yazar: sabahattin ali
yayım yılı: 2002
usta yazar sabahattin ali'nin vefatından sonra sandığından çıkan belgelerle yayımlanan kitabıdır. hiç bilinmeyen şiirleri, öyküleri ve sabahattin ali'nin pek bilinmeyen dünya görüşünü bu eserden öğrenebilirsiniz.
yayım yılı: 2002
usta yazar sabahattin ali'nin vefatından sonra sandığından çıkan belgelerle yayımlanan kitabıdır. hiç bilinmeyen şiirleri, öyküleri ve sabahattin ali'nin pek bilinmeyen dünya görüşünü bu eserden öğrenebilirsiniz.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bol giyimli kukla" tarafından 30.05.2021 18:13 tarihinde açılmıştır.
1.
sabahattin ali'nin öykülerinden, şiirlerinden, resimlerinden oluşan bir kitap. kitapta yazmayı planladığı hikâye ve romanların listesi de var ama ne yazık ki yazmaya ömrü yetmemiş, yoksa eminim ortaya çok güzel şeyler çıkardı. yukarıdaki yazarımızın da dediği gibi, sabahattin ali öldükten sonra öykülerini kitaba dönüştürmüşler ama bana kalırsa kitaptan daha çok anı defterine benziyor ve bu gerçekten çok hoş olmuş.
kitabın adını alan öyküde yazar, eşkıya babasının intikâmını alan on altı yaşındaki çakırcalı mehmet efe'nin eline bulaşan kanı, kurduğu yardımsever ama bir o kadar da intikâmcı arkadaş ortamını yani çetesini anlatıyor. adam resmen kendi kendine bir hükümet kurmuş, kendi adaletini sağlamış. ayrıca çakırcalı mehmet efe, efelik kültürünün en önemli simalarından biri hâline gelmiş. bu hikâye birçok kez yazılmış, roman olmuş ve filmlere konu olmuş çünkü çakırcalı mehmet efe gerçek bir hikâye ve kendisi 1872 yılında doğmuş.
sabahattin ali'nin sadeliğini, anlatımını, cümlelerini çok seviyorum; iki sayfadan yüzlerce anlam çıkarabiliyorsunuz ve bu iki sayfa sizi gerçekten etkileyebiliyor. genel olarak öykü okumaktan hoşlanmıyorum çünkü kısa olduğu için sonunu düşünmek gibi olaylara giriyorum ve işin içinden çıkamıyorum. öyküler bazen her şey hızlı hızlı yaşanmış gibi hissettiriyor, hemen bitmesi güzel olmuyor yoksa tabii ki gerçekten güzel yazılmış. bu kitabında dört tane öyküsü, on bir tane şiiri var. kısa, sade, derin anlam içeren harika bir kitap.
öyküler güzel olsa da sabahattin ali'yi şiir konusunda pek beğenemiyorum. çok karışık yazıyormuş gibi geliyor. bir yeri tutmaya çalışırken bir yeri elimde kalıyor. cümleler birbirinden çok uçuk sanki. kitabın sonlarında birkaç sayfaya hapishane günlerinden de bahsetmiş. bence okumalısınız. sabahattin ali'ye olan sevginiz artabilir.
sana yalvarıyorum yavrum... ve açıkça, terbiyesizce söylüyorum... ben senden vücutlarımızın değil kafalarımızın birleşmesini istiyorum... ötekini arzu etmek münasebetsizdir. çünkü ne sen bana sadık kalırsın, ne ben sana... hayat... ki yegâne zevki değişikliktedir, bir kişiye bağlanmak ancak aptalların işidir ve ben, beni aldatmayacak kadar alelade bir kadına tahammül edemem. aldatmasına da cemiyetin henüz kıramadığımız kayıtları ile hayvanî insiyaklarımız müsade etmez... şu halde aşk, zamanımızda biraz kafasını işletmiş olanların yapamayacakları şeydir...
yine tekrar ediyorum: kafalarımızı birleştirelim, bu şekilde kainatla daha güzel alay edeceğiz... çünkü dünya... alay etmekten başka bir şeye yaramaz.
en sevdiğim alıntı olur kendisi. alıntı kitabın ilk öyküsü olan "o arkadaşım"dan. sayfanın altında 25 şubat 1928 tarihi var...
içi de böyle. çok hoş.* canım sabahattin ali.
kitabın adını alan öyküde yazar, eşkıya babasının intikâmını alan on altı yaşındaki çakırcalı mehmet efe'nin eline bulaşan kanı, kurduğu yardımsever ama bir o kadar da intikâmcı arkadaş ortamını yani çetesini anlatıyor. adam resmen kendi kendine bir hükümet kurmuş, kendi adaletini sağlamış. ayrıca çakırcalı mehmet efe, efelik kültürünün en önemli simalarından biri hâline gelmiş. bu hikâye birçok kez yazılmış, roman olmuş ve filmlere konu olmuş çünkü çakırcalı mehmet efe gerçek bir hikâye ve kendisi 1872 yılında doğmuş.
sabahattin ali'nin sadeliğini, anlatımını, cümlelerini çok seviyorum; iki sayfadan yüzlerce anlam çıkarabiliyorsunuz ve bu iki sayfa sizi gerçekten etkileyebiliyor. genel olarak öykü okumaktan hoşlanmıyorum çünkü kısa olduğu için sonunu düşünmek gibi olaylara giriyorum ve işin içinden çıkamıyorum. öyküler bazen her şey hızlı hızlı yaşanmış gibi hissettiriyor, hemen bitmesi güzel olmuyor yoksa tabii ki gerçekten güzel yazılmış. bu kitabında dört tane öyküsü, on bir tane şiiri var. kısa, sade, derin anlam içeren harika bir kitap.
