuyucunun kusturulması flaubert tarafından acı şekilde sağlanmış, fransız kadınlarının ahlaki çöküşü, aşırı batılılaşma, aşırı romantizm geri püskürtülmüştür.
bu noktaya kadar fransız edebiyatında romatizmden realizme geçişi kısa ve yüzeysel olarak aktarmış olduk. şimdi metinler/romanlar arası bovarizme bakacak olursak. madam bovary'nin emma'sı ile halid ziya uşaklıgil'in bihter'i arasında bir ilişki kurabiliriz. ya da recaizade mahmut ekrem'in araba sevdası adlı romanında karşılaştığımız bihruz bey karakteri ya da yakup kadri'nin kiralık konak romanındaki seniha adlı karakter metinler arası bovarizme örnek gösterilebilir. türk edebiyatındaki doğu-batı karşılaştırılması ve çatışması fransız edebiyatındaki taşra-paris çatışması ile aynıdır. bireyin ahlaki bunalımları, sınıfsızlaşmanın getirdiği kaos, ''ne oldum delisi'' gibi unsurların her iki ulusun edebiyatında da varlıklarına rastlıyoruz. bu da toplumcu-gerçekçilerin tek tip yaratma durumundan kaynaklı olarak metinler/romanlar arası bovarizmin/etkileşimin artışında sebep olmuştur.
kişi bazında bovarizm ise: kişinin kendini bir başkasının yerine koyma arzusu. gerçekte var olmayan "sahte bir benliğe sığınma eğilimi" anlamına gelmektedir.
bu noktaya kadar fransız edebiyatında romatizmden realizme geçişi kısa ve yüzeysel olarak aktarmış olduk. şimdi metinler/romanlar arası bovarizme bakacak olursak. madam bovary'nin emma'sı ile halid ziya uşaklıgil'in bihter'i arasında bir ilişki kurabiliriz. ya da recaizade mahmut ekrem'in araba sevdası adlı romanında karşılaştığımız bihruz bey karakteri ya da yakup kadri'nin kiralık konak romanındaki seniha adlı karakter metinler arası bovarizme örnek gösterilebilir. türk edebiyatındaki doğu-batı karşılaştırılması ve çatışması fransız edebiyatındaki taşra-paris çatışması ile aynıdır. bireyin ahlaki bunalımları, sınıfsızlaşmanın getirdiği kaos, ''ne oldum delisi'' gibi unsurların her iki ulusun edebiyatında da varlıklarına rastlıyoruz. bu da toplumcu-gerçekçilerin tek tip yaratma durumundan kaynaklı olarak metinler/romanlar arası bovarizmin/etkileşimin artışında sebep olmuştur.
kişi bazında bovarizm ise: kişinin kendini bir başkasının yerine koyma arzusu. gerçekte var olmayan "sahte bir benliğe sığınma eğilimi" anlamına gelmektedir.
devamını gör...
2.
madam bovary kitabı ile kavramsallaşan ve ismini bu kitaba borçlu terim. gaultier de laguionie tarafından yaratılmıştır.
bovarizm deneyiminde kişi kendini başkasınının yerine değil, sahip olduğunun üzerinde ve olduğundan farklı bir yere koyar ki bu, zaman zaman her insanın başvurabileceği kadar doğal kabul edilebilir.
her insanda az veya çok bir benlik yanılgısı, kendisini olduğundan farklı görme veya çarpıtılmış bir benliğe inanma söz konusu olabilse bile bovarizm uçlardadır. artık o insan hayal dünyasında yaşarken hayatında ise o dünyanın yoksunluğu ile yüzleşerek mutsuzluğa, huysuzluğa, memnuniyetsizliğe mahkum olur.
olduğunun üzerindeki kendine ve hayata duyulan özlem, inanç ve hülya yaşanmakta olan hayatı da güçleştirir.
bovarizm deneyiminde kişi kendini başkasınının yerine değil, sahip olduğunun üzerinde ve olduğundan farklı bir yere koyar ki bu, zaman zaman her insanın başvurabileceği kadar doğal kabul edilebilir.
her insanda az veya çok bir benlik yanılgısı, kendisini olduğundan farklı görme veya çarpıtılmış bir benliğe inanma söz konusu olabilse bile bovarizm uçlardadır. artık o insan hayal dünyasında yaşarken hayatında ise o dünyanın yoksunluğu ile yüzleşerek mutsuzluğa, huysuzluğa, memnuniyetsizliğe mahkum olur.
olduğunun üzerindeki kendine ve hayata duyulan özlem, inanç ve hülya yaşanmakta olan hayatı da güçleştirir.
devamını gör...