çatışma

1. iki grubun birbiriyle yaralama veya öldürme üzerine giriştiği ateşli silahlı mücadele.

2. ikiden fazla deniz aracının doğrudan veya dolaylı çarpışması.

aynı anda var olmayan iki durumun var olma mücadelesi. sıfır toplamlıdır. biri kazanırken diğeri kaybeder. bir de win win vardır. iki taraf da aynı anda kazanır.

çatışma:
sosyal yaşantıda birbirimize değdiğimiz sürece ve çok küçük farklılıklar dâhi olsa bir şekilde tam anlamıyla aynı özelliklere sahip olamadığımız için,aynı şeyleri,aynı deneyimleri ve coğrafyaları yaşamadığımız için,hatta ve hatta özün en derinine indiğinizde aynı dna'lara sahip olamadığımız için çatışma uzlaşmazlıkların olduğu an devreye giriyor.
hatta belkide eşyalarla,hayvanlarla,bitkilerle,şehirle bile alıp veremediklerimiz,anlaşamadığımız konular oluyor.tabikide anladığımız,anlaşıldığımız sürece çatışmalar güzeldir.çünkü insan gelişimi için çatışma olmazsa olmazlardandır. hepimizin aynı görüşlere,aynı renklere,aynı fikirlere sahip olduğunu düşünün,eminim çok sıkıcı ve belli bir zamandan sonra ilerlemeyen bir yaşam olurdu.ama sonunda o sıkıcılık yerini,sıkıcılıktan ve aynı rutinlikten yakasını kurtarmış ayrılıklara,ardından ise çatışmalara bırakırdı. medeniyetleri kuran çatışmalar olmuştur.günümüz teknolojisinin bu zamana kadar gelişimini kamçılayan bir çatışma yarışı olmuştur. bu böyle de devam edecektir.

iki şey arasında kalan bireyin içine düştüğü duygudurum.

yanaşma-yanaşma -hem dondurma hem de tatlı sevmek ve birini seçmek durumunda kalmak-, yanaşma-kaçınma -dondurma sevmek ama hasta olmaktan çekinmek-, kaçınma-kaçınma -ders çalışmak istememek ama kalmaktan da korkmak- olmak üzere üç grupta sınıflandırılır.

edebi olarak bakarsak hikaye içinde devam eden olay örgüsünde kahramanların birbirine benzer olan isteklerinin tek noktada birleşmesi ve istenilen şeyin sadece bir tane olması diyebiliriz.
örneğin: bir sevgili iki kız bir erkeğe aşık olursa bu bir roman için büyük bir çatışma örneğidir. genç yazarların ekmeğini bir hayli yediğini söyleyebiliriz.

taraflardan biri inatla uyumak istiyor, diğeri uyanmak. biri ölümden farksız, diğeri ise topraktan fışkırıp mezarlara sığmayan. birinin zihni aydınlık, diğeri her daim karanlığa aşık. aynı bedende biri masum, pirüpak, toy bir çocuk; öteki kirlenmeye düşkün, günahkar ve muzır bir büyük. tokluğa ermiş ile açlığı dinmeyenin çatışarak ruhlarına çektirdikleri devasa, ağır bir yük. şu gezegenin hiçbir yerinde bundan daha öte, daha acımasız, daha karanlık ve çekişmeli bir savaş yoktur. cephe dışarıda değil içeride bir yerlerde.

teknenizle başka bir tekneye ya da tekne gibi hareket eden bir cisme bamm diye çarparsanız eğer, buna ''çatışma'' deniyor. birde ''çatma var'', o da gidip iskele, şamandıra gibi sabit duran şeylere baamm diye vurmanız.
bu olayın bir çok nedeni olabiliyor; makine arızası olabilir, dümeniniz kilitlenebilir, demiriniz tarayabilir, siz dahil kimse titanic'teki gibi etrafta ne var ne yok diye bakmaz, görüş şartları çok kötü olabilir, kantırda sis yemiş gibi bir manzaranız olabilir, akıntı ve rüzgar çok kuvvetli olabilir, tekneyi yanlış kullanırsınız. bu gibi nedenler sonucunda çatışma kaçınılmaz olur.

çatma/çatışma sonrası daha da sıkıntıdır. zaten milyonluk tekneler, o belinizi bükecek hatta ne bükmesi, belinizi kıracak maddi hasarı geçtim, ölüm olabilir, yaralanma olabilir, tekne su almaya başlayabilir, titanic gibi kırılır veya yan yatabilir, yangın çıkabilir, patlama olabilir.
deniz araçları için en sıkıntı durum budur diyebiliriz.

(bkz: çarpışma)