öyküler güzel olsa da sabahattin ali'yi şiir konusunda pek beğenemiyorum. çok karışık yazıyormuş gibi geliyor. bir yeri tutmaya çalışırken bir yeri elimde kalıyor. cümleler birbirinden çok uçuk sanki. kitabın sonlarında birkaç sayfaya hapishane günlerinden de bahsetmiş. bence okumalısınız. sabahattin ali'ye olan sevginiz artabilir.
sana yalvarıyorum yavrum... ve açıkça, terbiyesizce söylüyorum... ben senden vücutlarımızın değil kafalarımızın birleşmesini istiyorum... ötekini arzu etmek münasebetsizdir. çünkü ne sen bana sadık kalırsın, ne ben sana... hayat... ki yegâne zevki değişikliktedir, bir kişiye bağlanmak ancak aptalların işidir ve ben, beni aldatmayacak kadar alelade bir kadına tahammül edemem. aldatmasına da cemiyetin henüz kıramadığımız kayıtları ile hayvanî insiyaklarımız müsade etmez... şu halde aşk, zamanımızda biraz kafasını işletmiş olanların yapamayacakları şeydir...
yine tekrar ediyorum: kafalarımızı birleştirelim, bu şekilde kainatla daha güzel alay edeceğiz... çünkü dünya... alay etmekten başka bir şeye yaramaz.
en sevdiğim alıntı olur kendisi. alıntı kitabın ilk öyküsü olan "o arkadaşım"dan. sayfanın altında 25 şubat 1928 tarihi var...
içi de böyle. çok hoş.* canım sabahattin ali.
devamını gör...
2.
bir sabahattin ali kitabıdır.
sabahattin ali özellikle kürk mantolu madonna, kuyucaklı yusuf ve içimizdeki şeytan romanları ile tanınır. ama aslında o çok büyük bir öykü yazarıdır. elbette romanları çok iyidir ama sabahattin ali öyküleri bambaşka bir evrendir.
insanlıktan nasibini almamış bir cani tarafından bulgaristan sınırında hunharca öldürülmesydi eğer bize daha ne romanlar, öyküler, oyunlar yazacaktı büyük yazar. bu kitabı okuduktan sonra yazarın ölümüne bir kat daha üzüldüm. sadece insanlığın kaybı değildi bu ölüm, edebiyat dünyası da çok şey kaybetti.
kitaba adını da veren çakıcı hikayesi çok kolay bir şekilde enfes bir romana evrilebilirmiş bence. bunun dışında kitabın içinde yazarın yazmayı planladığı romanları, öyküleri ve oyunları da var. kimi sadece isim olarak kalmış, kiminin bütün planlaması yapılmış şekilde.
bu kitabı okumak benim için çok zor oldu açıkçası. çok zorlandım okurken. içimde hep bir kayıp, kaybetmişlik, eksiklik hissi ile okudum. elbette yazarın yazdığı bir kitabı okuma zevki bambaşka ama insan üzülmeden edemiyor.
sabahattin ali özellikle kürk mantolu madonna, kuyucaklı yusuf ve içimizdeki şeytan romanları ile tanınır. ama aslında o çok büyük bir öykü yazarıdır. elbette romanları çok iyidir ama sabahattin ali öyküleri bambaşka bir evrendir.
insanlıktan nasibini almamış bir cani tarafından bulgaristan sınırında hunharca öldürülmesydi eğer bize daha ne romanlar, öyküler, oyunlar yazacaktı büyük yazar. bu kitabı okuduktan sonra yazarın ölümüne bir kat daha üzüldüm. sadece insanlığın kaybı değildi bu ölüm, edebiyat dünyası da çok şey kaybetti.
kitaba adını da veren çakıcı hikayesi çok kolay bir şekilde enfes bir romana evrilebilirmiş bence. bunun dışında kitabın içinde yazarın yazmayı planladığı romanları, öyküleri ve oyunları da var. kimi sadece isim olarak kalmış, kiminin bütün planlaması yapılmış şekilde.
bu kitabı okumak benim için çok zor oldu açıkçası. çok zorlandım okurken. içimde hep bir kayıp, kaybetmişlik, eksiklik hissi ile okudum. elbette yazarın yazdığı bir kitabı okuma zevki bambaşka ama insan üzülmeden edemiyor.
devamını gör...